AVRUPA VE BİRLİK!

upa-admin 17 Haziran 2013 4.148 Okunma 0
AVRUPA VE BİRLİK!

Avrupa kıtası dünya’nın en yaşlı kıtalarından biridir. Bu kıtada tarihin en önemli olayları meydana gelmiştir. Ve bugün modern dünyanın şekillenmesinde yine bu kıtadan çıkan fikirler ve olaylar neden olmuştur. Bu kıtada dünyayı etkileyen savaşlar meydana gelmiştir, özellikle de Birinci ve İkinci Dünya Savaşı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kıtada güvenliğin, barışın ve istikrarın oluşturulması için bugün Avrupa Birliği olarak bildiğimiz Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur. Avrupa’nın düşman ülkeleri olan Almanya ve Fransa düşmanlıklarını sona erdirip Avrupa’ya barış getirmek için böyle bir adımın öncüsü olmuşlardır. Yani Avrupa Birliği bu kıtadaki ülkeler için entegrasyondan çok bir barış projesidir.

Ama son zamanlarda hem birlik içerisinde, hem de kıtada istenmeyen durumlar gelişmektedir. Özellikle de Avrupa’nın imajını zedeleyen ırkçılık Avrupa ülkelerinde tekrar yükselişe geçmiştir. Avrupa’nın ve birliğin içinde bulunduğu durumu ülkeleri inceleyerek anlatmakta fayda vardır.

ALMANYA

Özellikle neo-Nazi cinayetleriyle tekrar aşırı sağ faaliyetlerin başlaması Almanya ve en önemlisi de birlik için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Almanya’da 2000 yılından bu yana neo-Nazi gruplar göçmenlere karşı olan eylemlerini artırmaktadırlar. Göçmenlere karşı yapılan eylemlerin arkasında Nasyonel Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU)’nün olduğu 2011 yılında ortaya çıkmıştır. Bu tarihten sonra devlet yetkilileri olayı soruşturmaya başlamıştı. Göçmenlere karşı politikalar üreten bu yetkililer bu grupların yaptıkları bazı eylemlere müsamaha gösteriyor ve görmemezlikten geliyorlar. Yapılan bu eylemler devlet politikası haline getiriliyor ve bu gruplar bundan cesaret alarak eylemlerini artırmaktadırlar. Temmuz 2012 de Almanya’da neo-Nazi cinayetleri soruşturmasında önemli belgelerin imha edildiğine dair haberler çıkmıştır ve Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) başkanı Heinz Fromm eleştirilere maruz kalmıştır. Bu durumdan dolayı Heinz Fromm görev süresi bitmeden emekliliğini istemiştir. Almanya İçişleri Bakanı da Fromm’un talebini kabul etmiştir.[1]

Heinz Fromm

Göçmenlere karşı yürütülen bu politikalar, Alman halkının da bu eylemlere sert tepkiler göstermemesine neden olmaktadır. Eğer devlet ve halk bu grupları desteklemeye devam ederse sadece Almanya değil, Avrupa da bu durumdan çok büyük bir yara alacaktır.

BELÇİKA

Belçika, Avrupa Birliği’nin merkezi yani kalbi durumdadır. Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel bu ülkede bulunmaktadır. Belçika üç bölgeden oluşmaktadır. Kuzeyde Flamanca konuşan Flamanlar, güneyde Fransızca konuşan Valonlar ve merkez olarak Brüksel.

Kuzeyde bulunan Flamanlar bugün Belçika’dan ayrılmak istiyor ve kendilerini Belçika’ya ait hissetmediklerini belirtiyorlar. Özellikle de Belçika ekonomisinin büyük bir kısmını çektikleri için güneyde bulunan Valonları beslemek istemediklerini söylüyorlar.

Kamuoyu yoklamasına katılan yaklaşık 10 bin Flaman’ın çoğunluğu bağımsız bir Flamanya’dan yana olduklarını ve Hollanda ile birleşmek istemediklerini duyurmuştu. Anverslilerin yüzde 55’i Birleşik Hollanda’ya karşı olduğunu belirtirken, Limburg’daki Flamanların daha fazlası Hollanda’ya karşı. Buna karşılık ülkenin parçalanması halinde Valonların Fransa ile birleşmesi gerektiği görüşü Flamanlara daha cazip geliyor.

Kuzey ve Güney komşuları da kendilerince tartışmalara katılmışlardı. Hollandalıların yüzde 80’i Flaman bölgesinin Hollanda’ya dahil edilmesi fikrine sıcak bakıyor. Altı Hollandalıdan birisi Flamanlara kucak açmaya hazır olduğunu ve Birleşik Hollanda’nın her iki topluma da faydalı olacağı kanaatinde. Fransızlar da Belçika’nın Valon bölgesine karşı pek soğuk durmuyor. Kuzeydeki Fransızların yarısından fazlası Belçika’nın bölünmesi halinde Valon bölgesinin Fransa’ya dahil edilmesinden yana olduğunu açıkça ifade ediyor.[2]

Belçika’nın bu şekilde bir ayrılık yaşaması kıtada bulunan diğer ülkeler için de ciddi endişe yaratıyor. Olası bir ayrılma birliğin ekonomik ve siyasi durumunu güçsüzleştirir. AB bu durumdan ciddi bir hasar görebilir. Ve yine bu ayrılma diğer ülkeler için örnek teşkil edebilir. İspanya’dan Katalan ve Bask bölgesi, İtalya’dan Korsika ve Güney Tirol ve Danimarka’dan Grönland’ın ayrılma ihtimalleri yükselebilir.

İSKOÇYA

İskoçya tarihin çeşitli dönemlerinde bağımsız bir ülke konumundaydı ve Birleşik Krallığa bağlandıktan sonra bile bağımsızlığını kazanmak için savaşlar yapmıştır. Bugün ise bu savaş farklı şekilde gelişmektedir. İskoç hükümeti 2014 yılının sonbaharında bağımsızlık referandumuna gitmek istiyor. Hükümet referandum için “bağımsızlığa evet” kampanyasını geçen aylarda başlatmıştı.

İskoçya’daki bölgesel hükümetin Başbakanı ve ayrılıkçı İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) lideri Alex Salmond, “Evet İskoçya” kampanyasına liderlik ediyor. Kampanyaya, İskoçya’daki bazı siyasi partiler, ünlü kişiler ve iş adamları da destek veriyor.[3]

Alex Salmond

İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılması İngiltere için hem siyasi hem de ekonomik bir kayıp olacaktır. İngiltere, İskoçya’yı elinde tutmak için müzakerelere başlamıştır. Ama İskoçya’nın kararlı tavrını nasıl kıracağını önümüzdeki aylarda göreceğiz. İskoç Ulusal Partisi hükümette olduğu sürece İskoçya’nın bağımsızlık talebi devam edecektir. Bu sadece partinin değil İskoç halkının da talebidir.

İNGİLTERE

Başbakan David Cameron 2015 seçimlerini kazanması halinde birlik üyeliğini referanduma götüreceğini ve göçmenlerle ilgili yeni düzenlemelerin yapılacağını söylemişti. Başbakan Cameron hem seçimleri garanti altına almak, hem de AB’den yeni siyasi ayrıcalıklar elde etmek istiyordu. Lakin Cameron geçen aylarda eşcinsel evliliği yasallaştırmak için verdiği destek yüzünden hem parti içinden, hem de seçmenden aldığı desteği kaybetmeye başlamıştır. Parti içinden desteğini kaybetmesi açıkça görülmüştür. Eşcinsel evliliğin yasalaştırılmasıyla ilgili düzenleme parlamentodaki oylamada, David Cameron kendi milletvekillerine karşı muhalefetteki İşçi Partililerle işbirliği yapmak zorunda kalmıştır. Parti eşcinsel evliliğe karşı olduğu için, partililer David Cameron’ı desteklememişlerdir. Yasanın yürürlüğe girmesini geciktirmek için Muhafazakar Partili milletvekilleri, ek maddeler talep etmişlerdir. Bunun sonucunda David Cameron İşçi Partililerle işbirliği yapmıştır. Böyle bir durum yaşanması hem parti içerisindeki desteğini, hem de seçmen desteğini kaybetmesine neden olmaktadır. Avrupa’nın önde gelen araştırma kurumlarından ComRes’in yaptığı son anket İngiltere’deki durumu göstermektedir. Anket, Cameron yönetimindeki Muhafazakar Parti’ye olan desteğin yüzde 29’a düştüğünü, muhalefetteki İşçi Partisi’nin ise yüzde 35 ile ülkenin en çok destek gören partisi olduğunu gösteriyor.

David Cameron

Ancak ankette en çok dikkat çeken nokta, göç ve AB karşıtı politikalarıyla Muhafazakar Parti’den oy çalan aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi – UKIP’e olan desteğin partinin 2004 yılındaki kuruluşundan bu yana ilk kez yüzde 19’a yükselmiş olması. Uzmanlar sık sık ırkçılıkla suçlanan ve eşcinsel evliliğin yasallaşmasına şiddetle karşı çıkan UKIP’in yükselişini, Cameron’un kendi parti tabanında desteğini kaybettiğinin açık göstergesi olarak yorumluyor.[4] Halk arasında AB karşıtlığının yükselişte olması da dikkat çekilecek bir noktadır. Ve bu durum siyasiler için de ciddi bir oy potansiyeli olarak görülüyor. Avrupa Birliği’nden vazgeçilmesi İngiltere için önemli bir sorun teşkil edebilir ama salt Avrupa Birliği’nden vazgeçilebileceği şekilde söylemlerde bulunulması bile birliğin geleceği ve sağlamaya çalıştığı gelecek tam olarak yerleşmediğini göstermektedir.

FRANSA

İngiltere’deki AB karşıtı söylemler Fransa’da da mevcuttur. Bunların Fransa’da olması aslında daha şaşırtıcı bir durumdur. Çünkü Fransa AB’nin kurucu ve lider ülkelerinden birsidir. Kendi liderliğini ve kuruculuğunu yaptığı bu birlikten ayrılmak istemesi ya da siyasilerin böyle bir talepte bulunması birliğin temellerinde bir sarsıntı yaratmıştır.

Fransa’da yükselişte olan aşırı sağcı ve popülist Milli Cephe Partisi (FN) tarafından “AB üyeliğini referanduma götürelim” söylemleri kullanılmaya başlanmıştı. FN lideri Marine Le Pen, Cumhurbaşkanı François Hollande’ı Fransa’nın AB üyeliği konusunu Ocak 2014’te halk oylamasına sunmaya çağırdı.  Le Pen, partisinin ulusal kurultayında yaptığı konuşmada, referandum çağrısına olumlu yanıt verilmesi halinde AB’den ayrılma lehinde oy çağrısında bulunacaklarını, ayrılmamak için “dört asgari temel reform” koşullarının bulunduğunu da belirtti. Bu koşullar ise; “organize biçimde ulusal para birimlerine dönüş”, “AB içinde serbest dolaşımın kaldırılması”, “ekonomik vatanseverlik ilkesine izin verilmesi ve sınırlarda korumacılığın tahsis edilmesiyle AB ülkelerinin yeniden sanayileşmelerinin sağlanması” ve “ulusal hukukun Avrupa hukuku üzerindeki üstünlüğünün yeniden tanınması” şeklindeydi. Ancak Le Pen, Fransız hükümetinin bu koşulları yerine getireceğine inanmadığını ve tek çarenin AB’den çıkmak olacağını sözlerine eklemişti. Fransa’da siyasi sınıfın AB üzerine referandum düzenlemeyecek olmasının “Fransızların artık AB’yi istemiyor olmasından kaynakladığını” savunan Le Pen, “İtalya’da bankalar ve AB’nin adayı olan Mario Monti’nin seçimlerde kovulmasıyla birlikte Avrupa halkları için baharın kapısının aralandığını görüyorum” şeklinde konuşmuştu.

Marine Le Pen

Le Pen’in ifadeleri Fransız medyasında da geniş yankı bulmuş ve bir Fransız TV kanalına konuşan FN lideri, daha da ileri giderek AB’yi SSCB’ye benzetmişti: “AB aynı SSCB gibi. Yani reforme edilemez. Zira AB de SSCB gibi bir ideoloji ve dogma üzerine kurulu. Bu ideolojinin temelinde ulusal egemenlik devri ve Avrupa hukukunun ulusal hukuka üstünlüğü bulunuyor.” Le Pen’in bu fikirlerinin gelecek yıl düzenlenecek yerel ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde FN’nin temel programını oluşturacağı belirtiliyor. AB yanlısı olarak bilinen iktidardaki Sosyalist Parti’nin (PS) egemenlikçi kanadı açıkça AB’ye karşı tavır almaya başladı. Siyasi yelpazede solun solu da anti-sosyal ve kemer sıkma politikaları nedeniyle AB’ye adeta ateş püskürüyor. Cumhurbaşkanı Hollande’ın çevresi bile AB’nin “Fransızlar için yeterince koruma sağlayamamasından” yakınıyor. Fransa, AB içindeki en önemli ticari ortağı Almanya’yı tedirgin etme pahasına ortak para birimi Euro için devalüasyon çağrıları yapıyor. Ve tüm göstergeler Haziran 2014’te yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Fransa’da “AB karşıtı” hareketlerin güç kazanacağını gösteriyor.[5]

ÇİN

Çin, AB’nin en önemli ticari ortaklarından bir tanesi. AB Çin ile aralarında bulunan pek çok sınırlamayı kaldırmış ve ticaretlerini geliştirmeye başlamıştı. Ama AB’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz Çin için bir fırsat yaratmış olabilir. Eylül 2012’de Çin Dış İşleri Bakanlığı, Orta ve Doğu Avrupa’dan 16 ülkeyi yeni bir Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri birliğinin kurulmasını kutlamak üzere Pekin’e davet etti. Oluşturulan yeni birlik genel sekreterlik çatısı altında toplanan 10’u AB üyesi olan 16 ülkeden meydana geliyor. Arnavutluk’tan Polonya’ya kadar uzanan bir alandan diplomatların katılım sağladığı toplantıda, AB’den herhangi bir resmi yetkilinin çağrılmaması, Brüksel’deki yetkililer tarafından bu yeni girişimin AB konusunda Çin’in geliştirdiği “böl ve yönet” politikasının bir parçası olduğu şeklinde yorumlanmasına neden olmuştu. Brüksel Çin’in piyasa ekonomisi ve silah satışı ambargosunu bitiren önemli bir ülke olarak kabul edilmesi konusundaki sorular üzerinde geri adım atmayı reddederken, Pekin bazı Avrupalı devletlerle ikili ilişkilerini geliştirmeye devam etmektedir. Örneğin Yunanistan’la beraber Çin Piraeus Limanı’nın bir kısmını devraldı ve yakın zamanda Macaristan Çin’den bir milyon avro karşılığında “özel kredi” aldı.

Çinli diplomatların bu ekonomik işbirliğinin amaçlarından birinin, AB ile ilişkileri güçlendirmek olduğunu beyan etmesine rağmen, Die Welt gazetesine göre, Brüksel temsilcilerinin, Pekin’in ekonomik kaldıracı Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri için bir lobiye dönüştürme konusunda kararlı olduğu konusunda şüpheleri bulunmaktadır.[6]

Çin’in ileride süper güç olacağı düşünülünce kaygıların yersiz olmadığını fark edebiliriz. Çin, AB içerisinde bulunan ABD etkisini kırmak ve kendi nüfuz alanını oluşturmak niyetindedir. Batı ekonomisini kendine bağlamaya çalışması ve böylece sermayenin akışını kontrol etmeye çalışacağını ve bunu başarmak için güçlü batı ekonomilerinden biri olan AB’yi kendisine bağımlı hale getirmeye çalıştığını görebiliriz.

Bu Batı ekonomisinin kötüleştiğini bize göstermektedir. BRICS denilen ülkeler AB ve ABD hegemonyasını kırarak kendi nüfuz alanlarını oluşturmak için çalıştıklarına ve batı sermayesini de kendilerine bağımlı hale getirmeye başladığını ya da başlayacağını anlayabiliriz.

SONUÇ

Sonuç olarak AB kendi içinde ve kıtada sıkıntılar çekmektedir. Bir barış ve entegrasyon projesi olan bu birlik çatırdamaya başlamıştır. AB’de baş gösteren ekonomik krizin yaşanan olaylarda temel oluşturduğu düşünülebilir. Ülkelerde yaşanan gelişmeler çoğunlukla ekonomik kriz temellidir. İşsizliği artması aşırı sağ partilerin yükselişini hızlandırmakta ve bu nedenle de siyasi partiler göçmenlere karşı sert söylemlerde bulunmaktadırlar. Ülkelerin ayrışmaya başlaması yine ekonomik temellidir. AB üyeliğinden vazgeçilmesi ya da Para Birliği’nden vazgeçilmesi gibi söylemlerin olması ve bunların halk tarafından destek görmesi ekonomik krizin neden olduğu olaylardır. Eğer AB ekonomik krizi aşarsa ve bu krizden güçlü bir şekilde çıkarsa bu sorunların bitebileceği düşünülebilir ve siyasi hedeflere ulaşılabilir. İlk adım ise siyasilerin bu sorunları iktidar uğrana kullanmaktan vazgeçmesiyle başlayacaktır.

 Murat ÇİÇEK/UPA Anadolu Üniversitesi Temsilcisi

 

KAYNAKLAR

[1] Murat ÇİÇEK, ADOM e-bülten Ocak 2012 sayısı, Almanya ve Neo-Nazizm, syf. 20, Erişim Adresi: http://www.adom.anadolu.edu.tr/ADOM/E-BULTEN_files/2012_Ocak_ebulten/index.html.

[2] “Belçika Parçalanmayla Karşı Karşıya” başlıklı haber, cagdasanil.blogcu.com, Erişim Adresi: http://cagdasanil.blogcu.com/belcika-parcalanmayla-karsi-karsiya/2607580.

[3] “N’olur Ayrılmayın Kampanyası” başlıklı haber, HaberTürk, Erişim Adresi: http://www.haberturk.com/dunya/haber/753791-nolur-ayrilmayin-kampanyasi.

[4] “Cameron İngiltere’yi Kaybediyor” başlıklı haber, ABHaber.com, Erişim Adresi: http://www.abhaber.com/haberler/haber/haberler/cameron-ingiltere-yi-kaybediyor-050073.

[5] “Fransa’da AB’den Çıkalım Sesleri” başlıklı haber, Milliyet, Erişim Adresi: http://dunya.milliyet.com.tr/fransa-da-ab-den-cikalim-sesleri/dunya/dunyadetay/05.03.2013/1676564/default.htm.

[6] “Alman Basını: AB Yeni Bir Gizli Üyeye Sahip” başlıklı haber, ABHaber, Erişim Adresi: http://www.abhaber.com/manset-haber/manset-haber/alman-basini-ab-yeni-bir-gizli-uyeye-sahip-046498.

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.