“STRATEJİK SAÇMA”: SÜNNİ-Şİİ ÇEKİŞMESİ TEHLİKELİ DÜZEYDE

upa-admin 02 Şubat 2014 2.386 Okunma 0
“STRATEJİK SAÇMA”: SÜNNİ-Şİİ ÇEKİŞMESİ TEHLİKELİ DÜZEYDE

Son zamanlarda Ortadoğu’da mezhep farklılığına göre ülkelerin gruplaşmaya başladığı hakkında haberler yayılıyor. Irak’ta ise hatta Sünnilerle Şiilerin savaşa başladığını yazıyorlar. Genel olarak Müslüman dünyası için tehlikeli seslenen bu iddialar ne kadar doğrudur? Süreçler bu yönde devam ederse, hangi mümkün sonuçlar verebilir?

Mezhepçilik: Jeopolitik Oyunda Yeni Etken?

“Arap Baharı” sürecinin içeriğinin çelişkili olduğu hakkında analistler defalarca fikir söylediler. Bu olayın Ortadoğu’nun jeopolitik, siyasi ve ekonomik manzarasının yanı sıra, manevi – ideolojik dinamiğini de değişeceği öngörülüyordu. Şimdi bu bölgede meydana gelen süreçler yeterince tehlikeli eğilimlerin oluştuğunu kanıtlamaktadır. Diyebiliriz ki, onlar karmaşık niteliktedir ve tehlikeli noktalara sahiptir.

Her şeyden önce mezhep ayrımının giderek daha geniş ve derin düzeylerde siyasi – ideolojik çatışmalara yol açmasını vurgulamak isteriz. Artık bu temelde jeopolitik gruplaşmaların oluşturulduğunu yazıyorlar. Uzmanlar bunu mevcut olan somut bir olgu gibi sunuyorlar. Tüm Ortadoğu bölgesi Şii ve Sünni mezhebine göre ülkelerin alyanslar teşkil etmeye başladığını ileri sürerler. Çünkü sürecin içeriği yeterince düşündürücü konuların ortaya çıktığını göstermektedir.

Öncelikle, şunu belirtmek gerekir ki, büyük devletlerin Ortadoğu uğruna jeopolitik mücadelesi içerik bakımından yeni bir seviyeye ulaştı. Artık Rusya ve Çin orada daha etkin rol oynamaya başlamışlardır. Moskova hayli aktif görünüyor. Kremlin`in İran, Suriye, Irak, Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan ile askeri – ekonomik işbirliğini genişlendirdiği hakkında haberler yayılıyor (Bkz.: Владимир Мухин. Москва готовит средневосточный плацдарм / “Независимая газета”, 15 Ocak 2013). Özellikle, İran ve Mısır yönünde daha fazla etkinlik hissedilir. Bazı Rus uzmanlar düşünüyorlar ki, Moskova Mısır’a değil, İran’a öncelik vermelidir (Bkz.: Владимир Алексеев. “Шиитская дуга” – новая реальность Ближнего Востока? / “Iran.ru”, 8 Ocak 2014).

Aynı zamanda, Irak ve Suriye Kremlin`in odak merkezinde olmalıdır. Aslında, Tahran’la yakınlık Bağdat ve Şam’ı da işbirliğine çekmek demektir. Peki neden, Rusya Ortadoğu’da işte bu ülkeler grubuna öncelik vermelidir? İşte bu noktada bazı uzmanlar mezhep faktörünü ortaya atıyorlar. İran başta olmak üzere bu bölgenin Şii ideolojisine ağırlık veren devletleri mevcuttur. Meydana atılan fikir şu ki, söz konusu ülkelere tehlike en çok Sünni mezhebine mensup Müslüman devletlerinden geliyor. Onların da başında Suudi Arabistan duruyor.

Suudilerin Şii karşıtı ruh hali İran’ın bölgede liderlik iddialarından ve enerji kaynakları uğruna mücadeleden kaynaklanıyor. Batı ve Rusya uzmanları böyle düşünüyorlar ki, Washington’un Tahran’la ilişkileri yoluna koymak yönünde faalleşmesi Suudi Arabistan’ı daha da kışkırtmış. O, İran aleyhine yeni adımlar atmaya başladı. Tüm bunların temelinde şöyle sonuç çıkarıyorlar ki, Ortadoğu’da “Şii hilali” veya “Şii güvenlik kavisi” denilen jeopolitik ittifak oluşturulmalıdır. Bazı kaynaklar artık böyle bir ittifakın oluştuğunu vurguluyorlar (Bkz.: önceki kaynak).

Bu iddialar Suriye’de mezhep ayrımının giderek daha çok siyasi – ideolojik görünüm arz etmesi ve Irak’ta Sünni-Şii çatışmasının sinyalleri arka planında sunuluyor. Bu nedenle onlar ikna edici görünüyorlar. Olağan bilinç Şii veya Sünni devletlerin kendi güvenliklerini sağlamak için somut adımlar atmasını tamamen doğal kabul eder. Fakat stratejik açıdan burada hem çelişkiler, hem de tehlikeli anlar az değildir.

İslam Dünyasının Parçalanma Tehlikesi Var Mı?

Mesele şu ki, tüm bu teorik iddiaların arkasında somut siyasi amaçların durduğu hissediliyor. Her şeyden önce, Müslüman ülkelerin birbirlerine karşı şüphe ile yaklaşmaya başlaması dikkati çekiyor. Öyle bir izlenim yaratılıyor ki, Ortadoğu bölgesinde tüm çelişki, çatışma ve çarpışmaların kökeninde Müslüman mezhep farklılığı durur. Güya burada ne büyük devletlerin jeopolitik emelleri, ne bazı bölgesel ülkelerin liderlik iddiaları, ne de sosyo-ekonomik sorunlar duruyor. Kamuoyunun bu tür saptırılmasının ciddi nedeni vardır.

Zira geçen yüzyılın 90’lı yıllarından başlayarak Ortadoğu’da dış güçlerin doğrudan kışkırtması sonucunda savaşların ve iç çatışmaların ardı arkası kesilmiyor. Irak’a askeri müdahale, Libya, Mısır ve Suriye’de iç karışıklıkların oluşturulması, İran’ın nükleer programına göre köşeye sıkıştırılması, Türkiye’de terörün körüklenmesi vb. gibi süreçler tesadüfen meydana gelmedi. Bu durumda bu olayların nedenini daha çok ABD’nin jeopolitik müdahalesinde aradılar. Aynı şekilde, İsrail, Rusya, Avrupa Birliği ve Çin’in çıkarlarından konuştular.

Washington’un İslam dünyasında olumsuz imajı güçlenmeye başladı. Müslümanların Batı’ya yaklaşımı çok kötüleşti. Amerika’nın kurtarıcı, adil ve demokratik imajı ciddi zarar gördü. Bundan hemen onun büyük jeopolitik rakipleri olan Rusya ve Çin yararlanmaya başladı. Fransa da bir ölçüde Ortadoğu’da, daha büyük ölçekte ise Kuzey Afrika’da ABD’nin nüfuzuna karşı çıkış yaptı. Bu süreçlerde İsrail’in çıkarlarını sağlamaya çalıştığını vurgulamak gerekir.

Tüm bunların arka planında İslam dünyasının güçlü devletleri Müslüman ülkelerini bir araya getirmeye gayret ettiler. Türkiye, İran, Mısır ve Pakistan belli adımlar attı. His olundu ki, İslam devletleri kendi jeopolitik önceliklerini güncellemek niyetindeler. Fakat görünüyor, onlar bazı noktaları dikkate almamışlar. Biz yaklaşık aynı zamanlarda Ortadoğu’da mezhep mensupluğu meselesinin daha geniş anlamda siyasete getirilmesi sürecinin hızlandığını kastediyoruz.

Şimdi Suriye, Mısır, Türkiye, Lübnan, Libya, Irak, İran, Suudi Arabistan, Bahreyn ve başka Müslüman ülkelerde mezhep ayrımı tehlikeli içerik arz etmeye başladı. Somut olarak Irak’ta Sünni-Şii savaşının gittiğini yazıyorlar (Bkz.: Николай Бобкин. Ирак на грани гражданской войны / “Фонд Стратегической Культуры”, 14 Ocak 2014). Irak’ın “Sünni üçgeni” denilen bölümünde hükümet güçlerinin bazı yerleşim birimlerini terk ettiği hakkında haberler yayılıyor. Bunun nedeni olarak ülkede Sünni, Şii ve Kürtlerin kendi aralarında anlaşamadıkları gösteriliyor.

Uzmanlar düşünüyorlar ki, Irak’ta Sünnilerle Şiiler arasında giden savaş aslında “stratejik saçmadır”, onun galibi olamaz (Bkz.: önceki kaynak). Suçlu kısmında ise ABD gösteriliyor. Çünkü Washington Irak’a askeri müdahale etmekle bölgede güçler dengesini bozdu ve Riyad – Tahran çatışması yarattı. Böyle anlaşılıyor ki, mezhep savaşının bir ucu Ortadoğu’nun bazı devletlerinin jeopolitik hırslarından kaynaklanıyor. Bu fikir gerçekse, bölge devletleri arasında dini ilgilendiren siyasi iddialara kurban verenlerin var olduğu söylenebilir.

Şu anda Irak’ta gözlenen gelişmelerin İran, Türkiye, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan ve diğer Müslüman devletlerinde de meydana gelebileceği tahmin ediliyor. İlginçtir ki, Müslüman ülkelerin bazılarının medyasında şimdiden körükleyici nitelikte analizler sunuluyor. Lübnan’ın “El-Ahbar” gazetesinde Sharmine Narvani`nin “”Security Arc” forms amidst Mideast terror” (“Ortadoğu teröründe “güvenlik kavisi” yaranıyor”) adlı makalesi yayınlanmıştır (Bkz.: english.al-akhbar.com, 21 Aralık 2013). Orada yazar bölgede İran-Irak-Suriye-Lübnan işbirliğinin şekillendiğini vurguluyor. İlginçtir ki, bunu o, “Şii güvenlik hilali” adlandırıyor. Tehlikenin ise Sünni ülkelerden geldiğini ayrıca vurgulamaktadır.

Diğer örnekler de gösterilebilir. Ancak düşündürücüdür ki, Müslüman devletleri içerisinde mezhep farkını jeopolitik faktör niteliğinde sunmak isteyenler vardır. Hem de bu zaman iki mezhep mensupları birbirine düşman gibi gösteriliyor. Sürecin bu derecede derinleşmesi Müslüman dünyasının jeopolitik açıdan çatışma durumuna gelmesini mi ifade ediyor? Kanaatimizce, bu soru üzerinde düşünmeye değer. Her halükarda mezhep farklılığının siyasi çatışmaya neden olmasını olumlu değerlendirmek çok zordur.

Tüm bunlar Ortadoğu’da bütün İslam dünyası için tehlikeli sayılabilecek gelişmelerin meydana geldiğini gösteriyor. Aynı dine mensup olan insanların siyasi çatışmalara gitmesi üzüntü doğurur. Müslümanlar tarihi hata yapmıyorlar ki?

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.