Dr. Ozan Örmeci: Sayın Pişkin, mülakat önerimizi yoğun çalışmalarınız arasında kabul ettiğiniz için okurlarımız adına size çok teşekkür ediyorum. Genç okurlarımız için bize kendinizden ve siyasal çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Gökçe Pişkin: Ben teşekkür ederim, bu fırsatı verdiğiniz için. Ben Gökçe. 26 yaşında, Türkiye’nin en genç aktif siyasetçilerinden biriyim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Kurultay’dan sonraki en yetkili organı olan Parti Meclisi’nde üyeyim. Fakat daha da önemlisi, CHP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısıyım ve özellikle uluslararası ilişkilerden sorumluyum. 4 yıldır gençlik siyaseti yapıyorum. Bunun iki yılı uluslararası ilişkilerle geçti ve örgütümü temsilen dünyanın pek çok yerine gittim. Aktivistim ve bir köşe yazarıyım. Doğa sever, hayvan sever bir sosyal demokratım. Bir hümanistim.
Gökçe Pişkin CHP’ye gençlik ve enerji katıyor
Dr. Ozan Örmeci: Sayın Pişkin, kamuoyunun sizi tanıması daha çok CHP Gençlik Kolları’nı başarılı çalışmalarınızla Sosyalist Enternasyonal gençlik örgütlenmesi olan IUSY’e kabul ettirmenizle oldu. Bu süreçte yaşadıklarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?
Gökçe Pişkin: Bu görevi ilk aldığımda, itiraf etmeliyim ki bu başarıları bu kadar kısa sürede elde edeceğimizi ben de tahmin etmiyordum. Önce hedefler koydum, CHP gençliğinin dünya ile ilişkisini konumlandırdım. Bizim felsefemize ve değerlerimize sahip olan çatı örgütler ECOSY (Avrupalı Genç Sosyalistler) ve IUSY (Uluslararası Genç Sosyalistler Birliği)’ye Merkez Yönetim Kurulu’muz kararıyla başvurular yaptım. Sayısız toplantıda, gençlerimizi ve ideallerimizi anlattım. Birçok kongrede konuştum. Evimizde devamlı olarak Uluslararası Genç Sosyalistleri ağırladık. 12 Haziran seçimlerinde bizlerle sokaklarda kampanya yürüttüler. Aynı hedefleri paylaşmamız, bizi aileye kabul etmelerine sebep oldu. Ben bunun iletişimini kurdum ve örgütümüzün uluslararası yüzü oldum.
Peki neden üye olmak istedik? Sadece diplomasi yürütmek için değil. Sosyal demokrasinin enternasyonalizme bakışı, evrensel felsefesi gereği, özü gereği sınırlar üstü düşünüyoruz. İnsan odaklıyız, ne olursa kim olursa olsun. İspanya’da okuldan atılan öğretmen de bizim sorunumuz, Tunus’ta kendini yakan insan da. Hakkını arayan TEDAŞ işçisi de bizim davamız, Güney Afrika’da hak istediği için katledilen maden işçisi de. Çünkü biz insanız. İnsan olan herkesle, vahşi kapitalizme karşı, doğanın tahribatına karşı, Dünya’da merkez-çevre ülkelerin arasındaki farklılıklara karşı, sömürgeciliğin her türlüsüne karşı birlik ve beraberlik içinde mücadele ediyoruz.
“Eşitlik, adalet ve özgürlük”. Hiçbir genç, CHP’li olsun olmasın, Yunanistan’da ekmek kuyruğuna giren insanları, Myanmar’da öldürülen Müslümanları, Tayland’daki çocuk seks işçilerini sorun olarak görmüyorsa, sosyal demokrat olamaz. Biz kardeş örgütlerimizde ortak bildiriler yayınlıyor ortak eylem yapıyoruz. Geçen sene Hopa davası protestomuza destek verdiler. Bu sene tutuklu öğrenci kardeşlerimiz için bize destek verecekler. Birçok konuda ortak hareket ediyoruz. Bizler de onların mücadelelerine omuz veriyoruz.
Artık CHP Parti Meclisi’nde genç bir Türk kadını da var
Dr. Ozan Örmeci: Genç bir kadın siyasetçi olarak Türkiye’deki en önemli siyasal ve sosyal sorunlar olarak neleri görüyorsunuz?
Gökçe Pişkin: Ben Türkiye’ye baktığımda, birinci sırada gözlemlediğim sorun olarak toplumsal kutuplaşma sorununu görüyorum. Yemeğimizi bölüşürüz, ailelerimizle dayanışırız; en zor günleri aşarız ancak aramıza kin ve nefret tohumları ekildiği sürece, günümüz siyasileri nefretin dilini konuştuğu sürece, düşmanlığı körükleyeceğiz ve bu ülkede kardeş kavgasının her türlüsünü yapacağız. O nedenle ihtiyacımız olan yeni bir “sosyal pakt”.
İkinci sırada siyasetin şeffaflığı sorunu geliyor. Kapalı kapılar ardında kişisel çıkarları bu halk hak etmiyor. AKP’li, CHP’li, BDP’li, MHP’li tüm vatandaşların ortak söylemi “siyaset kirli”. Bu benim neslime kötü örnek oluyor ve siyasetten uzak durmasına sebep oluyor. Genç, devlete baktığında “yandaş” olanın eline kopya verildiğini, devlet ihalelerinin “ihalesiz” peşkeş çekildiğini, tanıdıkların “KPSS”de ne kadar az puan alsa da, yine de güzel pozisyonlara getirildiğini görüyor. Hangi parti hükümeti alırsa alsın… Benim neslim bu yapıdan bıktı. Tüm bunlara müsade etmeyecek, aramızdaki sosyal paktı en objektif şekilde deneyleyecek şeffaf ve hesap verebilir bir devlet istiyor.
Eğitim sorununa gelince… Siz akademisyensiniz ve eminim an az benim kadar bu ülkenin ilim ve bilimde dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almasını istiyorsunuz. Fakat YÖK varken, 4+4+4 sistemi varken devlet kaynakları bilime değil, oraya buraya savaş açmak için kullanılmak istenirken bunun gerçekleşmesi olasılıksızdır. Halbuki toplum sorunları polise, copa, biber gazına, silaha, bombaya, güvenlik kameralarına yatırım yaparak çözülmez. Bunun yerine, ilim, bilim, sanat, spora yapsak, sosyal paktımızı güçlendirmiş ve sorunların olmasına engellemiş oluruz. Sanat & spor & bilimle yoğrulan toplumlar sorunlarını çözmek için şiddete başvurmazlar.
Genç bir kadın olmamdan söz ettiniz. Öyleyse bu toplumun şu an görünür olmayan ancak bana göre en hassas sorununu belirteyim: “genç işsizliği”. Eğer derhal genç işsizliğine yönelik bir strateji çizmez isek, gençlerimizi kaybedeceğiz. Kendine güvensiz, bağımlı, sorunlu, çalışmadığı için bilgileri paslanan, sosyolojik açıdan kayıp bir nesil gelecek. Ben siyasilerin geçmişle hesaplaşırken, bu konuyu gözden kaçırdıklarını düşünüyorum. Bizim en önemli kaynağımız insan kaynağımız. Bugün atılacak adımları kaçırırsak sosyo-ekonomik açıdan yara alacağız. OECD raporuna göre Türkiye, 15-29 yaşları arasında kadınların işgücü ve eğitimden en uzak kaldığı ülke. Dolayısıyla durum, genç kadınlar için çok daha hassas. Halbuki, güçlü kadın güçlü toplum demektir.
Dr. Ozan Örmeci: Muhalefet partilerinin yetersiz kaldığı yönünde eleştiriler yurtiçi ve yurtdışı kamuoyunda sıklıkla yapılıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Neden sandıkta Adalet ve Kalkınma Partisi’ni zorlayabilen bir siyasal hareket oluşamıyor?
Gökçe Pişkin: Bugün Cumhuriyet Halk Partisi üzerindeki beklentilerin yüksek olduğunu gözlemliyorum, benim de olduğu gibi. Bir önceki seçim sonuçları toplumda beklenti yüksek olduğu için, memnuniyetsizliklere sebep oldu. Fakat bu, başarısızlık ya da yetersizlik anlamına gelmez. Cumhuriyet Halk Partisi seçim öncesi bir liderlik değişimi yaşadı. Parti içi bir çok yöntemini değiştirdi ve bu süreç tepeden tabana yavaş yavaş yayılmaktadır. Parti’de genç dinamik kadrolar görüyoruz. Taze kan daha etkili muhalefet yapmamıza destek olacak ve sonrasında bizi iktidara taşıyacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi sandıkta AKP’yi zorlamıştır. Zorlamıştır ki yıllardır, AKP kendi politikalarını paylaşmak yerine ev ev dolaşıp CHP’yi karalama kampanyaları yürütmüştür. Bunun tek sebebi AKP’yi zorlayacak en büyük kitlesel hareketin Cumhuriyet Halk Partisi’nin çatısında birleşip iktidar olabilecek bir parti olmasıdır. Denizli’de köyde seçim çalışması yaparken “Kızım siz gelirseniz camileri kapatacakmışsınız, bize gelip böyle söylediler” diyorsa köylü büyüklerim, demek ki gücümüzü bazıları farketmiş ve tehlike olarak görmüş demektir. AKP’nin seçim kampanyası, tamamiyle CHP’yi karalamak üzerine kurulmuştu, tüm toplum geriye bakıp bir gözden geçirsin. Biz % 36 – % 40 bekliyoruz derken, bunu hiçbir bilimsel veriye dayandırmadan söylemiyorduk; elimizde değişik şirketlerin yaptığı anketler vardı. Ben burada size iktidar partisinin, devletin tüm kaynaklarını kullanarak insanlara nasıl kendi vergilerini “bağış” olarak dağıttıklarını, özgür basını parmaklıklar ardına kapatarak medya üzerine nasıl hüküm kurduğunu anlatmayacağım. Bunu sizler zaten en az benim kadar biliyorsunuz.
Burada size şunu söyleyeceğim. Bugün vazgeçmek günü değildir. Başarı, sabır ve sebatla o yolda ilerleyerek elde edilir. Ben ve genç arkadaşlarım kararlı, istikrarlı ve bilinçli bir şekilde, deneyim elde ederek partimizi, arkasına kitlesel gücü alarak iktidar yapacağız. Çok çalışıyoruz. Daha da fazla çalışacağız. Cumhuriyet Halk Partisi, oynanan kötü oyunlara karşı yöntemler geliştirerek, yolundan sapmayarak devam edecektir. Şunu da belirtmem gerekir: Bazı güçleri kafamızda büyütüyor onlardan korkuyor, yenilmez zannediyoruz. Aramızda konuşarak da kişi ve kurumlara fazla anlam yüklüyoruz. Hiçbir kurum, halkın gücünden üstün değildir. Öte yandan kurumları kendimizden başkaymış, uzakmış gibi görüyoruz. Adı üstündedir “Cumhuriyet Halk Partisi” Halk’ın partisidir. Hepimiz geliriz ve partimiz aracılığıyla taleplerimizi devlete taşırız. Gücümüzü örgütlülüğümüzden alırız. Ne olursa olsun örgütlenmeli, ve örgütlerden uzak durmamalıyız.
Dr. Ozan Örmeci: Geçtiğimiz günlerde temaslar için Kıbrıs’ta bulundunuz. Kıbrıs sorununun çözümü konusunda neler düşünüyorsunuz?
Gökçe Pişkin: Kıbrıs’a ilk resmi ziyaretimi gerçekleştirdim. Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Gençlik Kolları ve Demokrat Parti’yi ziyaret ettim. Serdar Denktaş ile sohbet imkanı buldum. Samimi düşüncelerim odur ki Kıbrıs meselesi Türkiye’de rafa kaldırılmıştır. Gözlemlediğim şey ise Kıbrıslılar’ın Türkiye’nin proaktif desteğine ihtiyaç duyduğudur. Kendiliğinden çözülmesini beklersek hata etmiş oluruz. AB’nin Kıbrıs Rum kesimi dönem başkanlığı bahane edilmemeli. Aksine AB sıkıştırılarak, Rumlar’ın da çözüm odaklı düşünmelerini sağlanabilir. Bu konu AB çerçevesine girdiği anda hem KKTC’nin hem de Türkiye’nin AB üyelik süreci kilitlendi. Öte yandan Birleşmiş Milletler çatısı altında çözüm çabaları oldu. İkili görüşmelerden bir sonuç alınamaması halinde ki alınabileceğine olan inancım zayıf; adada iki ayrı devlet de varlığını sürdürebilir. Kıbrıs halkının yanındayız. Kıbrıs halkının iradesi bizim için önemlidir. Sonuçta Kıbrıs bizler için önemlidir, Kıbrıs için de bizler önemliyiz.
Dr. Ozan Örmeci: Gökçe hanım, bu keyifli söyleşi için size çok teşekkür ediyor ve başarılarınızın devamını diliyoruz.
Röportaj: Dr. Ozan ÖRMECİ
12.11.2012