GÜNEY KAFKASYA: İKİ TEHLİKE ARASINDA

upa-admin 21 Kasım 2013 2.550 Okunma 0
GÜNEY KAFKASYA: İKİ TEHLİKE ARASINDA

Ermenistan’dan sonra Azerbaycan ve Gürcistan’da da Devlet Başkanlığı seçimleri sona erdi. Onların sonuçları bellidir. Bunun bölgesel çapta jeopolitik dinamiğe etkisi meselesi güncel görünüyor. Aynı zamanda, küresel ölçekte giden jeopolitik gelişmelerin Kafkasya’ya etkisi meselesi üzerinde düşünmeye ihtiyaç vardır. Burada bölge için iki eğilimden kaynaklanan tehlikenin varlığı gözleniyor.

ABD-Rusya-Çin alyansı?

Güney Kafkasya’nın her üç ülkesinde Başkanlık seçimi sona erdi. Sadece Gürcistan’da Başkan değişti. Ancak bu, tüm bölgede jeopolitik dinamiğin yenilenmeyeceği anlamına gelmiyor. Aslında, burada devlet başkanının değişmesi değil, devletin hangi politikaları gerçekleştirmesinin daha çok önemi vardır. Bu bakımdan bölgenin en umut verici devleti olarak Azerbaycan gösterilebilir.

Meselenin özü şu anda Güney Kafkasya’da gözlenen jeopolitik gelişmelerin içeriğindedir. Bu sırada Ermenistan’ın konumunda kendini gösteren belirsizlikleri vurgulamak gerekiyor. Ermeni medyasında yayılan habere esasen, Erivan halen kesin jeopolitik hat belirleyemiyor. Bu nedenle bazı uzmanlar Ermenistan için acınacak olabilecek eğilimlerin güçlenmesinden endişe ediyorlar. Aynı şekilde Güney Kafkasya’da işbirliği sisteminde yeri olmayan Ermenistan’ın küresel güçler tarafından “unutulmaması olasılığı vardır” (Bak.: Игорь Мурадян. На белом коне по Eвразии / “Lragir”, 5 Kasım 2013).

Erivan’ın kendi hatalarını düzeltme girişimlerini ise “belirsiz perspektif ” olarak değerlendiriyorlar. Bunun zemininde Rusya-Ermenistan ve İran-Ermenistan ilişkilerinin dayanıklı olduğuna inancın yokluğu hissediliyor. Ermeni uzmanların hiçbiri bu bağlamda ülkenin geleceğine göz atmıyor. Onlar önerme ve tahminlerini Ermenistan’ın Batı’yla işbirliği perspektifi temelinde şekillendiriyorlar.

Burada belli bir paradoksun varlığı duyuluyor. Çünkü başkent Erivan’ın Gümrük Birliği’ne üyeliğine Ermeniler nedense stratejik açıdan olumlu değer vermiyorlar. Böyle anlaşılıyor ki, toplumda bu konuda görüş ayrılığı yeterince büyüktür. Jeopolitik düzlemde Erivan’ın tereddüt etmesi gerçekte bölge için tehlikedir. Çünkü bölgenin bir devletinin belirsiz tutumu hep istikrarsız durumun oluşmasına ve dışarıdan yıkıcı etkilerin güçlenmesine olanak yaratıyor. Bu bağlamda Henry Kissinger’in son zamanlar önerdiği bir fikir üzerinde durmak gerekiyor.

Ünlü Amerikan diplomat Moskova ziyareti sırasında yeni ABD-Rusya-Çin jeopolitik alyansını yaratmaktan konuşmuş (Bkz.: Дмитрий Рюриков. Мир доктора Киссинджера и реальности / ”Российский Институт Стратегических Исследований”, 6 Kasım 2013). Uzmanlar H. Kissinger’in bu fikrinin temelinde onun silah arkadaşı Thomas Grem’in ”İzvestia” gazetesinde yayımlanan makalesinde ifade ettiği bir tezin durduğunu yazıyorlar. Orada şöyle bir fikir vardır: ”Dünya tarihi dönüm aşamasına ayak bastı. Bunun sonucunda dünya düzeni değişebilir. Bu hem de her ülkenin kendi küresel rolü hakkındaki temel düşüncelerine meydan okumadır” (Bkz.: Томас Грэм. США и России порапосмотреть в лицо реальности. ”Известия”, 8 Ekim 2013).

İlk bakışta bu fikirlerin Kafkasya’ya ile ilişkisi yoktur. Fakat dikkate almak gerekiyor ki, söz konusu dünyanın üç en güçlü devletinin şekillendireceği jeopolitik işbirliğiyse, bunun bölgelere mümkün etkisini inkar etmek doğru olmazdı. Aynı şekilde unutmayalım ki, Rusya ve ABD’nin Ermenistan’a kendi iradelerini dikte etmek imkanları geniştir. Tüm bunlara göre resmi Erivan’ın belirsiz jeopolitik tutumu Güney Kafkasya için ciddi tehlikeler yaratabilir. İşte bu anlamda dışarıdan olan baskılar bölgede risk faktörünü artırır.

Yeni Jeopolitik Kombinasyonlar İmkanı: Bölgenin En Zayıf Ülkesi Hangisidir?

Gürcistan yönetimi biraz farklı siyaset yürütmesine rağmen, onunla da ilgili bir takım hassas hususlar mevcuttur. Bunlar Tiflis’in Avrupa Birliği’ne ortak üye olma amacından vazgeçmemesinden kaynaklanıyor. Komşu devlette Başkan ve Başbakan değişse de, ülkenin Batı yönümlü politikasında ciddi yenileşme müşahede edilmemektedir.

Şu anda Tiflis için karmaşık bir durum ortaya çıktı. O, bir anlamda Batı ile Rusya arasında o kadar da verimli olmayan manevralar yapmaktadır. Moskova ile Abhazya ve Güney Osetya konularına göre işbirliğini üst düzeye kaldıramıyor. Aynı zamanda, Kremlin’in korkusundan Avrupa ile yakınlaşma sürecini tamamlamaya çekiniyor. NATO’ya üyelik meselesinin ertelenmesi bununla ilgilidir.

Gürcistan dengeli politika yürütmek için hayli geç kalmış görünüyor. Artık bölgede bir takım jeopolitik süreçler kendisinin yetişkinlik aşamasına ulaştı. Rusya ile Batı arasında bölge uğruna mücadele ise yeni safhaya geçti. Tüm bunlar Tiflis için farklı jeopolitik durum oluşturuyor. Onun bu durumdan nasıl çıkacağı belli değil. Her halükarda Gürcistan’ın bölgesel projelerin aktif katılımcı olarak Güney Kafkasya’da jeopolitik istikrarın mevcut olmasında çıkarı vardır. Bu anlamda başkent Tiflis’in bölge için sorun yaratması ihtimali azdır.

Bunlarla birlikte beklemek olur ki, hem Rusya, hem de Batı’nın başkent Tiflis’ten talepleri artabilir. Hâlihazırda Gürcistan mallarının Rusya pazarına bırakılması ile ilgili hazırlıklar gidiyor. Fakat ortak üyelik meselesi gerçekleşse bu sürecin başarıyla sona ereceğini tahmin etmek zordur. Ukrayna deneyimi bu fikri söylemeye esas verir. Moskova Kiev’e ticaret hacmini sınırlayabileceğine ilişkin uyarılar yapıyor. Aynı pozisyonun Gürcistan’a karşı göstermeyeceğinin garantisi yoktur.

Rusya’nın Gürcistan’a AB’ye ortak üyelik meselesine göre baskısı dolayısı ile Ermenistan faktörünü başka açıdan güncelliyor. Somut desek, Moskova Gürcistan’da yaşayan Ermenileri merkezi hükümete karşı gösteriler yapmaya sevk edebilir. Bu düzlemde göçmen etkeninin de kullanılması mümkündür. Sonuçta Güney Kafkasya’da sıradaki çatışma ocağı oluşur.

Ermenistan ve Gürcistan’dan farklı olarak, Azerbaycan’ın bölgede jeopolitik rolü istikrarın sağlanması açısından daha da artmaktadır. Bakü bağımsız dış politika yürüttüğünü her adımda kanıtlamaktadır. Örneğin, Rusya’da Azerbaycanlı göçmenlerin haklarının kanun çerçevesinde sağlanması yönünde atılan adımlar Azerbaycan’ın devlet olarak net tavrını göstermektedir. Başkent Bakü bununla ona herhangi bir biçimde baskı yapılmasının anlamsız olduğunu gösteriyor.

Azerbaycan’ın bağımsız dış politikasını sürdüreceğine şüphe yoktur. Bunu Batı’da birçok analist ve uzmanlar artık algılarlar. Bugünlerde ABD’nin Georgetown Üniversitesi profesörü, analist Brenda Shaffer’in ”Reuters” haber ajansının sitesinde yayınlanan ”ABD’nin Orta Doğu politikası – dostlarımızı nasıl koruyup saklamalıyız” başlıklı makalesinde bu bağlamda bir fikir ifade edildi. O, Washington’u Azerbaycan’ı eleştirmekte dikkatli olmaya çağırdı (Bkz.: Brenda Shaffer. US Mideast policy: Keeping our friends closer. www.blogs.reuters.com, 4 Kasım 2013). Sebep ise Bakü’nün bağımsız siyaset yürütmesi ve kendi iç meselelerini çözmekte egemen olmasıdır.

Ayrıca, Güney Kafkasya’da oluşmuş jeopolitik durum Azerbaycan’ın bölgesel önderlik rolüne yeni dinamik verebilir. Çünkü onun istikrarı sağlamasına daha çok ihtiyaç doğuyor. Mesele şu ki, büyük devletlerin bölgesel önderlerin oluşmasına ilgileri arttı. Onlar her bir bölgede güçlü devletin varlığına normal yaklaşırlar. Güney Kafkasya’da bu rolü kendi potansiyeline göre sadece Azerbaycan oynayabilir.

Bölge ülkelerinin jeopolitik rollerinin yukarıdaki karşılaştırmalı analizi iki eğilimi seçmeye esas verir. Birincisi, Güney Kafkasya’ya önceki aşamalarda gözlenen dış etkiler biraz farklı oranda kendini gösterebilir. Bunun sonucunda meydana yeni riskler çıkar ki, bölgesel ölçekte belirsiz durum oluşur. İkincisi, şu anda mevcut olan jeopolitik verilere göre bölgenin en zayıf mekanı Ermenistan. Bu ülke dış güçlerden tam bağımlı kalmaya devam ediyor. Günümüzde bu durumun değişmesini gösteren herhangi süreç yoktur. Bu da Güney Kafkasya’da ihtimal edilebilecek gergin jeopolitik manzaranın oluşum kaynağının Ermenistan olduğunu teyit ediyor. Bunun tüm bölgeye tehlike yarattığını inkar etmek olmaz.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.