Bilindiği gibi, Ermenistan’ın istikrarsız ve gergin siyasi gündemini son zamanlarda ülkenin Başkanı olan Cumhuriyetçi Parti Başkanı Serj Sarkisyan ile “Çiçeklenen Ermenistan” partisi eski Başkanı, milletvekili ve oligark Gagik Çarukyan arasındaki mücadele kapladı. Burada dikkati çeken husus, Sarkisyan’ın siyasi (muhtemelen de ekonomik) rakibine karşı oldukça sert ve saldırgan tutum sergilemesi ve son zamanlara kadar yoğun ilişkilerinin olduğu ortağının tüm ”kusurlarını” birdenbire görmesi oldu. Cumhuriyetçi Parti’nin 12 Şubat’ta gerçekleştirilen meclis oturumundaki konuşmasında Sarkisyan, Çarukyan’a karşı hakaretler içeren ifadeler kullanmanın yanında, onu Ermenistan Milli Güvenlik Konseyi’nden uzaklaştıracağını duyurdu; meclis oturumlarına az katılmasını gerekçe göstererek, onun vekilliğinin iptaline çalışacağını söyledi ve Başbakan’a Çarukyan’ın mali meselelerinin ve vergi kaçırma durumunun incelenmesi görevini verdi. Ayrıca, Çarukyan’ın profesyonel suç ağı kurması hakkındaki söylentilerin doğruluğunun araştırılacağını söyledi (Bkz.: Serzh Sargsyan seriously tackles “Tsarukyan issue” / ”Arminfo”, 13 Şubat 2015).
Fakat Sarkisyan’ın Çarukyan’a karşı baskı ve tehditleri, bunlarla sınırlı değildir. Meclis oturumundan birkaç gün önce ‘Çiçeklenen Ermenistan’ partisinin üyesi Artak Haçatryan, kaçırılarak dövülmüş ve daha sonra sokağa atılmıştı. Olaya tepki gösteren parti yönetiminin beyanatında ”holiganlık ve keyfi muamele” olarak adlandırılan bu olayda, iktidarın sorumlu olduğu belirtildi (Bkz.: Sarkisian unleashes Wrath on Tsarukian, Fires Him from Security Post / ”Asbarez”, 12 Şubat 2015). Hatırlatalım ki, son zamanlarda Ermenistan’da muhalefet üyelerine karşı saldırılar düzenleme ve onlara fiziksel zarar verme olayları arttı. Bu ise, ülkedeki genel durgunluk ve artan toplumsal hoşnutsuzluk zemininde iktidarını korumak için rejimin daha acımasız ve baskıcı yöntemlere başvurduğunu gösteriyor.
Belirtelim ki, Çiçeklenen Ermenistan’ın “Ermeni Ulusal Kongresi”, “Miras” ve “Taşnaksutyun” partileri ile birlikte oluşturduğu dörtlü, son zamanlarda ülkede uygulanmaya çalışılan ve büyük toplumsal tepki gören zorunlu emeklilik reformlarının önlenmesinde önemli rol oynamıştır. Çiçeklenen Ermenistan, Ermeni Ulusal Kongresi ve Miras partilerinden oluşan üçlü ise, iktidar partisinin hayata geçirmeye çalıştığı anayasa reformuna karşıdır. Anayasa değişiklikleri, Ermenistan’ın parlamenter cumhuriyete geçmesine ortam yaratacak. Bunun ise, ikinci Cumhurbaşkanlığı süresi 2018 yılında sona erecek olan Sarkisyan’ın gelecekte yeni görevde iktidarını sürdürmesine hizmet etme amacı taşıdığı tahmin edilmektedir. Üstelik, 2004 yılında Çarukyan’ın esasını koyduğu Çiçeklenen Ermenistan partisi, halk arasında geniş destek görerek, ülkenin ana muhalefet partisine, yani iktidardaki Cumhuriyetçi Parti’nin başlıca rakibine dönüşmüştür. Parti, parlamentoda 36 milletvekili (toplam 131) ile temsil edilir. Bu durumda, Sarkisyan’ın başlıca hedef olarak Çarukyan’ı seçmesi ve ona baskı yapmasının nedeni de anlaşılıyor.
Sarkisyan Bundan Sonra Kan Dökmek Niyetinde Miydi?
Böylece, gerginleşen siyasi mücadele, 5 Mart’ta partinin 8. olağanüstü oturumunda Çarukyan’ın partinin ve parlamentodaki kanadın başkanlığından istifa etmesi ve onun yerine Naira Zöhrabyan’ın gelmesiyle sonuçlandı. Meclis oturumundaki konuşmasında Çarukyan; “aktif siyasetten gitme” kararını aldığını, her zaman ”meydan hareketlerine” karşı olduğunu, “masum insanların kanının akıtılmasını” istemediğini söyledi (Bkz.: Гагик Царукян: Я принял решение не заниматься активной политикой / Lragir.am, 5 Mart 2015). Aslında, Çarukyan’ın konuşmasındaki bir nokta, yani kan akıtılmasından sakınmak isteğinin ifadesi, Serj Sarkisyan’ın siyasi rakibini ezmek ve hâkimiyetini güçlendirmek için nelere başvurabileceğine bir işarettir. Yakın geçmişe bakarsak, Sarkisyan’ın bu konuda deneyimli olduğu da görülebilir. Hatırlatalım ki, 2008 yılında Erivan sokaklarında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarında sahtecilik yapılmasına itiraz eden eylemcilere ateş açılması ve en az 10 kişinin öldürülmesi ile sonuçlanan 1 Mart olayı, henüz hafızalardan silinmemiştir. Çarukyan’ın istifasına nail olan Sarkisyan’ın muhalefete karşı attığı adımlar, kendini dünyaya genç bir demokratik ülke olarak tanıtmaya çalışan Ermenistan’da siyasi baskıların ve otoriterliğin ne derecede olduğunun göstergesidir.
İktidarın baskıları ve Çarukyan’ın Başkanlıktan gitmesi ise, aslında “Çiçeklenen Ermenistan” partisini çürüme tehlikesi karşısında bıraktı. Çarukyan’ın istifası ile, yaklaşık olarak aynı anda birtakım önder simanın partiyi terk ettiği haberleri yayılmaktadır. Örneğin, Dışişleri eski Bakanı ve milletvekili Vardan Oskanyan partiden ayrılmak için başvuruda bulundu (Bkz.: Вардан Осканян подал заявление о выходе из партии / Lragir.am, 5 Mart 2015). Onun ardından, milletvekili Martun Grigoryan da partiyi terk etme kararını açıkladı (Bkz.: Мартун Григорян заявил о выходе из рядов партии “Процветающая Армения” / Lragir.am, 7 Mart 2015).
Ermeni medyası, Sarkisyan’la mücadelede Çarukyan’ın yenilmesi ile eş zamanlı olarak “Çiçeklenen Ermenistan” partisinin çalışmalarındaki tutum değişikliğine dikkat çekiyor. Zira 4 Mart’ta parlamentoda vergilerle ilgili yasanın kabul edilmesinde “Çiçeklenen Ermenistan” partisinin de rolü olmuştur. Ermeni Ulusal Kongresi vergilerin artırılmasını öngören yasaya oy vermeyeceğini söyledi, Miras Partisi projenin aleyhine oy verdi, “Orinats Yerkir” (“Hukukun Üstünlüğü”) Partisi tarafsız kaldı; “Çiçeklenen Ermenistan” ise Cumhuriyetçilerle birlikte projenin lehine oy kullandı (Bkz.: ППА приступила к новой роли / Lragir.am, 4 Mart 2015).
Batılı Önde Gelen Yapılar ve İnsan Hakları Savunucuları Ermenistan’daki Keyfi Uygulamalara Göz Yumuyor
Ermenistan’da süregiden siyasi mücadelenin tüm ilke ve kuralların dışına çıkmasına, açıkça keyfilik ve baskı uygulama haddine ulaşmasına, nedense, Ermenistan’ın üye olduğu Avrupa kuruluşlarından ya da uluslararası sivil toplum kuruluşlarından ciddi tepki gelmez. Bilindiği gibi, Sarkisyan’ın 12 Şubat tarihli konuşmasından sonra 18 Şubat’ta Ermenistan parlamentosunun üç üyesi Naira Zöhrabyan, Vahe Hovannisyan (“Çiçeklenen Ermenistan” Partisi) ve Levon Zurabyan (Ermeni Ulusal Kongresi), AKPA Başkanı Anne Brasseur (Ann Brasör)’e gizli bir mektup yazmıştı. Mektupta Sarkisyan’ın “Çiçeklenen Ermenistan” partisine “kapsamlı savaş” ilan ettiği, parti yönetimine karşı baskıların, anayasa değişikliğine gitmeye çalışan Sarkisyan’ın hakimiyetini 10 yıl daha uzatma niyetine hizmet ettiği vurgulanıyor, muhalefet temsilcilerine karşı saldırıların siyasi takip ve baskı olduğu kaydediliyordu. Mektuba cevabında AKPA Başkanı “demokratik toplumlarda siyasi içerikli fiziksel şiddet kullanımına ve idari tehdit korkularına” yer olmadığını belirterek, mektubun Ermenistan’la ilgili bir sonraki raporun hazırlanmasında dikkate alınması için Kurulun İzleme Komitesi’ne gönderildiğini kaydetti. Brasseur cevap mektubunda, ayrıca, ülkedeki durumu yakından izlemeye devam edeceğini ve konuyu bu yılın Nisan ayında Ermenistan’a düzenlenmesi beklenen ziyareti sırasında yapacağı görüşmelerde gündeme getireceğini vaat etti (Bkz.: Armenia’s Political Crisis: Leaked Letter from PACE President / Civilnet.am, 4 Mart 2015).
Görüldüğü gibi, Sayın Brasseur henüz sadece mektuba mektupla cevap vermekle yetindi, kurumun adına herhangi bir açıklama yapmadı. Keza Azerbaycan ve diğer birçok ülkede iktidara yönelen herhangi bir davanın nesnelliğini araştırmadan görüş bildirmeye yarışan “Amnesty International”, “Human Rights Watch”, “Freedom House” gibi kurumlar, nedense, Ermenistan’ın siyasi sahnesinde yaşanan açık baskı ve otoriterlik örnekleri son olaylara ilgisiz kalmaktadır. Ermenistan’ın önde gelen kuruluşların ilgisini çekmesi için bu ülkede önemli bir spor yarışması mı geçirilmelidir? Mesele şu ki, bazı ülkelere karşı önemli insani etkinlikler ve spor müsabakaları öncesinde aktif kampanyanın gerçekleştirildiği, en küçük meselelerin bile büyütüldüğü görüldüğü halde, siyasi baskıların çeşitli biçimlerinin ve insan hakları ihlallerinin olağan hale geldiği bazı ülkelerdeki gelişmelere göz yumulur. Buradan şöyle bir tasavvur oluşuyor; demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerinin kıstasları farklı ülkelere yaklaşımla bağlı olarak değişir. Bu durum uluslararası ilişkilerde “işgalci”, “saldırgan”, “terörist”, “soykırım” kavramlarının uygulamasında da kendini gösterir.
Fakat olanlara göz yumulması, gerçekleri değiştirmiyor. Sarkisyan rejiminin siyasi ve ekonomik tekeli, Ermenistan’ın sosyo-ekonomik sonunu pekiştiren önemli etkenlerdendir. Resmi kaynaklar ülke nüfusunun 3 milyon olduğunu gösterse de, Ermenistan kamuoyunun temsilcileri ülkede aslında 2-2,5 milyon nüfusun kaldığını, dış göçün yüksek olmasının sebebinin ise, sadece sosyo-ekonomik faktörler değil, siyasi baskıların da olduğu vurgulanmaktadır (Bkz.: Как живёт Армения / Poznavatelnoe.tv).
Böylece, Sarkisyan-Çarukyan çatışması ve onun sonuçları hem Ermenistan’daki baskı rejiminin mahiyetini, hem de kendilerini insan hakları ve demokrasinin “bekçisi” ilan eden birtakım uluslararası kuruluşların iç yüzünü bir kez daha gösterdi.