ABD’NİN ASYA-PASİFİK POLİTİKASININ YANSIMALARI

upa-admin 25 Nisan 2014 3.602 Okunma 0
ABD’NİN ASYA-PASİFİK POLİTİKASININ YANSIMALARI

ABD’nin dış politika stratejilerinde önemli yere sahip  “Asya-Pasifik” politikası, Rusya’nın bölgede kendi kontrolünde oluşturmak istediği düzene karşı tedbir niteliği taşırken, diğer taraftan Kuzey Kore-Çin ekseninde meydana gelebilecek küresel tehdidin önlenmesi adına somut adımlarla yürütülmesi gerekmektedir. Özellikle enerji nakil hatlarının güvenliği, uyuşturucu ticareti, nükleer faaliyetler ve terör gibi meseleler Washington’un dikkatini yoğunlaştırdığı önemli başlıklardır.

Rusya imparatorluk stratejisine geri dönüyor.

Son dönemde Rusya’nın izlediği imparatorluk stratejisi, yani “yayılmacı” politika anlayışı, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerde tedirginliğe sebep oldu. Ukrayna olaylarının ardından Kırım’ın ilhakıyla Moskova yönetiminin diğer ülkelerdeki Rus azınlığın haklarını koruyacaklarına yönelik açıklamalarda bulunması, Rusya’nın yayılmacı siyasetine devam edeceğinin sinyali niteliğindeydi. Bu ülkelerin arasında ilk sırayı Moldova ve Kazakistan alıyor.

Dolayısıyla Rusya’nın izlediği “imparatorluk vizyonu”, Amerika’yı Rusya çevresinde yer alan stratejik ortaklık içinde olduğu ülkelerle daha fazla diyalog kurmaya zorunluluğunda bıraktı. ABD Başkanı Obama’nın son Asya ziyareti de bu amaca dönük Amerikan prestijinin kaybını önlemeye yönelik değerlendirilebilir.

Japonya’nın güvenebileceği tek ülke ABD.

ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası müttefiki olan Japonya, Başkan Obama’yı ağırlayan ilk ülke oldu. Japonya’nın Çin ve Kuzey Kore ile olan statüsü ve ulusal güvenliği ABD’nin Asya-Pasifik politikası bağlamında son derece kritik. Bilhassa Kuzey Kore nükleer denemelerine devam ederken en yüksek tehdit altındaki ülkelerden olan Japonya’nın güvenebileceği tek ülke ABD’dir.

ABD’nin istikrarlı Asya politikası çok yönlü kurumlar tesis edebilmesine bağlı.

Demek oluyor ki, içinde bulunduğumuz zamanı son gelişmelerle birlikte “Yeni Soğuk Savaş” dönemi olarak adlandırmamız pek de yanlış sayılmaz. Bunun en büyük emarelerinden biri daha öncede üzerinde durulan Ukrayna olayları ve Kırım’ın ilhakı sonrası Rusya’nın tavrı. Örneğin, Ukrayna meselesi vesilesiyle Rusya ile Çin arasında stratejik diyaloğun tazelenme süreci de başlamış oldu. Böylelikle Çin, ABD’nin Asya politikasına karşı Rusya kartını her an ortaya koyabilme avantajına da sahip olmuş oldu. Buna karşılık Washington yönetimi de, Asya’da çok yönlü kurumlar tesis ederek Asya politikasını sağlam temellere oturtmak istiyor.

Asya’da NATO tipi bir örgütlenme mümkün mü?

Aslında başta Rusya olmak üzere Asyalı devletlerin ortak amacı coğrafyada NATO tarzı örgütlenmeyi tesis edebilmek. Rusya bunu “Avrasya Birliği” projesiyle hayata geçirmek istese de, tüm Asyalı ülkeleri ortak güvenlik paydasında birleştirmek şu an için oldukça zor. Çünkü bölge ülkelerinin tehdit algısı dinamik ve değişken. NATO tipi bir örgütlemeye sahip olabilmek için öncelikle bölgede güçlü kolektif güvenlik ağı oluşturulmalı ve mümkün olduğunca bütün ülkelerin yeterli oranda ortak tehdit algısı içinde olması gerekir.

Başkan Obama son görev döneminde Asya-Pasifik politikasını uzun vadede fayda sağlayacak şekilde sürekli kılmak istiyor. Elbette bu amacın altında yatan en büyük neden Rus-Çin ittifakının çemberini daraltmak. Bunu “yumuşak güç” kullanarak gerçekleştirmek en mantıklı yol fakat Rusya’nın 19. yüzyıl söylemlerini 21. yüzyıla taşıyarak “imparatorluk stratejisi”ne dönmesi ABD’yi kınama ve bilindik ekonomik yaptırımlardan ötesine sürükler mi onu da hep birlikte göreceğiz.

Haftanın Sözü: “Kendini yönet, dünyayı yönetecek gücü bulursun.” – Platon

 

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.