İktisadi Kalkınma Vakfı’nın Çisel İleri, Selen Akses, Sema Gençey Çapanoğlu, Yeliz Şahin, İlge Kıvılcım, Gökhan Kilit ve Büşra Çatır tarafından hazırlanan 274 nolu yayını, Türkiye’nin 2005 yılında başladığı Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik katılım müzakerelerinde geldiği noktayı özetleyen faydalı bir çalışmadır. Bu yazıda, bu çalışmada ele alınan bazı temel noktaları okurlarımız için özetlemeye çalışacağım.
Türkiye-Avrupa Birliği müzakere sürecini özetleyen ayrıntılı bir tablo
- Kıbrıs (Ek Protokol) Sorunu, 11 Aralık 2006 tarihli AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi’nde alınan karar doğrultusunda yukarıda altı çizilen 8 fasıl için açılış kriteri, diğer tüm fasıllar için ise kapanış kriteri niteliği taşımaktadır.
Fasıl 25: Bilim ve Araştırma
Türkiye’nin AB müzakere sürecinde ilk açılan başlık olan Bilim ve Araştırma faslı, 2005 yılındaki tarama sürecinin ardından, 12 Haziran 2006 tarihinde start almış ve aynı gün bu fasıl geçici olarak müzakerelere kapatılmıştır. Bilim ve Araştırma faslında, üye devletlerden araştırma ve teknoloji geliştirme alanında AB’nin hedef ve aktivitelerine yönelik uygulama kapasitelerini sağlamaları beklenmektedir. Bu fasıl, Türkiye’nin mevzuatını kendi yasalarına uyarlaması beklenen bir alan olmadığı için, açılış ve kapanış kriterleri de bulunmamaktadır. 7. Çerçeve Programı’na ilişkin son verilere göre; Türkiye, programa katılımında, sunulan ve başarılı bulunan projelerde artış kaydetmiş ve yüzde 16,2’lik bir başarı oranı yakalamıştır. Türkiye, özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri, biyoekonomi (gıda, tarım ve biyoteknoloji), taşımacılık ve güvenlik gibi alanlarda başarılı bulunurken, sağlık ve çevre alanlarında zayıf kaldığına dikkat çekilmiştir. Sonuçta, İKV raporuna göre, Türkiye bu başlıkta oldukça iyi bir durumdadır, ancak ar-ge alanında atılımlara ihtiyaç duymaktadır.
Fasıl 20: İşletme ve Sanayi Politikası
29 Mart 2007 tarihinde müzakereye açılan İşletme ve Sanayi Politikası başlığı, malların serbest dolaşımı, dış ekonomik ilişkiler, enerji, sermaye, çevre, bilim ve araştırma, devlet yardımları ve rekabet, sosyal politika ve istihdam gibi diğer politika alanlarıyla kesişen yatay bir politika alanıdır. Başlıkta öngörülen reformların temel amacı; rekabet edebilirliğin arttırılabilmesi için en uygun işletme ve sanayi politikalarını belirlemektedir. İKV raporuna göre, Türkiye bu alanda hızla ilerleme kaydetmiş ve AB’ye yeterli düzeyde uyum sağlamayı başarmıştır.
Fasıl 18: İstatistik
2007 yılında müzakereye açılan İstatistik faslı; istatistiksel altyapı, sınıflandırmalar ve kayıtlar ile sektör istatistiklerini içermektedir. İstatistik faslı; doğru, güvenilir, tarafsız ve zamanında veri temini, dağıtımı ve değerlendirilmesi anlamında küresel ölçekte önem taşımakta ve devletlerle birlikte piyasaların beklentileri arasında da önemli bir yer işgal etmektedir. Türkiye’nin bu alanda AB ile ileri düzeyde uyumu söz konusudur. Lakin, ulusal hesaplamalar, tarımsal istatistikler ve bölgesel istatistikler konularında daha fazla ilerleme sağlanması gerekmektedir. Birçok alanda bölgesel istatistikler mevcut değildir, ya da ciddi gecikme ile yayınlanabilmektedir. Bu sorunların üstesinden gelinmesi durumunda, bu fasıl kolaylıkla tamamlanabilir.
Fasıl 32: Mali Kontrol
Mali Kontrol faslı, sınırlı sayıda yasal düzenlemeden oluşmaktadır. Bu fasıl; yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama gibi alanlarla da bağlantılı olması sebebiyle, diğer fasıllarla yakından ilgilidir. Kamu İç Mali Kontrolü, Dış Denetim, AB’nin Mali Çıkarlarının Korunması ve Avronun Sahteciliğe Karşı Korunması olmak üzere dört alt politika alanı bulunan fasıl, 26 Haziran 2007’de müzakerelere açılmıştır. Türkiye, Ek Protokol dışında altı adet teknik kapanış kriteri bulunan bu fasılda, halihazırda üç kapanış kriterini yerine getirmiş durumdadır. Bundan sonra Türkiye’nin; KİMK Politika Belgesi’nin kabul edilmesi, kamu idaresinde iç ve dış deneyim görevlerinin güçlendirilmesi ve Sayıştay Kanunu’nun tam olarak uygulanması gibi konularda ilerleme kaydetmesi, bu faslın da başarıyla tamamlanmasını sağlayacaktır.
Fasıl 21: Trans-Avrupa Ağları
Bu faslın muktesebatı; ulaştırma, telekomünikasyon ve enerji alt başlıklarından oluşmaktadır. 19 Aralık 2007’de müzakereye başlanan bu fasılda, Türkiye kapanış kriterlerini yerine getirmiş durumdadır.
Fasıl 28: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması
Bu fasıl, AB muktesebatının doğrudan İç Pazar’ı ilgilendiren kısımlarının önemli bir parçasıdır. Faslın kapsadığı alanlarda; bireyi merkeze alan, her bireyin bir tüketici olarak görüldüğü ve aynı zamanda tüketici çıkarlarının ve her türlü güvenliğinin korunması esasına dayanan bir yaklaşım hakimdir. 2007’de açılan bu fasılda da, Türkiye kapanış kriterlerini yerine getirmiş ve AB standartlarına oldukça yaklaşmıştır.
Fasıl 6: Şirketler Hukuku
Bu fasıl; üye ülkeler arasında şirketler hukuku, kurumsal yönetim, muhasebe ve denetim ile ilgili mevzuatların uyumlaştırılması amacıyla yapılan yasal düzenlemelerin oturtulması, tarafların eşit biçimde korunması, şirket kurma özgürlüğünün sağlanması, iş yaşamında rekabet gücünün ve etkinliğin arttırılması, işletmeler arasında sınır ötesi işbirliğinin güçlendirilmesi ve şirketler hukukunun modernizasyonu ile ilgili görüş alışverişinin sağlanması gibi amaçları kapsamaktadır. 2008 yılında açılan bu fasılda da, Türkiye’nin uyum düzeyinin ileri seviyede olduğunu söylemek mümkündür.
Fasıl 7: Fikri Mülkiyet Hukuku
17 Haziran 2008 tarihinde müzakerelere açılan bu fasıl, telif hakları ve sınai mülkiyet haklarına ilişkin mevzuatı kapsamaktadır. Bu başlıkla, AB bütünleşmesinin en önemli unsurlarından olan İç Pazar’ın oluşumu ve korunması amaçlanmaktadır. Türkiye, bu fasıl alanında da gelişmeye devam etmektedir. Bu konuda en önemli eksiklik ise, uygulamada etkinliğin arttırılması ve kurumlararası işbirliğinin güçlendirilmesidir. Toplumsal bilinçlendirme kampanyaları da, bu noktada hayati bir görev üstlenmektedir.
Fasıl 4: Sermayenin Serbest Dolaşımı
İç Pazar’ın kurucu ilkelerinden biri olan sermayenin serbest dolaşımı, temel olarak sermaye hareketleri ve ödemeler ile birlikte, ödeme sistemleri ve kara paranın aklanması ile mücadele alt başlıklarından oluşmaktadır. Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında imzalanan 1963 tarihli Ankara Anlaşması, sermaye hareketlerinin serbest dolaşımını kapsayacak nitelikte bir ekonomik bütünleşmenin sağlanmasını öngörmekte, aynı zamanda Türkiye’nin sermaye hareketlerinin serbest dolaşımı konusunda AB mevzuatı ile uyumunun çerçevesini oluşturmaktadır. 18 Aralık 2008 tarihinde müzakerelere açılan bu fasılda, genel olarak Türkiye’nin uyumunun ileri seviyede olduğu görülmektedir. Bu noktada, yabancılara yönelik gayrimenkul edinimini aşamalı olarak serbestleştirmek için, muktesebatla uyumlu bir eylem planının kabulü ve uygulamaya geçirilmesi öngörülmektedir.
Fasıl 10: Bilgi Toplumu ve Medya
2008’de müzakereye açılan Bilgi Toplumu ve Medya faslı; elektronik haberleşme, bilgi toplumu hizmetleri ve görsel-işitsel hizmetlere yönelik mevzuatı kapsamaktadır. Bu mevzuat ile; bir yandan telekomünikasyon hizmetleri ve şebekelerindeki İç Pazar’ın etkin bir şekilde işleyebilmesi için mevcut engellerin kaldırılması ve tüketicilerin bu sektördeki haklarının korunması, diğer yandan da görsel-işitsel hizmetlerin İç Pazar’da serbest ve adil bir şekilde dolaşımının sağlanması amaçlanmaktadır. Türkiye, bu alanda da AB ile oldukça uyumlu bir görüntü sergilemektedir, ancak teknik kapanış kriterleri henüz karşılanamamıştır. Önümüzdeki dönemde e-ticaret, kişisel verilerin korunması ve BTİK ve RTÜK’ün şeffaflığı ve bağımsızlığı gibi konularda daha fazla çalışma yapılmalıdır.
Fasıl 16: Vergilendirme
Vergilendirme politikası, AB’de tam olarak uyumlaştırılmış olmamakla birlikte, üye ülkelerdeki vergi sistemlerinin AB’nin hedefleri ve istihdam yaratma amaçlarıyla uyumluluğunu, malların-hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımının engellenmemesini, tüketiciler-şirketler ve çalışanlar arasında ayrımcılık yapılmamasını gözetmektedir. Türkiye, AB tarafından açılış kriteri olarak belirlenmiş alkollü ürünler, ithal tütün ve sigaralara ilişkin ayrımcı vergilendirmenin azaltılması konusundaki Eylem Planı’nı sunmuş ve fasıl, Haziran 2009’da açılmıştır. Türkiye, bu alanda AB ile kısmen uyumludur.
Fasıl 27: Çevre
Yüksek maliyet ve uzmanlık gerektiren Çevre faslı, Türkiye’nin hızla ilerleme kaydettiği, ancak halen önemli sorunların görüldüğü bir alandır. 2009’da açılan bu fasıl hakkında genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; Aarhus Sözleşmesi’ne taraf olunmaması, iklim değişikliği alanında emisyonların azaltılmasına yönelik uzun vadeli takvimin çıkarılmaması ve yatay mevzuattaki ÇED Yönergesi’ne uygun olmayan mevzuat ve uygulamalar gibi ciddi sorunlar bulunmaktadır.
Fasıl 12: Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası
30 Haziran 2010 tarihinde açılan bu fasıl; AB’nin yüksek düzeyde gıda güvenliği, hayvan sağlığı, hayvan refahı ve bitki sağlığını garanti altına almayı amaçlamaktadır. Türkiye, bu alanda da henüz hazır bir görüntü vermemektedir. Yani, tarımsal gıda işletmelerinin iyileştirilmesi, hayvanların kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması, hayvan refahı, hayvansal yan ürünler ve hayvan hastalıkları ile mücadele konularında çalışmaların arttırılması gerekmektedir.
Fasıl 22: Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu
5 Kasım 2013 tarihinde müzakerelere açılan Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslı; bölgeler arasındaki sosyoekonomik farklılıkları belirleyerek, gelişmişlik düzeyi bakımından geri kalmış bölgelerin, diğer bölgelerle benzer uyum düzeyine ulaşmasını hedeflemektedir. Ayrıca yine bu fasıl, yapısal fonlara ilişkin çerçeve ve uygulama tüzüklerinin uygulanmasını kapsamaktadır. Türkiye’nin bu alanda yaptığı reformlar umut vermekle birlikte, çıktı kalitesinin arttırılması ve fon kaybının önlenmesi için idari kapasitenin güçlendirilmesine ihtiyaç vardır. Bölgeler arası sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinin azaltılması da, bu noktada önemli bir gerekliliktir.
Fasılları bu şekilde inceledikten sonra, Türkiye’nin 2006 tarihli Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi kararına dayalı olarak 8 başlığı açamadığı ve açılan başlıkları kapatamadığını hatırlatmakta fayda var. Bu nedenle Türkiye’nin AB üyeliği; Avrupa’nın ciddi güvenlik endişeleri yaşaması ve Türkiye’nin muazzam askeri kapasitesine ihtiyaç duyması ya da Rusya’ya alternatif enerji temini ve güvenliğinde (Kafkasya ve Asya pazarlarına ulaşmak ve güvenli arzı sağlamak için) Türkiye’nin hayati önemini fark etmesi koşulları dışında, gelecek adına büyük umutlar vadetmiyor.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ