TÜRKİYE’NİN DENGE ARAYIŞI: MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ’NİN SÖZ ETTİĞİ TÜRKİYE-RUSYA-ÇİN İTTİFAKI GERÇEKLEŞEBİLİR Mİ?

upa-admin 21 Eylül 2025 1.021 Okunma 0
TÜRKİYE’NİN DENGE ARAYIŞI: MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ’NİN SÖZ ETTİĞİ TÜRKİYE-RUSYA-ÇİN İTTİFAKI GERÇEKLEŞEBİLİR Mİ?

Giriş

Uluslararası sistemde Soğuk Savaş sonrası dönemin en temel karakteristiği, tek kutupluluk ve ABD hegemonyasının göreli üstünlüğüydü. Ancak 2008 küresel ekonomik krizi, Çin’in hızlı yükselişi, Rusya’nın yeniden jeopolitik bir aktör olarak sahneye çıkışı ve ABD’nin iç/dış politikadaki sınırlılıkları bu dengeyi değiştirdi. Bugün uluslararası ilişkilerde “çok kutupluluk” ya da “yeni soğuk savaş” tartışmaları giderek artmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin dış politika yönelimi, Batı ittifakına (NATO, AB) ek olarak Avrasya merkezli alternatif bloklarla ne ölçüde yakınlaşabileceği sorusunu gündeme getirmektedir. Türkiye-Çin-Rusya üçlüsü, özellikle enerji, güvenlik ve ekonomi alanında potansiyel iş birliği eksenleri ile akademik ve stratejik analizlere konu olmaktadır. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifakı değerlendirmeye değer önemli bir husustur.

Teorik Arka Plan: Realizm ve Güç Dengesi

Uluslararası ilişkiler teorisinde, Realizm, devletlerin çıkar ve güvenlik önceliklerine göre hareket ettiğini vurgular. Türkiye-Çin-Rusya ekseni, bu perspektiften değerlendirildiğinde, Batı’nın özellikle güvenlik (NATO genişlemesi), ekonomi (yaptırımlar) ve siyasal değerler (demokrasi, insan hakları söylemi) üzerinden kurduğu baskılara karşı bir denge arayışı olarak okunabilir. Aynı zamanda “yeni bölgeselcilik” ve “çok kutupluluk” teorileri, bu üç aktörün kendi bölgelerinde liderlik rolü üstlenmesi ve karşılıklı çıkar üzerinden iş birliğini arttırmasını açıklamaktadır.

Tarihsel Arka Plan

Türkiye-Rusya ilişkileri: Osmanlı-Rus rekabetinden Soğuk Savaş’ın bloklaşmasına kadar derin tarihsel bir gerilim hattı vardır. Ancak 2000’lerden sonra Ankara’nın Moskova’ya artan enerji bağımlılığı, Suriye iç savaşı, Karadeniz güvenliği ve savunma sanayii (S-400 alımı) üzerinden rekabet kadar çeşitli iş birliği zeminleri de oluşmuştur.

Türkiye-Çin ilişkileri: İpek Yolu tarihi bağlarının ötesinde, modern dönemde ilişkiler sınırlı kalmış; fakat Çin’in “Kuşak ve Yol İnisiyatifi” ve küresel ekonomide güçlenen konumu ile birlikte Türkiye’nin jeostratejik konumu ve Türkiye-Çin ilişkileri yeniden önem kazanmıştır.

Rusya-Çin ilişkileri: Soğuk Savaş dönemindeki sert ideolojik ve siyasi ayrışmaya karşın, günümüzde ABD (Amerikan) karşıtlığı üzerinden yeniden ve güçlü ekonomik temelleri de olan bir stratejik ortaklık tesis edilmiştir. İki ülke arasında BRICS+ ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi platformlarda ortak hareket etme eğilimi güçlenmektedir.

Güncel Gelişmeler ve Dinamikler

Enerji Boyutu:

Rusya, Türkiye’nin en büyük doğalgaz tedarikçisi olup, nükleer enerji (Mersin-Akkuyu) ve petrol alanında da önemli projeler yürütmektedir.

Çin ise, Orta Asya enerji hatlarıyla Türkiye’yi Avrasya enerji ağlarına bağlayabilecek stratejik kapasiteye sahiptir.

Ticaret ve Ekonomi:

Çin’in altyapı yatırımları ve teknoloji kapasitesi, Türkiye için alternatif bir finansman kaynağıdır.

Türkiye’nin lojistik konumu, Çin’in Avrupa’ya erişiminde “Orta Koridor” olarak kritik önem taşımaktadır.

Rusya ile tarım, turizm ve sanayi alanlarındaki karşılıklı bağımlılık, ekonomik ilişkileri çeşitlendirmektedir.

Güvenlik ve Savunma:

Türkiye’nin NATO üyesi olmasına karşın, S-400 alımı ve ABD ile yaşadığı krizler Rusya’ya yakınlaşma eğilimini göstermiştir.

Çin ile savunma teknolojileri ve siber güvenlik konularında potansiyel iş birliği tartışılmaktadır.

Terörle mücadele, Orta Asya istikrarı ve Ortadoğu krizlerinde ortak güvenlik çıkarları öne çıkmaktadır.

Jeopolitik Faktörler:

Orta Asya’da Türkiye’nin “Türk Devletleri Teşkilatı” (TDT) üzerinden etkinliği, Çin ve Rusya için hem fırsat, hem de potansiyel rekabet unsurudur.

Ortadoğu’da Suriye iç savaşı, üç aktörün zaman zaman uzlaşmazlık yaşadığı, zaman zaman iş birliği yaptığı bir alan olmuştur.

Karadeniz güvenliği ve Rusya-Ukrayna Savaşı, Türkiye’nin denge siyaseti ile Rusya ile ilişkilerinde kritik sınamalar doğurmaktadır.

Çıkar Çatışmaları ve Sınırlılıklar

NATO üyeliği: Türkiye’nin Batı güvenlik mimarisindeki rolü, Çin ve Rusya ile tam ittifakı yapısal olarak zorlaştırmaktadır.

Ekonomik asimetri: Çin’in küresel ölçekteki ekonomik üstünlüğü, Türkiye açısından bağımlılık risklerini artırabilir.

Bölgesel rekabet: Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu’da çıkarların örtüşmediği alanlar mevcuttur.

İdeolojik farklılıklar: Çin’in otoriter yapısı, Rusya’nın merkeziyetçi modeli ve Türkiye’nin demokratik söylemi arasında uyum sorunu olabilir.

Fırsatlar

  • Çok kutuplu sistemde ABD/AB baskısına alternatif stratejik denge unsuru yaratma,
  • Enerji güvenliğini çeşitlendirme,
  • Ticaret yollarında stratejik merkez olma (Yeni İpek Yolu – Orta Koridor),
  • Savunma sanayii ve teknoloji transferinde yeni iş birliği imkânları.

Riskler

  • Batı ile ilişkilerin daha da bozulması ve yaptırımların artması,
  • Rusya-Çin ekseninde ikincil ve edilgen bir konuma düşme riski,
  • Bölgesel çıkar çatışmalarında (Suriye, Karabağ, Orta Asya) taraf olmak zorunda kalma,
  • Ekonomik bağımlılık ve finansal kırılganlıkların artması.

Sonuç

MHP lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) olası ittifakı, uluslararası sistemdeki güç dengelerinin değiştiği bir dönemde dikkat çekici bir stratejik olasılıktır. Ancak bu eksenin tam anlamıyla bir “ittifak” haline gelmesi, mevcut koşullar altında oldukça güçtür. Daha gerçekçi olan senaryo, “stratejik ortaklıklar” ve “konjonktürel iş birlikleri” temelinde gelişen çok yönlü ilişkilerin sürmesidir. Türkiye açısından bu süreç, Batı ile ilişkilerde manevra alanını genişletme, enerji güvenliğini çeşitlendirme ve küresel ticaret ağlarında merkezî bir rol üstlenme potansiyeli taşımaktadır. Öte yandan, aşırı bağımlılık ve Batı ile kopuş riski, bu üçlü ekseni Türkiye için stratejik bir tamamlayıcı değil, dikkatle uygulanması gereken bir dengeleme (balancing) politikası haline getirmektedir.

Oğuzhan MANİOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.