Giriş
Avrupa Birliği’nin (kısaca AB) kurucu ülkelerinden Fransa ve Almanya’da bu geçtiğimiz günlerde çok önemli gelişmeler yaşandı. Bu yazıda, AB’nin eksen ülkeleri olan Fransa ve Almanya’daki gelişmelerle birlikte, Romanya’da ciddi bir siyasi ve hukuki krize dönüşen Başkanlık seçimlerini kısaca Türkiye’deki okurlarımız ve takipçilerimiz için özetleyeceğim.
Fransa’da Yeni Başbakan: François Bayrou
Fransa’da, bu yıl içerisinde Haziran ayında Avrupa Parlamentosu seçimlerinde partisinin yaşadığı oy kaybını gerekçe göstererek Fransız halkının iradesine başvurmak erken seçim kararı alan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, aşırı demokratik hassasiyetinin sonucunda ülkeyi daha büyük bir krize sokmayı başarmıştı. Öyle ki, seçimler sonucunda Fransız halkının adeta üçe bölündüğü ortaya çıkmış ve aşırı sol Yeni Halkçı Cephe (NFP) 188 milletvekili ile Ulusal Meclis’teki en büyük grubu oluştururken, aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN) 142 milletvekilliği kazanarak beklentilerin altında kalmış ve ancak üçüncü sırada yer alabilmiş, Cumhurbaşkanı Macron’un merkezci bloku ise 161 sandalye ile ikinci sırayı almıştı. Bu ortamda, bugüne kadar kendi liberal siyasal çizgisini Fransız siyasetinde güçlendirmek için geleneksel merkez sol ve merkez sağ siyasal aktörleri zayıflatma yönünde politika güden Macron, Başbakan’ı büyük ısrarlara rağmen aşırı soldan atamaya yanaşmamış ve teknokrat ve çok deneyimli bir isim olan Michel Barnier’yi göreve getirmişti. Ancak mecliste küçük bir grubu olan merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi’nden (LR) seçilen Barnier, büyük deneyimine karşın, bütçe konusunda aşırı sağ ve aşırı sol unsurlar arasında uzlaşı sağlamayı başaramadı ve kısa bir sürede güvensizlik oyu verilerek hükümeti düşürüldü.
François Bayrou
Barnier sonrasında yeni Başbakan’ı belirlemek için hızlı hareket eden Macron, 1951 doğumlu ve kendisine sadık bir merkezci olan François Bayrou’yu Başbakan atayarak kendi çizgisinde ısrarcı olduğunu gösterdi ve aşırı sol veya aşırı sağdan bir Başbakan atamaya yanaşmadı. Çok deneyimli bir siyasetçi olan Bayrou, daha önce Édouard Balladur ve Alain Juppé Başbakanlığında 1993-1997 döneminde Milli Eğitim Bakanlığı, Édouard Philippe Başbakanlığında 2017 yılı içerisinde kısa süreyle Adalet Bakanlığı, 2014’ten beri Pau Valiliği ve defalarca Pyrénées-Atlantiques bölgesinden milletvekilliği yapmış Fransız halkının bildiği ama çok da yakından tanımadığı bir isim. İyi bir AB savunucusu ve demokrat bir kişi olan Bayrou, otoriter rejimlere karşı sert eleştirileriyle tanınıyor. Bayrou, Macron’a da 2017’den beri en büyük desteği veren kişilerin başında geliyor. Bayrou’nun ilk işi, parlamentoda uzlaşıyı sağlayarak sosyal güvenlik konusundaki görüş ayrılıklarını gidermek ve bütçeyi meclisten geçirmek olacaktır. Bayrou, eğer Fransız siyasal eliti ekonomik kriz sinyalleri ve ciddi bütçe açığı varken durumu daha da kronikleştirmek istemiyorsa, biraz çabayla merkezci güçlerin yanı sıra diğer partilerle de uzlaşı sağlayarak krizi aşabilir. Şimdilik aşırı sol Boyun Eğmeyen Fransa’dan (LFI) olumlu yanıt alamayan Bayrou, buna karşın aşırı sağ RN’den pozitif sinyaller alıyor. Fransız anayasası gereği önümüzdeki yaz aylarına kadar yeni bir parlamento seçimi yapılamayacağı için, ülkeyi büyük bir siyasi krize sürüklememek için Bayrou’nun bu uzlaşıyı sağlaması şart. Ancak her şekilde, Fransa’nın kendisine özgü yarı-Başkanlık siyasal sistemi ve sürekli protestolara dayalı siyasi kültürü, Cumhurbaşkanlarını hangi görüşten olursa olsun kısa sürede tüketen ve nefret objesi haline getiren yapısıyla, ideal bir model olmaktan uzak gözüküyor.
Almanya Seçime Gidiyor
Fransa ile birlikte AB’nin bir diğer eksen ülkesi olan Almanya’da da siyasi kriz derinleşiyor. Nitekim 2021 federal seçimleri sonrasında sosyal demokrat SPD ve Olaf Scholz liderliğinde Yeşiller Partisi ve liberal FDP (Hür Demokratlar) ile kurulan “trafik lambası koalisyonu“, koalisyon partileri arasındaki ideolojik farklılıklar ve bütçe konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle 2024 yılı Kasım ayı itibariyle dağıldı ve Aralık ayı içerisinde de güvensizlik oyu verilerek düşürüldü.
Friedrich Merz ve Olaf Scholz
Alman Parlamentosu Bundestag’ın 21. dönemi için Almanya’da federal seçimler 23 Şubat 2025 tarihinde yapılacak. Yapılan güncel bazı anketler, bu defa seçimde ilk sırayı yüzde 28-31 düzeyinde bir oyla merkez sağ Hıristiyan Demokratların (CDU/CSU) alacağını gösteriyor. Merkez sol SPD’nin yüzde 20 civarında oyla 2. olması ve aşırı sağ AfD’nin (Almanya İçin Alternatif Partisi) yüzde 17-18 düzeyinde oyla üçüncü olması bekleniyor. Anketler, Yeşiller Partisi’ni yüzde 13-15, FDP’yi ise yüzde 4-5 düzeyinde gösteriyor. Bu durumda, Friedrich Merz liderliğinde Angela Merkel sonrasında yeniden toparlanmaya çalışan CDU’nun yeni hükümeti kurmasını beklemek doğru olabilir. CDU için ideal koalisyon partneri ise, Ukrayna krizi ve ekonomik durgunluk nedeniyle, sanki yine Olaf Scholz ve SPD gibi duruyor. Merkel dönemlerinde kurulan “Büyük Koalisyon” (CDU + SPD) koalisyonlarının başarısı da düşünüldüğünde, Almanya’da Mart ayından itibaren Merz Başbakanlığında ve Olaf Scholz’un iyi performans gösterdiği Maliye Bakanlığı’na döneceği bir koalisyon ihtimali kesinlikle gerçekçi bir senaryo. AfD’nin dahil olacağı bir koalisyon ise kuşkusuz Almanya adına ciddi bir prestij kaybı olabilir.
Romanya’da İptal Edilen Başkanlık Seçimleri
Avrupa’daki önemli gelişmeler bağlamında son olarak Romanya’daki gelişmelere değinmek gerekir. Hatırlanacak olursa, 24 Kasım 2024 tarihinde düzenlenen Romanya Devlet Başkanlığı seçimleri ilk turunda seçime bağımsız aday olarak giren aşırı sağ eğilimli Călin Georgescu’nun ilk sırayı almasının yarattığı şok dalgası, Anayasa Mahkemesi’nin Rusya’nın seçime müdahalesi ve TikTok’un seçim sürecini etkilediği gerekçesiyle 6 Aralık’ta seçimi iptal kararı vermesi nedeniyle ülkedeki belirsizlikleri daha da güçlendirmişti. Bu bağlamda, önümüzdeki yıl içerisinde Romanya’da bir kez daha Başkanlık seçimlerinin yapılması beklenirken, 1 Aralık’taki parlamento seçimleri ise krizsiz atlatıldı. Seçim sonrasında merkez sol Sosyal Demokrat Parti (PSD), merkez sağ Ulusal Liberal Parti (PNL), liberal çizgideki Romanya’yı Kurtar Birliği (USR) partisi ve ülkedeki Macar azınlığı kurduğu Romanya’daki Macarların Demokratik İttifakı (UDMR) arasında bir koalisyon hükümeti kurulması konusunda anlaşıldı. Başbakan ise ilerleyen günlerde koalisyon ortakları arasındaki görüşmeler sonucunda belli olacak.
Sonuç
Sonuç olarak, zor bir rejim olan demokrasiyi uygulamaya çalışan AB ülkeleri, yaşadıkları zorluklara karşın kendi rejimlerini muhafaza etmeye çalışmaktadırlar. Türkiye de, yoğun ekonomik ve kültürel ilişkileri ve siyasal dengeler bağlamında AB ve Avrupa ülkeleri ile yakın ilişkilerini korumalıdır. Zira Türkiye’yi Doğu ülkeleri için de değerli yapan, AB’ye yakınlığı ve Avrupa ülkeleri ile özel ilişkileridir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ