Son iki yüzyılda dünya tarihi; gerek 21’inci yüzyılın başlarında önde gelen Avrupa ülkelerinin anti-Napolyon koalisyonu, ister yirminci yüzyılın başlarında İtilaf veya Üçler Birliği, gerekse İkinci Dünya Savaşı sırasında İttifak ülkelerinin Anti-Komintern Paktı ve anti-Hitler koalisyonu gibi sırf askeri-siyasi nitelik taşıyan ve ilgili ülkelerin jeopolitik çıkarlarına hizmet eden ülkelerarası çeşitli düzenlemeli geçici askeri-siyasi alyansların oluşmasına şahit olmuştur. “Soğuk Savaş” döneminde de NATO, Varşova Paktı, SENTO, SEATO, ANZUS vb. gibi bölgesel askeri-siyasi Alyansların oluşturulmasında şaşırtıcı hiçbir şey olmamıştır.
Fransız sosyoloğu Raymond Aron’un dediği gibi; “barışın imkansız, savaşın ise inanılmaz” olduğu dönemde NATO ve Varşova Paktı`nın örneğinde Batı ile Doğu arasındaki “soğuk” jeopolitik çatışma, 20. yüzyılın sonlarına iki kutuplu sistemin tenezzülüne yol açtı ve dünya “tek kutuplu” (esas oyuncu olarak ABD) veya “çok kutuplu” sistem arasında seçim yapmak zorunda kaldı. Önde gelen dünya liderlerinin doğrudan askeri-siyasi çatışmasının pratik olarak gerçek dışı olduğu mevcut gerçekler, aslında, gizli nitelik taşıyan klasik jeopolitik ortam faktörleri ile sıkı bağlı olan jeoekonomik çıkarların başrolünü oynadığı yeni devletlerarası ilişki biçimlerini ön plana çıkarmıştır. Dünya siyasetinin “memnun olmayan” büyük devletlerinin modern ilişkiler sisteminde kendi layık yerini bulmak uğruna yaptığı hızlı aramalar, genel veya yakın sosyoekonomik sorunlara ve ortak gelecek dinamik gelişme amaçlarına sahip yeni devletlerarası birliklerin (ADB, Şanghay İşbirliği Örgütü vb.) oluşturulmasını kaçınılmaz kılmıştır.
Bunlardan en iri çaplı ve nüfuzlusu üç kıtada bulunan ve yakın gelecekte “Büyük yediliye” rakibe dönüşme kapasitesi olan BRİCS – Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti topluluğudur. Önemli jeopolitik etkenlerden biri de şudur ki, günümüzde BRİCS gezegen coğrafyasının % 26’sına ve dünya nüfusunun % 42’sine sahiptir.
Dünya Bankası’nın verdiği rakamlara göre, 2013 yılında BRİCS ülkelerinin GSYİH’sı 15,75 trilyon ABD doları veya dünya üzerindeki toplam GSYİH’nın % 18’ini teşkil etmiştir. Sadece beş ülkenin nüfusu 3 milyara yakındır. 2003-2013 yılları kapsayan 10 yıl içinde BRİCS ülkelerinin ekonomisi 4.2 kez, gelişmiş ülkelerin ekonomisi ise % 61 oranında artmıştır. Goldman Sachs Bankası’nın raporuna esasen, 2050 yılına kadar birlik ülkelerinin ekonomisi genel “Büyük yediliye” dahil olan dünyanın en zengin ülkelerinin ekonomisinin önüne geçecektir.
Genel olarak, BRİCS’in oluşturulması yeni yüzyılın başlamasıyla dünya gelişmesinde uluslararası ilişkilerin çokmerkezli sisteminin oluşumu eğiliminin tezahürü olmuştur.
Ama hiç de her şey ilk bakışta göründüğü gibi basit değildir. Birliğin bazı üye ülkeleri sırasında belli çelişkilerin olması, özellikle Çin-Hindistan toprak tartışması, dış politikada birliğin olmaması, zayıf ekonomik bağımlılık, oldukça büyük coğrafya uzaklıkları, BRİCS’in yıkılmasını arzu eden Batı devletlerinin “soğuk” yaklaşımı ve diğer bazı faktörler bu İttifakın NATO veya Avrupa Birliği’nin tam alternatifi olarak algılanmasına olanak vermez.
Aynı zamanda, BRİCS’in sonraki zirve toplantısında (Brezilya, 15-16 Temmuz 2014) 100 milyar ABD doları ilkin sermayesi ile gelişme bankasının oluşturulması, Arjantin’in ittifaka katılımıyla, örgütün genişlemesi, modern dönemin güncel sorunlarının ve üye ülkeler arasındaki ikili ve çok taraflı ilişkilerine ilişkin diğer konuların gözden geçirilmesi planlanıyor.
Tüm bunların dünya siyaseti için jeopolitik ve jeoekonomik sonuçlarını yakın gelecek gösterecektir.
Prof. Dr. Pervin DARABADİ
Kaynak: Newtimes.az