Mısır’da gerçekleşen darbenin üzerinden uzunca sayılabilecek (1,5 ay) bir süre geçti… Özellikle son iki haftadır Müslüman Kardeşler’in organize ettiği gösterilere karşı Mısır Ordusu’nun sabrını tüketme noktasına geldiği ve katliamlara başladığı anlaşılıyor. Ülkemizde ise bu konu çok yanlış bir şekilde iç politika uzantısı şeklinde tartışıldığı için, Türkiye kamuoyu birçok konuda olduğu gibi bu konuda da karpuz gibi ortadan ikiye yarılmışa benziyor. Adalet ve Kalkınma Partisi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugüne kadar başarıyla uyguladığı Soğuk Savaş döneminden kalma kutuplaştırma siyasetini Mısır konusunda da uygulamaya çalışması bu noktada kuşkusuz en önemli etken. Peki, Mısır darbesini mutlak yandaş ve mutlak karşıt çevrelerden kendimizi ayrıştırarak demokrat bir perspektifte nasıl yorumlamalı? Bu yazıda bu soruya yanıt arayacağım.
Mısır’da yaşananlarla ilgili olarak ilk söylenmesi gereken şey, yapılanın açık bir askeri darbe olduğudur. Mısır Ordusu, demokratik açıdan pek çok sıkıntısı olan bir seçimle de olsa halkoyuyla seçilmiş olan İhvan ya da Müslüman Kardeşler hareketinin desteklediği Hürriyet ve Adalet ve Partisi’nin adayı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi silah zoruyla görevden almıştır. Buna siyaset bilimi literatüründe coup veya coup d’état yani darbe adı verilir. Elbette darbeler kötüdür ve darbeleri kınamak gerekir. Ancak şunu da unutmamalıyız ki; Mısır’da darbe öncesi yaşananların da kesinlikle demokrasiyle uzaktan yakından alakası yoktur ve şu ana kadar yaşananlar Mısır’ın bir demokrasiye hazır olmadığını göstermektedir. Neden mi?
Demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından birisi de devlet ve özellikle hukuk sisteminin dine dayalı olmaması, yani laiklik esaslarına dayanmasıdır. Bugüne kadar dünyada dini esaslara dayalı bir demokrasi kurulduğuna şahit olunmamıştır. Mursi Cumhurbaşkanlığında kabul edilen Mısır’ın yeni anayasasına da baktığımızda demokrasiye uygun bir metinle karşılaşmadığımızı belirtmek zorundayız. Çok sayıda kıraathane olmasına karşın “kıraat” kültürünün pek olmadığı ülkemizde kimse okumadığı için bugüne kadar köşe yazıları ya da televizyon tartışmalarında pek ifade edilmeyen bu hususu şöyle açıklayabiliriz.
Örneğin, Mısır anayasasının ilk maddesi bir ümmet anlayışından bahsetmekte, ikinci maddesi de İslamiyet’i resmi din olarak kabul etmekte ve İslam hukuku olan Şeriat’ı temel yasal kaynak olarak göstermektedir.[1] Bunlar demokratik bir ülke için asla kabul edilemeyecek sertlikte olan yasalardır. Mısır’ın yüzde 10’unu oluşturan Hıristiyan yurttaşlar (Kıptiler), bu anayasada resmi din İslam olduğu için rejim tarafından alenen dışlanmaktadırlar. Yeni anayasanın 3. maddesinde Hıristiyan ve Yahudilere referans yapılarak onların da kendi dini kurallarına göre işlem yapabilmelerinin önü açılmakta, ancak diğer dinlere herhangi bir güvence getirilmemektedir. Bu da diğer dinleri yok sayan ve açıkça inanç özgürlüklerine aykırı bir tutumdur.[2] Dahası bu çizgi; ortak bir yurttaş kavramı ve tekli bir hukuk sistemi getirmeyerek, ülkeyi bölünmeye ve parçalanmaya iten bir anlayışı temsil etmektedir. Oysa bugüne kadar kurulmuş tüm demokrasilerde laik ve tekil hukuk sistemleri geçerli olmuştur. Mısır’ın yeni anayasası ve İhvan’ın şimdiki çizgisinden demokrasi ve demokratikleşme beklemek hayalperestliğin ötesinde bir saflıktır. Dahası bu anayasada, İslam’ın da sadece Sünni yorumuyla ilgili bir referans yapılarak, diğer İslam anlayışları yok sayılmaktadır. Anayasanın 219. maddesinde vurgulanan bu durum elbette İslam içerisinde de ayrımcı bir tutuma işaret etmektedir.[3] Bu noktada yeni anayasa, 4. maddesinde El Ezher Üniversitesi’ni Şeriat hukuku anlamında danışılması gereken bir merci olarak göstermektedir. Oysa önceki 1971 anayasasında böyle bir hüküm bulunmamaktaydı.[4] Aslında Şeriat hukuku ve İslam’ın resmi din olması durumu 1971 anayasasında da olan bir maddeydi. Ancak bu durum benim nazarımda Mısır’ın demokratikleştiğini değil, aynı otoriter çizgide devam ettiğini ve demokrasiye hazır olmadığını ispatlayan bir gerçektir.[5] Mısır’da gerçekten bir demokrasi kurulacaksa bu laik esaslara göre olabilecektir.
Bunlara ek olarak, yeni anayasanın 8. ve 9. maddeleri eşitlikten söz etmesine karşın kadınlar ve azınlıklarla ilgili anayasada özel bir madde olmaması bu noktada şüpheleri arttırmakta[6] ve İhvan karşıtı korkuları körüklemektedir.[7] Anayasanın 10. maddesi aile, 11. maddesi dini ve yurtsever değerleri öne çıkararak, yine Batı tipi demokrasilere göre oldukça tartışmalı kabul edilebilecek bir pozisyon almaktadır. Oysa liberal ve gerçekten demokratik bir anayasada, yurttaşın dindar ya da yurtsever olup olmaması değil, kanunlara saygılı olması vurgulanmalıdır. Yine yeni anayasada karşımıza çıkan bir diğer sorun; Mısır Ordusu’nun bu anayasada zayıflatılması değil, güçlendirilmesi durumunun karşımıza çıkmasıdır. Örneğin anayasanın 195. maddesinde Savunma Bakanı’nın generaller arasından atanması zorunluluğu vurgulanmaktadır.[8] Ordunun bütçesi de, anayasanın 197. maddesinde yarısı generaller tarafından oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi’ne bırakılmakta, böylelikle ordu yasal denetimin dışına çıkarılmaktadır.
Bu ve benzeri örneklerden görülebileceği üzere, Mısır anayasası bildiğimiz anlamda bir demokrasiye elverişli bir yapı ortaya koymamaktadır. Zaten Müslüman Kardeşler hareketi ideolojisinin de Batı tipi bir demokrasi anlayışıyla örtüşmediğini itiraf etmek zorundayız. Bu anlamda Şeriat taleplerini gizlememeleri bağlamında İhvan, ancak Türkiye’deki en radikal siyasal İslamcı hareketlerle eşleştirilebilecek bir çizgidedir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İhvan hareketine sempati duyması da, bu partinin demokratik çizgisine ciddi şekilde gölge düşürmektedir.
Bu noktada Batı tipi demokrasi ve İslamcılık ilişkisinde Huntington’ın dikkat çektiği 3 farklı modelden söz edebiliriz.[9] Bunlardan ilki El Kaide tipi örgütlerin ve İran İslam Devrimi’nin ideolojisi olan reddiyecilik (rejectionism), ikincisi tepeden inmeci Jakoben bir modernleşme öngören Kemalizm ve benzeri modernleşmeci hareketler, üçüncüsü de modernleşmeyi tabandan gerçekleştirmeyi planlayan ancak bunu zamana yayan ve din ile gelenekleri Kemalizm’e göre çok daha fazla önemseyen reformizm (reformism) modelidir. Mısır’da İhvan’dan reformist olması beklenmiş; ancak İhvan ve Mursi giderek reddiyeci bir çizgiye kaymaya başladığı noktada dünya dengeleri bir darbeyi zorunlu kılmıştır. Mısır’ın bundan sonra ihtiyacı olan da, bir anlamda kendi Kemalizm dönemleriyle demokrasiye uygun kültürel ve ekonomik altyapının sağlanmasıdır. Demokrasiye geçiş son derece zor ve sancılı bir süreçtir, bu nedenle Mısır’ın önce modernleşmesi ve ekonomik sorunlarını çözmesi daha doğru bir stratejidir. Aksi takdirde yaşanacak olan, önce kısa süreli bir demokrasi, ardından ise koyu bir baskıcı teokrasidir.
Bu nedenle Mısır’ı ve Mısır halkını gerçekten seven ve önemseyen insanların, içeride fazla oy almak adına bu meseleyi sömürmek yerine Mısır’a destek vermesi daha doğru bir strateji olacaktır. Elbette en baştan darbeyi kınamak ve demokrasiyi öncelemek doğru bir stratejidir. Ancak meseleye derinden bakınca, demokratik bir anayasa ve demokrasi kültürü olmadan dine dayalı bir demokratik rejim kurmanın mümkün olmadığını söylemek de biz demokratların boynunun borcudur.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Article 1: The Arab Republic of Egypt is an independent, united sovereign state that cannot be divided. Its system is democratic. The Egyptian People forms part of both the Arab and the Islamic community (umma). It is proud to belong to the Nile basin and the African continent, reach into Asia, and contribute positively to human civilization.
Article 2: Islam is the state’s religion, and Arabic is its official language. The principles of Islamic law (sharia) form the main source of legislation.
Mısır anayasasını İngilizce okumak için; http://niviensaleh.info/constitution-egypt-2012-translation/.
[2] “Egyptian Islamists Approve Draft Constitution Despite Objections”, New York Times, Erişim Tarihi: 20.08.2013, Erişim Adresi: http://www.nytimes.com/2012/11/30/world/middleeast/panel-drafting-egypts-constitution-prepares-quick-vote.html?ref=world&pagewanted=all&_r=0.
[3] Article 219: The principles of Islamic law (sharia) include general evidence, the foundational principles of Islamic jurisprudence (usul al-fiqh), the reliable sources from among the Sunni schools of thought (madhahib).
Erişim Tarihi: 20.08.2013, Erişim Adresi: http://niviensaleh.info/constitution-egypt-2012-translation/.
[4] “Egypt’s New Constitution: How it Differs from Old Version”, Voice of America, Erişim Tarihi: 20.08.2013, Erişim Adresi: http://www.voanews.com/content/egypt-constitution/1572169.html.
[5] Mısır 1971 anayasası için; http://www.sis.gov.eg/En/Templates/Articles/tmpArticles.aspx?CatID=208.
[6] “Egyptian Islamists Approve Draft Constitution Despite Objections”, New York Times, Erişim Tarihi: 20.08.2013, Erişim Adresi: http://www.nytimes.com/2012/11/30/world/middleeast/panel-drafting-egypts-constitution-prepares-quick-vote.html?ref=world&pagewanted=all&_r=0.
[7] Article 8: The state guarantees the ways of realizing justice, equality and freedom. It commits itself to facilitating the expression of compassion and solidarity among members of society. It guarantees the protection of individuals and their families and of property. It works toward securing the basic necessities for all citizens, as prescribed by law.
Article 9: The state commits itself to providing security, tranquility and equality of opportunity for all citizens, without discrimination.
Erişim Tarihi: 20.08.2013, Erişim Adresi: http://niviensaleh.info/constitution-egypt-2012-translation/.
[8] Article 195: The Minister of Defense is the general commander of the armed forces. He is appointed from among the officers.
Erişim Tarihi: 20.08.2013, Erişim Adresi: http://niviensaleh.info/constitution-egypt-2012-translation/.
[9] Huntington, Samuel Phillips. The clash of civilizations and the remaking of world order. New York: Simon & Schuster, 1998. Print, s. 72-74.