ULUSLARARASI POLİTİKADA SALGINLAR VE ETKİLERİ: TARİHSEL BİR ANALİZ

upa-admin 20 Mayıs 2020 7.952 Okunma 0
ULUSLARARASI POLİTİKADA SALGINLAR VE ETKİLERİ: TARİHSEL BİR ANALİZ

Giriş

Küresel çapta adı konmamış bir izolasyonizmin ilan edilmesine vesile malûm ve meşum Covid-19 küresel salgınının/pandemisinin[i] bireysel, toplumsal, ulusal ve uluslararası alandaki belirgin etkilerini bizzat yaşayarak gördüğümüz bu dönemde, gayriihtiyari olarak, geçmişteki insan topluluklarının hayatına tesir eden büyük çaplı bulaşıcı hastalıkların (salgınların) tarihteki yerlerine ve bıraktığı etkilere de merak sarmıyor değiliz. Bu çalışmada, özce uluslararası politikada adından söz ettirmiş ve birden çok ülkeyi etkisi altına almış olan salgınlara değinilerek, uluslararası ilişkileri ne şekilde dönüştürdüğünü, sosyal, ekonomik ve siyasal etki ve sonuçlarının neler olduğunu incelemeye çalışacağız.

Uluslararası Politika ve Salgın Hastalıklar

Uluslararası ilişkiler kavramı ile uluslararası politika arasındaki anlam farkına bir açıklık getirerek ve yaygın bir yazım ve anlam yanlışına işaret ederek başlamanın  daha faydalı olacağı kanaatindeyim.  Uluslararası ilişkiler kavramı ile hemen hemen aynı anlama gelecek şekilde kullanılan, ancak ondan daha spesifik bir alana işaret eden uluslararası politika, uluslararası ilişkilerin bir alt dalıdır. Biz “uluslararası politika” (international politics) derken, uluslar/milletler (nations) arasındaki politik/siyasi ilişkileri kast ediyoruz. Oysa uluslararası ilişkiler (internaitonal relations), ulus bilincine ve teşkilâtlanmasına erişmiş bütün insan toplulukları arasındaki politik, ekonomik, ticari, kültürel, diplomatik vb. bütün ilişkileri içeren daha üst ve genel bir kavramdır. Böyle olduğu halde, literatürde uluslararası ilişkiler sadece devletler arasındaki politik ilişkileri kast edecek şekilde kullanılmış ve yaygınlaşmıştır.[ii]

Yukarıda kısmen tanımını da bu tartışma bağlamında vermiş olduğumuz uluslararası politikayı daha bilimsel ve akademik bir dille ifade etmek gerekirse; “geleneksel ya da devlet merkezli bakış açısına göre egemen ulus-devletler arasındaki siyasal etkileşim, modern ya da devlet merkezli olmayan bakış açısıyla da devlet dışı tüm unsurların ve aktörlerin (bireyler, gruplar, STKlar, uluslararası örgütler ve hükümetler-dışı örgütler vb.) uluslararası siyasal etkileşim sürecidir.”[iii] Uluslararası ilişkiler kavramı, devletler arasındaki siyasal, ekonomik, mali, ticari, askeri, kültürel ve toplumsal temelli bütün insan ilişkilerini içerirken, uluslararası politika sadece siyasal ilişkilere odaklanır. Ancak burada uluslar arasındaki siyasal ilişkilerin hem adı geçen çok yönlü ilişkileri etkilediği, hem de bu ilişkiler ağından etkilendiği çift yönlü bir etkileşimden de söz etmek gerekmektedir. ABD ile Çin arasındaki ticari ilişkiler, ya da kimilerine göre “ticaret savaşları”, ABD’nin Pasifik’te Çin’e yönelik dış politikasının saldırganlaşmasına ve dolayısıyla uluslararası politikada da bir gerginlik nüksetmesine sebep olabilmektedir. Ya da Türkiye’nin 2011’de başlattığı “Afrika Açılımı” kapsamında Somali, Çad gibi ülkelerle sosyo-kültürel bağlar kurması neticesinde, eğitim, kültür ve ekonomi alanlarında Türk ve Afrikalı milletler arasında yeni iletişim kanallarının açılması, Afrika’dan Türkiye’ye yükseköğrenim amacıyla öğrencilerin gelmesi ya da Türk müteahhit ve girişimcilerinin birçok altyapı projesini üstlenerek bu ülkelerde enerji, ulaşım, inşaat alanlarında birçok yatırım gerçekleştirmesi bu etkileşimlere örnek teşkil etmektedir.

Nitekim son olarak, 2020 itibariyle sağlık ve çevre faktörlerinin de uluslararası toplumun gündemini bir anda değiştirebileceğini ve küresel politikayı da etkileyerek uluslararası sistemde yavaş yavaş yeni ve bambaşka bir döneme doğru gidilmesini sağladığını yaşayarak deneyimlemekteyiz. İlk kez 2019 yılının son ayında Çin’in Hubei eyaletine bağlı Wuhan şehrinde görülen ve bir anda çok hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılarak milyonlarca insanı enfekte eden ve ölümlere yola açan koronavirüs, küresel salgın/pandemi olarak ilân edilmiş, salgından henüz birkaç ay önce çok farklı konuları konuşan dış politika yapıcıları bir anda masalarındaki herşeyi rafa kaldırarak sağlıkla ilgili konuları öncelikli gündemleri haline getirerek salgına karşı önlemler almaya başlamışlardır.[iv] Temel manada dünyada eşzamanlı olarak çok yaygın bir şekilde görülen ve çok sayıda insanın sağlığını tehdit eden bulaşıcı hastalıklar “salgın/pandemi” olarak isimlendirilmektedir. Pandemiler (eski Yunanca’dan pan: tüm + demos: insanlar), bir kıta, hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıkların genel ismi olarak karşımıza çıkmaktadır.[v] Dünya Sağlık Örgütü’nün (World Health Organization/WHO) tanımlamalarına göre, bir bulaşıcı hastalığın pandemi olarak nitelendirilmesi için şu üç şartın gerçekleşmesi gerekiyor: (1) dünya çapında yeni bir virüs olması, (2) insanlara kolayca geçebilmesi ve (3) insandan insana hem kolay, hem de sürekli bir şekilde bulaşması.[vi] Son olarak belirtmek gerekir ki, bir hastalığı pandemi olarak ilân etme yetkisi Dünya Sağlık Örgütü’ne aittir.

Tarihteki Salgınlar ve Uluslararası Politik Etkileri

Bir salgın hastalığın dünyanın kaderini bir anda değiştirerek ülkeleri/ulus-devletleri gerekirse radikal önlemler almaya sevk edecek noktaya gelmesi dünya tarihinde yeni görülen bir durum değil. Bu kapsamda, Covid-19’un dünyadaki sonuncu pandemi olmayacağını söylemek için bir kâhin olmaya gerek yok. Nitekim ulaşım, bilişim ve iletişim teknolojisinin gittikçe gelişmesi neticesinde ulaşımın çok kolaylaşması ve hızlı küreselleşme dünyanın herhangi bir yerindeki bir salgın hastalığın çok hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmasını hızlandırmakta; bu da tüm insanlığın sağlığına ciddi tehditler oluşturmaktadır. Dahası, mevcut kronik rahatsızlıklar üzerine eklenen salgına bağlı hasta artışındaki yoğunluk, hem gelişmekte olan ülkelerin, hem de gelişmiş ülkelerin sağlık sistemi kapasitelerini olumsuz yönde etkilemektedir.[vii]

Koronavirüs özelinde inceleme imkânı bulduğumuz salgınlar, dünya tarihinde önemli siyasal ve toplumsal değişikliklere yol açmış küresel etkileri bulunan sağlık olaylarıdır. Geçmişe baktığımızda ise Kara Veba’nın (Black Death) neredeyse büyün Avrupa kıtası için hayatı bir kâbusa çevirdiğini, 1348’te yaşlı kıtaya fetihler ve ticaret yoluyla giren hastalığın birkaç on yılda kıta nüfusunun neredeyse yarısını öldürdüğünü, bunun da kıta genelinde din, inanç ve devletler/siyasal iktidarlar üzerinde kalıcı etkiler doğurduğunu görmekteyiz. Avrupa, Avrasya ve Amerika’daki ölüm rakamları net olarak bilinmezken, İtalya’da Kara Veba’dan 75 milyon ilâ 125 milyon arasında insan hayatını kaybetmiştir. Pirelerin insanı ısırmasıyla ve enfekte insandan diğer insanlara bulaşması yoluyla yayılan salgının sosyo-ekonomik açılardan yıkıcı etkileri olmuş, neticede bu durum siyasal sistemi de temelinden değiştirerek feodalizmin çöküşünü hızlandırmıştır.[viii] Floransa gibi İtalyan kent-devletlerinin Ortaçağ komününden kurtularak dönüşmesi bu döneme rastlamaktadır ve Kara Veba’nın toplumsal ve ekonomik alandaki etkisi İtalyan kent devletleri arasında kamu hizmetlerini finanse edecek bir ortaklık yaratmış; bu sayede yetimhaneler ve hastaneler gibi kurumlar fonlanarak modern anlamda kamu hizmetleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Katolik Kilisesi’nin kitlesel ölümlere yol açan salgın karşısındaki inandırıcı olmaktan uzak “günahkâr toplum” söylemi ise, halkın dine olan inancını zayıflatmış, kilisenin toplumsal denetim gücünden sıyrılmaya başlayan çaresiz halk Martin Luther gibi bir başka din adamının çağrısına kulak vermiştir. İngiltere’de ölüm oranlarının fazla olması ve dolayısıyla çalışılabilir nüfusun erimesi daha yüksek ücret ve daha fazla sosyal hak taleplerini gündeme getirmiş, bu talepleri zora başvurarak sindirmeye çalışan sert tedbirler ise ummadık bir direnişle karşılaşarak büyük köylü isyanlarına yol açmıştır. Kara Veba, Avrupa’da büyük toplumsal infialler yaratmış cüzzam, sedef gibi cilt hastalığı olanlar ve günah işlediği düşünülenler sosyal hayattan dışlanmış, öldürülmüş ve kıta genelinde yabancı düşmanlığı artmıştır.[ix] Bu noktada, özellikle Yahudiler İspanya gibi ülkelerde büyük eziyet ve işkencelere maruz kalmış, mesleklerini ica etmeleri ve yaşamlarını idame ettirmeleri engellenmiş; bu da Yahudilerin kitlesel olarak Doğu’ya, Osmanlı Devleti topraklarına doğru, göç etmelerini doğurmuştur.

Kara Veba salgını öncesinde işsizlik sorunu yaşayan Avrupa’da ise, salgından sonra bu defa çalışma çağındaki bireylere atfedilen önem artmış; bu sayede kadınlar da daha önce kabul görmedikleri iş alanlarında çalışmaya başlamışlardır. Ayrıca köylüler İngiltere deki isyanın ardından kendi arazilerine sahip olmuşlar, insan gücünün eksikliği makinalı tarıma olan ihtiyacı arttırmıştır. Veba salgını dolayısıyla ticaretin ve deniz-aşırı seferlerin kesintiye uğraması, kâşifleri yeni pazar arayışına yöneltmiş, bu süreçte ticaret yoluyla zenginleşen toplum kesimleri paraları olsa dahi üretimin durması nedeniyle büyük bir travmayla karşı karşıya kalmış ve büyük bir hırsla biriktirdikleri servetin bir işe yaramadıklarını deneyimlemişlerdir. Ayrıca ilk defa Kara Veba salgını ile tıp bilimi açısından “halk sağlığı” kavramının önemi anlaşılmış ve Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada halk sağlığı kavramı üzerine yapılan çalışmalar ve gelişmeler hızlanmıştır.[x]

1918’de I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra ortaya çıkan ve izleyen birkaç yılda tüm dünyaya yayılan İspanyol Gribi (Spanish Flu) ise, insanlığın karşılaştığı ilk büyük salgın olarak dünya tarihine geçmiştir. I. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde yayılan salgın, savaşta hayatını kaybedenlerden daha fazla sayıda insanın ölümüne yol açmış, yaklaşık yarım milyar (500 milyon) insanı enfekte etmiş ve en az 50 milyon insan bu salgında hayata veda etmiştir.[xi] Ancak Dünya Savaşı sonrasında siyasi tarihe yöne veren Paris Barış Konferansı gibi savaş sonrası dönemi şekillendiren önemli antlaşmalar dizisinin hiçbirinde bu salgının yıkıcı etki ve sonuçlarına değinilmemiş, hatta hiç yer verilmemiştir.[xii] 1918-1920 yılları arasında başdöndürücü bir hızla yayılan hastalık, cephede hayatını kaybeden asker sayısından daha fazla can kaybına yol açmasının yanında, H1N1 olarak adlandırılan virüsün bir alt dalı olarak salgına dönüşmüş; büyük bir dünya savaşının hemen eşiğinde yaşanmış olması tıbbi ve teknolojik yetersizliklerle birleşince insanlığın yaşadığı acıyı ve travmayı daha da derinleştirmiştir.

20-40 yaş arasındaki sağlıklı bireylerde görülme sıklığı yüksek olan ve bu nedenle ülkelerin genç ve çalışma çağındaki faal nüfusuna büyük bir darbe vuran salgın, yeterli antibiyotik ve dezenfektan maddenin bulunmaması, kişisel hijyen kurallarının uygulanamaması ve izolasyon ile karantina gibi kamu politikalarının başarılı şekilde takip edilememesi nedeniyle yukarıda da belirttiğimiz gibi I. Dünya Savaşı’nda kaybedilen insan sayısından daha fazla sayıda ölümle sonuçlanmış ve neredeyse dünya nüfusunun üçte birini bir anda yok etmiştir. İspanyol gribi, ulusların ve devletlerin belleklerinde derin izler bırakmış, tıp alanındaki gelişmelerin önemini artırmış ve tüm insanlığın ders almasını sağlamıştır. Nitekim Covid-19, İspanyol Gribi salgınından sonra kapsam ve büyüklük olarak dünya genelinde görülen ilk bulaşıcı hastalık salgını/pandemi olarak adlandırılmaktadır.

Koronavirüse gelinceye kadar, dünyada kolera, tifüs, çiçek, HIV/AIDS gibi birçok salgın görülmüş ve bu salgınlar milyonlarca insanı enfekte edip öldürürken henüz küreselleşme kavramının dillere pelesenk olmadığı bir dönemde küresel toplumsal ve siyasal sonuçlara yol açmışlardır. Örneğin, 2009’da görülen Domuz Gribi, 6 hafta içinde 30 ülkeye ve birkaç içinde de 190’dan fazla ülkeye yayılmış, Dünya Sağlık Örgütü hastalığı pandemi ilan ederken, birçok ülke de salgına karşı birlikte hareket etmenin ve küresel işbirliğinin yollarını aramışlardır. Ancak ne var ki, salgının yayılmasının müsebbibi olarak görülen küreselleşme hareketleri küresel tehditleri ortadan kaldırmak için küresel kurumları güçlendirme yönünde önemli fırsatlar da yaratmış, bu kapsamda dünya çapında bir uzman ağı yaratarak Dünya Sağlık Örgütü’nün görünürlüğünü ve işlevini daha da artırmıştır. 2003’de Çin’de ortaya çıkan SARS virüsü ise, 29 ülkeye yayılarak 8.096 kişiyi enfekte etmiş ve 774 can kaybına neden olmuştur. SARS salgınının uluslaraarası politika açısından en önemli etkileri, tıbbi uygulamalar ile yerel ve ulusal sağlık hizmetlerinin ve kurumlarının standartlaşması, sağlık alanında küresel standartların getirilerek bu alanın ulus-devletlerin çıkarlarından bağımsızlaştırılması olmuştur. Yine 2000’lerin başında görülen SARS ile Covid-19’un da kaynağı kabul edilen üç koronavirüs türü (SARS-CoV-1, MERS-CoV ve SARS-CoV-2), dünya çapında yayılım göstermeye başlayarak, 2003, 2012 ve 2019’da dünya politikasında salgın hastalıkları birinci gündem maddesi haline getirmiştir.[xiii]

Tabii koronavirüs ailesi yanında özellikle 2007’de görülen kuş gribini (H1N5), 2009’da görülen domuz gribini (H1N1) ve özellikle daha yakın bir zamanda görülen Ebola (2014) ile Zika (2015) virüsünü de belirtmek gerekmektedir. 2014 yılında Batı Afrika ülkelerinde çok hızlı bir şekilde yayılarak 11 binden fazla insanın ölümüne yol açan Ebola virüsü karşında etkin tedbirleri devreye koyamayan Dünya Sağlık Örgütü, bu süreçte yavaş hareket etmekle suçlanırken, sağlık ve tıp alanındaki uluslararası işbirliğinin ve küresel girişimlerin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. 2015’te ortaya çıkan ve bebeklerin beyin gelişimini etkileyerek gelecek nesillerin hayatını tehdit eden Zika virüsü ise, başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere sağlıkla ilgili tüm küresel yapı ve işbirliklerini harekete geçirmiştir. Sivrisinek ısırığı ile bulaşan ve Orta ve Güney Amerika’da 23 ülkede görülen, semptomları arasında mikrosefali (normalden daha küçük baş) ve beyin gelişiminin normalin altında kalması gibi belirtileri bulunan Zika virüsüne karşı “acil müdahele ekibi” oluşturan Dünya Sağlık Örgütü, virüsün Amerikan kıtasında yaklaşık 3 ilâ 4 milyon kişinin hayatını tehdit ettiğini belirtmiştir.[xiv]

2019 yılını geride bırakırken, daha barışçıl, daha müreffeh, daha sağlıklı bir dünya özlemi ve temennisiyle şık bir rakamsal dizilimden ibaret 2020’ye girmeye hazırlananan insanlık, bu defa korkunç bir salgın tehdidiyle yüzleşmek durumunda kalmış ve dünya politikasını da dönüşüme uğratması muhtemel yeni nesil bir küresel bulaşıcı hastalık, pandemiler listesine eklenmiştir: Covid-19 veya koronavirüs.

Sonuç

Tarihin her döneminde görülen ve birden çok ülkeyi etkisi altına alan salgın hastalıklar, görüldüğü ülkelerdeki toplumsal, ekonomik ve siyasal hayatı etkilediği gibi, bu ülkelerin/devletlerin global ölçekte oluşturduğu uluslararası sistemi de etkilemektedir. Devletlerarası politik ilişkiler de salgınlardan payına düşeni almakta, ikili ve çok taraflı diplomatik, siyasal ilişkiler yeni şekiller almaktadır. Nitekim geldiğimiz noktada “America First” (Önce Amerika) sloganıyla yola çıkan ve Çin ile ticaret savaşlarına girişen ABD Başkanı Donald Trump, hasta ve ölüm sayısı açısından ülkesinin zirveye oturmasıyla Çin’e karşı daha sert ve tehditkâr bir söylem geliştirmiş, bu aşamada Dünya Sağlık Örgütü’nü de eleştirmekten geri kalmamıştır.[xv] Nitekim Avrupa’da yaşanan maske savaşları ve AB’nin salgın sınavında yetersiz kalması, uluslararası politikayı şimdiden dönüştürmeye başlamış, adına “Post-Corona Era” (Korona Sonrası Dönem) denen yeni bir uluslararası sistemin öngörüleri dahi yayınlanmaya başlamıştır. Uluslararası politikanın toplumsal, ekonomik vb. gelişmelerden etkilenerek dönüşüm geçirmesi sadece koronavirüs salgınına has bir özellik olmayıp, salgınların görüldüğü her tarihi dönem içerisinde aynı kabuk değiştirmeler yaşanmış, uluslararası sistemin karakteri ve niteliği temelinden olmasa bile kısmen değişikliğe uğramıştır.

Nitekim biraz yukarıda da anlatmaya çalıştığımız gibi Kara Veba, köylü isyanlarıyla Avrupa kıtasında yeni bir toplumsal ivme yaratmış, feodalizmin çöküşünü hızlandırmış, kent-devletlerini ortaya çıkarmış ve toplumsal hayattan dışlanan Yahudilerin diğer kıtalara yayılmasını doğurmuştur. Yine İspanyol Gribi, savaşların ortaya çıkardığı şartların olumsuzluğunu gözler önüne sererek devletleri düşünmeye sevk etmiş, Hindistan’da iyi yönetilemeyen salgın, Britanya aleyhine sömrügecilik karşıtı hareketi ve uluslararası işbirliğini güçlendirmiş, kamu sağlığı alanında Rusya gibi ülkelerde ilerlemeler kaydedilmiş, büyük çaptaki işgücü ve insan kayıpları ulus-devletlerin ekonomisini etkileyerek işçi sendikalarının güçlenmesini sağlamış, işçi ücretlerini de artırmıştır. Örneğin, ABD’de resmi rakamlara göre imalat sektöründe ortalama işçi ücreti 1915’te 21 cent iken, 1920’de 56 cente çıkmıştır.[xvi]

Covid-19’un uluslararası politikaya olan sistemik etkileri hakkında şu an için gözlem ve tahmin yapabilme olanağına sahip olsak da, 5 milyona yaklaşan enfekte insan ve 320 bini aşkın can kaybı sayısıyla[xvii] ulus-devletleri derinden etkileyen böyle korkunç bir pandeminin nasıl kalıcı etkiler bırakacağını söylemek gerçekten çok zor. Şu anda seyrettiğimiz başta ABD ve Fransa olmak üzere Batı’dan Doğu’ya, özellikle Çin’e doğru yükselen deyim yerindeyse “havucu az, sopası bol” bir gümrük tarifeleri savaşı temelli gerginlik politikası[xviii] ile Brexit’in  ardından girdiği pandemi dersinin sınavından başarısız olarak sınıfta kalan bölünmüş bir Avrupa Birliği (AB) görüntüsü ve ulusal can güvenliğinin kaygısına kapılmış değişik kıtalardaki birçok ulus-devletlerin hezeyanı… Bu tabloda tek yüzümüzü güldüren ve umut veren detay ise, yaptığı tıbbi yardımlarla uluslararası toplumun örnek gösterdiği, üstelik pandemiye karşı da başarılı bir sınav vermiş olan, salgın sonrası şekillenecek uluslararası sistemde çok farklı bir konuma hazırlanan Türkiye’dir.

 

Mehmet BABACAN

 

NOTLAR

[i] Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Şubat ayı başında örgütün merkezinin bulunduğu Cenevre’de bir basın toplantı düzenleyerek, yayılmakta olan virüse “Covid-19” adının verildiğini belirtmiştir. İsim, ‘corona’, ‘virus’ (virüs) ve İngilizce’de hastalık anlamına gelen ‘disease’ kelimelerinin başında yer alan harfler ve virüsün ortaya çıktığı 2019 yılını simgeleyen 19’dan oluşturulmuştur. Bu isim konana kadar bilim dünyası hastalığı ‘2019-nCoV akut solunum hastalığı’ veya sadece ‘2019-nCoV’ olarak niteliyordu. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/dso-yeni-tip-koronavirusun-adini-covid-19-olarak-degistirdi/1731137, Erişim Tarihi: 18.05.2020.

[ii] Mustafa Aydın, “Uluslararası İlişkilerde Yaklaşım, Teori ve Analiz”, AÜSBF Dergisi, Cilt 5, Sayı: 1, (1996): 73.

[iii] Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, 11. Baskı, (Bursa: Alfa Yayınları, 2017), 57.

[iv] Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 11 Mart 2020 tarihinde, çok hızlı bir şekilde yayılan koronavirüsü bir tür “küresel salgın” (pandemi) olarak ilân ettiğini duyurmuştur. Örgüt, en son 2009 yılındaortaya çıkan H1N1 (Domuz Gribi) virüsünü pandemini ilan etmiştir. Erişim Adresi: https://www.cnnturk.com/dunya/koronavirus-salgini-pandemi-ilan-edildi, Erişim Tarihi: 18.05.2020.

[v] “Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Covid-19 Pandemi Değerlendirme Raporu”, TÜBA Raporları  No: 34,  (Ankara: TÜBA Yayınları, 17 Nisan 2020): 20.

[vi] WHO, Erişim Adresi: https://www.who.int/csr/disease/swineflu/frequently_asked_questions/pandemic/en/, Erişim Tarihi: 18.05.2020.

[vii] TÜBA Covid-19 Değerlendirme Raporu: 20.

[viii] TÜBA Covid-19 Değerlendirme Raporu: 22.

[ix] Evren Balta, “Kara Veba’dan Koronavirüse Küreselleşme”, UİK Panorama, 10.02.2020, Erişim Adresi: https://www.uikpanorama.com/blog/2020/02/10/kara-vebadan-koronaviruse-kuresellesme/, Erişim Tarihi: 18.05.2020.

[x] TÜBA Covid-19 Değerlendirme Raporu: 23.

[xi] “1918 Pandemic (H1N1 Virus)”, CDC, Erişim Adresi: https://www.cdc.gov/flu/pandemic-resources/1918-pandemic-h1n1.html, Erişim Tarihi: 18.05.2020.

[xii] TÜBA Covid-19 Değerlendirme Raporu: 23.

[xiii] TÜBA Covid-19 Değerlendirme Raporu: 24.

[xiv] “Dünya Sağlık Örgütü: ‘Zika Virüsü 2016’da 3-4 milyon kişiye bulaşacak'”, BBC Türkçe, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/01/160128_zika_uyari, Erişim Tarihi: 19.05.2020.

[xv] Sema Kalaycıoğlu, “Çılgın Kalabalıktan Uzak”, TASAM, 06.04.2020, Erişim Adresi: https://tasam.org/tr-TR/Icerik/53569/cilgin_kalabaliktan_uzak, Erişim Tarihi: 18.05.2020.

[xvi]  Fernando Duarte, “İspanyol Gribi: 50 milyon insanı öldüren salgın bittiğinde dünya ne haldeydi?”, BBC Türkçe, 29.04.2020, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52473039, Erişim Tarihi: 19.05.2020.

[xvii] Worldometer, Erişim Adresi: https://www.worldometers.info/coronavirus/, Erişim Tarihi: 19.05.2020.

[xviii] Sema Kalaycıoğlu, “Çin’e karşı “Havucu Az, Sopası Bol” Ticaret Diplomasisi İle Nereye Kadar?”, TASAM, 15.05.2020, Erişim Adresi: https://tasam.org/tr-TR/Icerik/53605/cine_karsi_havucu_az_sopasi_bol_ticaret_diplomasisi_ile_nereye_kadar, Erişim Tarihi: 19.05.2020.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.