KANADA: JUSTIN TRUDEAU’NUN LİBERAL PARTİSİ’NİN ETKİLEYİCİ ZAFERİ

upa-admin 25 Ekim 2015 2.656 Okunma 0
KANADA: JUSTIN TRUDEAU’NUN LİBERAL PARTİSİ’NİN ETKİLEYİCİ ZAFERİ

Kanada’da 10 yıllık muhafazakar iktidara son veren Liberaller, Avam Kamarası’nda 184 sandalyeye sahip olarak ezici çoğunluğu ele geçirdi.

Gelecek Kanada hükümetini oluşturacak Justin Trudeau’nun Liberal Partisi, Pazartesi günü yapılan genel seçimlerde etkileyici bir zafer elde ederek, 10 yıllık muhafazakar iktidara son verdi. Trudeau, zafer gecesinde parti sempatizanları önünde yaptığı konuşmada “Tüm Kanadalıların Başbakanı olacağım” ifadesini kullandı.

Kesinleşen sonuçlara göre; başkent Ottowa’da yer alan 338 sandalyeli Avam Kamarası’na tam 184 milletvekili götürecek olan Liberaller, meclisteki ezici çoğunluğu elde etmiş görünüyor. Bu üstünlük, onlara kendi seçim tabanına uygun bir şekilde Kanada’yı küresel satranç tahtasında yeniden konumlandırma fırsatı verecek. Suriyeli mültecileri ağırlama, küresel ısınma gibi konularda yeni Başbakan Trudeau daha gönüllü ve cesur olacağının sözünü verdi.

Muhafazakarların lideri ve Kanada’ya 10 yıl boyunca başbakanlık yapan Stephen Harper ise, Calgary şehrinde yeniden seçilmesine rağmen, seçim gecesi parti başkanlığından istifa etti. Batı’daki kalelerini elinde tutan Muhafazakarlar, Avam Kamarası’nda 99 sandalye elde etti ve 44 sandalye kazanan Sosyal Demokrat Parti NPD’nin önünde yer aldı. Ayrıca Kanadalıların seçime ilgisi bir önceki seçime göre daha fazlaydı. 4 yıl önce yapılan seçimlerde % 61 olan katılım oranı, bu seçimde % 68’e yükseldi.

Stephen Harper’a Karşı Verilen Oy

Montreal’deki Grand Hotel’de toplanan Trudeau sempatizanları, zafer belirmeye başladıktan itibaren coşku anlar yaşadı. Agence France Presse’den Max Liberman’a konuşan bir parti üyesi Kanadalı, “Justin Trudeau’yu uzun süredir tanıyorum.  Kendisi son derece dürüst ve ince bir kişi” şeklinde konuştu.

Metrelerce ötede bulunan Sosyal Demokratlarda (Yeni Demokratik Parti) ise hüzün hakimdi. Parti lideri Thomas Mulcair, partiye destek verenlere teşekkür etti ve “yeni bir bölüm başlıyor” diyerek onları teselli etti. Kadeh şarabı elinde gezen NPD üyesi Caroline ise şu açıklamalarda bulunuyordu: “Kanadalıların çoğunluğunun oylarını Justin Trudeau’ya değil, Stephen Harper’a karşı kullandı”.

Kolaylık ve Güvence

Justin Trudeau, bundan tam 2 yıl önce, o sıralarda bölünmüş bir görünümde olan, skandalların ve çıkar çatışmalarının birbirini izlediği Liberallerin dizginlerini eline aldı. 78 günlük uzun bir seçim kampanyası dönemi geçirecek olan Trudeau için henüz hiçbir şey öngörülemiyordu. Çıktığı ilk televizyon tartışmalarında “Justin, Juste pas prêt”(Justin henüz hazır değil) yorumlarını almıştı.  Muhafazakarlar, bununla seçim reklamlarında dalga geçerek Justin’in olgun olmadığı imajını vermeye başlamıştı.

Justin Trudeau ise, ilerleyen günlerde seçim kampanyasını sabırla düzgün bir çizgiye oturtmayı başardı. Orta sınıfın vergilerinin düşürüleceğini ve daha zenginlerden daha fazla vergi alınacağının sözünü verdi. Ekonomi temelli kampanyasının ilk sonuçları liberalleri güldürüyordu. Kanada’da yılın ilk 6 ayında petrol fiyatlarının düşüşünden dolayı yaşanan resesyona Trudeau’nun reaksiyonu, halk üzerinde önemli etki yarattı. Trudeau, önümüzdeki üç yılın bütçe açığını altyapı programıyla kapatacağının ve yeni istihdam yaratacağının sözünü verdi.

Kampanyanın bir diğer önemli anı, Akdeniz’de yaşanan mülteci krizinin iyice patlak verdiği günlerde yaşandı. Liberaller, yıl sonuna kadar 25.000 Suriyelinin Kanada’ya alınacağı vaadini vermekte gecikmedi. Ayrıca yeni Başbakan, ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı kurulan uluslararası hava koalisyonuna Kanada’nın katılmayacağını açıkladı.

Acı Bir Yenilgi

Seçime özellikle Sosyal Demokratların lideri Thomas Mulcair cephesinden baktığımızda, yenilginin çok acı olduğunu görüyoruz. 4 yıl önceki sürpriz seçim sonuçlarının ardından, bu sonucun Sosyal Demokratlarda ciddi bir afallama yarattığı çok açık olarak karşımıza çıkıyor. 2011 yılında Quebec’de bağımsızlık yanlısı bloğu hezimete uğratan ve buradan 59 milletvekili çıkaran parti, bu seçimlerde buradan yalnız 16 sandalyeye sahip olabildi. Bağımsızlık yanlısı blok ise, NPD’nin bu hezimetinden oldukça faydalanarak 10 milletvekili adayını meclise sokmayı başardı, ancak liderleri Gilles Duceppe mağlup olmaktan kurtulamadı. Yeşiller açısından baktığımızda da liderleri Elizabeth May’ Kanada’nın batısında British Columbia bölgesinde seçime girdi ve bir önceki seçimde olduğu gibi yeniden avam kamarasındaki sandalyesine seçildi.

Le Point International‘den çevirilmiştir.

Yorum

2011 yılında Kanada genel seçimlerinde % 18 oy alarak mecliste yalnızca 18 sandalyeyle temsil edilebilen Liberallerin bu seçimde oyların % 39,5’ini alarak Avam Kamarası’nda ezici çoğunluğu elde ederek tek başına hükümet kurabilme şansını yakalaması, dünyada küresel bir şekilde kendini yenilemeye çalışan siyasetin ilk meyvesi gibi gözüküyor. Bu açıdan baktığımız zaman; İspanya’da güçlenen Podemos hareketi, ABD’de son derece sürpriz bir şekilde Cumhuriyet Parti anketlerinde liderliği bırakmayan Donald Trump ve İngiltere’de Tony Blair’in dahi engelleme çabalarına karşılık İşçi Partisi’nde başkanlık koltuğuna oturan Jeremy Corbyn’in, -her ne kadar farklı ideolojik görüşlere sahip olsalar ve farklı siyaseti temsil etseler de-, seçimlere katılım oranlarını göz önüne kattığımızda, Batı toplumlarında belki de itibarsızlaşma ve sıradanlaşma sürecine giren politikacıların yeniden canlanmasını sağlayacak flaş isimler oldukları çıkarımını yapabiliriz. Kanada seçimlerindeki Justin Trudeau’nun da halkın giderek tepkisini çekmeye başlayan Muhafazakar lider Harper’ın Kanada’yı dünyada genel olarak algılandığı barışçıl ve liberal çizgiden çıkarması gibi fırsatları kullanarak izlediği yeni siyasetle başarıya ulaştığını söyleyebiliriz. 21. yüzyılın trendlerini ve halihazırda gelişmiş bir ülkenin ihtiyaçlarını çok yerinde bir şekilde tespit ettiğini gözlemliyoruz.

Kazanma noktasına geldiğimizde ise, toplumla barışmak çok önemli… 2015 dünyasının siyasetinde hangi siyasi görüşün temsilcisi olursanız olun, şunu kesinlikle dile getirebiliriz; halk içinde nefreti körükleyen, toplumu kutuplaştıran ve marjinalize eden hareketler, gün geçtikçe kan kaybetmeye devam edecektir… Zaten hukuk devletinin ilkesinin, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmadığı ülkelerde de gerçek anlamda bir ekonomik büyüme beklememiz son derece hatalı olur. Nitekim Trudeau’nun zaferinin de Kanada siyasetini oluşturan iç dinamiklerin dışında küresel anlamda bu şekilde değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Değişimin ve yenilenmenin ise uzun bir süreç olduğunu ve asla bir anda gerçekleşmeyeceğini unutmamak gerekir.

Martin Luther King’in dediği gibi, “Uçamıyorsan, koş; koşamıyorsan, yürü. Eğer yürüyemiyorsan, sürün; ama hareket etmeye devam et. Geleceğe ilerlemeyi sürdür”. Geleceğe ilerlemenin en önemli koşulu ise çağı yakalamak!

Temmuz Yiğit BEZMEZ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.