2014’ün ilk beş ayını geride bıraktık… En son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim; 2014 Çin için son derece rüzgarlı geçiyor. Bir yandan hükümetin peşpeşe açıkladığı liberalleşme adımları ve yeni vergiler gibi ek yükümlülükler içeren reformlar, öte yandan yükselen iç tüketim, geçtiğimiz yıllara göre düşük büyüme ve birçok sektörde son dönemde kıpırdama olsa da, çok büyük ölçüde görünen kapasite fazlası ve büyük stok sorunları ekonomik veriler ve sosyal hayatta adeta bir lodos bir poyraz havası yaratıyor.
Çin, 2014 ilk çeyreğinde % 7,4 büyüyerek % 7,5’luk açıklanan hedefler paralelinde bir büyüme gerçekleştirdi. Ancak bu; 2012 üçüncü çeyrekten beri açıklanan en düşük rakam olarak göze çarpıyor. Yine aynı dönemde dış ticaret hacmi % 3,7 düşerek 5.9 trilyon RMB olurken, dış ticaret fazlası % 60,9 düşerek 102.8 milyar RMB olarak kaydedildi. Bir başka deyişle, 2014 ilk çeyrekte Çin ithalatta % 1,2 gibi çok düşük bir düşüş yaşarken, ihracattaki düşüş % 6,1 olarak gerçekleşti. Arz ve stok fazlasının çok yüksek olduğu sektörlerde ihracat ile ayakta duran özellikle yüksek borçlu şirketler (legal olmayan ancak hala oldukça büyük bir sorun olarak ortada duran gölge bankacılık borçlarını kastetmiyorum) için kötü bir çeyrek olduğu muhakkak. Öte yandan, yine aynı dönemde Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Shen Danyang’ın 17 Nisan’da yaptığı açıklamaya göre; perakende satışları % 12 artarak 6.20 trilyon RMB’yi geçmiş durumda. Araba satışları da yine ilk çeyrekte % 9,5 artarak 4.6 milyon civarında gerçekleşti.
Rakamlara baktıkça aklınızın karıştığını söylerseniz katılırım, zira farklı sinyal veren verileri bir arada düşüüp yorum yapmak pek kolay değil. Kısaca, birçok sektör için işler pek iyi gitmezken, büyümenin içerdeki tüketim ile ayakta kaldığını yorumlamak yanlış olmayacaktır. Ekonomiye olan güvenin sarsılması, iç tüketimi sekteye uğratır ise o durumda “Çin hapşırırsa, dünya nezle olur” cümlesiyle DEİK Türk Çin İş Konseyi Başkanımız Hüsnü Özyeğin Bey’in ne kadar haklı olacağını görür oluruz. Başbakan Li’nin “hızlı değil ancak kaliteli büyüme” politikası dünyada kabul görmüş görünüyor ki, Çin’e reel sektörde gelen doğrudan direk yatırım 2014 ilk çeyreğinde kurulan şirket sayısı olarak % 0,73 azalsa da, yatırım miktarı olarak % 5,5 arttı. Şaşırtıcı olan ise Çin’in reel sektörde yaptığı yurtdışı yatırımların aynı dönemde % 16,5 düşmüş olması.
Çin hükümeti bunu görmüş olacak ki; Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu aracılığıyla devlet firmalarının yurtdışına yapacakları yatırımlardaki bürokrasileri ve sınırlamaları azaltan adımlar attı ve 8 Mayıs itibariyle yürürlüğe alacağını açıkladı. Reform demişken, 2014 Çin için büyük bir reform yılı olarak başladı. Shanghai Serbest Bölge’de hizmet sektörü için Çin’in bugüne kadar görmediğin onlarca adım atıldı, ancak şu anda sonuçlar ile ilgili elle tutulur somut bilgiler henüz ortaya çıkmış değil. Bu bölgedeki başarılı uygulamalar Çin’in yakın geleceğinde izlenecek hizmet sektörü politikaları için belirleyici olacaktır görüşündeyim. Pek tabi ki reformlar sadece hizmet sektörüyle sınırlı değil. Çin Finans Bakanı Lou Jiwei’nin çevre vergileri ve tüketim vergileriyle ilgili yeni düzenlemeler üzerine çalışacaklarını belirtmesi artan işçilik maliyetleri ve arz fazlasıyla boğuşan bazı iş çevrelerine ek yük getirecek gibi duruyor. Ancak, enerji tasarrufu ve çevreyi korumayı hedefleyen kalite modelinde kötülerin ayıklanarak dünya klasmanında sadece bilançosuyla değil sosyal dinamikleriyle de güçlü şirketlerin ayakta kalmasının hedeflendiğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Finans’daki büyük bir reform adımını vurgulamadan geçemeyeceğim. Çin Bankacılık Denetleme Kurulu özel bankaların kurulmasıyla ilgili izinlerin verildiğini ve 5 özel bankanın 4 eyalette faaliyet göstermesine başlayacağını açıkladı. ABD borsalarında halka açılmayı planlayan Alibaba’nın da bu şirketlerden bir tanesi olduğunu vurgulamak isterim.
Türkiye ile Çin’in 2014 ilişkilerindeki öne çıkan noktalara değinmeden bu yazıyı sonlandırmayayım. Ocak ve Şubat’da Çin ile ticari ilişkilerimiz % 1,2 artarak 4.47 milyar USD olarak kaydedilirken, ihracatımızın aynı dönemde % 24,6 düşerek 460 milyon USD’la limitli kalması geçen yıl aynı döneme göre % 11 fazla ticaret açığı vermemize neden oldu. Bu açık Türkiye’nin tüm dış ticaret açığının % 42,8’ine denk geliyor. Tekstilbank’ın % 75,5’inin Çin’in dünyadaki en önemli 2 bankasından bir tanesi olan ICBC’ye satılması ise, Çin devletinin ve Çinli firmaların Türkiye’ye bakış açısının kısa değil uzun dönemli olduğunu gösteren çok sevindirici bir adım olarak görülebilir. Mayıs ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çin’e kalabalık bir işdünyası heyetiyle birlikte gelerek bir program planlıyordu ancak hepimizi kahreden Soma faciası nedeniyle seyahatini iptal etti. Ancak Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansına katılarak CICA’nın dönem başkanlığını Türkiye’den Çin’e devretti. Şüphesiz Türk iş dünyasının en önemli STK’larının başında gelen TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz ve Yönetim Kurulu ekibinin Pekin-Chengdu-Shanghai’dan oluşan Mayıs sonundaki seyahatleri 2014’ün en önemli organizasyonlarından bir tanesine sahne oldu. Shanghai’daki ikili görüşmelere ve şirket ziyaretleri ayağına katılım fırsatı bulduğum toplantılarda; TÜSİAD’ın Çin’den Türkiye’ye yatırım çekilmesi için gösterdiği içten gayret ve hem Muharrem Bey’in hem Yönetim Kurulu üyelerinin Çin ile ilgili vizyonları beni son derece mutlu etti. Ata Holding’in Çin’de Burger King distribütörlüğünü üstlenmesiyle yazmaya devam ettiği başarı hikayesini Erhan ve Korhan Kurdoğlu kardeşlerden dinlemek hepimizi ayrıca gururlandırdı. Hem öğle yemeğinde, hem de akşam yemeğinde Çin ve Türkiye ekonomisi, politikası ve işbirliği imkanları hakkında TÜSİAD Yönetim Kurulu ile fikir alışverişinde bulunma fırsatı da yakaladım ve umarım TÜSİAD’ın bu girişimleri sonucu Türkiye’ye Çin’den yeni yatırımlar çekmeye devam edeceğiz.
Mayıs 2014 Çin’de bugüne kadar yapılan en büyük Türk yatırımı Star Mall’un da açılışına sahne oldu. Yazımı bitirirken zorlu yollardan geçerek bu başarıya imza atan Hüsnü Özyeğin Bey’i de gönülden kutluyorum, umarım en kısa sürede projeyi amorti ederek Türk iş dünyasının Çin’e olan inancını da perçinlemiş olur. Shanghai’dan selamlarımla.
Köken GÜNEŞ