CENEVRE 2: BARIŞ YA DA YENİ JEOPOLİTİK ÇELİŞKİLER?

upa-admin 28 Şubat 2014 2.598 Okunma 0
CENEVRE 2: BARIŞ YA DA YENİ JEOPOLİTİK ÇELİŞKİLER?

Suriye muhalefeti ile iktidarı arasında Cenevre’de süregiden görüşmelerin sonuçsuz kaldığı yayımlanıyor. Bazı uzmanlar çok karamsar tahminler yapıyor. Orada hem dünyanın büyük devletleri arasındaki görüş ayrılığı görülmüş hem de Suriye’nin iç politik çelişkileri olumsuz rol oynamıştır. Her halükarda, bundan sonra bu ülkede süreçlerin hangi yönde gelişeceği konusunda somut tahmin yoktur. Sanki Ortadoğu bir sonraki belirsizlik tüneline doğru bir adım daha attı.

Sonuçsuz Konferansın Çelişkili Noktaları

“Cenevre-2” olumlu sonuç vermedi. Taraflar arasında neredeyse hiçbir ciddi anlaşma sağlanamadı. Bu konuda resmi olarak BM temsilcisi L. Brahimi Münih Güvenlik Konferansı’nda bilgi vermişti. Şimdi ise görüşme sürecinin içeriği ve ileri sürülen teklifler hakkında dünya medyasında geniş bilgiler yayıyor. Belli oluyor ki, aslında önceden bu konferansın başarısız olacağı biliniyordu. Peki neden “Cenevre-2” gerçekleşti? Suriye sorununun çözümü için bir model var mı?

Bu sorulara cevap bulmak zordur. Ancak Suriye sorunu küresel jeopolitik süreçleri o derece etkilemeye başladı ki, onun üstünde durmak gerekir. Öncelikle belirtelim ki, “Cenevre-2” daha ziyade Rusya’nın ısrarıyla düzenlendi. Doğru, başlangıçta barış konferansının düzenlenmesine Batı olumluydu. Mesele şu ki, teşebbüs Moskova’dan gelmişti. Anlaşılan, bu nedenle bazı çevreler kendilerini barışçı göstermek için Kremlin’in teklifini reddedemediler.

Bunun yanı sıra, Suriye’de silahlı çatışmalar bir an bile durmadı. “Time” dergisinin yazdığına göre, Cenevre’de görüşmeler başladığından bu yana Suriye’de 6 bine yakın insan öldürüldü! Somut olarak, 22 Ocak’tan 14 Şubat’a kadar 5792 Suriyeli öldü. Bunlardan 1622 kişi sivildi. İsyancılar 1500, B. Esad ordusu ise 1017 asker kaybettiler (Bkz.: Andrew Katz. Report: Almost 6,000 Dead in Syria During Geneva Talks / “World.time.com”, 17 Şubat 2014).

Onu diyelim ki, görüşmelerde Suriye tarafı olarak kimlerin yer alması konusunda da önceden Batı’yla Rusya arasında görüş ayrılığı vardı. İşte, şimdi “iç muhalefet” olarak adlandırılan bir grup, görüşmeler sürecine dahil edilmesini talep eder. Onlara Kadri Cemil başkanlık ediyor. O, Suriye Başbakan Yardımcısı iken, Ekim 2013’te istifa etmişti.

K. Cemil ılımlı muhalif olarak adlandırılır. O, şu anda barış yoluyla yenilik ve özgürlük için mücadele eden güçlerin bir araya gelmesiyle oluşan Halk Cephesi’ni yönetir. K. Cemil 22 Temmuz 2013’te S. Lavrov ile görüşmüştü. Cenevre Konferansı’ndan sonra ise Rusya Devlet Başkanı’nın Ortadoğu Özel Temsilcisi M. Bogdanov ile birlikte bu toplantının sonuçları üzerine görüşmüştür (Bkz.: Сергей Лавров встретился в Москве с заместителем Председателя Совета министров Сирии К.Джамилем / “Serfilatov.livejournal.com”, 22 Temmuz 2013; Замглавы МИД РФ обсудил ситуацию в Сирии с представителем оппозиции / “Коммерсантъ”, 8 Ocak 2014).

Uzmanlar, “iç muhalefet”tekileri B. Esad’ın kendi yarattığını düşünür. Onları Moskova ve Tahran destekler. Şimdi bu grubun görüşmelerde yer alan muhalifleri eleştirmesi ve kendilerinin orada temsil edilmesi gerektiğini ileri sürmesi, Suriye konusunda durumun daha da karmaşıklaştığını gösteriyor. Böyle anlaşılıyor ki, Batı ve Rusya kendi çıkarlarına uygun olarak Suriye’de “muhalif” gruplar yaratır. Böyle bir ortamda barış görüşmelerinin olumlu sonuç vermesi uygulamada imkansızdır.

Tehlikeli Jeopolitik “Alana” Doğru

Bunun yerine Suriye’nin yeni düzeyli jeopolitik çelişkiler alanına girme ihtimali daha fazladır. Artık bunun ilk belirtileri kendini gösterir. Amerikan basınının yaydığı bilgilere göre, Obama Suriye muhalefetinin kendisine sadık gruplarına silah vermeye karar verdi (Bkz.: US Scolds Russia as It ağırlığında Options on Syrian War/ “The New York Times”, 17 Şubat 2014). ABD Başkanı dedi ki, “Geçmişteki ve şimdiki imkanlara yeniden bakmak gerekir.” Uzmanların görüşüne göre, Washington Suudi Arabistan’ın muhalifleri modern silahlarla teçhizatlandırma teklifini kabul etti.

Bunların zemininde Beyrut’ta yayımlanan “The Daily Star” gazetesinin yaydığı bir bilgi dikkati çekiyor. Orada bildirilir ki, bu yaz Suriye’nin muhalif güçleri geniş çaplı saldırıya geçecekler. Bunun için onları destekleyen dış güçler büyük miktarda silah verecekler. Artık Ürdün’de Amerikalı uzmanların hazırladıkları bine yakın savaşçı vardır. Onlar savaşa katılacaklardır (Bkz.: Syria Rebels Say Planning Damascus Spring Offensive / “DailyStar.com.lb”, 18 Şubat 2014).

Buradan şu sonuca varabiliriz ki, “Cenevre-2” Suriye meselesine açıklık getirmemekle kalmadı, hatta onu daha da karmaşıklaştırdı. Şimdi çatışan taraflarda müzakere yoluyla barışa ulaşma umudu kalmadı. Doğru, Arjantin’in teklifi ile BM Güvenlik Konseyi’nde bazı maddeler üzerinde anlaşma sağlandı. Ancak bunlar sorunun doğrudan çözümüne değil, insani yardıma aitti (Bkz.: Совбез согласовал несколько параграфов резолюции по Сирии / “Gazeta.ru”, 19 Şubat 2014). Buenos Aires’in savaşan taraflara silah satışını durdurma önerisi ise kabul edilmedi.

Suriye hakkındaki durumun bu şekilde değişimi, kuşkusuz, tehlikelidir. Büyük devletler sorunun ortadan kalkması için aslında hiçbir ciddi çaba göstermedi. Bu durumda ise bölge için oldukça ciddi sorunlara neden olabilecek gelişmelerin meydana gelme tehlikesi var. Bu açıdan bazı noktaları vurgulamak gerekir.

Birincisi, Suriye’de mezhep savaşı daha da genişleyebilir; çünkü Cenevre’deki görüşmelerin başarısızlığı zemininde ülkenin iç karışıklığının derinleştiği hakkında bilgiler artıyor. Burada ise bir hususu öne çekiyorlar-Şiiler B. Esad’a büyük yardımlarda bulundu. Aynı zamanda, Suriye’nin demokratikleşme meselesini iktidar ile “El Kaide” çatışması düzlemine geçirdi (Bkz.: Birol Akgün. Anglo-Sakson Derin Yapının “İslam’a Karşı İslam” Politikası ve Türkiye / Strtejik Düşünce Enstitüsü, 11 Şubat 2014).

İkincisi, dünyanın büyük jeopolitik güçleri Suriye meselesini halen kendi çıkarları için kullanırlar. Bölgedeki halkları ve devletleri karşı karşıya bırakmaktan çekinmiyorlar. Şu anda İslam alemi için mezhep ihtilaflarını arttırırlar. Bunlar gösteriyor ki, yakın zamanda Suriye sorununu çözmek niyetinde değildirler.

Üçüncüsü, Ortadoğu’daki güçlü devletler arasında çatışma başlayabilir. Hatta Suudi Arabistan’ın büyük bir savaşa hazırlandığı hakkında bilgiler yayılıyor (Bkz.: Александр Самсонов. Саудовская Аравия готовится к большой войне / “Военное обозрение”, 17 Şubat 2014). Riyad’ın somut olarak kiminle savaşacağı bilinmiyor. Fakat o, en modern silahları alıp ordusunu güçlendiriyor. Uzmanlar hedefte İran’ın olduğu hakkında yazıyorlar. Fakat bu, kışkırtma amaçlı bilgi de olabilir. Gerçek olan, Ortadoğu’da Suudi Arabistan’ın jeopolitik iddialarının hayli artmasıdır. Genel olarak bakıldığında, bölgenin güçlü devletleri oluşan belirsiz jeopolitik durumda savaşa girebilir.

Dördüncüsü, bütün Müslüman ülkeleri için radikal dini gruplar ciddi tehlikeye dönüşmektedir. Bunlar, onları dünyanın önemli büyük devletleri ile ihtilaflara sokmaktadırlar. ABD, Avrupa Birliği, Rusya ve Çin Müslümanları tehlike olarak görür. Bu gerçekliği olmayan entrikalara yol açıyor ve anlaşmazlıkların çözümünü çıkılmaz hale sokuyor. İslam düşmanlığı Ortadoğu’da da jeopolitik istikrarın oluşması önünde ciddi engel olarak kalır.

Böylece, “Cenevre-2” gerçekte Suriye’ye barış ve istikrar getirmedi. Aksine, Ortadoğu için tehlikeli olabilecek jeopolitik gelişmelerin temelini attı. Meydana yeni çelişkiler çıkmaktadır. Bu durumun savaşa götürüp götürmeyeceği ise belirsizdir.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.