GAZZE OPERASYONU’NDAN ARTA KALAN…

upa-admin 21 Kasım 2012 3.260 Okunma 0
GAZZE OPERASYONU’NDAN ARTA KALAN…

İsrail’in Gazze’de Hamas’a  yönelik Savunma Kolonu Operasyonu”beklenenden daha önce ilan edilen bir ateşkesle bitti. 14-21 Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleşen operasyonda 140’dan fazla Gazzeli’nin öldüğü ifade ediliyor.

Bu çerçevede İsrail’in müdahalesi, Hamas silahlı kuvvetler şefi Cabari’nin “roketle” öldürülmesiyle başlamıştı. Ardından Hamas’ın stratejik noktaları vurulurken, sivil ve çocuk kayıpları yine ağırlığı oluşturdu. Hamas İsrail’e karşı Fecr 5 füzelerini kullanırken, Tel Aviv, Kudüs ve Hayfa’yı hedef aldı. Hamas’ın bu meydan okuması, bölgedeki dengeler açısından da yeni soru işaretlerini getirdi. Bu meyanda Hamas, en son Tel Aviv’de sivil bir otobüsü havaya uçuracak kadar ihtirasını ortaya koydu ve “kent terörü”nü anımsattı.

Ama asıl soru, ateşkesin ilanında bile görülmektedir. İsrail-Hamas arasındaki çatışmayı bitiren nokta, ABD Dışişleri Bakanı Clinton’un bölgeye ziyareti sürecinde gerçekleşti. Clinton Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’ye özellikle teşekkür etti. Deyim yerindeyse iki taraf arasında “aracılık” rolü, Mısır tarafından gerçekleştirildi. Erdoğan’ın İsrail operasyonu sürerken Mısır’a yaptığı ziyarette ve sonraki toplantılarda ortaya koyduğu söylem ve duygusallık hali, Türk Dış Politikası ve Türkiye’nin algısı üzerinde soru işaretlerini pekiştirdi.

Bu “yeni bir durum” olmasa da, Türkiye’nin Ortadoğu’ya dönük politikaları açısından, Batı sistemi zemininde “olası açmazlar”ın işaretlerini de ortaya çıkardı. Başbakan’ın “Ortadoğu eski Ortadoğu değil” demesi, “öleceksek adam gibi ölelim” sözleri, ve İsrail’i “terörist devlet” olarak nitelendirmesi, Batı siyasal sisteminin dışında bir “bakış açısını” vurguladı. Öte yandan Erdoğan’ın Avrasya İslam Şurası’nda BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında Müslüman bir ülke olmaması çerçevesindeki eleştirisi, İslam’ın “tek belirleyici olması gerekliliği” anlatımı, altı çizilen bakış açısı bağlamında kaygı ve endişeleri arttırdı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ölümler karşısındaki “insani duyarlığı” elbette takdire değer bir durum. Duygusallığın vardığı boyut ise Türkiye değil Mısır’ın ateşkesi sağlayan bir ülke olarak ABD tarafından övülmesi karşısında ne anlama gelmektedir? Elbette tartışılır.

Operasyonun başlangıcındaki yorumumda “ikinci one minutes” olur mu demiştim. ABD Başkanı Obama ve Batılı başkentlerin İsrail’in “silahlı müdahalesi”nin ilk gününden beri “İsrail’in kendini savunma hakkı”ndan bahsetmesi Erdoğan’ı “çileden çıkaran” bir yaklaşım oldu. Erdoğan’ın karşı argümanı İsrail’in işgalciliğine karşı, Hamas’ın direnişte olması ve Hamas’ın “tek yanlı silah kulanması”na İsrail ve Batılı ülkelerin, bu arada Rusya ve Çin’in razı olması gibi bir kurgu içinde gerçekleşti.”Arap sokağı”na seslenen Türkiye, “sorun çözücü” olamadı. İnisiyatif İhvan’ın Mısır’ında kaldı. Tıpkı Mübarek’in Mısır’ında olduğu gibi.

Gün geçtikçe artan ve duygusallaşan İslami söylem, Ortadoğu’daki karmaşık sorunlar çerçevesinde yetersiz, gündemden uzak ve “tribünlere oynanan” bir çabaya dönüşüyor. Ortadoğu’ya “düzen vermeye” çalışan AKP yaklaşımı, Batılı müttefikleriyle artan çelişkileri de beraberinde getiriyor. Suriye’de Türkiye müdahalesine “yeşil ışık yakılmaması”, Irak’ta Dicle Ordusu ve Peşmerge Ordusu’nun “iç savaş” düzeyine yaklaşan çatışmaları, İran’ın Suriye hattında bölgedeki Batı aksına meydan okuması ve uranyum zenginleştirme programı, duygusallığa izin vermeyen bir dikkati getirmektedir. Rövanşist ve reaksiyonist akımlara prim veren bir AKP söylemi, gittikçe marjinalleşen, ABD ve diğer müttefiklerle siyaseten çatışan ama yine de söz konusu eksenden ayrılmayan bir “zikzaklar bütünü”nü resmetmektedir. Ve Gazze’den arta kalan, yaşamını kaybeden çoğu Filistinli ve İsrailli’nin dışında, Türkiye’nin “yol haritası” hakkındaki soru işaretleridir?

Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.