RUSYA’NIN ENERJİ POLİTİKALARI BAĞLAMINDA ORTA ASYA ÜLKELERİYLE İLİŞKİLERİ

upa-admin 23 Aralık 2012 13.206 Okunma 0
RUSYA’NIN ENERJİ POLİTİKALARI BAĞLAMINDA ORTA ASYA ÜLKELERİYLE İLİŞKİLERİ

Rusya, Vladimir Putin’in 2000 yılında devlet başkanı seçilmesinden sonra gerek iç politikada gerekse dış politikada büyük ölçekli değişimler yaşamıştır. İzlemiş olduğu merkeziyetçi politika sayesinde ülke içinde kontrolü tekrar tesis eden Putin, beynelmilel alanda da Rusya’nın imajının değiştirilmesi konusunda da başarılı olmuştur.[1] Rusya, artık bağımsız bir dış siyaset izlediği gibi, dış politikasında bazı araçları daha etkili biçimde kullanmaktadır. Putin Rusya’sının toparlanmasında ve tekrar söz sahibi olmak için atmakta olduğu büyük adımlarda, uluslararası ortamın da payının bulunduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Çin ve Hindistan gibi hızla gelişen ülkelerin enerji taleplerinin artması ve enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerdeki istikrarsızlıklar gibi faktörler enerji fiyatlarının yükselmesine sebebiyet vermiştir. Rusya, dünya petrol rezervlerinin yaklaşık olarak % 6,6’sına, doğalgaz rezervlerinin ise % 26,3’üne sahip bulunmaktadır.[2] Rezerv/üretim oranları incelendiği zaman var olan rezervler ile ham petrolde yaklaşık 22 sene, doğal gazda ise 80 senelik üretim yapılabileceği görülmektedir. Kanıtlanmış doğal gaz rezervleri ile dünyada birinci sırada olan Moskova, dünyanın en büyük doğal gaz ihracatçısı, ikinci en büyük petrol ihracatçısı ve üçüncü en büyük enerji tüketicisidir. İhracatının % 65’ini enerji sektöründe gerçekleştiren Rusya, enerji ihracatından gelen gelirin bir bölümü ülke içindeki reformlar için kullanırken diğer bölümüyle de dış borçlarının büyük bir bölümünü temizlemiştir. Sonuçta, Rusya’nın doğal zenginliklerinin Moskova’nın dış politikasındaki önemi her geçen gün artmaktadır.

Gazprom, 1989 yılında kurulan bir şirket olup hisselerinin çoğunluğu devletin elinde bulunmaktadır. Bugün için dünyanın en büyük enerji firmalarından birisidir.[3] Gazprom’un amacı kendi müşterilerine etkin ve istikrarlı gaz teminin en yüksek oranda sağlanmasının yanı sıra uzun dönemli gaz ihracat kontratlarını güvenilir bir biçimde yerine getirmektir. Şirketin dünya doğalgaz rezervlerindeki payı % 17, Rusya’daki payı ise % 60’tır. Gazprom’un yeni pazarlar geliştirerek, iş aktivitelerini çeşitlendirerek ve arzların güvenirliliğini sağlamak yoluyla küresel enerji firmaları arasında bir lider olmaya yönelik stratejik bir hedefi bulunmaktadır.

Gazprom, aynı anda hem enerji üreticisi olması bakımından hem de güçlü bir kaynak tabanına ve çoklu bir gaz taşıma altyapısına sahip olan bir tedarikçi olmasıyla eşsiz bir konuma sahiptir.[4] Rusya’nın coğrafi durumundan dolayı, şirketin kendi doğal gazını temin etme ve diğer üreticilere gaz transit hizmetleri sağlama yoluyla Avrupa ve Asya pazarları arasında bir enerji köprüsü olma potansiyeli bulunmaktadır. Dünya Bankası’nın verilerine göre Rusya’nın gayri safi hasılasının % 25’ini petrol ve doğal gaz sektörü oluşturmaktadır. Petrol ve gaz sektörü, ekonomide bu denli ağırlığa sahip olması ekonomik yapı bakımından olumsuz bir durum olarak değerlendirilse de Kremlin’in durumdan memnun olduğu görülmektedir. Rusya, dünya doğal gaz üretiminin % 22,5’ini gerçekleştirmektedir. Rus Gazprom firması tek başına dünya doğal gaz rezervlerinin % 25’ine sahiptir. Rosneft, Lukoil, TNK-BP, Rusneft, Zarubejneft, Surgutneft, Sibneft, Tatneft ve Slavneft, Rusya’nın petrol üretimiyle ilgilenen önemli firmalardır.

Rusya’nın ülke dışında kendi enerji çıkarlarının peşinde koşması, ABD’yi öfkelendiren bir durumdur. Rusya’nın Orta Asya ve Kafkasya’da bölgenin kontrolünü sağlaması açısından, Sovyetler Birliği’ndeki gibi bir sistem kurma hedefinde en önemli kaldıracı petrol ve doğalgaz oluşturmaktadır.[5] Birleşik Devletler, alternatif Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattını inşa etmesinin ve olası yatırımcıların yanı sıra Orta Asya devletlerini Hazar Denizi’nin altından inşa edilecek Hazar Geçişli Boru Hattı Rotası için ikna etmeye uğraşmaktadır. Rusya ise Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan Rusya’nın boru hatları aracılığıyla Orta Asya enerjisinin ihracatının artırılması hususunda taahhütlerini garanti altına almıştır. Bu ülkelerin bazıları alıcı olarak Rusya’ya bağlı iken, diğer bir kısmı enerji kaynaklarını dış dünyaya pazarlamada Rusya’ya bağımlıdır. Eski Sovyet sistemi, bu ülkelerin enerji hatlarını, ekonomik olup olmamasını göz önünde bulundurmaksızın Rusya topraklarından geçirmiştir.

Bu minval çerçevesinde özellikle Azerbaycan ve Kazakistan’ın ekonomilerinde hidrokarbonların en kayda değer gelir kaynaklarının başında geldiği dikkate alındığında Rusya, adeta bu ülkelerin nefes borularını tutacak güce sahiptir. Moskova, petrol ve doğal gaz zengini olan Türkmenistan ve Kazakistan’la fiyat ayarlamalarıyla ilgili yeniden müzakere ederek onları Avrupa’ya ve Çin’e satmasını daha az teşvik edici bir durumda bırakmıştır. Mevcut uygun fiyatlar ve taşımacılık sistemlerinden ötürü Hazar devletleri, Rus olmayan uluslar tarafından önerilen yeni boru hatlarının inşa edilmesi hususunda daha az istekli olacaklardır. Buna ek olarak Orta Asya’daki otokratik rejimler, Rusya’nın kendilerini demokratikleştirme amacının olmamasından memnuniyet duymaktadırlar. Bu noktada diğer büyük güçlerin bu alana ilgisinin yoğunlaştırmasının ve Moskova’ya alternatif güzergâh arayışlarının önemli bir rolü bulunmaktadır.

2007 senesi sonu itibariyle Moskova tarafından bölgede petrol ve gaz sektörüne yatırım tutarı 4 ila 5,2 milyar dolar arasında olmuştur. Bu yatırımların % 80-85’i Kazakistan (3,4-4,1 milyar) ve Özbekistan’a (0,5-1 milyar) gerçekleştirilmiştir. Türkmenistan, Tacikistan ve Kırgızistan’a toplam Rus yatırımı yaklaşık 50 milyon dolar olmuştur.[6] Önümüzdeki 5 sene içinde Rus firmaları takriben 14-16 milyar dolar yatırım yapmayı öngörmektedirler. Bu yatırımların büyük bölümü arama çalışmaları ve üretiminin yanı sıra boru hatları altyapısı için de kullanılmaktadır. Hidropotansiyel bakımından zengin olan Tacikistan ve Kırgızistan’da Moskova kayda değer projelere destek sağlamaktadır. Tacikistan’daki Sagduta–1 hidrosantralinin % 75’ine sahip durumda bulunan Moskova, bu ülkeye orta ölçekli 3 adet santral daha yapmayı arzu etmektedir. Moskova, Tacikistan için ticari bir ortak olmanın dışında en mühim stratejik ortak konumundadır. Günümüzde bu ülkeye yapılan yatırımların yarısı Moskova tarafından yapılmaktadır.

Kırgızistan özelinde ise Moskova tarafından Kambarata-1 ve Kambarata-2 hidroelektrik santrallerinin bitirilmesi öngörülmektedir. Bu ülkeye 2 milyar dolar yatırım vaadinde bulunan Kremlin, bunun 1,7 milyarını bu sektöre tahsis edeceğini açıklamıştır. Fakat Rusal ve RAO EES gibi Rus firmalarının bu sahadaki yatırımları, ülkenin kalkındırılması ve istihdam sağlanmasından daha çok elde edilen enerjiyi ihraç etmek manasına geldiğinden ve alüminyum üretimi için kullanılacak ucuz enerjiyle bağlantılı olmasından ötürü eleştiriye uğramaktadır. Öte yandan bu ülkede gaz arama çalışmaları sürdürülmektedir. Mayıs 2003’te Gazprom ve Kırgız hükümeti arasında 25 senelik işbirliği anlaşması imza edilmiştir. Buna ilaveten Kırgızgaz’ın özelleştirilmesi esnasında % 75 artı hisse senedinin satışında Gazprom’un bulunmasına yönelik çalışma grubu meydana getirilmiştir. Gazprom başkanı Aleksey Miller, bu adımların Kırgızistan’ın gaz bağımlılığından kurtulması namına atıldığını açıklamıştır. 2006 senesinde ülkede faaliyette bulunan ve 73 yakıt istasyonunu içeren geniş bir ağa sahip olan Gazprom, Bişkek’te bu alanda mevcut % 2’lik payını 2011 itibariyle % 35-41’e çıkarmayı amaçlamaktadır.

Rusya ve önemli petrol ve doğal kaynaklarına sahip Orta Asya ülkeleri olan Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan arasındaki boru hattı projelerini ele almadan önce bu üç ülkenin petrol ve doğal gaz rezerv miktarlarından bahsetmek konunun daha iyi anlaşılması bakımından elzemdir.[7] Bu çerçevede Rusya üzerinden geçen boru hatlarından söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, yapımına 1967 senesinde başlanan Orta Asya-Merkez Doğal Gaz Boru Hattı 1985 yılına kadar geliştirilmiştir.[8] Senelik 10,5 milyar metreküp kapasiteye sahip hattın ilk kısmı (3.000 km) bitirildiğinde, o zaman dünyanın en uzun boru hattı unvanını almıştır. Daha sonrasında bu kapasite 90 milyar metreküpe ulaşmıştır. Astana, Aşkabat ve Taşkent’i Moskova’ya bağlayan bu boru hattın inşası esnasında Amu-Derya, Ural, Volga ve Oka nehirleri başta gelmek üzere 300 doğal ve suni engel aşılmıştır. İnşaat neticesinde senelik 80 milyar metreküp kapasiteye sahip çok sayıda ince hatları içerisinde bulunduran ana gaz boru hattı sistemi meydana getirilmiştir. Günümüzde de bu doğal gaz boru hattı, iktisadi ve jeopolitik ehemmiyetini muhafaza etmektedir. Çünkü bu boru hattı üzerinden Orta Asya gazı Moskova ve Kiev’e ulaştırılmaktadır. Moskova ile Aşkabat arasında gaz sektöründe işbirliği konusunda 25 senelik bir anlaşması 10 Nisan 2003 tarihinde imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, Moskova Türkmen gazını ithal edecek ve Aşkabat’a transit garantisini sunacaktır. Bu kapsamda fiyat ve miktar konusunda değişiklik yapılarak 2028 yılına kadar senelik 30 milyar metreküp doğal gaz alım-satımı gerçekleştirilecektir.

Kaynak: http://www.gazprom.com/about/production/projects/pipelines/central-asia/

Diğer bir örnek ise; Hazar Kıyısı (Prikaspiskiy) Boru Hattı Projesi’dir. 20 Aralık 2007 tarihinde zamanın Rusya, Türkmenistan ve Kazakistan devlet başkanları tarafından imza edilen anlaşma çerçevesinde Hazar Denizi, Türkmenistan ve Kazakistan’daki doğal gaz yataklarından çıkarılan gaz bu hat ile Rusya’ya ulaştırılacaktır.[9] Bu boru hattı aracılığıyla Türkmenistan’dan yıllık 30 milyar metreküp, Kazakistan’dan ise 10 milyar metreküp doğalgaz taşınacaktır. 1700 km. olan hattın 1200 kilometresi Kazakistan, 500 kilometresi ise Türkmenistan topraklarından geçecektir. Her ülke de topraklarından geçen boru hattının inşasını kendisi yapacaktır. Bunun için görev verilen Gazprom, KazMunayGaz ve Türkmengaz 2008 yılının Eylül ayında işbirliği ilkeleri üzerinde anlaşmaya varmış, Koordine Komitesi ve Proje Yönetimi Grubu’na ilişkin yönetmeliği kabul etmişlerdir. 2011 yılının Mart ayı itibariyle hukuki zemini ve teknik kararları müzakere etme çalışmalarını sürdürmektedirler. Diğer adı Uzen-Atırau-Samara olan ve Kazakistan’daki Atırau şehrinden Rusya’nın Samara şehrine kadar uzanmakta olan 1232 km. uzunluğundaki Atırau-Samara (UAS) Boru Hattı Projesi’nin günlük kapasitesi 300.000 varildir. Fakat Moskova, bu kapasiteyi 500.000 varile kadar çıkartmayı amaçlamaktadır.

Rusya kendisini bypass eden Brüksel destekli Nabucco Boru Hattı Projesi’ne karşın elini kuvvetlendirmek için Rus doğal gazını Karadeniz’in altından Bulgaristan’a ve oradan da Avrupa’ya ulaştıracak ve böylece Türkiye’yi bypass edecek Güney Akım Projesi’ni ortaya atmıştır.[10] Bu proje, Rusya’yı Karadeniz’in altından Avrupa Birliği’ne bağlayacak boru hattıdır. Güney Akım Projesi Rus doğal gazını Avrupa’ya taşıyacak olan toplam 3.200 km’lik bir boru hattı projesi olup boru hattının 900 km’lik kısmı Karadeniz’in altından geçecektir. Nakil hattının AB üyesi ülkelerden geçtikten sonra kuzey ve güney olmak üzere iki kola ayrılması öngörülmektedir. Kuzeye giden hattan Macaristan ve Avusturya’ya, güneyden giden hattan ise Yunanistan üzerinden İtalya’nın Otranto Limanı’na kadar gaz sevk edilecektir. 23 Nisan 2007’de İtalyan Eni firması ile Gazprom arasında Roma’da imzalanan anlaşmaya göre, Rusya’nın “Beregovaya” kompresör istasyonu hattın başlangıç noktası olacaktır.

Güney Akım projesinin maliyeti 10 milyar dolar olarak görülmektedir. Bu projeyle yılda 30 milyar metreküp doğal gaz sevk edilmesi planlanmaktadır. Güney Akım projesinin hammadde kaynağını Moskova’nın gaz nakil sistemleri oluşturmakla birlikte temel kaynağını Orta Asya’dan gelecek gaz teşkil etmektedir. Hatta Gazprom, İtalyan destekli bu proje üzerinde Bulgaristan ve Sırbistan ile anlaşmaya varmıştır. Üstelik İran gazı konusunda Washington’un problem çıkarması, Mısır rezervlerinin sınırlı olması ve Türkmen gazının büyük ölçüde Rusya’ya bağlanmış olması, Nabucco’nun uygulanabilirliği konusunda şüpheler uyandırmakta ve Fransa’dan da destek alan Güney Akım Projesi’nin şansını artırmaktadır.

Kaynak: http://news.bbc.co.uk/2/hi/8051921.stm

Rusya ve Türkiye arasında enerji konusundaki en son gelişme ise, İstanbul ve Marmara için hayati olan Batı hattında geçici bir çözüm bulunmasıdır. Türkiye Nabucco projesi gecikince Rusya ile anlaşmaya varmıştır. Güney Akım’da imzalar Moskova’da atılmış, Başbakan Erdoğan daha önceleri katıldığı bir toplantıda Nabucco projesi ile ilgili faturanın Türkiye’ye kesilmek istendiğini ifade ederek, “Türkiye hazır ama Avrupa Birliği henüz hazır değil” demiştir. Karadeniz altından döşenecek olan Güney Akım Hattı’nın Türkiye’den geçen bölümünün inşasına onay veren anlaşmanın imza törenine Rusya Başbakanı Vladimir Putin de katılmıştır. Putin bu anlaşmanın her iki ülke için iyi bir yılbaşı hediyesi olduğunu ifade etmiştir. Doğalgaz anlaşmalarının ardından Rusya Başbakan Yardımcısı İgor Seçin de Türkiye’nin 2012 yılında 25,5 milyar metreküp doğalgaz alacağını ve bunun 2011’e kıyasla 1,4 kat artış anlamına geldiğini belirtmiştir. Rusya’nın o dönem Başbakanı olan Vladimir Putin, Türkiye hükümetine Güney Akım’ın inşasına verdiği izin nedeniyle teşekkür etmek istediğini söyleyerek, iki ülke arasındaki gaz alanında önem verdikleri büyük bir çalışmanın sonuçlandığını görmekten duyduğu memnuniyeti belirtmiştir. Putin, “Bu diyaloğu Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan ile başlattık” demiştir.

SSCB’nin 1991’de dağılmasından sonra 2000li yıllara kadar bocalama yaşayan Rusya Federasyonu, 2000 yılında eski KGB ajanı Vladimir Putin’in devlet başkanı olarak seçilmesiyle büyük bir değişim yaşamaya başlamıştır. Ekonomi konusunda doktora derecesi bulunan ve de tezini enerji nakil hatları konusunda yapan Putin, başkan seçildiği andan itibaren Moskova’nın elinde bulunan muazzam büyüklükteki petrol ve doğal gaz kaynaklarının satışı sayesinde ekonomiyi toparlayarak Rusya’nın tekrar ayağa kalkmasında elzem bir rol oynamıştır.

Bu esnada devlet ait Gazprom şirketi çok önemli bir oynamıştır. Bu firma günümüzde dünyanın en büyük enerji şirketlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Buna ek olarak, çoğunluk hisseleri devletin kontrolünde olan petrol şirketleri de bu süreçte önemli role sahip olmuşlardır. AB üyesi ülkelerin kendine doğal gaz konusunda ne kadar bağımlı olduklarının idrakinde olan Kremlin, elindeki bu gücü ilişkilerde bir silah olarak kullanmaktan kaçınmamaya devam etmektedir. 2006 ve 2009 yıllarında Ukrayna’nın aldığı gazın bedelini ödememesinden dolayı Rusya tarafından kesintiye gidilmiş ve bu birçok Avrupa ülkesinin kışın ortasında donmasına neden olmuştur.

1990ların ortasından bu yana özellikle ABD önderliğindeki Batılı devletler, Rusya’ya alternatif olabilecek boru hatları üzerinde çalışmalara başlamışlardır. Bu minvalde ortaya çıkan ülkeler Orta Asya ülkeleri olmuştur. Orta Asya ülkelerinden Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan çok büyük hidrokarbon kaynaklarına sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Bu ülkeler kaynaklarını dış pazarlara ulaştırma konusunda çeşitli sıkıntılar yaşamaktadır. Bunlardan en kayda değeri, bu ülkelerin eski SSCB ülkeleri olmalarından ötürü Rusya’nın burada kurduğu sistemdir. Mevcut durumda denizlere çıkışı olmayan bu bölgeden dünya pazarlarına erişmenin biricik yolu şu anda Moskova’dan geçmektedir. Bu ülkelerdeki iç tüketimin düşük olmasından dolayı adı geçen ülkeler hidrokarbon kaynaklarını dışarıya satarak kendilerine girdi sağlamayı hedeflemektedirler.

Rusya, arka bahçesi olarak değerlendirdiği bu ülkeleri Batılı güçlere kaptırmak istememektedir. Bölge devletlerinin yükselen fiyat politikaları konusunda müdahaleci bir tavır sergilemeyen Kremlin, alternatif boru hatlarının önüne teknik engeller çıkarak bu projeleri geçersiz kılma yönünde çalışmalarda bulunmaktadır. Kazakistan ve Türkmenistan’la gerçekleştirdiği anlaşmalar bu duruma çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Nabucco Boru Hattına gaz tedarik etmesi düşünülen ülkelerden biri olan Türkmenistan’ın gaz kaynaklarının büyük çoğunluğu 25 yıl süreyle kendine bağlaması, kendine alternatif boru hatları geliştirilmesi karşısında Rusya’nın neler yapabildiğini ve yapabileceğini göstermektedir. Yukarıda bahsedilen boru hatları ve Orta Asya ülkelerinde enerjinin diğer alanlarında yapılan Rus yatırımları, Kremlin’in bu bölgede gücünü tekrar hissettirmeye başladığının işaretleridir. Ayrıca, Rusya’nın bu bölgeyi demokratikleştirme gibi bir hedefinin bulunmaması bölgedeki otokrat liderler tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.

Sonuç olarak, Rusya bu bölgedeki hâkimiyetini diğer büyük güçlere kaptırmamak için elinden gelen her şeyi yapabileceğinin işaretlerini güçlü bir biçimde vermektedir. Bu ülkelerin muazzam hidrokarbon kaynaklarının dünya pazarlarına aktarılması hususunda Rusya ve diğer güçler arasında yaşanan rekabetin önümüzdeki yıllarda artarak devam düşünüyorum. Fakat şu aşamada kültürel yakınlık ve siyasi nüfuz gibi faktörlerden ötürü Kremlin’in bu yarışta diğer ülkelere nazaran bir adım önde olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Sina KISACIK


[1] Daniel Yergin, The Quest: Energy Security, and the Remaking of the Modern World, (London: Allan Lane, An Imprint of Penguin Books, 2011), s. 37.

[2] Ainur Nogayeva, Orta Asya’da ABD, Rusya ve Çin: Stratejik Denge Arayışları, (Ankara: USAK Yayınları, 2011), ss. 55-56.

[3] Stephen White, Understanding Russian Politics, (New York: Cambridge University Press, 2011), s. 157.

[4] Mesut Hakkı Caşın, Novgorod Knezliği’nden XXI. Yüzyıla Rus İmparatorluk Stratejisi, (İstanbul: Okumuş Adam Yayınları, 2006), s. 501.

[5] Mert Bilgin, “AB’nin Hazar-içi Ülkelerine Olan Komşuluğunu Anlamlandırmak: Gelişmekte Olan Bir Enerji Merkezinin Önemi ve Özellikleri”, içinde Bezen Balamir Coşkun, Birgül Demirtaş (der.), Çev. Sinem Demirkaya, Avrupa Birliği ve Komşuları: Fırsatlar ve Zorluklar, (Ankara: Elips Kitap, 2012), ss. 262-264.

[6] Merve İrem Yapıcı, Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler: Yeltsin ve Putin Dönemleri, (Ankara: USAK Yayınları, 2010), ss. 406-410.

[7] Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan’ın kanıtlanmış petrol ve gaz rezervleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için bakınız, “BP Statistical Review of World Energy June 2012,” http://www.bp.com/liveassets/bp_internet/globalbp/globalbp_uk_english/reports_and_publications/statistical_energy_review_2011/STAGING/local_assets/pdf/statistical_review_of_world_energy_full_report_2012.pdf, (Erişim Tarihi: 22.12.2012).

[8] Hasan Saygın, Ceyhan Çelik, Jeo-Enerjik Bakış AB Bağlamında Enerji Politikalarında Jeo-Enerji Alanları, (İstanbul: İstanbul Aydın Üniversitesi Yayınları, 2011), ss. 94-95.

[9] “Pre-Caspian gas pipeline”, Gazprom, http://www.gazprom.com/production/projects/pipelines/pg/, (Erişim Tarihi: 16 Ocak 2012).

[10] Ariel Cohen, “Russia: The Flawed Energy Superpower”, içinde Gal Luft and Anne Korin (eds.), Energy Securtiy Challenges for the 21st Century: A Reference Handbook, (United States of America: Praeger Security International, 2009), s. 97.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.