GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE RUS HALKININ DEVLETLE İLİŞKİSİ

upa-admin 08 Ocak 2025 118 Okunma 0
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE RUS HALKININ DEVLETLE İLİŞKİSİ

Giriş

Rusya halkının siyasete ve devlete bakışı, tarihsel süreçler, kültürel kodlar ve modern dinamikler çerçevesinde şekillenmiş karmaşık bir olgudur. Çarlık Rusya’sından Sovyetler Birliği’ne ve modern Rusya Federasyonu’na uzanan süreçte, devletin merkezi rolü ve güçlü liderlik algısı, halkın kolektif bilincinde kalıcı bir yer edinmiştir. Bu çalışma, Rusya’da halkın devlete ve siyasete dair algısını, tarihsel ve sosyo-kültürel bağlamda ele alırken, modern dönemdeki değişimleri de irdelemektedir.

Makale, öncelikle tarihsel mirasın halk üzerindeki etkisini değerlendirerek, Çarlık dönemi ve Sovyetler Birliği’nin otoriter devlet anlayışının günümüzdeki yansımalarını incelemektedir. Ardından, yerel yönetimlerin halkın beklentilerini ne ölçüde karşılayabildiği ve merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki gerilimler ele alınmaktadır. Medya ve propagandanın, halkın algısını şekillendirmedeki kritik rolü detaylandırılarak, devlet kontrolündeki medya ile bağımsız platformlar arasındaki dinamikler analiz edilmektedir. Ayrıca, genç nesillerin artan protesto kültürü ve sosyal hareketlere katılımı, halkın değişen devlete bakışını anlamak açısından önemli veriler sunmaktadır. Kültürel kodlar ile modernleşme arasındaki çatışmanın halkın siyasal tercihlerini ve devlete bağlılık anlayışını nasıl etkilediği de tartışılmaktadır. Son olarak, sosyal politikalar ve küresel siyaset algısı üzerinden halkın devlete yönelik güveni ve eleştirileri değerlendirilerek kapsamlı bir çerçeve sunulmaktadır.

Bu bağlamda, çalışma, Rusya halkının devlete ve siyasete yönelik bakışını çok boyutlu bir perspektifle ele almayı amaçlamaktadır. Bu analiz, yalnızca tarihsel ve kültürel bağlamları değil, aynı zamanda modern dönemin sosyo-ekonomik ve politik koşullarını da içermektedir.

Rusya’da Halkın Siyasete ve Devlete Bakışı

Rusya’da halkın siyasete ve devlete bakışı, yüzyıllar boyunca şekillenmiş derin bir tarihsel bağlam ve kültürel kodlarla ilintilidir. Çarlık döneminden Sovyetler Birliği’ne ve modern Rusya’ya kadar, bu algının ana eksenini güçlü lider figürü, devletin merkezi rolü ve birey-devlet ilişkisindeki gerilimli denge oluşturmuştur. Rusya’da devlete karşı duyulan bağlılık, tarihin her döneminde farklı anlamlar taşımıştır. Çarlık döneminde “Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi” olarak görülen Çar, halk için hem bir koruyucu, hem de sorgulanamaz bir otoriteydi. Bu otoriter geleneğin etkileri Sovyetler Birliği’nde de devam etti. Sovyetler döneminde devlet, bireyin ihtiyaçlarını karşılayan bir mekanizma olarak kutsallaştırıldı; ancak bu “koruyucu” devletin, bireysel özgürlükler üzerinde ciddi kısıtlamalar getirdiği de bir gerçekti. Yine de halkın büyük çoğunluğu, devletin varlığını bir güvence olarak kabul etti.

Günümüzde modern Rusya’da halkın siyasete bakışı, geçmişten gelen bu mirasla harmanlanmış bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Vladimir Putin’in uzun yıllardır süregelen liderliği, halkın güçlü bir lidere duyduğu ihtiyacın tezahürü olarak yorumlanabilir. Birçok Rus vatandaşı için Putin, yalnızca bir siyasetçi değil, aynı zamanda ülkenin güvenliği ve istikrarının garantörüdür. Bununla birlikte, özellikle kırsal kesimlerde, siyasete yönelik ilgi oldukça sınırlıdır. “Bizim için hiçbir şey değişmez” algısı, bu ilgisizliğin temelini özetleyen bir mottodur.

Rusya’da siyasete katılımın düşük olmasının, siyasete olan ilgisizliğin bir diğer nedeni de seçim sistemine duyulan güvensizliktir. Örneğin, 2018 Başkanlık seçimlerinden sonra yapılan bir sokak röportajında, bir vatandaş, “Kimin kazandığını oy vermeden önce de biliyorduk. Her şey zaten belli.” diyerek bu algıyı dile getirmiştir. Halkın bir kısmı için siyaset, yalnızca elitlerin yönettiği bir alan olarak görülmektedir ve bireysel katkı ya da değişim ihtimali neredeyse imkânsızdır. Ancak bu karamsar tablo, tüm toplum için geçerli değildir. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan genç nesiller arasında devleti ve liderliği eleştiren bir bakış açısı giderek yaygınlaşmaktadır. YouTube ve TikTok gibi sosyal medya platformlarının yaygınlaşması, muhalif seslerin daha fazla duyulmasına olanak tanımaktadır. Alexey Navalny’nin düzenlediği protestolara katılan gençlerin sayısındaki artış, bu değişimin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Genç bir protestocunun “Biz her şeyin değişebileceğini biliyoruz, ama bu cesaret gerektiriyor” sözleri, yeni neslin devlete bakışındaki dönüşümü özetler niteliktedir. Fakat Ukrayna Savaşı’nın etkisiyle birlikte geniş çaplı manipülatif propagandalar eşliğinde bu kesimin de sesinin kesildiğini söylememiz lazım. Özellikle liderleri olarak kabul ettikleri Navalny’nin ölümü sonrası ülkede beklendiği gibi herhangi bir büyük protesto olmamış ve bu kesimin sesi tamamen kısılmıştır.

Gençlerin bu muhalif tarafıyla birlikte, devlete olan bağlılık duygusu halkın büyük bölümünde hâlâ güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Batı ile ilişkilerdeki gerilim, halkın büyük bir kısmının devleti savunma refleksini arttırmaktadır. Özellikle devlet kontrolündeki medya, Batı ülkelerini genellikle “Rusya’ya karşı komplolar kurmakla” suçluyor ve bu, halk arasında geniş bir kabul görüyor. Örneğin, 2022 Ukrayna Savaşı sırasında yapılan bir kamuoyu yoklamasında, halkın yüzde 70’inin savaşı desteklediği ortaya çıktı. Bugünler de yapılan anketlerde ise bu oran yüzde 80’lerin üzerindedir. Ankete katılan bir kişi, “Batı bizi köşeye sıkıştırırken devletimize sırtımızı dönemeyiz” diyerek bu tutumu açıkça ifade etmiştir.

Diğer yandan, ekonomik sıkıntılar halkın devlete olan güvenini zaman zaman sarsabiliyor. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan insanlar, düşük maaşlar ve artan fiyatlar nedeniyle devleti eleştirmeye daha yatkın bir tutum sergilemektedir. Ancak bu eleştiriler, genellikle sistemsel bir değişim talebinden ziyade mevcut şartların iyileştirilmesine yönelik beklentiler olarak dile getiriliyor.

Rusya’da halkın devlete ve siyasete bakışı, tarihsel hafızadan gelen güçlü bir gelenekle modern dünyanın dinamikleri arasında karmaşık bir dengeye oturuyor. İnsanlar, bir yandan devleti güvence olarak görürken, diğer yandan da değişim arzusunu da yadsımıyorlar. Ancak bu değişim arzusu, toplumun tamamına yayılmış bir talep olmaktan uzak. Kimi zaman güçlü liderlere duyulan hayranlık, kimi zaman ise siyasetten uzak durma eğilimi, bu büyük ülkenin halkının devlete bakışını şekillendiren temel unsurlar olmaya devam ediyor.

Rusya’da Yerel Yönetim ve Halkın Algısı

Rusya’da halkın siyaset ve devlete bakışını anlamak için yerel yönetimlere olan algıyı incelemek önemlidir. Ülkenin geniş coğrafi yapısı ve kültürel çeşitliliği, farklı bölgelerdeki halkın yerel yönetime bakışını derinden etkilemektedir. Moskova ve St. Petersburg gibi büyük şehirlerde halkın beklentileri, kırsal bölgelerde yaşayanların ihtiyaçlarından belirgin şekilde ayrıştırırken, büyük şehirlerde, halkın yerel yönetimden beklentileri genellikle altyapı projeleri, sosyal hizmetlerin iyileştirilmesi ve ekonomik fırsatların arttırılması gibi daha kapsamlı konular etrafında şekilleniyor. Özellikle Moskova’da trafik sıkışıklığı, yüksek kira bedelleri ve modern eğitim olanaklarına erişim gibi karmaşık sorunlar, yerel yönetimlerin sıkça eleştirildiği başlıca konular arasında yer alırken, buna karşın kırsal bölgelerde yaşayanlar için yol yapımı, temiz suya erişim ve temel sağlık hizmetlerinin sağlanması gibi daha temel gereksinimler ön plandadır. Örneğin, Ural Dağları’nın eteklerindeki küçük bir köyde, kış aylarında yolların kapanması halk için ciddi bir sorunken, büyük şehirlerde ulaşımın düzenli işlemesi beklentisi hâkimdir.

Yerel yönetimlerin merkezi hükümetten gelen talimatlara sıkı sıkıya bağlı olması, halkın devlete bakışında önemli bir rol oynamaktadır. Rusya’nın federal yapısına rağmen, pek çok yerel yönetim, Moskova’dan gelecek kararlar ve fonlara bağlıdır. “Moskova her şeyi belirliyor” söylemi, kırsal bölgelerde sıkça dile getirilen bir şikâyettir. Örneğin, bir köy belediye başkanının halkın ihtiyaçlarını dile getirmesine rağmen, bu ihtiyaçların karşılanması için Moskova’dan bütçe onayı alması gerekebilir. Bu durum, merkezi hükümete duyulan saygıyı arttırırken, yerel düzeyde değişim ve katılım beklentilerini de sınırlı hale getirmektedir.

Yerel yönetim seçimleri de halkın katılımının düşük olması nedeniyle sık sık eleştirilmektedir. Pek çok vatandaş, bu seçimlerin adil bir şekilde yapılmadığına inanır ve bu nedenle seçimlere karşı ilgisizdir. Örneğin, 2020 yılında yapılan bir belediye başkanlığı seçiminde kırsal bölgelerdeki katılım oranı yüzde 30’un altına düşmüştür. Bu düşük katılım, halkın yerel yönetimlere olan güvensizliğini ve değişim beklentisindeki zayıflığı ortaya koyar. Ayrıca, yerel yönetimlerin halkla iletişim kurma biçimi de eleştirilerin odağındadır. Özellikle kırsal bölgelerde, halkın taleplerinin yeterince dikkate alınmadığı yönünde yaygın bir algı vardır. Bir köy sakininin “Bizim söylediklerimiz sadece kağıt üzerinde kalıyor” ifadesi, bu algıyı net bir şekilde özetlemektedir. Buna karşılık büyük şehirlerde, yerel yönetimler sosyal medya gibi modern iletişim araçlarını daha aktif bir şekilde kullanarak halkla iletişim kurmayı hedeflemektedir.

Son yıllarda yerel yönetimlerin etkinliğini arttırmaya yönelik bazı girişimler olsa da bu çabalar halk nezdinde yeterince karşılık bulmamıştır. Örneğin, birkaç bölgede hayata geçirilen “katılımcı bütçeleme” projeleri, halkın bütçe planlamasına doğrudan katkı sağlamasını hedeflemiştir. Ancak bu projeler, kırsal bölgelerde yeterli bilinçlendirme ve katılım olmaması nedeniyle sınırlı başarı elde etmiştir. Halkın yerel yönetime dair algısını etkileyen bir diğer önemli faktör, yerel liderlerin yetkinliği ve halkla kurduğu ilişkidir. Bazı bölgelerde, yerel liderlerin halktan kopuk olduğu ve sorunlara çözüm üretmek yerine merkezi otoritenin kararlarını uygulamakla sınırlı kaldığı yönünde eleştiriler yoğundur. Bu durum, özellikle genç nüfus arasında siyasi ilgisizliğe yol açmaktadır. Öte yandan, yerel yönetimlerin ekonomik eşitsizlikleri çözmedeki yetersizliği de halkın güvenini zedeleyen önemli bir faktördür. Örneğin, Sibirya’nın uzak bölgelerinde yaşayan halk, bölgedeki doğal kaynakların zenginliğine rağmen temel hizmetlere erişimde büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Bu durum, devletin kaynakları adil bir şekilde dağıtamadığı eleştirilerine neden olmaktadır.

Rusya’da Medya ve Propaganda

Rusya’da medya, halkın devlete ve siyasete bakışını şekillendiren en güçlü araçlardan biri olarak öne çıkar. Özellikle devlet kontrolündeki televizyon kanalları, Kremlin’in politikalarını destekleyen bir söylem üreterek geniş bir izleyici kitlesine ulaşmaktadır. Rusya’da televizyon, özellikle yaşlı nesiller için en etkili haber kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu nesiller, devlet televizyonunun sunduğu içeriklere büyük ölçüde güvenmekte ve alternatif bakış açılarını dikkate almamaktadır. Devlet televizyonu, özellikle dış politika meselelerinde hükümetin başarılarını öne çıkarırken, muhalif görüşleri ya da eleştirileri sınırlamaktadır. Örneğin, Kremlin’in Batı’ya karşı yürüttüğü politikalar, halkın gözünde bir “milli gurur” meselesine dönüştürülmekte ve bu, medya içerikleriyle sürekli pekiştirilmektedir.

Medyanın bu denli güçlü bir şekilde devlet kontrolü altında olması, bağımsız gazetecilik faaliyetlerini oldukça zorlaştırmaktadır. Rusya’da muhalif medya organları hem ekonomik hem de yasal baskılarla karşı karşıya kalmaktadır. Bağımsız gazeteciler, ya içeriklerini oto-sansüre tabi tutmakta ya da ülke dışına çıkarak çalışmalarını devam ettirmektedir. Ancak bu durum, alternatif bilgiye erişim isteyen halk kesimlerinin seçeneklerini büyük ölçüde kısıtlamaktadır.

Sosyal medya platformları ve internet gazeteciliği, özellikle genç nesiller arasında farklı bir tablo çizmektedir. Bağımsız gazeteciler, YouTube ve Telegram ve diğer dijital platformlar aracılığıyla geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı başarmaktadır. Örneğin, YouTube’da yayınlanan bazı muhalif içerikler milyonlarca kişi tarafından izlenmekte, Kremlin’in politikalarına eleştirel bir perspektif sunmaktadır. Ancak, devletin sosyal medya platformlarını denetleme çabaları ve bazı içerikleri engelleme girişimleri, bu mecraların da tamamen özgür bir alan olmadığını göstermektedir.

Propaganda, Rusya’da özellikle uluslararası kriz dönemlerinde daha belirgin bir hale gelmektedir. Örneğin, 2022 yılında başlayan Ukrayna Savaşı sırasında, devlet kontrolündeki medya, Batı’nın yaptırımlarını “Rusya’nın bağımsızlığına yönelik bir tehdit” olarak sunmuş ve halkın büyük bir bölümünde bir dayanışma duygusu yaratmayı başarmıştır. Medyanın bu tür kriz dönemlerinde ürettiği söylemler, yalnızca hükümet politikalarını meşrulaştırmakla kalmamış, aynı zamanda halk arasında Batı’ya karşı bir “biz ve onlar” algısını da pekiştirmiştir.

Rusya’da medya, halkın devlet politikalarına yönelik algısını şekillendirirken, aynı zamanda ulusal gururu öne çıkaran bir araç olarak kullanılmaktadır. Tarihi zaferler ve ulusal başarılar, medya içerikleriyle sürekli vurgulanmakta ve halkın devlete olan bağlılığı güçlendirilmektedir. Bununla birlikte, ekonomik sıkıntılar ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanması gibi meseleler, özellikle genç nesiller arasında devlet kontrolündeki medya içeriklerine yönelik bir güvensizlik yaratmaktadır. Bu nedenle genç nesil, alternatif bilgi kaynaklarına yönelerek, kendi bakış açılarını geliştirmeye çalışmaktadır.

Sosyal Hareketler ve Protesto Kültürü

Rusya’da halkın devlete ve siyasete yaklaşımı, son yıllarda artan protesto gösterileriyle yeni bir boyut kazanmıştır. Özellikle büyük şehirlerde düzenlenen protestolar, halkın siyasi katılımının ve farkındalığının arttığını göstermektedir. 2021 yılında gerçekleşen Alexey Navalny protestoları, bu duruma iyi bir örnektir. Navalny’nin tutuklanmasını protesto eden binlerce kişi, Moskova ve St. Petersburg başta olmak üzere birçok şehirde sokaklara döküldü. Bu protestolar, gençlerin ve orta sınıfın siyasete olan ilgisinin arttığını göstermesi açısından dikkat çekiciydi. Özellikle 20’li yaşlardaki gençlerin protestolara katılımı, Rusya’da yeni bir siyasi bilinç dalgasının habercisi olarak görüldü. Ancak protesto kültürü, baskıcı devlet politikaları nedeniyle sınırlı bir etkiye sahiptir. Gösterilere katılanlar, sık sık polis müdahalesiyle karşılaştılar ve ağır cezalara maruz kaldılar. Bu durum, birçok insanı protestolardan uzak tutarken, aynı zamanda hükümete yönelik eleştirilerin bastırılmasına neden oldu.

Buna rağmen, sosyal hareketler halkın devlete ve siyasete olan bakışını dönüştürmeye devam etmektedir. Örneğin, çevre sorunları üzerine düzenlenen yerel protestolar, daha küçük çaplı olmasına rağmen halkın ilgisini çekmektedir. Krasnoyarsk’ta bir kimyasal fabrikaya karşı düzenlenen protestolar, bölgedeki halkın yerel yönetimden hesap sormaya başladığını gösteren küçük bir örnektir. Bu eylemler sadece bireylerin siyasi sistemle olan ilişkisini değil, aynı zamanda kolektif bilincin gelişmesini de sağlamaktadır. Protestolara katılan bireyler, devletin sosyal ve çevresel politikalardaki yetersizliklerini sorgularken, bu sürecin toplumsal dayanışmayı arttırdığı gözlemlenmektedir. Diğer yandan, sıklıkla karşılaşılan cezalar ve baskı, bu dayanışmanın çok daha gizli bir şekilde yürütülmesine yol açmaktadır. Örneğin, söz konusu sosyal hareketlerin dijital platformlara kaydığı ve çevrimiçi dayanışma ağlarının öne çıktığı görülmektedir. YouTube, TikTok ve Telegram gibi platformlar, protesto çağrılarını yaymak ve fikir alışverişi yapmak için etkin bir şekilde kullanılmaktadır.

Kültürel Kodlar ve Siyaset

Rus halkının devlete ve siyasete bakışını anlamak için kültürel kodlara bakmak gerekir. “Devlete bağlılık” ve “kolektif dayanışma” gibi kavramlar, Rusya’nın tarihsel ve kültürel geçmişinden beslenir.

Rusya’da devlet, tarih boyunca halkın yaşamında merkezi bir rol oynamıştır. Çarlık döneminden Sovyetler Birliği’ne kadar, devlet her zaman güçlü bir otorite olarak algılanmış ve halkın güvenliğini sağlamıştır. Bu tarihsel miras, günümüzde de halkın devlete olan bağlılığını açıklayan önemli bir faktördür. Örneğin, yaşlı nesiller arasında sıkça dile getirilen bir söz, bu kültürel kodu özetler: “Biz devleti koruruz, çünkü devlet bizi korur.” Bu anlayış, özellikle kriz dönemlerinde devlete olan desteği arttırır. COVID-19 pandemisi sırasında, halkın büyük bir kısmı devletin aldığı sert önlemleri kabul etmiş ve bu durumu “ulusal çıkarların korunması” olarak değerlendirmiştir.

Kültürel kodlar, aynı zamanda bireysel özgürlüklerin sınırlı olduğu bir toplumsal yapıyı da destekler. Örneğin, Rus halkının büyük bir kısmı, Batı’daki birey odaklı yaklaşımları “aşırı” olarak değerlendirir ve kolektif dayanışmayı daha önemli bulur. Bu durum, bireysel eleştirilerin devlet otoritesine karşı yükselmesini zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte, kültürel kodların siyasete etkisi yalnızca birey-devlet ilişkisiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda toplumun genel beklentilerini ve siyasetin şekillenişini de belirler. Örneğin, Çarlık döneminde ortaya çıkan “Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi” kavramı, liderin güçlü ve sorgulanamaz bir figür olması gerektiği düşüncesini yerleştirmiştir. Bu anlayış, modern Rusya’da da kendini göstermekte ve lider merkezli bir siyasi kültürü desteklemektedir. Ayrıca, Çarlık ve Sovyet mirasının etkisiyle, Rusya’da çok sayıda bireyin siyasetçilere özellikle ekonomik ve sosyal kriz dönemlerinde kurtarıcı rolü biçtiği görülmektedir. Bu durum, seçmen davranışlarının pragmatik bir temele dayandığını ve siyasi liderlerin otoriter tavırlarının geniş bir destek bulabildiğini göstermektedir.

Tarihsel mirasın ötesinde, kültürel kodlar çoğunlukla kolektif kimlik algısını pekiştirir. Özellikle çevre sorunları, milli görevler ve uluslararası krizler gibi konular, halkın devletle daha yakın bir dayanışma içinde olmasına yol açar. Batı’nın yaptırımları ya da uluslararası eleştiriler karşısında, halkın büyük bölümü bu eleştirileri “birlik olma” ve “devleti savunma” çağrılarıyla yanıtlamaktadır.

Devletin Sosyal Politikaları ve Halkın Beklentileri

Rusya’da halkın devlete olan bakışında sosyal politikaların etkisi büyüktür. Sovyetler Birliği’nden miras kalan sosyal devlet anlayışı, günümüzde de halkın devlete yönelik beklentilerini şekillendirmektedir. Devletin sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik sistemlerine yönelik politikaları, halkın yaşam kalitesini doğrudan etkileyen unsurlar arasında yer alır. Örneğin, devlet tarafından sağlanan ücretsiz sağlık hizmetleri, özellikle kırsal kesimlerde yaşayan halk için hayati öneme sahiptir. Ancak büyük şehirlerde bile sağlık hizmetlerinin kalitesi ve erişilebilirliği tartışma konusudur. Birçok insan, devlet hastanelerindeki uzun bekleme sürelerinden şikâyet ederken, özel sağlık hizmetlerine erişim sadece yüksek gelir grubundakilere açıktır. Bu durum, halkın devlete olan güvenini zayıflatabilmektedir.

Sağlık hizmetlerinin yanı sıra, eğitim politikaları da benzer bir şekilde halkın devlete bakışını etkiler. Rusya’da devlet tarafından sağlanan ücretsiz eğitim sistemi, birçok aile için büyük bir avantaj olarak görülmektedir. Ancak, Sovyet dönemindeki prestijli eğitim kurumlarının aksine, günümüzdeki okullar ve üniversiteler arasındaki kalite farkı eleştirilere yol açmaktadır. Örneğin, Moskova Devlet Üniversitesi gibi prestijli kurumlara giriş, çoğunlukla maddi olanaklara ve sosyal bağlantılara dayanırken, kırsal kesimlerdeki okulların altyapı eksiklikleri halkın devlete olan güvenini sarsmaktadır. Köy okullarında temel malzeme eksikliklerinden tutun da öğretmen kadrosunun yetersizliğine kadar birçok sorun, eğitim sisteminin kalitesini düşürmektedir.

Rusya’nın düşük doğum oranlarını arttırmaya yönelik uygulamaları, devletin sosyal politikalarının bir diğer önemli ayağını oluşturur. 2007 yılında başlatılan “Anne Sermayesi” programı, ikinci ve sonraki çocuklarını doğuran annelere devlet desteği sağlamayı amaçlamıştır. Bu program, birçok aile için ekonomik bir rahatlama sağlasa da genç nesiller arasında aile kurmaya yönelik isteksizliği tam anlamıyla değiştirememiştir. Örneğin, 2020 yılında yapılan bir ankette, gençlerin yüzde 40’ı ekonomik belirsizlikler nedeniyle çocuk sahibi olmayı ertelediklerini belirtmiştir. Aynı zamanda, şehir yaşamının getirdiği yüksek maliyetler ve kariyer hedefleri, gençler arasında aile kurma kararlarının gecikmesine yol açmaktadır.

Öte yandan, sosyal politikaların halkı memnun etmekten uzak kaldığı noktalarda, halkın devlete yönelik eleştirileri artmaktadır. Örneğin, emeklilik yaşının yükseltilmesi, özellikle yaşlı nesiller tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Emeklilik maaşlarının düzeyi de halk arasında sıklıkla tartışılan bir konudur; birçok emekli, aldıkları maaşların günlük temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu dile getirmektedir. Kısacası devletin sosyal politikaları, halkın devlete duyduğu güveni önemli ölçüde belirleyen bir faktör olmaya devam etmektedir. Sosyal yardımların yetersiz kaldığı ya da toplumdaki eşitsizliklerin artış gösterdiği durumlarda, halkın devlete olan görüyü daha olumsuz bir hal almaktadır.

Halkın Küresel Siyasete Bakışı ve Rusya’nın Rolü

Rusya halkının küresel siyasete bakışı, büyük ölçüde devlet medyası ve tarihsel olaylardan etkilenmektedir. Tarih boyunca Rusya’nın bir süper güç olarak görülmesi, halkın küresel siyasetteki rolüne dair algısını şekillendiren temel bir faktördür. Halkın büyük bir kısmı, Rusya’nın uluslararası arenada güçlü bir aktör olarak kalması gerektiğine inanır. Örneğin, 2014 yılında Kırım’ın ilhakı, halk arasında büyük bir memnuniyetle karşılanmış ve “Rusya’nın yeniden dirilişi” olarak değerlendirilmiştir. Birçok kişi, bu olayın Batı’ya karşı bir zafer olduğunu düşünmüş ve Vladimir Putin’in liderliğini desteklemiştir. Aynı şekilde, Suriye’deki askeri müdahale, Rusya’nın uluslararası alandaki gücünü yeniden vurgulayan bir hamle olarak görülmüştür. Benzer şekilde bugün yaşanmakta olan Ukrayna’ya yönelik askeri harekât da halkın büyük bir çoğunluğu tarafından desteklenmekte ve bir gurur nişanesi olarak kabul edilmektedir.

Ancak genç nesiller arasında bazı farklı durumların olduğunu da belirtmekte fayda var. Globalleşmenin etkisiyle Batı kültürüne daha açık olan gençler, Rusya’nın küresel siyasetteki agresif tutumunu kimi zaman eleştirebilmektedir. Örneğin, yurtdışında eğitim alan bir genç, Rusya’nın Batı ile ilişkilerindeki gerginliklerin günlük yaşamlarını nasıl etkilediğini daha net bir şekilde görebilmekte. 2022 yılında yapılan bir ankette, 18-25 yaş arası gençlerin yüzde 30’u, Rusya’nın Batı ile daha dostane ilişkiler geliştirmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, sosyal medya ve çevrimiçi platformlar, gençlerin dünya olayları hakkındaki farkındalığını arttırırken, devlete ve geleneksel medyaya olan güvenlerini azaltabilmektedir. Ayrıca gençlerin önündeki en büyük engel ise kendi kitlelerini siyasi alana empoze edemeyecek olmalarıdır. Bugün Rusya’da gençler siyaseten bir araya gelip organize olmaktan çok uzaktalar.

Küresel siyasete bakış da halk nazarında aynı zamanda ekonomik yaptırımlar ve uluslararası izolasyon gibi konularla da ilişkilidir. Halkın büyük bir kısmı, Batı tarafından uygulanan yaptırımları “Rusya’ya karşı bir komplo” olarak görse de bu yaptırımların günlük yaşam üzerindeki etkisi tartışılmazdır. Örneğin, ithal ürünlere erişimin zorlaşması ve fiyat artışları, halkın günlük alışkanlıklarını doğrudan etkilerken, bu durum devlete duyulan güveni zedeleyebilmektedir. Bunun yanı sıra, ekonomik zorlukların özellikle alt ve orta sınıf üzerindeki baskıyı arttırması, halkın devlete karşı olan eleştirilerini daha gür bir sesle dile getirmesine neden olmaktadır.

Geleneksel Değerler ve Modernleşme Arasında Halkın Tavrı

Rusya’da halk, geleneksel değerler ile modernleşme arasında bir denge kurmaya çalışmaktadır. Bu durum, halkın devlete ve siyasete bakışında önemli bir rol oynar. Geleneksel değerler, özellikle kırsal bölgelerde ve yaşlı nüfus arasında daha güçlü bir şekilde hissedilirken, genç nesiller modernleşme ve bireysel özgürlükleri daha çok önemsemektedir.

Geleneksel değerlerin en önemli unsurlarından biri aile kavramıdır. Rusya’da aile, toplumsal yapının temel taşı olarak görülür. Devletin aileyi koruma politikaları, halkın desteğini kazanmak için sıklıkla vurgulanır. Örneğin, çocuk sahibi olan ailelere verilen devlet teşvikleri, halk arasında olumlu karşılanır. Ancak, modernleşmenin etkisiyle genç nesiller arasında bireysel kariyer ve özgürlük gibi kavramlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan gençler, evlilik ve çocuk sahibi olma gibi geleneksel değerlere daha mesafeli yaklaşmaktadır. Bunun yerine, kariyerlerini geliştirme ve yurtdışında yaşama gibi modern hedeflere odaklanmaktadırlar.

Dini değerler de bu gelenek-modernleşme çatışmasının bir parçasıdır. Rus Ortodoks Kilisesi, son yıllarda devletle olan yakın ilişkisi sayesinde toplum üzerindeki etkisini arttırmıştır. Örneğin, kilise liderlerinin LGBT haklarına karşı tutumu, geleneksel değerleri savunan kesimlerde destek bulurken, modernleşmeyi savunan gençler arasında eleştirilere yol açmaktadır. Kilisenin eğitim ve kültürel alanlardaki etkisi de büyümüştür; bazı okullarda dini derslerin zorunlu hale getirilmesi, modern ve seküler bir eğitim sistemini savunan aileler tarafından eleştirilmiştir. Ayrıca, kilisenin toplum üzerindeki bu baskın rolü, özellikle şehirlerdeki liberal kesimler tarafından siyasi otoritenin bir aracı olarak algılanmaktadır.

Modernleşme, büyük şehirlerde daha belirgin bir şekilde görülmektedir. Moskova ve St. Petersburg gibi şehirlerde yaşayan gençler, Batı kültürüne daha açık bir yaşam tarzını benimseyebilir. Örneğin, yabancı müzik festivalleri, modern sanat etkinlikleri ve global markaların popülerliği, bu şehirlerdeki hayatın bir parçası haline gelmiştir. Bunun yanı sıra, internet ve sosyal medya gibi modern iletişim araçları, genç nesillerin dünya görüşlerini genişletmiş ve farklı kültürlere olan ilgilerini arttırmıştır. Ancak, bu durum kırsal bölgelerde hala sınırlıdır ve geleneksel yaşam tarzı devam etmektedir. Kırsal bölgelerde internet erişiminin sınırlı olması ve ekonomik imkanların daha kısıtlı olması, modernleşme sürecinin yavaş ilerlemesine neden olmaktadır. Modernleşme ile geleneksel değerler arasındaki bu çatışma, halkın devlete olan bakışını da ikiye böler. Geleneksel değerleri savunanlar, devletin bu değerleri koruma görevini üstlenmesi gerektiğini düşünürken, modernleşmeyi savunanlar, devletin bireysel özgürlükleri arttırması gerektiğini savunur. Örneğin, 2021 yılında yapılan bir ankette, gençlerin yüzde 40’ı bireysel özgürlüklerin daha fazla korunması gerektiğini belirtirken, yaşlıların yüzde 60’ı geleneksel değerlerin korunmasını öncelik olarak gördüğünü ifade etmiştir. Bu bölünme, siyasal partilerin ve liderlerin halkın farklı kesimlerine hitap etme stratejilerini de şekillendirmektedir. Geleneksel değerlere vurgu yapan politikalar, kırsal bölgelerde ve yaşlı nüfus arasında destek bulurken, modernleşme yanlısı politikalar şehirlerde ve gençler arasında daha fazla karşılık bulmaktadır. Geleneksel değerler ile modernleşme arasındaki bu denge arayışı, Rus toplumunun kimliğini ve gelecekteki yönelimlerini şekillendiren temel unsurlardan biri olmaya devam etmektedir. Devletin bu iki zıt eğilim arasında nasıl bir denge kuracağı, halkın devlete olan güvenini ve destek seviyesini belirleyecek önemli bir faktör olmaya devam edecektir.

Sonuç

Rusya halkının devlete ve siyasete bakışı, tarihsel miras, kültürel kodlar ve modern dünyanın etkileriyle şekillenmiş karmaşık bir yapıya sahiptir. Çarlık döneminden Sovyetler Birliği’ne ve modern Rusya Federasyonu’na uzanan süreçte, güçlü lider figürüne duyulan güven ve devletin merkezi rolü, toplumun kolektif bilincinde kalıcı bir yer edinmiştir. Bununla birlikte, modern dönemde genç nesiller arasında değişen siyasi algılar, artan protesto kültürü ve sosyal medya gibi araçların etkisi, bu köklü anlayışta dönüşüm sinyalleri vermektedir.

Yerel yönetimlerin halkın ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaması, seçim sistemine duyulan güvensizlik ve devlet kontrolündeki medyanın etkisi, siyasete olan katılımı sınırlayan temel faktörler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, büyük şehirlerde yaşayan genç nesillerin artan eleştirel bakış açısı ve alternatif bilgi kaynaklarına yönelimi, toplumdaki değişim dinamiklerini gözler önüne sermektedir. Bu durum, Rusya toplumunun farklı kesimlerinde siyasete ve devlete yönelik algılar arasında belirgin bir farklılaşmayı işaret etmektedir.

Kültürel kodlar ve modernleşme arasındaki çatışma, toplumun gelecekteki yönelimlerini şekillendirecek kilit unsurlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Geleneksel değerlere bağlılık, kırsal kesimlerde ve yaşlı nüfus arasında hâlâ güçlü bir şekilde hissedilirken, modernleşme ve bireysel özgürlük arayışı, genç nesillerin öncelikleri arasında yer almaktadır. Bu farklılaşma, devletin sosyal politikalarına ve uluslararası arenadaki rolüne yönelik algılara da yansımaktadır. Özellikle Batı ile olan ilişkilerdeki gerilimler, halkın devleti savunma refleksini güçlendirmekle birlikte, ekonomik yaptırımlar ve günlük yaşam üzerindeki etkiler, devlete duyulan güveni zaman zaman zayıflatmaktadır.

            Sadık ARPACI
Uluslararası İlişkiler, Rusya Uzmanı

 

KAYNAKÇA

  1. Левада-Центр. “Общественное мнение-2023” (Kamuoyu-2023). Erişim: levada.ru.
  2. Российский государственный социологический центр (VTsIOM). “Доверие институтам власти: динамика и факторы влияния” (Kamu Güvenliği: Dinamikler ve Etki Faktörleri). Erişim: wciom.ru.
  3. Светлана Стивенсон. Gangs of Russia: From the Streets to the Corridors of Power. Cornell University Press, 2015.
  4. Richard Sakwa. Russia Against the Rest: The Post-Cold War Crisis of World Order. Cambridge University Press, 2017.
  5. Татьяна Заславская. Социальная структура современного российского общества. Наука, 2002.
  6. Fiona Hill ve Clifford Gaddy. Putin: Operative in the Kremlin. Brookings Institution Press, 2015.
  7. Российский статистический ежегодник (Rosstat Yıllığı). Статистический ежегодник Российской Федерации-2023. Erişim: gks.ru.
  8. Марлен Ларюэль. Русский национализм: идеология и политика в путинской России. Новое литературное обозрение, 2019.
  9. Alexander Lukin. Russia’s Foreign Policy and the Conflict in Ukraine. Routledge, 2016.
  10. Юрий Левада. Социология в России. Московская школа социальных и экономических наук, 2000.
  11. The Moscow Times. “Generation Z in Russia: Between Tradition and Globalization.” Erişim: themoscowtimes.com.
  12. Carnegie Moscow Center. “Public Opinion in Putin’s Russia.” Erişim: ru.
  13. BBC Russian Service. “Analyzing Russian Public Opinion.” Erişim: bbc.com/russian.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.