VENEZUELA’DA SOSYALİZM SÜRECİNE DAİR ÇEKİNCELER

upa-admin 04 Mart 2014 5.904 Okunma 0
VENEZUELA’DA SOSYALİZM SÜRECİNE DAİR ÇEKİNCELER

Geçtiğimiz günlerde Venezuela’nın Ankara Büyükelçiliği’nden Deniz Gökçe’nin Akşam gazetesindeki bir yazısına cevaben yazdığı mektup basında yer aldı. Mektupta Büyükelçi José Gregorio Bracho Reyes, Gökçe’nin Chavez dönemindeki Venezuela ekonomisiyle ilgili görüşlerini eleştirmektedir. Sayın Büyükelçi’nin mektubuna şu sayfadan ulaşabilirsiniz: http://www.odatv.com/n.php?n=parcasi-oldugunuz-medyatik-maskaralik-2802141200.

Ekonomi uzmanı olmadığım için bu tartışmaya ayrıntılı girmeyeceğim ancak daha önce bu ülkede bulunmuş ve ülkeyi yakından takip eden biri olarak Venezuela’yla ilgili beni ve Venezuela halkını endişelendiren birkaç husustan bahsetmekte fayda görüyorum. Uluslararası Politika Akademisi’nde yazdığım makalelerde herhangi bir çıkar ya da kazancım olmadığını, Venezuelalı dostlarımla halen gönül bağım olduğunu da sanırım belirtmeliyim.

Venezuela’yla ilgili değinilmesi gereken en önemli nokta bence ülkedeki güvenlik sorunlarıdır. Zira Venezuela, son yıllarda tarihinde hiç olmadığı kadar güvenlik sorunlarıyla boğuşuyor. 2013 yılını rekor bir cinayet rakamıyla kapattıktan sonra ülke bu yıla da şok bir cinayetle girdi. Ocak ayının ilk haftasında eski Venezuela güzeli ve ünlü oyuncu Monica Spear soygun yapmak isteyen bir çetenin saldırısı sonucu eşiyle beraber hayatını kaybetti. Özellikle olayın meydana geliş şekli Venezuela halkında aslında uzun yıllardır var olan bir usanmışlığı patlama noktasına getirdi. Spear, eşi ve küçük kız çocuğuyla beraber tatil için gittikleri Puerto Cabello adlı turistik sahil kentinden başkent Karakas’a dönerken Puerto Cabello-Valencia karayolunda kullandıkları aracın lastiği patladı. Aracı çağırdıkları bir vince yükledikten sonra arabanın içinde gitmeyi beklerken çete üyeleri aracı kurşunlayarak içindeki oyuncu ve eşini öldürdü, 5 yaşındaki kızlarını ise bacağından yaraladı. Gazetelerde çıkan haberlere göre bu cinayeti dört yıldan beri yola kesici parçalar koyarak araç lastiklerinin patlayıp durmalarına sebebiyet vererek soygun yapan bir çete gerçekleştirmiş. Bu olay neticesinde soyguncuların elde ettiği tek şey ise bir fotoğraf makinası. Bundan iki sene önce çalışma arkadaşımla iş için gittiğimiz Puerto Cabello’dan Valencia’ya dönerken yine aynı yolda benim kullandığım aracın da lastiği patlamış ve sonrasında -şimdi daha iyi anlıyorum ki şans eseri- yakınlarımızdaki bir araba tamircisine ulaşabilmiştik.

monica-spearsMonica Spear

Bu cinayet Venezuela halkında şok etkisi yarattı. Olayın ardından sanatçılarla beraber binlerce insan bir araya gelerek şehir merkezinde protesto yürüyüşü yaptılar. Ama aslında bu protestolar sadece ünlü oyuncuyu öldürenlere karşı değil. Venezuela halkı yıllardan beri süregelen güvenlik sorunlarından artık bıkmış durumdalar.

vene coverHalk öfkeden sokaklara döküldü

Spear birkaç yıl önce ülkesi Venezuela’daki güvenlik sorunları sebebiyle ailesiyle yurtdışına yerleşmiş, şimdi tatil için geldiği ülkesinde de böyle bir cinayete kurban gitmişti. Venezuela’daki bu cinayetler sebebiyle pek çok kişi ülkesini terk edip yurtdışına yerleşmekte. Hatta eskiden Kolombiyalılar ülkelerindeki uyuşturucu kartellerinden kaçıp Venezuela’ya gelirken, şimdiyse Venezuelalılar Kolombiya’ya göç ediyor. Son 15 yılda petrol üreticisi ülkeden 1 milyonun üzerinde Venezuelalı yurtdışına göç etti. ABC haber sitesinin yorumuna göre güvenlik ve ekonomik kriz gibi sorunlar orta gelirli vatandaşları hızla ülkeyi terk etmeye zorluyor; üst gelirdekiler ise çoktan gitmeye başlamış durumda. 2005-2010 yılları arasında çoğu üniversite mezunu olan 143.000 kişi ABD veya İspanya’ya göç etmiş. Karakas’taki İspanya Konsolosluğu, günde vatandaşlık ve vize başvurusu yapan 1.000 ila 1.200 arası Venezuelalı’ya bakmakta.

Venezuela’da her 20 dakikada bir cinayet işleniyor. Monica Spear’in öldürüldüğü hafta, kendisinin haricinde bir bakan koruması öldürüldü, bir bakan da silahlı soyguna uğradı. Yine aynı günlerde şehrin göbeğindeki Plaza Venezuela meydanında polisle çeteler arasında yoğun süren bir çatışma yaşandı ve çatışmada bir çete üyesi hayatını kaybetti. Cezaevi argosunda “Trenler” adı verilen çeteler Facebook gibi sosyal medya ortamlarında sahip oldukları silah ve paraları sergilemekten kaçınmıyorlar.

vene çete

Çetelerin Facebook sayfaları

Venezuela Şiddet Gözlemevi’ne göre geçtiğimiz 2013 yılında ülke genelinde 24.763 cinayet işlenmiş. Bu rakam, Afganistan’da savaş sebebiyle son 10 yılda hayatını kaybedenlerin sayısından daha fazla. Bu aynı zamanda ülke tarihinde de ulaşılan en yüksek cinayet sayısı. Hükümet tarafından devamlı olarak çıkartılan önlem paketlerine rağmen ortaya çıkan bu rakamlar Venezuela vatandaşlarının geleceğe mutluluk ve inançla bakabilmesini pek de mümkün kılamıyor.

Meksikalı bir kuruluşun raporuna göre Venezuela’nın beş şehri olan Caracas, Barquisimeto, Ciudad Guyana, Maracaibo ve Valencia, dünyada 100 bin kişide en çok cinayetin işlendiği ilk 50 kentin arasında geçiyor. Listede başkent Caracas, 100.000 kişide 134 cinayetle sadece Honduras’taki San Pedro Sula şehrinin ardından ikinci sırada yer alıyor. Listedeki ülkelerin çok büyük bir çoğunluğu Latin Amerika bölgesinde yer alıyor. Örneğin Brezilya’dan 16, Meksika’dan 9, Kolombiya’dansa 6 ülke var. Bununla ilgili de ayrıca bir makale yazılabilir ancak zengin sayılabilecek kaynaklarına rağmen dünyada gelir dağılımında en dengesiz coğrafya olan Latin Amerika’nın aynı zamanda en fazla güvenlik sıkıntısı yaşayan bölge olması tesadüf olmasa gerek. Hugo Chavez’in ülkedeki cinayetlerin “kültürel sebeplere” dayandığını söyleyen açıklamasını radyolardan canlı dinlemiştik. Bu açıklama en azından beni oldukça şaşırtmıştı.

vene gecekonduVenezuela gecekonduları

Venezuela’da suç oranlarının bu kadar yüksek seviyelerde olmasının bir sebebi olarak da polis kuvvetlerindeki rüşvet ve yolsuzluklar görülüyor. İçişleri bakanı geçtiğimiz günlerde canlı yayında cep telefonu numarasını açıklayarak polislerden kuvvet içindeki her türlü yolsuzluk olayını kendisine direk bildirmelerini istedi. Ancak bunun ne kadar fayda sağlayacağı şüpheli. Zira Venezuela’da rüşvet almayan polis birimi neredeyse yok gibi. Ancak bu durum polisle de sınırlı değil. Özellikle ülkenin Gelirler İdaresi konumundaki SENIAT rüşvet ve yolsuzluklar açısından göze batan bir kurum haline gelmiş durumda. Bu kurumda çalışan arkadaşlarım mevcuttu ve asgari ücretin biraz üstünde maaşla çalışmalarına rağmen kendileri ve yakınlarının sahip oldukları araba ve denize nazır evlerinin Seniat’taki “gelirleri” sayesinde olduğunu söylüyorlardı. Bu yüzden Venezuela’da pek çok kişi çalışmak için Seniat’a girebilmenin bir yolunu aramakta. Ben de Venezuela’da çalıştığım 6 aylık süre boyunca hemen hemen her gün bir polis memuruna, amirine ya da Seniat’a bağlı gümrük görevlisine belirli miktarda “yardımda” bulunmak zorunda kalıyordum. “Anlaşmazlık” çıktığı takdirde aracımı veya gümrükteki malzememi zorla bekletebiliyorlardı. Yüksek bir ücret karşılığı ciddi ciddi Venezuela vatandaşlığına geçirme vaadinde bulunan devlet memurlarıyla bile karşılaştım. Çalıştığım inşaat projesindeyse projeyi kontrol eden devlet memurları maaşları çok düşük olduğundan “ücret” karşılığı projenin düzeltilmesi gerekecek noktalarına direk onay vermeyi tartışıyorlardı. Bunların yaşanmaması için gelirlerini halka dağıttığı iddia edilen bu petrol zengini ülkenin memurlarına sanırım daha hakkaniyetli maaşlar vermesi gerekmekteydi. Sistematik bir hal almış rüşvet ve yolsuzluk olaylarının devletin daha üst birimlerde hangi seviyelerde olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur. Ancak devlet kurumlarını yönetenlerle bunları denetleyenlerin aynı ideolojiye ve partiye ait olmaları gerçek bir denetleme mekanizmasının oluşmasını engellediğinden bu konuda şeffaflık sağlanabilmesi de kolay değil.

Venezuela Büyükelçisi’nin yazısını biraz da bu çerçeveden değerlendirmek gerekir. Zira Sayın Büyükelçi mektubuyla bir bürokrat değil de PSUV’nin parti sözcüsü gibi bir çıkışta bulunmuş. Özellikle “tam bağımsızlığı mümkün kılacak tek yol olan sosyalizm” şeklinde bir ifade taraflı bir ifadedir. Bu, PSUV’nin veya Chavez’in ideolojisi devletin resmi ideolojisi haline geldiği anlamına gelir. Bu yüzden politik olarak ülkeyi yekpare hale getirme çabası olarak da görülebilir ki ülkedeki kutuplaşmaya yol açan da esasen budur. Başta SENIAT olmak üzere devlet kurumlarında memurluk yapanların resmi üniformalarında “Con Chavez El Pueblo es el Gobierno” (Chavez Varken Hükümet Halktır) yazısı yazılı. Türkiye’de devlet memuru üniformalarında “Recep Tayyip Erdoğan’la Demokrasi Hakimdir” gibi bir ibarenin olduğunu düşünün! Ayrıca devlet yoksul vatandaşlara ücretsiz ev dağıtıyor ve ben de bu projelerden bir tanesinde görev aldım, bundan da memnuniyet duydum. Ancak daha önceki bir yazımda Chavez’i desteklemiş bir Venezuela vatandaşının belirttiğine göre bu evlere kayıt yaptırabilmek için PSUV üyelik kartını ibraz etmeleri gerekiyormuş. Bu koşullar altında Venezuela’daki seçimlerin de gerçek anlamda adilce yapılabildiğinden şüphe duymamak zor. Dolayısıyla demokrasi açısından da endişe verici bir durum mevcut.

Venezuela’yla ilgili bir başka mesele, Gökçe’nin yazısında da belirttiği yüksek enflasyon oranları. Venezuela’da enflasyon farkını yıllık değil aylık olarak hissedebiliyorsunuz. Benim çalıştığım inşaat projesi için herhangi bir malzeme almamız gerektiğinde fiyatlar bir sonraki ay hiçbir zaman aynı olmuyordu. Hatta bir keresinde bir hırdavatçıdan çekiç almaya gittik, tezgahtar elinde kalan son çekici bize 30 Bolivar’a satmıştı. Aynısından daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu söyleyip sipariş verdiğimizde yeni siparişin adet fiyatının 80 Bolivar olacağını söyledi!

Venezuela % 56’lık enflasyon oranıyla dünyada birinci sırada. Bu elbette resmi rakam. Devlet Başkanı Nicolas Maduro bu durumu iş dünyası topluluğunun spekülasyonu ve kendi rejimine karşı ekonomik savaşı olarak değerlendiriyor. Öyle olduğunu kabul etsek bile hükümet bu savaşın vatandaşın yaşam koşullarına yansımasını engelleyemiyor. Ülkede bildiğiniz üzere bir süre önce tuvalet kağıdı stokları tükenmişti. Ardından un miktarı da azalınca boş ekmek fırınlarının önünde uzun kuyruklar oluştu. Maduro bu konuda yine iş dünyasını ve dış mihrakları suçlamakta. Ancak ülkedeki hemen her olumsuz olayın ardından “ABD’yi ve işbirlikçilerini” suçlaması artık birçok Venezuela vatandaşını ikna edici bir açıklama olarak görülmüyor.

Sayın Büyükelçi’nin mektubunda belirttiği noktalarda doğruluk payı elbette var. Hatta ben Venezuela’da bulunmamın ardından çalıştığım yerlerde ve arkadaş ortamlarında Chavez’in politikalarından sıklıkla örnekler vererek bunların bizde de uygulanmasının güzel olacağını savunuyorum. Ancak olaya tek bir pencereden bakmayınca mevcut sorunları da görebilmek mümkün. Sosyalizm döneminde Comandante Chavez atamalar dahil her şeyin kontrolüne sahipti, seçimlerde kendisine oy vermeyenler fişleniyordu ve kimse kolay kolay onu eleştiremiyordu. Büyükelçiliğin mektubundaki üslup da hükümetin yurtdışında bile eleştirilere olan tahammül sınırlarını gösteriyor. Dahası, Chavez Kolombiya’daki FARC terör örgütünün bir numaralı destekçisiydi (ki örgütün liderleri Venezuela’da yaşıyor). Haklı bir şekilde ABD ve İsrail’in katliamlarına karşı çıksa da kendi müttefiklerinde yaşananlara sessiz kalıyordu. Venezuela şu an dünyanın en çok cinayet işlenen ülkesi, yolsuzluk had safhada, ülkede yeterli sanayi yok, petrole alternatif yaratılmamış, gıdaların çoğu ithal, enflasyon çok yüksek, hayat pahalı, ulaşım düzeni kötü. Ülkeye turist bile gelmiyor. En önemlisiyse, kamplaşmalar ülkede fazlasıyla hakim.

Büyükelçilik’in notunu ve Venezuela’da yaşanan son protesto olaylarını değerlendirirken bu noktaları da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

 

Kıvanç SAĞIR

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.