UKRAYNA: AVRUPA’YLA BÜTÜNLEŞMENİN ALTERNATİFİ KAOS MUDUR?

upa-admin 01 Şubat 2014 1.935 Okunma 0
UKRAYNA: AVRUPA’YLA BÜTÜNLEŞMENİN ALTERNATİFİ KAOS MUDUR?

Ukrayna’da iki ayı aşkın süredir devam eden protestolar yeni niteliksel safhaya geçmiştir. Bu gösteriler artık ülkenin meşru hakimiyetinin Ukrayna’nın kaderi ile ilgili aldığı karara karşı itirazın ifadesi değildir. Bu, o kararın iptal edilmesine, güvenlik güçleri ile silahlı çatışma ve fiziksel müdahale yoluyla hükümetin etkinliğinin engellenmesine, vilayetlerdeki idari binaların ele geçirilmesi ile iktidarın devrilmesi amacına yönelik çabalardır.

Batı Olaylarda Ne Kadar Suçludur?

Vilnius Zirvesi arifesinde Ukrayna Hükümeti AB’nin ileri sürdüğü koşulları ve Rusya’nın baskısını neden getirerek, Ortak Üyelik Antlaşması’nı imzalamaktan vazgeçti. Bu, Ukrayna’nın meşru hakimiyetinin ülkenin gelecek yolu ile ilgili karar yetkisine ait olan mesele idi. Beklemek olurdu ki, AB bu karara saygılı olacak, ileri sürdüğü şartlara yeniden bakmaya, uzlaşma aramaya hazır olacak. Fakat bu gerçekleşmedi.

Bazı uzmanlar başkent Kiev’in Doğu Ortaklığı’ndan vazgeçmesinden sonra Batı’nın bu meseleyi Ukrayna’da 2015 yılında yapılacak Başkanlık seçimlerine bıraktığını, olayların meydana geldiği dönemde pasif konumda durduğunu ve gerekli tepki gösteremediğini kabul ederler. Gözlemler ise bunun aksini kanıtlıyor.

Ukrayna’daki süreçlerin başlangıcında gösterilere çıkanların sayısı şimdikinden defalarca azdı, muhalefet içerisinde lider yoktu, protestolar daha çok kaotik bir nitelik taşıyordu. İşte bu noktada Batı’nın süreçlere müdahalesinin gösterilere ivme etkisi yaptığı kabul edilebilir. Aralık öncesinde güvenlik güçlerinin hükümet binalarını ablukaya almış göstericileri dağıtması Batı’nın sert açıklamalarına neden oldu. Batılı liderler eylemlerin güç yoluyla yatırılmasının kabul edilemez olduğunu beyan ettiler. Ukrayna`ya karşı yaptırımlar meselesi gündeme getirildi. Seslendirilen bildirilerin hepsi benzer hususlar üzerinde kurulmuştu: “Biz Ukrayna halkı ile birlikteyiz”, “Ukrayna Hükümetinin hala doğru yolda hareket etmeye ve Avrupa’yla bütünleşme yoluna geri dönme şansı kalıyor”. Kiev’e sefer eden Amerikalı ve Avrupalı emisarlar protestocular karşısında konuşma yaparak, onlara doğrudan destek sundular. Kuşkusuz, tüm bunlar Ukrayna’nın egemenliğine saygısızlık, ülkenin içişlerine açık müdahale idi. Batı’nın bir ülkenin seçimler yoluyla oluşmuş iktidarına karşı protestocuları bu tür desteklemesi eylemlerin niteliğini de etkiledi. Açıktır ki, böyle destekten sonra protestocular meydanları terk etmeyecek ve kendi taleplerini daha da sertleştireceklerdi. İşte bu nedenledir ki, muhalefetin temel talebi olağanüstü Başkanlık seçimlerinin yapılmasıdır.

Batı’nın Ukrayna yönetimine karşı eleştirilerinde serbest toplanma özgürlüğünün ihlali, 16 Ocak yasalarının demokrasi karşıtı nitelikte olması gibi hususlar özel kabartılır. İlginçtir: uzun süre boyunca başkentin merkezi sokaklarında barikatlar kurmak, esas sokakları ablukaya düşürerek, hükümetin, parlamentonun çalışmasına engel çıkarmak, idari binaları ele geçirmeye çalışmak serbest toplanma özgürlüğü kabul edilir mi? 16 Ocak yasaları ise şiddeti destekleyenlere karşı mücadelede iktidar için bir güç araç olarak düşünülebilir (Bkz.: Nicolai N. Petro. Defending Ukraine’s Tough New Protest Law, The National Interest, 22.01.2014).

Parlamentonun fes edilmesini, “halkın meşru taleplerinin” yerine getirilmesini, dolayısıyla yeni Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasını gerektiren Batı’nın davranışlarında bir hususa özellikle dikkat etmek gerekir. Önceleri Batı’nın kendi çıkarları ile uzlaşmayan rejimlerin devrilmesinde doğrudan veya dolaylı katılımı seçimlerle sınırlıydı. “Arap Baharı” ile durum değişti. Mısır’da Mursi yönetiminin devrilmesi bunun bir örneğidir. Fakat Batı’nın kendi sınırları yakınında darbe girişimlerine en azından kayıtsız yaklaşımı çıkarların sözde de olsa beyan edilen idealler üzerinde mutlak üstünlüğünün göstergesidir. Bu ise oldukça tehlikeli bir eğilimdir.

Ukrayna’daki gelişmelere Batı’nın doğrudan müdahalesi ile ilgili çeşitli bilgiler yayınlanmaktadır. Örneğin, Ukrayna Parlamentosu milletvekili Oleg Tsarev ABD’nin Ukrayna’daki Büyükelçiliği’nde protestoculara talimatlar verilmesine dair belgeler açıkladı. Diğer bir bilgi renkli devrimlerin organizasyonunda uzmanlaşmış yabancı ülke vatandaşlarının Ukrayna’ya gönderilmesi ile ilgilidir ki, bunlardan biri de Sırp devrimci, ABD’nin Ulusal Demokrasi Enstitüsü’nün Sosyal Ve Seçim Programları Direktörü, Ukrayna’da “Otpor” örgütünün kurucusu Marko Ivkovic kabul edilir (Bkz.: Игорь Черкащенко. Запад готовит в Украине кровавый сценарий, mirpolitiki.net).

Ukrayna basını ülkede çeşitli hibe, projeler aracılığıyla sivil toplum faallerini maliyeleştiren ve gerekli yöne yönelten 10’dan fazla örgütün adını çekiyor. İlginçtir ki, ABD Dışişleri Bakanının Avrupa ve Avrasya konularında Yardımcısı Victoria Nuland Washington’daki etkinliklerden birinde 1991 yılından beri ABD’nin Ukrayna’da “demokratik kurumların oluşturulmasına, sivil toplumun devlet yönetimine katılımının artırılmasına 5 milyar dolar para harcadığını” söyledi. Şimdi meydanda esasen gençlerin aktif olması bu paranın bir bölümünün nereye harcandığını netleştirmeye yardımcı olur.

Sonuç itibariyle, Ukrayna’da oluşmuş durumda iç faktör önemli bir rol oynar. Fakat gözlemler dış etkenin de belirleyici etkiye sahip olduğunu, bir takım süreçlerin bazen açık, bazen ise gizlice “sahne arkasından” ustalıkla yönlendirildiğini düşündürmektedir.

Doğu Ortaklığı Kimin İçin Önemlidir?

Batı’yla Rusya arasında jeopolitik mücadele güncel olarak kalmaktadır. ABD Başkanı’nın ulusal güvenlik eski danışmanı Zbigniew Brzezinski Ukrayna’daki protestocuların desteklenmesinin Rusya’ya karşı siyasi savaş olmadığını söylese de, onun diğer “Ukraynasız Rusya bir daha imparatorluk olmayacaktır” fikri Batı’nın Ukrayna’da yaşanan süreçlere yaklaşımının netleştirilmesine yardımcı olabilir.

Ukrayna yönetimi Doğu Ortaklığı çerçevesinde reformları hayata geçirmek için en az 20 milyar Euro paraya ihtiyaç olduğunu beyan edince, AB bu ihtimali kesin reddetmişti. Düşünülebilirdi ki, eğer Ukrayna’nın bu programa katılımı, siyasi, ekonomik, demokratik reformlar hayata geçirmesi Avrupa için gerçekten önemliyse, bazı tavizler verilebilirdi.

Öyle görünüyor ki, Batı Ukrayna’nın kendi şartları dahilinde programda katılımında kararlı ve süreçlere müdahale etmekle buna ulaşmaya çalışıyor. Burada AB`ye yeni üye olmuş Doğu Avrupa ülkelerinin ekonomisinin sonradan Almanya, Fransa gibi ülkelerin ekonomisi ile rekabete devam getirmeyerek çöktüğünü, üretim endüstrisi için piyasaya dönüştüğünü hatırlatmak Ukrayna için faydalı olurdu.

Elbette ki, Ukrayna Avrupa için önemli ülkedir. Doğal kaynaklar, ucuz iş gücü, büyük pazar, sabit gelişecek güvenli komşu… Ukrayna’da yaşanan süreçler Doğu Ortaklığı programının ve özellikle Ukrayna’nın bu programa katılımının Batı için büyük önem arz ettiğini de gösterdi. Fakat bu önem insan hakları ve demokrasi, siyasi – ekonomik reformlar, serbest ticaret gibi terimlerle ifade edilmez. Jeopolitik gerçekler, ekonomik rekabet, pazarlar için mücadele Doğu Ortaklığı’nın daha farklı çıkarlara dayandığını ispatlıyor.

Ukrayna’nın batısı ile doğusu arasındaki geleneksel çelişkiler (Batı’ya ve Rusya’ya destek açısından) bu kez de yaşanan olayların temel karakteristik özelliği olarak görülüyor. Protestoların Başkent Kiev’den sonra batı bölgelerinde de geniş alanları kapsaması durumun ciddiliğinin ve olayların önlenmesi zor olan mecraya yönelmesinin habercisidir. Şu anda iktidarla muhalefetin 16 Ocak yasalarının iptali, hükümetin istifası gibi tavizlerinin meydan tarafından onaylanıp onaylanmaması kuşku altındadır.

Arabulucu rolünü üslenmeye çalışan Batı ise daha dikkatli olmalıdır. Yönetime baskı göstermekle öncelikle kendi çıkarlarını sağlamaya çalışan Batı bu yolla hiçbir şey elde edemeyecek. Freedom House gibi örgütlerin Yanukoviç’i durmadan istifaya çağırması durumu olumsuz etkiler. Batı kendi çıkarlarını bir kenara bırakarak, Ukrayna’da istikrarın sağlanmasını temel önceliğe dönüştürmelidir. Aksi takdirde, Avrupa’yla bütünleşme yolunda ilerleyen Ukrayna yerine parçalanmış toplum ve ağır siyasi – ekonomik durumla karşı karşıya kalacak Ukrayna ile yüzleşmeli olacak.

Elmar HÜSEYNOV

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.