MEDYADA DİL OYUNLARI: GÜRCÜ MEDYASINDA ABHAZYA HABERLERİ

upa-admin 12 Ocak 2014 3.169 Okunma 0
MEDYADA DİL OYUNLARI: GÜRCÜ MEDYASINDA ABHAZYA HABERLERİ

Wittgeinstein’a göre, oyun ve dilin her ikisinde de açık ya da gizli bir dizi kural ya da uzlaşım belirleyicidir. Zira her dilin kendince kuralları vardır, dilin kullanıcıları bu kuralları bilir ve uygular. Bu noktada önemli olansa; bu dil oyununda yer alan kişinin, bu kurallara ne zamandır uyduğunu düşünmeden, çoğu zaman da tamamını bile bilmeden kesin olarak kurallara uymasıdır.1

Bu nedenle dil sadece düşünceleri ve bilgiyi bir kişiden diğerine aktaran bir araç değil, düşüncelerin içinde şekil aldığı bir alandır. Bu bağlamda, dil ve düşünce birdir ve birbirlerinden ayrılamazlar. Dili kullanma ve oyun oynama arasında benzerlik kuran Wittgenstein “dil oyunları”nı, dilsel içeriği genişleten ve zenginleştiren araçlar olarak görmektedir. Wittgenstein, ikinci dönem felsefesinin en önemli kavramı olan “dil oyunları” ile dilin konuşmanın, bir hayat tarzının ya da aktivitenin parçası olduğunu ifade etmektedir.2 Dil, düşüncenin bir biçime dönüşmüş hali olarak aslında insanların sahip olduğu düşüncelere ev sahipliği yapmaktadır.3 İnsanlar bu “ev”le kurmuş oldukları bağlantı oranında dünyayla olan etkileşimlerini şekillendirmektedir.

İşte bu dil sayesinde, insanların düşünce yapılarını ve anlam evreninin neresinde ikamet ettiklerini anlamak mümkün olmaktadır. Yaşamın normal akışı içinde derin bir farkındalık olmadan yapılanlar ele alındığında, gündelik hayat pratikleri ile kültürün oluşmasında, rutinleşmesinde ve bu çerçevede ortak bir dil yaratılmasında medyanın önemli bir rol üstlendiği görülmektedir. Çünkü medya, gündelik hayatın içinde anlamlandırma pratiklerinin sürdürülmesini sağlayan kültürel ve ideolojik çerçeveler, sistemler ve kodların temel belirleyicilerindendir. Buna bağlı olarak medya, izleyici/okur üzerinde zihinsel, tutumsal ve davranışsal etkiler yaratmaktadır. Öyle ki; gündelik hayatın işleyişi içinde alelade görünen ve üzerinde düşünülmeyen pek çok kavram, düşünce ve olay aslında medya aracılığıyla hayatımızın içine sokulmaktadır. Bu anlamda medyanın yönlendiriciliği ve etkileyiciliği açısından bireylerin zihin yapılanmasındaki etki gücü tartışılmazdır. Dolayısıyla; üyesi olduğumuz verili sistemin bize benimsetmeye çalıştığı değerleri ne kadar eleştirsek de,bu değerlerin yeniden üreticisi olmaktan kendimizi kurtarmamız zordur.

Bunun en önemli nedeni ise, gündelik yaşam pratiklerinin belirleyicilerinden biri olarak medyanın toplumsal bilincin oluşturulması ve şekillendirilmesinde oynadığı kilit roldür. Buna bağlı olarak; insanların sıradan günlük toplumsal etkinliklerinin, dünyayla ilgili anlayış ve kavrayışlarının, dolayısıyla da rutin dil alışkanlıklarının medyadan etkilenmesi kaçınılmaz olmaktadır. Böylece, medya anlatılarından oluşan bir dil repertuarı ortaya çıkmaktadır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerden biri olan fakat son dönemlerine doğru Gürcistan’a yönetimsel olarak bağlanan Abhazya üzerinde Gürcistan’ın hak iddia etmesi, asimilasyon politikaları, Abhaz dilinin okullarda kullanımının yasaklanması ve dünya kamuoyunun da Gürcista’a verdiği destek bir savaşa neden olmuş; bu savaş sonucunda Abhazya Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etmiştir. 1992 yılından bu yana Abhazya konusunda ısrarını sürdüren Gürcistan’da medya da aynı kutuplaştırıcı, ayrımcı dili kullanmakta ve Gürcü kamuoyunu Abhazya konusunda etkilemektedir. 7 Mayıs 2011 tarihinde Gürcistan’da “Gza” Dergisi’nde Lali Papaskiri imzasıyla yayınlanan “Babam Gürcülere kurşun sıkmayı kendine yakıştıramadı” başlıklı söyleşide; Ukrayna ordusunda görev yaptığı ve Abhaz olduğu iddia edilen 29 yaşında bir subay yer almaktadır. Bu genç subay Yuri Ramba, Abhaz-Gürcü savaşının başlamasıyla birlikte babasının Gürcülerle savaşmak istemediği, bu nedenle Abhazlar tarafından öldürüldüğü, kendisinin de küçük bir çocuk iken annesi ile birlikte Ukrayna’ya kaçtığını anlatmaktadır. Böyle bir subayın varlığı, bir Abhaz’ın nasıl Ukrayna gibi bir ülkede Hava kuvvetlerinde subay olabildiği çelişkilidir.4

Röportajda yaratılmaya çalışılan karakterler, görüş ve düşüncelerini anlatmak için sözcükleri bilinen anlamlarının dışında kullanarak özel bir dil, bir söylem, yeni bir anlam, Gürcistan’ın Abhazya politikasına özgü bir jargon üretmektedir. Bu jargonda masum Gürcüler, onların masumluğunun farkında olan vicdanlı bir Abhaz yer almaktadır. Fakat Abhazya halkları içerisinden buna benzer tek tük Abhaz çıkmakta, o da yine Abhazlar tarafından katledilmekte; bu da Abhazların nasıl acımasız insanlar oldukları alt metnini taşımaktadır. Hedeflenen anlamın oluşturulabilmesi için bu jargon sık sık tekrar edilmekte ve aynı zamanda genç Ukrayna subayı Yuri Ramba doğup büyüdüğü topraklar olan Abhazya’ya büyük bir özlem duymaktadır. Bu da savaş nedeniyle Abhazya topraklarını terk eden ve sürülen Gürcüleri hatırlatmaktadır. Oluşturulan bu jargon sık sık tekrar edilerek, hem içerik belli noktalar üzerine odaklanmakta, hem de bağlama bağlı beklenen anlam oluşturulmaktadır. Anlatımı renklendiren; ancak kimi zaman da anlam kaymasına neden olan bu tekrarlar, bu dilin bir söz kalıbı şeklinde akılda kalmasını ve yerleşmesini kolaylaştırmaktadır.

Medya, modern dünyanın hayatı algılama tarzına uygun şekildeki kısa ve düz ifadelerle bu ipucu paketini sürekli sunmakta ve yenileriyle genişletmektedir. Ses ile sınırlandırılmış bu metinlerin üretilip yaşatılmasını sağlayan bir diğer unsur ise hatırlanmasını kolaylaştıran ritim ve melodidir.5 Sesin bu şekilde icrası ile söz kalıplarının yerleşmesi ve hatırlanarak hayat bulması mümkün olmaktadır. Kelimelerin ya da ifadelerin kültürel bellek içerisinde şekillendiği bir kod vardır. Bellek, kelimelerin duyumu ile harekete geçmekte ve kültürel kod devreye girerek gündelik dilde sık kendini göstermektedir. Bu durumu sözcüklere, kullanıma dayalı bağlamsal anlamlar yüklenmesi ve böylece bir söz birliği evreni yaratılması olarak değerlendirmek mümkündür. Bu söz birliği evrenindeki her sözcük anlaşılır ve anlamlı hale getirilerek insanların gündelik dil alışkanlıklarının bir parçasına dönüşmektedir. Bu noktada medya önemli bir işleve sahiptir zira günümüz “duygu ötesi toplumu”nun bireyleri öfke, nezaket ya da paket halinde hazır bulunan diğer duyguları ne zaman göstermesi gerektiğinin ipuçlarını çoğu zaman medyadan almaktadır.6

Burada ilginç olan ise medyanın yarattığı bu hayalî dilin, bu keyfi söz düzeninin, bu “dil oyunu”nun kendisi kadar, gündelik hayatta kendisini sahici kılabilme ve sürekli yeniden üretebilme becerisidir. Öyle ki Gürcü medyasında kullanılan bu dil insanlar arasında bilinçli bir paylaşıma dönüşmektedir.

Elçin BAŞOL

Abhazya Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi, Kültürel Araştırmalar Bölümü Araştırmacı

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Medya ve İletişim Sistemleri, Yüksek Lisans Öğrencisi

 DİPNOTLAR

1. Wittgenstein, Ludwig. The Blue and the Brown Books: Preliminary Studies of the ‘Philosophical
Investigations’. New York: Harper & Row, 1965. s. 25.

2. Wittgenistein, Ludwig. Philosophical Investigations. Oxford: Basil Blackwell, 1968. s. 23.

3. Bachelard, Gaston. Mekânın Poetikası Çev. A. Derman. Kesit Yayınları: İstanbul, 1996. s. 91.

4. http://www.chveneburi.net/tr/default.asp?bpgpid=2092&pg=1.

5. Ong, Walter J. Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi. Çev. S. Postacıoğlu Banon. İstanbul: Metis Yayınları, 1995. s. 48.

6. Mestrovic, Stjepan G. Duygu Ötesi Toplum. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1999. s. 53.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.