TÜRKİYE’NİN DOĞALGAZ POLİTİKASI VE ENERJİ GÜVENLİĞİ

upa-admin 09 Nisan 2012 9.629 Okunma 0
TÜRKİYE’NİN DOĞALGAZ POLİTİKASI VE ENERJİ GÜVENLİĞİ

Dünyanın dört bir yanında elektrik santralleri ve boruhatları kurmak en parlak, en karlı iş pazarlarından.[1] BP şirketi tarafından hazırlanan “BP Statistical Review of World Enegy-2011-June” Haziran raporunda verilen bilgilere göre, 2010 yılı sonu itibariyle dünya ispatlanan doğalgaz rezervi 187,1 trilyon metreküptür. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıklamaları, Türkiye’nin orta ve uzun vadede bir doğalgaz ticaret merkezi (HUB) konumuna gelmesine yönelik politikalarının ısrarla sürdürüleceği yönündedir. Burada çelişki ve sorun ise orta ve uzun vadede, petrol ve doğalgaz arzında köprü veya HUB olan Türkiye’nin mevcut ve kurulacak yeni petrol ve gaz nakil hatlarıdan geçen her bir metreküp için ileri dönemlerde talepleri için kendini mahrum etmesidir. Güvenli ve temiz bir kullanım alanı sunan doğalgaz, günümüzün en önemli ve stratejik ürünü olarak liderliğe doğru ilerliyor. Rusya dâhil Avrupa’da hiçbir ülke elektrik üretiminde doğalgaza ülkemiz kadar % 50 gibi bir seviyede bağımlı değildir. Türkiye 2023’e kadar bu oranın alternatif kaynakların da devreye girmesi ile en az % 30’a çekilmesini öngörmektedir. ETKB 2010-2014 Dönemi Stratejik Planı’nda iç piyasaya yönelik tedbirler enerji güvenliğini güçlendirecek inisiyatifleri tanımlamaktadır. Bunun için ise birincisi kaynak ve ikincisi tedarikçi çeşitliliğini öncelik olarak ele almıştır.

Türkiye’nin enerji tüketimi sürekli artmaktadır. İç talep, büyük oranda enerji ithalatı ile sağlandığından cari açık büyümesi ve enerjide dışa bağımlı anlamınada gelmektedir. Türkiye enerji yatırımlarına öncelik vermeli, petrol ve gaz fiyatlarında savaş vb. nedenlerle ani yükselmelere maliyet artışlarına imkân vermemek için güven tesis edici, istikrar ve barışın teminatı ve öncüsü politikalar geliştirmelidir. Türkiye’nin Azerbaycan ile Aralık 2011’de imzaladığı 16 bcm’lik Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) projesi anlaşması kapsamında Avrupa pazarına ulaştıracağı 10 bcm gaz miktarından ayrı olarak 6 bcm Azeri gazını Rus ve İran gazına oranla sırasıyla % 12 ve % 20 çok daha ucuz fiyatla kendisi için alacaktır. Bu aynı zamanda 2009’da Nabucco’dan 5 bcm gaz satın almak isteyip talebi cevapsız kalan Türkiye’nin elini güçlendirmiş oldu. Bu yolla Türkiye’nin Rusya ile yenilemediği 6 bcm’lik Batı hattından kaynaklanabilecek sorunlar hafifletmiş olur iken, 2015 yılı başında sona erecek 5 bcm’lik Türkiye-Cezayir LNG Sözleşmesi’ne yönelik müzakereler için Türkiye’nin mevzisi kuvvetlendirildi[2].

1 Mart 2012 tarihinde, T.C. Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül’ün resmi davetlisi olarak ve ülkesinde ikinci kez devlet başkanı seçilmesinin ardından ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapan Türkmenistan Devlet Başkanı Sn. Gurbanguli Berdimuhamedov’un teşrifleriyle, TOBB ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ev sahipliğinde İstanbul Çırağan Sarayı’nda Türk – Türkmen İş Forumu gerçekleştirildi. 70 milyar ton kömüre eşdeğer hidrokarbon reserve sahip Türkmenistan, doğalgazın kaynağı olan hidrokarbonun işletilmesi için Türkiye’den TPAO’nun arama yapmasına yeşil ışık yaktı. Türkiye, Avrupa ülkeleri ve Hindistan gibi ülkeler Türkmen doğalgazını satın almak için çeşitli girişimlerde bulunuyor. Bu amaçla Trans Hazar Gaz Boru Hattı, Nabucco Gaz Boru Hattı ve TAPI Gaz Boru hatları gibi projeler geliştirildi. 2010 sonu itibariyle, dünyanın en büyük 4. doğalgaz rezervlerine sahip olan bu ülke; Rusya Federasyonu, Çin ve İran’a doğalgaz ihraç ediyor.  Türkmenistan’daki yüzlerce doğalgaz sahalarından sadece Güney Yoleten-Osman, Minara (Gakkınış) ve Yaşlar gaz sahalarının toplam rezervi Gaffney Cline & Associates şirketinin verilerine göre 26.2 trilyon metreküplük olan saha, Türkiye’nin toplam doğalgaz tüketimini 690 yıl süreyle karşılamaya yetiyor.[3]

Doğalgaza yapılan son zammın nedenini artan girdi maliyetleriyle açıklayan Bakan Taner Yıldız, Rusya’dan alınan ve Trakya’dan gelen “Batı Hattı” olarak isimlendirilen kontratın, BOTAŞ’ın yazdığı yazıyla “istenilen indirim oranlarının oluşmaması” nedeniyle sonlandırıldığını da vurguladı.[4].” Türkiye şu anda ihtiyacı olan enerjinin % 75’inden fazlasını yurtdışından ve özellikle de Rusya’dan sağlamaktadır. Doğalgaz kullanımı Türk ekonomisine son senelerde katılmış olsa da, yıllık % 14’lük bir büyüme göstererek önem kazanmıştır. Toplam enerji tüketiminde fosil yakıtların oranı 2000 yılındaki % 72 değerinden 2007 yılında % 82 seviyesine ulaşmıştır. Kalan % 18’lik kısım ise yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. Türkiye’deki önemli bir kaygı enerji yoğunluğudur. Türkiye OECD ülkeleri ortalamasının iki katı kadar fazla enerji yoğunluğuna ihtiyaç duymaktadır.[5]

Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı enerji ve maden kaynaklarını verimli, etkin, güvenli, zamanında ve çevreye duyarlı şekilde değerlendirerek dışa bağımlılığı azaltmayı ve ülke refahına en yüksek katkıyı sağlamayı hedeflemiştir. Keza, T.C. Enerji ve Tabii Kaynakları’na bağlı BOTAŞ’ın resmi web sitesinde yazdığı üzere vizyon, misyon ve hedefi; Türkiye’yi doğalgaz ve petrol alanlarında bir enerji koridoru haline getirirken, ulusal ve uluslararası işbirliği fırsatlarını değerlendiren, dünyada saygın, bölgesinde lider ve sektöründe yönlendirici bir kuruluş olmak. BOTAŞ’ı, uluslararası kalite standartları çerçevesinde, verimlilik, bilgi birikimi ve yüksek teknoloji kullanımı ile rekabet avantajı yaratırken, kurumsallaşmış ve finansal açıdan güçlü bir yapı ile ulusal ve uluslararası pazarlara enerji sunmaya adamak. Hazar Bölgesi ve Orta Doğu’daki enerji kaynaklarını Avrupa talebi ile birleştirerek değer yaratmak. BOTAŞ’ın uluslararası projeleri şunlardır; TÜRKİYE-YUNANİSTAN-İTALYA DGBH PROJESİ, HAZAR GEÇİŞLİ TÜRKMENİSTAN – TÜRKİYE – AVRUPA DGBH PROJESİ, MISIR-TÜRKİYE DGBH PROJESİ, IRAK – TÜRKİYE DGBH PROJESİ, NABUCCO DGBH PROJESİ, DOĞAL GAZ YERALTI DEPOLAMA PROJELERİ[6].

Enerjiye yoğun talebi olan Avrupa ile enerji arz eden Avrasya, Orta Doğu ve Körfez ülkeleri arasında yer alan Türkiye, enerji talep eden ülke olmasının yanı sıra transit ülke, köprü ve potansiyel bir HUB sayılabilir. Enerji kaynakları ve bunlardan elde edilen enerjiye erişim, ülkelerin gelişim düzeyine olduğu kadar, ekonomik ve ulusal güvenliğini de doğrudan etkileyen, yaşamsal bir olgudur. Bunun yanı sıra, kesintisiz, sürdürülebilir, temiz, kaliteli enerjiye erişebilmek, ayrımsız tüm insanlar ve ülkeler için, su ve hava kadar gerekli bir hakkıdır. Bugün dünyada enerji tüketimi, çok büyük oranda petrol, doğal gaz ve kömürle karşılanmaktadır. Bu gerçek, bir yandan kısıtlı coğrafyalara yoğunlaşmış olan söz konusu kaynaklara erişebilmek için sıcak ve soğuk savaşlara yol açan bir sürecin altyapısını oluşturmaktadır. Petrolün denizyolu ile ulaşımında çok büyük önem taşıyan altı ayrı kritik geçiş yolu; Hürmüz Boğazı, Malaka Boğazı, Bab-el Mendeb, İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Süveyş Kanalı olup, bu geçiş yollarının bulunduğu coğrafyalarda çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.[7].

17-18 Kasım 2011 tarihlerinde İstanbul Swissotel’de, Atlantik Konseyi (ACUS)  tarafından gerçekleştirilen Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu’nda konuşan Başbakan Erdoğan, İstanbul Boğazı’ndan geçen tankerlerin çok büyük tehdit oluşturduğunu söylemiştir. Erdoğan, Samsun- Adana Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nı kast ederek, sorunun çözümünde by-pass boru hattı projelerinin yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Erdoğan, “Türk Boğazları üzerindeki trafiği artıracak Sıvılaştırılmış Doğalgaz (LNG) terminalleri yerine, by-pass nitelikli doğalgaz boru hatlarının yapılmasını destekliyoruz” demiş, aynı forumda konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Azerbaycan’la imzalanan Şahdeniz-2 anlaşması ile bölgede Nabucco projesinin önünün tamamen açıldığını belirtmiştir. Irak Başbakan Yardımcısı Hüseyin El Şehristani, Ortadoğu’da doğalgaz ihtiyacının artacağına işaret ederek, “Irak bu bölgenin gaz açığının bir bölümünü karşılamaya hazırdır ve gazını Avrupa’ya da ihraç etmek istemektedir” şeklinde konuşmuştur. Türk Boğazları’nda son 50 yılda 700’ün üzerinde deniz kazası meydana gelmiştir. Kazalar sonucu, 25 civarında gemi yandı veya batmış, 100 bin tonun üzerinde petrol denize dökülerek çevre felaketlerine sebep olmuştur[8]. İngiliz petrol şirketi BP’nin Meksika Körfezi’nde yol açtığı yüzyılın çevre felaketinin ardından, her yıl 150 milyon ton petrolün taşındığı Boğazlar’daki riski azaltmak için düğmeye basan Türkiye, yüksek geçiş ücreti almayı planlamaktadır. Bakan Yıldız, Boğazlar’dan yapılan akaryakıt geçişlerine çeki düzen verileceğini belirterek, bunun için ‘Altın Frank’ uygulaması yapılacağını kaydetmiştir. Boğazlar’dan petrol taşımacılığı nedeniyle Türkiye’nin elde ettiği gelirin yıllık 150 milyon dolar olduğunu ve yıllık taşınan petrolün de 150 milyon ton olduğunu ifade eden Yıldız “Bu miktar mutlak surette azaltılmalı” şeklinde konuşmuştur. Montrö Anlaşması’nda yer alan Altın Frank hakkının kullanılması halinde, akaryakıt taşıyan tankerlerden ‘çok daha yüksek’ ücret alınacaktır. İstanbul Boğazı’ndan 2009 yılında 9 bin 299’u tanker olmak üzere 51 bin gemi geçiş yapmıştır. Bu gemilerin yaklaşık 4 bini 200 metreden daha büyük olurken, gemilerin 18 bini geçiş sırasında kılavuzluk hizmetlerinden faydalanmıştır.[9]

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) açıkladığı 2011 Dünya Enerji Görünümü (World Energy Outlook) raporunda dünya enerji talebinin önümüzdeki 25 yılda üçte bir oranında artacağı uyarısı yapılmıştır.[10] Avrupa’da kullanılan enerjinin % 50’si ithal edilmek zorunda olduğu için ve uzun bir süre daha doğalgaz ithal etmeye ihtiyaç duyacağı varsayımdan enerji arzı güvenliği gittikçe artan bir endişe kaynağıdır. Bu durum ise AB’nin bağımlı ve savunmasız olmasına yol açıp, enerji arz biçimlerinin ve kaynaklarının çeşitlendirilmesi konusunu gündeme getirirken, aynı zamanda, stratejik bir konumu olan Türkiye’ye özel bir rol vermektedir. Rusya’dan Türk karasuları yoluyla Bulgaristan’a uzanan Güney Akım projesi yanısıra, Türkiye’den, Bulgaristan ve Romanya, Macaristan yoluyla Avusturya’ya uzanan Nabucco boru hattı Avrupa açısından kritik projelerdir. AB’ye uzanan bir başka boru hattı ise, Rusya’nin enerji arzını Ukrayna gibi mevcut geçiş ülkelerinde kesintiye uğraması halinde dahi, garanti eden Kuzey Akımı projesidir.[11] 2011 İlerleme Raporu’nu açıklayan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Türkiye ile ilgili olarak Türkiye’de arz güvenliği konusunda sınırlı ilerleme kaydedildiği belirtmiştir. Nabucco Projesi çerçevesinde transit ülkelerde gerekli düzenleyici çerçevenin hazırlanması ve yatırımların teşvik edilmesini amaçlayan Proje Destek Anlaşması’nın Haziran 2011 tarihi itibariyle imzalandığı hatırlatılan raporda, ‘Ancak gaz iletiminde adil ve ayırımcı olmayan kurallar henüz uygulamaya geçirilememiştir. Türkiye aynı zamanda likiditesini ve sözleşme esnekliğini artırarak, doğalgaz piyasasını derinleştirmeye teşvik etmelidir. Böyle bir süreç, enerji güvenliğinin daha da artmasını sağlayacak bir enerji merkezinin (HUB) ortaya çıkmasını sağlayabilir’ ifadelerine yer verilmiştir.[12] Doğalgaz arz güvenliği büyük olasılıkla, Avrupa’nın önümüzdeki yıllarda enerji sektöründe başa çıkmak zorunda kalacağı en büyük zorluklardan biri olacaktır. Doğalgaz kaynaklarının daha da genişletilmesi çeşitlendirilmesi ve yeni geçiş yollarının oluşturulması, bu nedenle en büyük öneme sahiptir. İlk doğalgaz sevkiyatının 2015’te yapılması beklenmektedir. NABUCCO, beş ülkeden (Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya) geçecektir. Şu anda her biri eşit miktarda hisseye sahip altı hissedarı bulunmaktadır. Bunlar Türkiye’de BOTAŞ, Bulgaristan’da Bulgaristan Enerji Holding’i, Macaristan’da MOL Grubu, Avusturya’da OMV Doğalgaz ve Enerji şirketi, Almanya’da RWE Arz ve Ticaret şirketi ve Romanya’da ise Transgaz’dır[13].

Doğalgaz rezervlerinin 76 trilyon metreküpü (% 41) Orta Doğu ülkelerinde, 59 trilyon metreküpü (% 33) Rusya ve BDT ülkelerinde, 31 trilyon metreküpü (% 17) Afrika/Asya Pasifik ülkelerinde bulunmaktadır. Elektrik enerjisi üretiminde doğalgaza dayalı kurulu gücümüz 14.576 MW olup bu değer toplam kurulu gücümüzün % 32,7’sini karşılamaktadır. Doğalgaz arz-talep dengesine ilişkin çalışmalara göre 2011 yılına kadar olan dönemde yıllık gaz talebini karşılamakta sorun bulunmamaktadır. Ancak, talebin yoğun olduğu kış aylarında kaynak ülkelerdeki veya güzergâh ülkelerindeki aksamalar, dönemsel arz-talep dengesizliklerine yol açabilmektedir. Bu kapsamda, 2007 yılında 1,6 milyar m³ kapasiteli Silivri doğal gaz depolama tesisinin devreye alınması mevsimsel arz güvenliğinin sağlanması açısından oldukça yararlı olmuştur. Eylül 2009 tarihi itibari ile tesisin kapasitesi 2,1 milyar m³’e çıkarılmıştır. Ayrıca, Tuz Gölü Doğalgaz Yer altı Depolama Tesisi Projesinin tamamlanması için çalışmalar devam etmektedir. Hazar bölgesi gaz kaynaklarının ülkemize ve Avrupa pazarlarına taşınmasını amaçlayan Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı (Şah Deniz Projesi) faaliyete geçmiştir. 26 Kasım 2006 tarihinde gaz sevk edebilir hale getirilmiş ve Şah Deniz projesi ilk üretimini 15 Aralık 2006 tarihinde gerçekleştirmeye başlamıştır. Ayrıca, Türkmen ve Kazak kaynakları ile ilişkili olarak Hazar Geçişli petrol ve gaz boru hatlarının oluşturulması süreci de diğer projeler ile bütünlük arz edecek şekilde planlanmaktadır. Hazar ve Orta Doğu bölgesi gaz kaynaklarının AB piyasalarına ulaştırılmasını hedefleyen Güney Avrupa Gaz Ringi (Türkiye-Yunanistan-İtalya Boru Hattı) Yunanistan bağlantısı 2007 yılında tamamlanarak işletmeye başlamıştır. İtalya bağlantısının 2012 yılında tamamlanması hedeflenmektedir. Yurt içinde petrol ve doğal gaz arama ve üretim çalışmalarımıza önem ve öncelik verilmeye devam edilecek, Avrupa’nın artan doğal gaz talebinin karşılanmasında, bölgemizdeki kaynakların Avrupa’ya nakline yönelik projelerin ülkemiz üzerinden geçişine stratejik bir önem verilecektir[14]. Günümüzde özellikle Doğu Sibirya gaz sahalarının açılması planlamakta ve bu süreç hızlandırılmaktadır.[15]

Financial Times’a (FT) göre, dünyada petrol devi olarak eski yedi kız kardeşler (7KK) BP, Shell, Mobil, Chevron, Exxon, Gulf ve Texaco iken, günümüzde ise yeni yedi kız kardeşler Saudi Aramco (S.Arabistan), Gazprom (Rusya Federasyonu), CNPC (ÇHC) NIOC (İran), PDVSA (Venezuela), Petrobras (Brezilya) ve Petronas (Malezya) bulunmaktadır.[16] Yedi Kızkardeş (Seven Sisters) Yunan mitolojisinde Atlas’ın kızlarına verilen addır. Mitolojik bu öyküden hareketle, Seven Sisters, İtalyan politikacı ve işadamı Enrico Mattei’nin 1970’lere kadar dünya petrol endüstrisini yönlendiren 7 büyük petrol firması için kullandığı bir tanımlamadır.[17] Beykent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) tarafından düzenlenen “Avrasya’da Enerji ve Enerji Savaşları” konulu açık oturuma katılan Prof.Dr. Şener Üşümezsoy, daha 20. yüzyılın başında Orta Doğu ve Avrasya’da haritalar çizilirken Batılıların petrol yataklarına göre kasıtlı olarak farklı ülkelerde petrol yatakları kalacak şekilde haritalar çizdiğini, Türkiye’nin güneyinde harita çizilirken de Türkiye’nin petrol bölgesi dışında kalmasına dikkat edildiğini ifade etmiştir[18].

Türkiye’nin imza attığı anlaşmalarla boru hatları projelerinde “HUB” olma hamlesini gerçekleştiremediğini belirten Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi Necdet Pamir şu açıklamalarda bulunmuştur; “Şu an Türkiye bir transit ülke konumundadır. Boru hatları açısından kısa vadede hayata geçirilebilecek en realist proje Türkiye-Yunanistan-İtalya (ITGI) Doğalgaz Boru Hattı Projesi’dir. Türkiye’nin birincil enerji tüketimi içinde doğalgazın payı yaklaşık yüzde 32, petrol ise yüzde 29;  bu iki kaynağın toplam payı ise yaklaşık yüzde 61’dir. Ancak mevcut durum itibariyle Türkiye tükettiği petrolün yüzde 92’sini, doğalgazın ise yüzde 98’ini ithal eden bir ülke konumundadır. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, zengin petrol ve doğalgaz kaynağı olan ülkeler ile tüketici olan ülkeler arasında geçiş coğrafyası üzerinde bulunan Türkiye için bugüne kadar “köprü, terminal” sözcükleri kullanılmış, son zamanlarda ise İngilizce bir sözcük olan “HUB” kullanılmaktadır. HUB olmak ise merkez olmak yani petrol ve doğalgaz boru hatlarının Türkiye’ye çeşitli ülkelerden gelmesi, bir merkezde toplanması, yeniden değerlenmesi ve buradan başka ülkelere pazarlanabilmesini ifade ediyor. Yani aldıktan sonra üçüncü ülkelere satış hakkımızın olduğu, üstüne bir miktar gelir elde edebildiğimiz (Azerbaycan gazının bir bölümünü, ilk anlaşmayla Yunanistan’a satmamız gibi) stratejik önemimizi arttıran ve transit gelirin ötesinde bir gelir sağlayan bir konumdur. “HUB” olmakta arzu edilen, Türkiye’nin bir merkez olması ve bu merkezde petrolün ya da doğalgazın bir “durak” yaptıktan sonra, bir başka ülkeye yönlendirilebilmesidir.”.[19]

Türkiye petrol ve doğalgaz okyanusları ile çevrili stratejik bir ülkedir. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Metin Kilci; Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun düzenlediği “Kritik Enerji Altyapı Güvenliği Projesi Sonuç Raporu” sunum toplantısının açılışında; Türkiye’nin kaynak zengini ülkelerle Avrupa pazarları arasında enerji koridoru olma yolunda önemli adımlar attığını, enerji ihtiyacının karşılanmasına dönük stratejilerin geliştirilmesinin altında enerji kaynaklarının sınırlılığı ve enerjiye olan talebin artmasının yattığını ifade etmiş, “Türkiye, ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçüne sahip bölge ülkeleriyle, Avrupa’daki tüketici pazarları arasında jeo-stratejik bir konuma sahiptir. Türkiye, doğu-batı ve kuzey-güney eksenlerinde, üretici ve tüketici ülkeler arasında güvenilir bir transit ülke rolünü üstlenme ve dinamik bir enerji terminali konumu edinme yönünde de girişimlerde bulunmaktadır” şeklinde konuşmuştur. Kilci, siyasi açıdan şimdiye kadar izlediği politikalarla güvenilir bir ‘ortak’ imajını güçlü bir şekilde inşa etmeyi başarmış olan Türkiye’nin bu sayede tartışmasız olarak bölgenin en güvenilir enerji güzergâhı haline geldiğini belirterek, “Bu çerçevede, ülkemiz yakın çevresinde bulunan doğal kaynakların dünya piyasalarına en güvenilir şekilde ulaştırılması kapsamında, Irak – Türkiye (Kerkük-Ceyhan-Yumurtalık) Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı, Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Enterkonektörü (TYİE) projelerini başarıyla hayata geçirmiştir” diye konuşmuştur. Kilci, bunlara ek olarak, Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı, Arap Doğal Gaz Boru Hattı, Irak-Türkiye Doğal Gaz Koridoru, Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı ve Trans Anadolu Boru Hattı projelerinde ise çalışmaların sürdüğünü kaydederek şöyle söylemiştir; “Dolayısıyla, ülkemiz, aralarında uluslararası çapta öneme sahip doğal gaz ve petrol hatlarının da yer aldığı doğal gaz depolama tesisleri, elektrik iletim hatları, LNG tesisleri, hidroelektrik santraller, rafineriler ile çeşitli diğer tesisleri kapsayan karmaşık ve kapsamlı bir kritik enerji altyapısına sahiptir”. Münih’te toplanan Uluslararası Güvenlik Konferansı’nın gündem maddelerinden birinin de enerji güvenliği olduğunu anımsatan Kilci, “Soğuk geçen bu kış döneminde hepimiz bu enerji güvenliği konusunun sahip olduğu önemin bilincine biraz daha fazla varıyoruz” demiştir. USAK Başkanı Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk de, enerji güvenliğinin artık bir ulusal ve uluslararası güvenlik konusu olarak ele alındığına işaret etmiş, enerji güvenliğinin, jeopolitiği, diplomasiyi ve aynı zamanda güvenliği barındıran kompleks bir alan olduğunu dile getirerek, “Bu çalışma, enerjinin çeşitliliği ilkesinin yanı sıra, enerji kaynaklarının akışının düzenli ve güvenilir bir şekilde sağlanmasının da enerji güvenliğinin önemli bir boyutunu oluşturduğuna dikkati çekmektedir” diye konuşmuştur.[20]

Günümüzde, ulusal ekonomilerin temel girdisini oluşturan enerji kaynakları, gerek gündelik yaşamımızın idamesi, gerek toplumsal refah seviyesinin arttırılması bakımından hayati öneme sahiptir. Dünya genelinde enerji kaynaklarının kıtlığı ve enerji talebinin fazlalığı, enerji ihtiyacının karşılanmasını stratejik bir mesele haline getirmektedir. Enerji kaynaklarının % 74’ünü ithal etmekte olan ve bu nedenle öncelikle kendi enerji güvenliğini sağlamayı hedefleyen Türkiye, enerji ihtiyacının imkânlar ölçüsünde yerel kaynaklardan ve en düşük maliyetle karşılanmasına, çevresel etkilerin gözetilmesine, enerji arzında kaynak ülke, güzergâh ve teknoloji çeşitlendirmesine gidilmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılmasının yanısıra nükleer enerjinin de yeni bir kaynak olarak eklenmesiyle enerji sepetinin çeşitlendirilmesine, ayrıca ülke içinde ve dışında hidrokarbon kaynakları arama-geliştirme faaliyetlerine önem vermektedir. Türkiye, ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçüne sahip bölge ülkeleriyle, Avrupa’daki tüketici pazarları arasında jeo-stratejik bir konuma sahiptir. Bu ayrıcalıklı doğal köprü konumu Türkiye’ye enerji güvenliği bağlamında fırsatlar sağlamakta, aynı zamanda sorumluluklar da yüklemektedir. Rusya, Norveç ve Cezayir’den sonra doğalgazda Avrupa’nın dördüncü ana arteri olma hedefini güden Türkiye, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenlerinde, üretici ve tüketici ülkeler arasında güvenilir bir transit ülke rolünü üstlenme ve dinamik bir enerji terminali konumu edinme yönünde de girişimlerde bulunmaktadır. Karşılıklı dayanışma, bağımlılık ve eşitlik ilkelerine dayalı, Türkiye’nin ve Avrupa’nın enerji güvenliğine katkıda bulunacak Nabucco doğal gaz boru hattı projesi, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine de yol açacaktır.[21]

Sonuç olarak, Türkiye artan enerji talebi karşısında iç talepte iç kaynak geliştiremez ise sıkıntıyı enerji ithalatına ödediği meblağların ve yatırım maliyetlerinin yüksekliği, kur dalgalanmaları vb. nedenlerle hissedecektir, kaynak arz eden ülke yelpazesi etrafında geniş olduğu sürece ise petrol ve gaz ithalatında yakın dönemde büyük sorun yaşamayacağı kanısındayım. Orta ve uzun dönem için ise sorun yaşamamak için eylem planlarını, stratejilerini ve anlaşmalarını gözden geçirmesinde her zaman yarar olacaktır. Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle boru hatlarına ve kaynak geçişlerine köprü ve koridor olsa da ileri dönemlerde bu kaynaklardan mahrup kalmamak, enerji sıkıntısı yaşamamak için enerji altyapısını ve kaynaklarını transit geçişlerde payını ve ilgili ülkelerle anlaşarak ülkemiz lehine depolama ve tesis altyapısını hayata geçirmeli, doğalgazdan dönüşüm sağlanarak elektrik üretimi dahil pek çok adeti azaltmalıdır. Kaynaklara nasıl sahip olduğumuz yanında kaynakları ne şekilde ne kadarlık kısımlarını nerelerde kullandığımız da önemlidir. Enerji arz güvenliliğin sağlanması, ulusal petrol stoklarının güvenli düzeyde muhafazası, yerli kaynaklara öncelik verilmek sureti ile kaynak çeşitliliğinin sağlanması, arama faaliyetleri, enerji arzı içinde kaynakların sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynaklarından olmasında, dışa bağımlılık risklerinin asgari seviyeye indirilmesi hedeflenmelidir. Enerji sektöründe güçlü ve zayıf yönlerimizi, fırsat ve tehditleri iyi bilmeli, enerji yatırım ortamının sağlanacağı rekabete dayalı adımlar gerçekleştirmelidir.

 

Tarkan DENİZ


[1] Bethany McLean & Peter Elkind, Gümüş Kurşun – Enron’un İnanılmaz Yükselişi ve Önlenemeyen Çöküşü, Aralık 2007, Bölüm 6, s. 123.

[2] Prof. Dr. Mert Bilgin’in Şubat 2012 tarihli Enerji Dergisi’nde yayımlanan “Türkiye’de doğalgaz politikası ve enerji güvenliği” makalesi.

[3] Turco Money Dergi, Döwran Orazgylyjow, Mart 2012, s. 48.

[4] Hürriyet Gazetesi, 02.10.2011 http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18880267.asp.

[5] Türkiye Enerji Alanında Nereye Gidiyor? 15.02.2010,

http://www.limitsizenerji.com/haberler/makaleler/566-turkiye-enerji-alaninda-nereye-gidiyor.

[6] BOTAŞ web sitesi, ULUSLARARASI PROJELER, http://www.botas.gov.tr/index.asp.

[7] Hikmet Uluğbay, “Son Paylaşımın Tarihsel Kökenleri ve Ekonomik Nedenler”, 21 Kasım 2011.

[8] Takvim, Boğaz’da bomba var, 08.11.2011, http://www.takvim.com.tr/Ekonomi/2011/11/18/bogazda-bomba-var.

[9] Star Gazete, “Boğazlar’da ‘Altın Frank’ kozumuzu kullanabiliriz”, 08.01.2011,

http://www.stargazete.com/ekonomi/bogazlar-da-altin-frank-kozumuzu-kullanabiliriz-haber-322029.htm.

[10] Enerji Dergisi Eylül-Ekim 2011 Sayısı.

[11] Avrupa’da Türkiye, Türkiye ve AB’nde Enerji Güvenliği Nükleer Enerji – Türkiye için Seçenek mi? Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği Yayınları, s. 13.

[12] Enerji Dergisi Eylül-Ekim 2011 Sayısı, s. 66.

[13] Christian Dolezal, NABUCCO Uluslararası Gaz Boru Hattı Şirketi Sözcüsü, Avrupa’da Türkiye, Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği Yayınları, Türkiye’de ve AB’de enerji güvenliği, s. 29.

[14] http://www.enerji.gov.tr/index.php?dil=tr&sf=webpages&b=dogalgaz&bn=221&hn=&nm=384&id=40694.

[15] Prof.Dr. Werner Gumpel, Avrupa ve Orta Asya Arasındaki Enerji Köprüsü Türkiye, Konrad Adenauer Stiftung Vakfı Yayınları, Enerji Politikasının Vazgeçilmez Şartı Olarak; Enerji Alanında Güvenliğin Sağlanması, s. 115.

[16] 27 Mart 2007, Nicholas A. Vardy, Editor, The Global Guru, The New Seven Sisters: The World’s Most Powerful Oil Companies, http://www.nicholasvardy.com/global-guru/articles/the-new-seven-sisters-the-worlds-most-powerful-oil-companies/ & http://www.ft.com/intl/cms/s/2/471ae1b8-d001-11db-94cb-000b5df10621.html#axzz1o3llob76.

[17] Maden Müh. Nadir Avşaroğlu, http://www.belgeler.com/blg/2m0i/petrol-sektoru-ve-yedi-kizkardes.

[18] 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Enerji ve Enerji Güvenliği, 27.02.2007,

http://www.21yyte.org/tr/yazi5946-AVRASYADA_ENERJI_VE_ENERJI_SAVASLARI_BEYKENT_UNIVERSITESINDE_TARTISILDI_.html.

[19] Necdet Pamir, Enerji Dergisi, http://www.enerjidergisi.com/n-566-boru-hatlari-turkiyeyi-transit-gecti.aspx.

[20] Metin Kilci, USAK Gündem, 8 Şubat 2012,

http://www.usakgundem.com/haber/70703/m%C3%BCste%C5%9Far-kilci-usak-konferans%C4%B1nda-t%C3%BCrkiye-39-nin-enerji-g%C3%BCvenli%C4%9Fi-politikalar%C4%B1n%C4%B1-de%C4%9Ferlendirdi.html.

[21] Takvim, Boğaz’da bomba var, 8.11.2011, http://www.takvim.com.tr/Ekonomi/2011/11/18/bogazda-bomba-var

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.