YENİ ORTA DOĞU KENT DEVLETLERİYLE YÖNETİLECEK

upa-admin 28 Haziran 2014 2.645 Okunma 0
YENİ ORTA DOĞU KENT DEVLETLERİYLE YÖNETİLECEK

Dünya kamuoyu dikkatini Irak’ın ve Suriye’nin parçalanıp parçalanmayacağı ihtimali üzerine yoğunlaştırmışken, aslında büyük resmi görmenin önüne de bir nebze engel çekilmiş oluyor. Suriye’de Esad’a muhalif gruplar içinde yer alan ve önceliğini Irak’ta otorite sağlamaya yönelten Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD), uluslararası politikadaki algısı genel haliyle “radikal siyasal İslam’ın” terörize edilmiş ve küresel güvenliğe tehdit oluşturan bir oluşum olarak değerlendirildi. Bu bağlamda arkasında El-Kaide’nin yer aldığı IŞİD büyük güçlerin bölgedeki hesaplarını boşa çıkaracak stratejisiyle daha şimdiden müzakere masasında yerini almaya hazırlanıyor.

Coğrafi faktörler medeniyetler üzerinde etki sahibi.

2003 Irak Savaşı’ndan sonrası bölgede etnik ve mezhepsel ayrılığın derinleşmesi ile bunun siyaset aracı olarak çevre ve büyük ülkelerce kullanılması; zaten siyasi, ekonomik ve kültürel entegrasyonun sağlanmasını imkansız hale getirdi. Ünlü filozof Heredot’un da vurguladığı gibi coğrafi faktörler medeniyetler üzerinde büyük etki sahibi olduğunu formülize eden “Mısır, Nil’in hediyesidir” sözü, bugün enerji kaynakları ülkelerin dış politika stratejileri belirleyen ve sınırların bu doğrultuda çizilmesi şeklinde değiştirilmiş oldu. Ayrıca bunu destekler nitelikte ünlü uluslararası ilişkiler teorisyeni Robert Kaplan’da gelecek yıllarda da devletlerin kendi sınırları içinde yaşayan insanların canlarını mallarını korumakta başarısız olmaları sebebiyle etnik çatışmaların meydana geleceğini söylemiştir.

Orta Doğu’da yeni düzen “kent devletleri” şeklinde olacak.

Son gelişmeler ile birlikte düşünürlerimizin tümüyle haksız olduklarını söyleyemeyiz. Irak’ta IŞİD güçlerinin adım adım Irak kentlerini işgal etmesi ve halkı göçe zorlaması, Irak merkezi idaresinin yönetimdeki basiretsizliği ve adaletsizliği neticesinde meydana gelmiştir. Özellikle Türkmen kentlerinin işgali sonrası binlerce Türkmen vatandaşının evlerini terk ettirilmesi ve güvenlik zafiyeti içinde bırakılması, büyük bir insanlık dramına neden oldu. Elbette bu aşamada Türkiye’nin Türkmenlerin güvenliğini sağlamada somut adımlar atması gerekiyor. Fakat burada yanlış anlaşılmaması gereken husus Türkiye sadece Türkmen vatandaşları için değil bölgedeki tüm etnik unsurların huzurunu sağlamada aktif politika üretmesidir. En rasyonel seçenek ise askeri harekat yerine istihbarat birimlerinin bölgedeki güçlü aşiretler ile kuracağı diyalog mekanizmasının sağlıklı işletilebilmesidir. Çünkü gelecekte Orta Doğu’yu bekleyen düzen coğrafyadaki feodal grupların etkin olduğu gücün kent devletlerine dağıtıldığı bir şeklinde olacak.

ABD-İran ortak politika yürütmeye doğru gidecek.

Örneğin Musul petrol borsasının merkezi olan bir kent devleti olurken, Bağdat da İpek Yolu ekonomilerinin nabzının tutulduğu kent haline gelebilir. Elbette bu yazdıklarım ütopyacılık olarak algılanabilir, lakin artık Osmanlı sonrası Orta Doğu’da açık bir şekilde yeniden ciddi sınır değişikliklerinin tekerrürü yaşanıyor. Çünkü Rusya, Avrasya Birliği ile ekonomik ardından siyasi entegrasyonun hesapları içindeyken, Batı bloğu Orta Doğu bunu daha matematiksel biçimde kent devletlerinin birbiri arasında rekabet içinde olduğu ama asla birbirlerini işgal edemeyeceği fakat aynı zamanda batının kontrolü altında yaşayan kurumlar haline getirmek istiyor. Bu açıdan ABD’nin İran ile Irak üzerinde ortak politika yürütmeye çalışması ve Türkiye’nin de Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile ekonomik bağlarını güçlendirmesi dikkatle takip edilmelidir.

Not: İslam alemi ve Türkiye’nin mübarek Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diler, bol bereketli geçmesini Allah’tan niyaz ederim.

Haftanın Sözü: “İnsanoğlu, bilgeliği sevenler siyasi gücü ellerine alana kadar, veya siyasi gücü ellerinde tutanlar bilgeliği sevene kadar problemlerin bittiğini görmeyecek.” – Platon

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.