YAKIN BİR KOMŞU UZAK BİR AKRABADAN DAHA ÖNEMLİDİR

upa-admin 27 Ağustos 2013 2.090 Okunma 0
YAKIN BİR KOMŞU UZAK BİR AKRABADAN DAHA ÖNEMLİDİR

Adeta bir masa tenisi maçı seyreder gibi dünyanın gözü bir Mısır’da bir Suriye’deki olaylara odaklanırken, Suriye’de Esad rejiminin halkına hedef gözetmeksizin kimyasal silah kullandığı iddiası ile ABD başta olmak üzere Batı’nın savaş baltalarını bileylemeye başlaması, yeni bir bölgesel savaşın ayak seslerinin hissedildiği görüşünü ortaya koydu. Esad’ın elinde daha önceden de bilinen kimyasal silahların bulunması son günlerde Suriye’de yaşanan toplu ölümlerin doğal olarak rejim tarafından kullanılan kimyasal bombalar ile gerçekleştiği hissini uyandırıyor. Ölümlerin rejim tarafından mı, yoksa bazı “provokatör” muhalif gruplar ile mi gerçekleştirildiği tam olarak bilinmese de, Suriye’ye her ne olursa olsun silahlı müdahaleyi savunan ciddi karar alıcı otoritelerin olduğu kesin.

ABD, Suriye’ye müdahale için meşru zemin arıyor.

Irak ve Afganistan askeri müdahalelerin ABD’ye maliyetinin ağır olduğu ve bundan sonra Amerika’nın demokrasi ve barış adına gerekli olan bölgelere “yumuşak güç” ile müdahil olacağı biliciyle başkanlık koltuğuna oturan başkan Obama, kırmızı çizgisi olarak belirlediği “kimyasal silah” kullanımının Suriye’de gerçekleşmesi üzerine askeri kuvvet seçeneğinin masada tuttuğunu açıklamak zorunda kaldı. Diğer taraftan ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry’nin de Esad rejiminin yüksek oranda kimyasal silah kullandığını ve Esad’ın BM denetçilerine bölgeyi açmasından sonra 5 gün boyunca kimyasal silah kullanıldığı iddia edilen bölgeye denetçilerin alınmadığını dolayısıyla bu saatten sonra izin verilmesinin güvenilir olmadığını belirtmesi son derece manidar. Bu demek oluyor ki, ABD Suriye’ye müdahale için meşru zemin arıyor.

Başbakan Erdoğan ile Başkan Obama arasındaki bahar kışa mı dönüyor?

Öte yandan Başkan Obama ile Başbakan Erdoğan arasında ki baharın döneminin özellikle Mısır’da ki darbeden sonra kışa dönmeye başladığı görüşlerinin hakimiyet kazanması Türkiye’nin Orta Doğu politikasında çatırdamalara sebep oluyor. Türk-Amerikan ilişkilerinde ki İsrail faktörünü de göz önünde bulundurursak, Türkiye’nin dış politikada batıdan uzaklaşarak “yalnızlaşması” olasıdır. Nitekim Suriye’de Esad’a yönelik ortak tutum şimdilik Türkiye ile ABD arasında tutkal vazifesi görüyor. Elbette askeri senaryonun vücut alması halinde Türkiye’nin pozisyonun ne olacağı büyük önem taşıyor.

Ülkedeki bazı muhalif gruplar Esad’ın kimyasal silah kullanmayacağını söylüyor.

Esad rejimine karşı savaşan muhaliflerden bazı gruplar Esad’ın kimyasal silah kullanma ihtimalini düşük görüyor. Örneğin, PKK’nın Suriye’deki kanadı PYD’nin lideri Salih Müslim, Esad’ın kimyasal silah kullanacak kadar “aptal” olmadığını, bunu süreci provoke etmek isteyen başka güçler tarafından planlandığını ifade ediyor. Çünkü Suriye topraklarına yabancı müdahalenin olması durumunda ülke siyasetini yeniden inşa edebilme imkanının elinden alınacağını bilen bazı muhalifler, süreçte mümkün olduğunca kan akmadan geçisin sağlanmasını istiyorlar. Çünkü biliyorlar ki ABD, Irak’ta Saddam Hüseyin’e karşı Kürt ayaklanmasını destekledikten sonra Kürtleri yarı yolda bırakmıştı.

Uluslararası kurumların alacağı kararlar yönünde hareket edilmeli.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) nihai kararı olmadan Suriye’ye askeri müdahalede bulunması bölgenin etnik ve mezhepsel olarak daha kronik krizlere gebe bırakabileceği gibi, bunun oluşturacağı tusunami etkisi diğer bölge ülkelerine nüfuzu kaçınılmaz olacak. Bu yüzden kurumun kararı yönünde hareket edilirken, Cenevre toplanacak konferansta alınacak kararlar ışığında “yeni Suriye” inşa edilmeli. Çünkü Rusya ve İran’ın süreçten dışlanarak, sırf Batı nezdinde karar alınması uzun vadede sağlıklı sonuçlar getirmeyecek.

“Gönüllü Koalisyon Güçlerinin” operasyonu kapsamı sınırlı hedefleri içerecek.

Her ne olursa olsun ABD askeri seçenek için elimiz tetikte mesajı verse de, bu açıklamalar caydırıcılıktan öteye geçmeyecek ve sadece güç gösterisinden ibaret olacak. Çünkü ABD rejim değiştirme operasyonuna giriştiği takdirde hem askeri bütçesinin arttırmak zorunda kalacak hem de Afganistan ve Irak’ta saplandığı bataklık tecrübesinin tekerrürünü yaşamış olacak. Tüm bu ihtimallerin yanı sıra zaten ABD’nin Suriye’de muhalifler içerisinde güvenebileceği bir grupta bulunmuyor. Böyle bir müttefikinin de olmaması ABD’nin kapsamlı bir Suriye operasyonu önündeki en büyük engel.

Dolayısıyla BMGK’den operasyon kararı çıkmasa bile ABD’nin başını çekeceği koalisyon güçlerinin uygulayabileceği azami strateji Esad’ın kimyasal depolarının bulunduğu bölgeleri bombalamak olacak. Çünkü “Gönüllü Koalisyon” güçlerinin bölge dinamiklerini etkileme ve değiştirme kapasitesi bulunmuyor.

Son olarak, fiziki zıtlıkların olduğu bu stratejik topraklarda yalnız bilinçli bir idealin yardımıyla gerçek özgürlüğün yakalanabileceğinin farkında olunmasını, tüm dış politika karar vericilerinin göz önünde bulundurmasını diliyorum. Çünkü ülkeler dostlarını seçebilir ama komşularını asla..

Haftanın Sözü: “Ordular size bağımsızlık vermiş olabilir fakat özgürlüğünüzü verecek olan adalettir.” – Francisco Sontander

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.