3. IRAK SAVAŞI

upa-admin 14 Haziran 2014 2.145 Okunma 0
3. IRAK SAVAŞI

Irak-Şam İslam Devleti olarak bilinen IŞİD güçlerinin Suriye’de Esad rejimine karşı muhalif güçlerle taktiksel işbirliği sonrası, Sünni güç bloğu oluşturarak bölgedeki otorite boşluğundan faydalanmaya başladı. Batı’nın bir alternatif sunmadan “Özgür Suriye Ordusu” adı altında birleşen muhalif grupların, sanki tümünün derdi bölgede demokratik entegrasyon olduğu varsayımıyla hareket etmesi, terör gruplarının yuvanlamalarına zemin hazırlamış ve coğrafyayı şiddet sarmalı içine sürüklemiştir. Bugün IŞİD güçlerinin Suriye’den sonra Irak topraklarına girmesiyle ülkenin en büyük ikinci büyük ve petrol şehri olan Musul’u ele geçirmesi, “3. Irak Savaşı’nın” yaklaştığının ibaresi niteliğinde.

IŞİD’in Türkiye üzerinden Batı’dan talepleri olacak.

Musul’da uluslararası hukuk kaidelerince “savaş sebebi” olarak belirtilen Türk Konsolosluğunun işgal edilmesi  ve tır şöförlerinin rehin tutulması meselesi en basit yorum ile IŞİD’in Türkiye’ye karşı elinde olası bir topkeyun savaş durumunda önemli bir koz olacağını gösteriyor. Türkiye’nin Suriye’den Irak’a uzanan sınır hattına yakın bölgelerde bu tip hukuk kaidelerine aykırı devlet kurma girişimleri, ulusal güvenlin devamlılığına risk oluşturacaktır. Diğer taraftan IŞİD güçlerinin esirler karşılığında Türkiye üzerinden özellikle ABD ve İngiltere’den isteyeceği şartlar olabilir. Bu haberlerden takip ettiğimiz basit bir fidye isteme olayı olarak değerlendirmek gerektiği düşüncesindeyim.

Peki IŞİD ne istiyor?

Irak-Şam İslam Devleti’nin en büyük motivasyon gücünün altında, 2003’te Amerika’nın başını çektiği koalisyon güçlerinin başlattığı Irak operasyonu sonrasında, Saddam Hüseyin’in öldürülmesi ve akabinde Irak’ta siyasal mekanizmada Sünnilerin dışlanması yatmaktadır. Ülkenin kuzeyinde Kürt yönetiminin idareyi ele alması, Irak merkezi hükümetinin başında Şii Maliki’nin göreve gelmesi ve Sünnilerin 2. sınıf muamele görmesi coğrafya genelinde Sünni bloğun saflarını sıklaştırmasına neden olurken, bu mücadelenin meşalesini de Suriye’deki Esad karşıtı yürütülen özgürlük mücadelesi çatısı altında yakma imkanı yakalamasını sağladı.

ABD’nin gündeminde askeri seçenek yok.

Bu gelişmeler yaşanırken tüm gözler ABD’nin takınacağı tavra yöneldi. Çünkü Afganistan ve Irak savaşlarından büyük zararla çıkan ve istediği düzeni oturtamayan Amerika için askeri güç artık en son seçenek bile değil. Nitekim Başkan Obama da bunu son yaptığı açıklama ile dile getirdi. Çünkü ABD’nin başını çektiği askeri müdahalenin bedeli; belki de 1929 büyük ekonomik buhranının bir benzerine neden olabilecek ve petrolün bu uğurda feda edilmesi kara deliğin büyümesine neden olacaktır.

ABD, İran ve Rusya ortak politika yürütebilir.

Bu noktada ortaya çıkacak mezhepsel çatışmaların önünü almak imkansız boyutlara ulaşabilir. Elbette bundan fayda sağlayacak belirli gruplarda olacaktır. “Saddam Hüseyin’in ruhu geri gelmişçesine” hareket eden IŞİD güçleri ile yürütülecek diyalog mekanizması bölgedeki güçlü aşiretler üzerinden gerçekleşecektir. Önemli olan coğrafyayı yeniden yangın yerine çevirmeye çalışanlara engel olabilmek. Bunun içinde öncelikle Irak merkezi otoritenin varlığının tüm bölgelerce kabul ettirilmesi gerekiyor. Son gelişmeler Rusya ile ABD’yi hatta İran’ı bile ortak menfaatler açısından aynı safta durmaya zorlayabilir.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.