Birkaç yıldır dünya jeosiyasetinde Ortadoğu faktörü ciddi yer tutuyor. “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreç, aslında çok sayıda yeni sorun meydana çıkardı. O dönemden başlayarak, bu bölgenin kaderi ile ilgili çeşitli tahminler yapılıyor. Mesele şudur ki, “Arap Baharı” olayının mahiyeti tam olarak net değildir. Bu esnada bölgede terör, bölgeye liderlik etme konusunda rekabet ve dini mezhepçilik gibi olumsuz durumlar yükseldi. Halihazırda Ortadoğu alev içindedir. IŞİD faaliyetini o derece genişletmiştir ki, onu önlemek çok zordur. Aynı zamanda, bölgenin bazı devletleri arasındaki rekabet de şiddetlendi. Oluşan bu durumun bölgeyi nereye götürebileceğini tahmin etmek hayli zordur.
Karmaşık Bir Bölge: Ortadoğu’ya Yönelik Tehlikeler
2011-2014 döneminde “Arap Baharı”ndan etkilenen ülkeler, toplamda 800 milyar ABD doları değerinde zarar gördü. İtiraf edelim ki, bu oldukça büyük bir tutardır. Ayrıca, bu sürecin sadece finansal tarafını ifade eder. Daha da rahatsız eden faktör ise “Arap Baharı”nın geniş bağlamda jeopolitik, kültürel, sosyo-psikolojik sonuçlarıdır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da meydana gelen karmaşık, risklerle dolu durum düşündürücüdür.
Halihazırda Ortadoğu’da jeopolitik gelişmelerin dinamiğini belirlemek zordur. Burada olaylar birbiri ile o derecede karşılıklı ilişkidedir ki, onları birbirinden ayırmak zordur. Siyasi ihtilaflar, devletlerin beka sorunları, terör, dini radikalizmin artması, ekonomide daralma gibi durumlar bölgede oldukça belirsiz bir manzara yarattı.
Burada mutlaka dış güçlerin Ortadoğu’daki etkinliği de vurgulanmalıdır. Zira bu faktör oldukça güçlü etkiye sahiptir. Hatta burada olayların gelişimi esasen büyük jeopolitik güçlerin planlarına göre olur. Uzmanlar bu konuyu sürekli hatırlatıyorlar. Bölgede istikrarın kurulmamasının başlıca sebebi olarak da bu hususu gösterirler. Suriye, Irak, Mısır, Libya, Lübnan ve diğer örneklerde bu fikrin doğruluğunu görmek mümkündür.
Irak yıllardır, terörün, siyasi çatışmaların, dini mezhepçilik ve enerji kaynaklarını ele geçirme mücadelesi veren grupların savaş meydanına döndü. Şimdi bu ülkede durum daha da karmaşıktır. Sünni ve Şii gruplar arasında gözlenen sorunlar, merkezi hükümetle Kürt özerkliği arasındaki ihtilaflardan başka, IŞİD terörü de toprak bütünlüğüne yönelik büyük tehlike yarattı.
Artık o, dünya ölçekli soruna dönüşmüştür. Bu örgüt Irak’ta yeni topraklar işgal etmektedir. Birkaç gün önce IŞİD, bir başka şehri daha işgal etti. İlginçtir ki, çok sayıda devletten oluşan uluslararası koalisyon da bu örgütü durduramıyor. Buna dayanarak, birtakım uzmanlar IŞİD’in büyük bir devletin planı olduğunu belirtiyorlar.
Meselenin bu şekilde ele alınması, Ortadoğu’da tahmin edilenden daha kapsamlı ve korkutucu süreçlerin sürdüğünü gösteriyor. Zira terörün bu bölgenin sınırlarını aşarak diğer bölgelere yayılma ihtimali hala yüksektir. Hatta Uzak Doğu’ya kadar yayılma olasılığı hakkında bilgiler de alınmaktadır. Aynı zamanda, Ortadoğu’da geniş çaplı terör devam etmektedir, bu ise, bölgede istikrarın temininde ciddi sorunların sürmesi demektir.
Bu açıdan tehlike kaynağı sadece Irak değildir. Suriye de oldukça hassas yer haline geldi. Öyle ki, IŞİD burada da çok aktiftir. Bu terör örgütü Suriye’de sadece nüfuzunu korumakla kalmaz, bölgenin başka ülkelerini de tehdit etmeye devam eder. Öyle anlaşılıyor ki; IŞİD, artık Ortadoğu’nun jeopolitik manzarasını oluşturan faktörlerden biri olarak kabul edilebilir.
Uzmanlar bunu vurgularken, bölge için ciddi tehlikenin varlığına işaret ediyor. Aynı kapsamda, burada jeopolitik gelişmelerin gidişatının olası senaryoları hakkında da farklı fikirler söylenebilir.
Rekabet ve İstikrar: İki Etmenin Birbiriyle Uyumsuzluğu
Bu bağlamda İsrail-Filistin ilişkileri ilginçtir. Taraflar arasındaki son kanlı çatışmalardan sonra gerginlik biraz azaldı. Fakat bu, aldatıcı olarak kabul edilir, çünkü birtakım radikal dini grupların İsrail’e karşı sert adımlar atması bekleniyor.
Özellikle Tel Aviv’in Müslümanlar için kutsal sayılan birkaç yere müdahalesi, sert tepkiyle karşılandı. Bu süreç Ortadoğu’nun büyük devletlerinin jeopolitik nüfuz mücadelesiyle ayrı bir içerik taşımaktadır.
Mesele şuradadır ki, şu anda Ortadoğu için Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, İran ve Türkiye arasında mücadele yükseldi. Burada daha ziyade Riyad ile Tahran arasında süregiden keskin rekabetten bahsediliyor. Hatta bazı uzmanlar IŞİD meselesini Suudi Arabistan ile ilişkilendirir.
Bunun doğru olup olmadığını söylemek zor, ancak bu tür fikirlerin Sünni-Şii çatışmasını şiddetlendirebileceği aşikâr. Bunun yanı sıra, bölge devletlerinin nüfuz savaşında mezhep faktörünün yer alması tehlikeli bir durumdur.
Belirtilen şartlar dâhilinde, Ortadoğu’da süreçlerin gidişatında belirsizlik faktörünün önemli yer tutacağı öngörülebilir. Genel olarak, bu bölge ciddi risklerle dolu mekâna dönüşmüş olur.
Dünyanın büyük devletlerinin burada oynadıkları rolü ayrıca değerlendirmek gerekir. ABD, AB, Rusya ve Çin kendi çıkarlarına uygun adımlar atıyor. Pekin daha ziyade ekonomik, enerji odaklı ve kültürel açılara üstünlük verirken, Washington ve Brüksel siyaset, güvenlik ve enerjiye ilişkin boyutlarda denetimi tam olarak ele geçirmeye çalışıyorlar. Rusya son zamanlara kadar bu bölgenin belirli bölümünde aktif idi. Ancak şimdi Batı’nın Ukrayna meselesi sebebiyle bu ülkeye ciddi yaptırımlar uygulamasıyla, Ortadoğu’da Moskova biraz geri plana düştü. Kremlin daha çok ekonomide görülen gerilemeyi önlemekle meşguldür.
Bu demek değildir ki, Ortadoğu’da Rusya nüfuzunu korumaya çalışmayacak. Düşünüyoruz ki, ne olursa olsun Moskova bölgede varlığını şu veya bu derecede göstermek için adımlar atacak. Onun neler elde edebileceği ise artık başka bir konudur.
Rusya’dan farklı olarak, Avrupa Birliği’nin Ortadoğu politikasında Amerika’nın iradesinin dışında herhangi bir ciddi adım atacağını söylemek zordur. Özellikle şimdiki karmaşık jeopolitik durumda, Brüksel riske girmez. Bununla birlikte mümkündür ki, birtakım yerel sorunlarda AB bağımsız tutum sergilesin.
Onu da vurgulamak isteriz ki, Kuzey Afrika’da da dış güçlerin mücadelesi jeopolitik manzaranın temel öğesidir. Burada ABD, Fransa ve Çin arasında rekabet daha keskindir. Fakat bu, bölgede terörün giderek güçlenmesi zemininde oluşur. Burada cereyan eden süreçlerin gerilimi, Ortadoğu’dakinden hiç de az değil. Uzmanlar Kuzey Afrika’da yaşanan olayların geleceğini, Ortadoğu’yla karşılıklı ilişkili şekilde değerlendirir.
Bütün bunlar yukarıda belirtilen her iki bölgede jeopolitik durumun gelişim yönlerinin, özünde birkaç tehlikeli unsuru barındırdığını belirtiyor. Her şeyden önce, genel olarak bölgede istikrarın ve sürdürülebilir kalkınmanın temin edileceğini söylemek zor. Belirsizlik ve ihtilaflara götürebilecek risklerin bir süre daha sürmesi beklenir.
Buradan hareketle, bölge ülkelerinin bekasıyla ilgili tehlikelerin olduğunu söylemek mümkündür. Uzmanlar, bölge ülkelerinin bazılarının sınırlarının değişebileceğini yazıyor. Irak, Suriye, Suudi Arabistan’ın parçalanma ihtimalinden bahsediliyor. Genel olarak, Ortadoğu’da bu senaryonun gerçekleşmesi mümkünse, o zaman burada kısa vadede jeopolitik durumun netleşme olasılığı azdır.
Nihayet, Ortadoğu’da dünyanın büyük devletlerinin çıkarlarını koruma planlarından vazgeçmemesi, ciddi sorun olmayı sürdürür. Bu husus, bölgenin geleceğinde belirsizlik ve tehlikelerin geniş yer alacağına işaret eder. Bu ise bizatihi Ortadoğu’nun bir süre daha jeopolitik tartışma mekânı olmaya devam edeceği anlamına gelir.