BALKAN SAVAŞLARI’NDAN 1999’A KOSOVA’NIN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

upa-admin 17 Haziran 2012 5.973 Okunma 2
BALKAN SAVAŞLARI’NDAN 1999’A KOSOVA’NIN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

Kosova’nın bağımsızlık mücadelesi sürecini araştırırken, başlangıç noktası ya da  mücadelenin dönüm noktası olarak ve ayrıca bu mücadeleyi en doğru şekilde anlayabilmemiz için, XX. yüzyıl başlarına gidip o dönemden başlamamız en mantıklı yol olacaktır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 1912 yılındaki I. Balkan Savaşı’nda yenik düşmesinin ardından Londra’da gerçekleşen Büyükelçiler Konferansı’nda Arnavutluk’un bagımsızlığı tanındı, Kosova ise Sırbistan Krallığı’nın bir parçası haline getirildi. Yeni durum Kosova ve Arnavutluk’taki aydınları son derece rahatsız etmekteydi. 1912-1915 arası Sırbistan asimilasyon ve zorla göç ettirme yöntemleriyle Müslüman nüfusu sistemli olarak yok etme siyaseti güttü. Bu baskıların sonucu olarak, Arnavutluk ve Türkiye’ye göç eden Müslüman Kosovalıların aksine, Kosova’da kalıp Sırbistan Krallığı’na karşı mücadele başlatma taraftarı olan aydınlar, Arnavutluk’taki taraftarları ile birlikte Kosova’nın bağımsızlığının temel taşlarını oluştururlar. Merkezi İşkodra’da olan Kosova Ulusal Savunma Komitesi, 1919 yılında Kosova’nın Slav işgalinden kurtulması için çalışmalar başlattı. Bu komiteden birkaç aydın 1924’te Cenevre’ye gidip, Milletler Cemiyeti önünde Kosova’daki Arnavut halkın Sırplar tarafından ezilen hak ve özgürlüklerini dile getirdi. 1929’da Sırp-Sloven-Hırvat Krallığı’nda parlamento feshedilerek diktatörlük ilan edildi ve yeni anayasayla devlet Yugoslavya Krallığı’na dönüştürüldü.

Bağımsızlık mücadelesi legal ya da illegal olarak kesintisiz sürmekte, özellikle Kosova’nın orta bolgelerinde çete savaşları şeklinde kendini göstermekteydi. Yugoslavya 1941 anti-faşist bağımsızlık savaşlarını, diğer halklarla birlikte sürdürürken Arnavutlar bu ortak mücadeleye katılmayı bağımsızlık yolunda önemli bir basamak olarak görüyorlardı. 1943-1944  Buyan Konferansı belgelerinde, halkının çoğunluğu Arnavut olan Kosova ve Dukacin Bölgesi’nin Yugoslavya Komünist Partisi deklerasyonunda da yer alan, halkların bağımsızlık kararı ve ayrılma ilkesine dayanarak, Arnavutluk ile birleşmesi kararı alınır. Fakat bu karar Yugoslavya komünistleri tarafından dikkate alınmaz ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1945’te Kosova tekrar Sırbistan egemenliği altına alınır. Kısa dönem içinde Kosova’da çoğunluğu Arnavut olan pek çok insan öldürülmüş, kaybolmuş ve özellikle Türkiye’ye göçe zorlanmıştır.

Tüm siyasi kısıtlamalara rağmen, öğrenci hareketleri ve Arnavut siyasi liderlerinin Yugoslavya içindeki pozisyonlarını iyileştirme çabaları Yugoslav yöneticileri üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyordu. 1968’de ana dilde eğitim ve milli bayrak kullanm haklarını elde etmek amacıyla öğrenci gösterileri patlak verdi. 1 yıl sonra Kosova’yı otonom bölge ilan eden anayasa çıkarıldı ve ardından 1974 yılında Yugoslavya Sosyalist Federe Devleti bünyesinde Kosova Özerk Bölge Anayasası ilan edildi. 1970 yılında kurulan Prishtine (Priştine) Üniversitesi, Bilim-Sanat Akademisi ve Kosova Radyo Televizyon Kurumu; halkın kültürel ve entelektüel yükselişinin yolunu açmış, fakat bu gelişmeler diğer federe devletlere nazaran Kosova’nın ekonomik gelişmesine kayda değer bir katkı sağlamamıştır.

Devlet başkanı Jozip Broz Tito’nun 1980 yılında ölmesinin ardından, bir yere kadar başarılı olan kardeşlik ve birlik felsefesi, Sırbistan’ın Yugoslavya Federe Devleti bünyesinde Kosova Cumhuriyeti isteklerini dile getiren Arnavut öğrenci hareketlerini provoke etmesi ile yıkılmış, bu yüzden yüzlerce  öğrenci ve aydın tutuklanıp yıllarca cezaevinde yatmıştır. 1987’nin  başlarında Sırp halkı yeni liderleri aşırı milliyetçi Slobodan Miloşevic ile Kosova ovasında bir gövde gösterisine dönüşen  büyük bir mitingle Kosova’nın siyasi özerk yapısına adeta bir komplo düzenlediler. Bu olay, Sırbistan’ın Kosova’ya ve halkına karşı oluşturulan yeni politikalarının başlangıcı idi. Sırp gizli servisi; Kosova’da Sırp olmayan diğer halkların ezilmişliğini ve onlara uygulanan baskıları, Sırp halka uygulanıyormuş gibi göstererek son derece başarılı bir suçlama politikası geliştirdiler. Akabinde Sırp yönetimi demokratik olmayan yollarla 1989’da otonomi haklarına kısıtlamalar getirip, baskıları arttırdı ve Sırp silahlı güçleri o yıl Kosova’ya girip, 10 yıl boyunca Kosova’yı işgal ettiler.

Bu işgal sırasında Temmuz 1990 yılında Kosova Sosyalist Otonomi Parlamentosu milletvekilleri Kosova Bağımsızlık Deklerasyonu’nu yayınladılar ve Kosova Cumhuriyeti Yugoslavya Federe Devleti’nin üyesi ilan edildi. Hemen ardından Eylül ayında Kosova Cumhuriyeti anayasası kabul edildi, fakat siyasi çalışmaları Sırp güçleri tarafindan engellenen Kosova Hükümeti görevine sürgünde devam etmek zorunda kaldı. İbrahim Rugova yönetimindeki Kosova Demokratik Gücü, o yıllarda gelişen olaylarda başrol oynadı. 1991 yılında tüm halkın katıldığı bir referandum düzenlendi ve Kosova resmi olarak egemen ve bağımsız bir ülke ilan edildi. Cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Rugova, yıllarca sürecek pasif direnişi başlattı. Artarak devam eden Sırp polis ve silahlı güçlerin baskılarına verilen tepkiler daha çok protesto gösterileri şeklinde gelişiyordu. 1990’lı yılların ilk yarısında yurtdışında yaşayan Arnavutlar ve bağımsızlık yanlısı diğer Kosova halkları, UÇK silahlı güçlerini oluşturmaya başladı. İlk kez 1997 yılında ortaya çıkan bu direnişe karşı Sırp polis ve askeri iradesi sözde UÇK güçlerini yok etmek adına, sivil halka karşı toplu katliamlara başladı. Adem Jashari ve 50 kişilik ailesi ile başlayan ve yayılarak devam eden katliamlar, Racak’ta 45 kişinin katliamı sonucunda uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti. 1999’da Fransa’nın Ramboullet kasabasında Arnavut ve Sırp taraflar arasında gözlemci heyetleri nezdinde, savaşa son vermek için görüşmeler başlatıldı. Bu görüşmelerde uluslararası aracılar tarafından öne sürülen anlaşmayı Arnavut tarafı imzalarken, Sırp tarafı imzalamadığı gibi katliamlara ve etnik temizliğe hız verdi. Yaklaşık 1 milyon Arnavut evlerinden, yurtlarından baskı ile uzaklaştırıldı.

Birleşmis Milletler Güvenlik Konseyi’nin olaylara müdahale etmemesi nedeniyle ABD, NATO ülkeleri ile ortaklaşa, insani yardım adı altında 1999’un Mart ayında Yugoslavya’da askeri harekata başladı. Haziran 1999’da Makedonya’nın Kumanova şehrinde imzalanan antlaşma ile Sırp silahlı güçleri geri çekildi ve NATO güçleri Kosova’ya yerleşti. Bu arada BM Güvenlik Konseyi’nde  Kosova yönetimini formalite gereği Yugoslavya egemenliğinde gösteren fakat aslında BM Uluslararası Kosova Misyonu (UNMIK)’na bırakan 1244 kararı onaylandı. UNMIK, yasaların uygulanması ve kamu kurumlarının yapılanması görevini üstlendi. Anayasa çerçevesi kapsamında 2001 yılında Kosova tarihinde ilk genel seçimler yapıldı. 2002 yılında İbrahim Rugova Cumhurbaşkanı seçildiği halde, yürütme gücü ve personelinin yetersizliği çok tartışılmasına rağmen BM Kosova Misyonuna devredildi.

2007’de Sırbistan ve Kosova tarafları için Marti Ahtisari Planı hayata geçirildi. Bu planda Kosova’nın denetimli bağımsızlıgı kabul edildi ve özellikle Sırp azınlık icin çok geniş tutulan azınlık haklarına yer verildi. Bu plana ve 1244 kararına dayanarak Kosova Parlamentosu 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan etti. Nisan 2009’da anayasa kabul edildi ve yürütme gücü UNMIK tarafindan yerli kamu kurumlarına devredildi. Akabinde Avrupa Birligi ile, ceza hukuku ve güvenlik konularında görev yapması öngörülen sivil bir misyon anlaşması imzalandı (EULEX). Bu anlaşma şu anda hala yürürlüktedir.

Esma BUNJAKU

UPA Priştine Üniversitesi Temsilcisi & Priştine Üniversitesi Felsefe Fakültesi Siyaset Bilimi/Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğrencisi

 

KAYNAKÇA

1-) http://www.enver-hoxha.net/content/content_shqip/librat/librat-eh_titistet.htm.

2-) Enti Statistikor i Kosovës, “Popullsia,” Portali i Qeverisë së Kosovës n. 10.07.2009.

3-) Noel Malcolm, Kosovo: A Short History (UP: New York, 2003).

4-) Muharrem Nitaj, “PDK e LDK në qeverinë e përbashkët,” BBC News (26 dhjetor 2007) n. 13.07.2009.

2 Comments »

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.