Güçlenen ülkeler listesini herkes görmüştür. Listenin başlıkla ilgisi dolaylı yoldan olup, ele alacağım konuya katkısı olacak iki önemli ülkenin Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan olduğunu belirterek konuya geçiyorum.
Toryum rezervinde dünyada ikinci sırada olduğumuzu Nükleer fizikçi Prof. Dr. Saleh Sultansoy’dan öğrenince şaşkınlığımı gizlemek pek mümkün olmamıştı. TAEK-CERN Bilim Komitesi Üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy’un, alanında uzman olduğu nükleer fizik konusunda uranyumdan sıyrılıp neden toryuma yöneldiğini merak edenlere ise yukarıda bahsettiğim iki ülke örneği ile cevap vermeyi uygun görüyorum. Çin ve Hindistan uzunca bir süredir toryumdan enerji üretmek için yoğun çaba harcamaktadırlar. Sebebini sayısal verilerle açıklayacak olursak; 1 GW’lık enerji için 3,5 milyon ton kömür veya 200 ton uranyum gerekiyor. Hâlbuki 1 ton toryumdan da bu enerji elde edilebilir. Durum onu gösteriyor ki, nükleer enerji konusunda tamamen magazinsel element olan uranyumun yerini alabilecek tek element toryumdur. Türkiye’de yok denecek kadar az olan (% 0,2) uranyuma karşılık toryum rezervinde dünyada ikinci sırada oluşumuz büyük bir şans olarak nitelendirilebilir. Bunun yanında enerji değeri bakımından uranyumun 200 katına tekabül ederken, “Bu uranyum ısrarı neden?” diye düşünmemek de elde değil. Cevabını elbette bu konuda uzman kişiler verebilmekte iken kitap, dergi, gazete ve basına yansımamaktadır.
Türkiye’nin uranyum ve toryum yatakları
Prof. Dr. Saleh Sultansoy’un “Türkiye’nin 57 GW’lık kurulu gücüne eşdeğer nükleer santral kurulmuş olsa idi, mevcut uranyum rezervimiz ile bunun ikamesini bir yıl dahi karşılayamıyoruz. Toryum rezervimiz ise teorik olarak 13 bin yıl karşılayacak. O nedenle Türkiye’nin gelişmesini istiyorsak toryumdan enerji üreten santraller kurmalıyız. Çünkü enerji üretimi ve tüketimiyle bağlantılı olarak gelişmişlik düzeyi artmaktadır. Türkiye’de kişi başına enerji tüketimi dünya ortalamasının biraz üzerinde, G8 ülkelerinin 1/3’i, ABD’nin ise 1/4’i kadar olmaktadır.2030 yılında gelişmiş ülkeleri yakalayabilmemiz için 100 GW’lık güç kurulmalıdır.” sözleri üzerine durup düşünmek gerekirken uranyumdan vazgeçen Almanya gibi ülkelerin tavsiyeleri üzerine çelişkili bir biçimde uranyuma yönelmiş bulunuyoruz. Devlet büyüklerinin “Enerji ihtiyacımızı Türkiye’nin kendi kaynaklarıyla karşılayacağız” deyip, alanında uzman olmadıkları halde nükleer konusunda söz sahibi olmaları elbette talihsizlik olarak değerlendirilmedir.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) gerekli adımları atmadığı, sadece söyleneni yapacak kapasitede olduğu serzenişi yine Prof. Dr. Saleh Sultansoy’a ait olup katılıp katılmamak sizlerin takdirindedir. 20 yıl içerisinde dünyanın enerji haritasının değişeceğini öngören bilim insanları enerji konusunda en çok konuşması gereken insanlar olmalarına rağmen sessiz kalmaları otoritenin gücü olarak görülebilir. Saleh Sultansoy; “300 den fazla geniş kullanım alanına sahip (enerji üretimi bunlardan sadece biridir) hızlandırıcı teknolojisini TÜBİTAK gündem dışı tutmak için her türlü gayreti sarf ediyor. TAEK iki yıl önce satın aldığı düşük enerjili elektron hızlandırıcısını halen kurmamıştır, 15 yıl önce devlet bütçesinden ödeneği ayrılmış cyclotron’un ihalesi defalarca iptal edilmiştir. Ülkemizde hızlandırıcı teknolojisi alanında AR-GE faaliyeti sadece DPT tarafından sağlanan asgari destek sayesinde yürütülebilmektedir. Bu faaliyet bile üniversite araştırma fonlarının kapatılması sonucunda DPT projelerinin yürütülmesinde karşılaşılan zorluklardan dolayı durmuş vaziyettedir.” sözleri boşuna değil. Hindistan’ın 1950’lerden beri toryum reaktörleriyle uğraştığını düşünürsek hâlâ anlam verilemeyen uranyum ısrarı beni şaşırtıyor.
Ermenistan, İran, Azerbaycan, Suriye ve Ürdün’de çok sayıda bulunan parçacık hızlandırıcı henüz Türkiye’de yok ve Sultansoy’a göre “TAEK iki yıl önce getirdi ancak kuramadı. Hızlandırıcı iki yıldır kutularda bekliyor. Daha önce de üç yıl Fransa’da kutularda bekletilmişti”. Durum böyle olunca kapsamlı bir TAEK araştırması yapmak istediğimizde TAEK yetkilileri konuyla ilgili bir açıklamadan kaçınıyor. 15 milyon dolarlık siklotron projesinde de 1999’da somut adımlar atıldığı, ancak çalışmaların tamamlanamadığı bilgisinden öteye geçemiyoruz. Türkiye’de, özellikle de Eskişehir, Malatya ve Kayseri’de toryum rezervi bulunduğu, ancak bu elementten enerji üretecek altyapının olmaması, ödeneği 80’li yıllarda bütçeye konulması, ama ihalesi sürekli iptal ediliyor olması merakları arttırıyor.
Türkiye’nin toryum rezervi yaklaşık 780 bin ton kadar. Bu kadar toryumla 120 trilyon dolarlık petrolün üreteceği enerji üretebiliniyor. Hindistan’da 300 bin ton kadar iken 1950’lerden beri üzerinde çalışıyor olması düşündürücü bir hâl almakta. Son olarak Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Arık’ın hatırlatmasıyla bitirelim. “6 bilim insanı toryumu kullanmak için gerekli olan hızlandırıcı projesi çalışmaları için Isparta’ya giderken uçak kazasında öldüler, 6 bilim şehidi verdik artık bu dava kutsal oldu”.
Abdullah KOZAN