CAMP DAVİD ZİRVESİ İSTİKRARIN BAŞLANGICI OLABİLECEK Mİ?

upa-admin 27 Mayıs 2015 2.619 Okunma 0
CAMP DAVİD ZİRVESİ İSTİKRARIN BAŞLANGICI OLABİLECEK Mİ?

Washington ve müttefiklerinin nükleer programla ilgili İran ile uzlaşma haberi, Körfez ülkelerinde pek heyecanla karşılanmadı. En yakın müttefiki olan ABD tarafından terk edildiğini hisseden Suudi Arabistan ve diğer ülkeler, İran’ı Arap Yarımadası’nda devam eden “istikrarsızlık” sürecinde esas sebep olarak görür. Körfez monarşileri, İran’ın bu anlaşmaya rağmen bölgedeki etkisini artırma çabalarından endişe ediyorlar. Tesadüfi değil ki, Camp David Zirvesi öncesi Körfez monarkları Suudi Arabistan’da görüşerek, bölgenin güvenliğinin mevcut durumuyla ilgili toplantı yaptı.

Toplantı sonunda alınan nihai kararla Suudi Arabistan Kralı ve Bahreyn Emiri zirveye katılmayacaklarını açıklamıştı.[i] Açıklamanın hemen ardından bazı Batılı basın organları Arapların bu kararının ABD Başkanı Barack Obama’ya bir “cevap darbesi” olduğu konusunda açıklamalar vermeye başladı. Gerçi, önce Kral Salman zirvede veliaht prensin yer alacağını bildirdi, fakat birkaç gün sonra bu kararından vazgeçti.[ii] Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı ise bu kararla ilgili herhangi bir rahatsızlığa gerek olmadığını ve Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin önceki gibi yüksek düzeyde olduğunu vurgulamıştı.

2 ay önce İran ile P5+1 görüşmelerinin Lozan’da başarıyla tamamlanması, İsrail ve tüm Arap ülkelerinin itirazına neden olmuştu. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif görüşmelerin başarıyla sona ermesi ve sonuçları hakkında fikirlerini New York Üniversitesi’ndeki konuşması sırasında vurgulamış, bunun bölgeye yeni bir soluk getirileceğini açıklamıştı. Suudi Arabistan’ı rahatsız eden ana unsur ise anlaşmada İran’ın ileri sürdüğü birtakım şartların Batı ülkeleri tarafından kabul edilmesi idi. Öyle ki, İran’ın nükleer programının “beyni” olarak adlandırılan Abbas Aragchi’nin, “Biz şartlarımızı bildirdik, şimdi sıra Sayın Başkan Obama’nın” beyanı da birçoklarının dikkatinden kaçmamıştı. Körfez ülkelerine göre, Tahran tüm nükleer tesislerini uluslararası denetime açmak niyetinde değildir. Zira İran “uranyum zenginleştirme sürecini tam hızla devam ettirecek”.

İran’ın sınırları içindeki nükleer tesislere uluslararası komisyon üyelerini sokmamasının ana nedeni, dış ülkelerin istihbarat kurumlarının komisyona sızma ihtimalidir. Sözleşme hükümlerine göre, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı komisyon üyeleri her nükleer tesise serbestçe girme hakkına sahiptir. Fakat Ali Ekber Salihi sözleşmenin bu şartının değiştirilmesi lehine olduğunu defalarca belirtmiş ve bu serbestliğin kabul edilemez olduğunu açıklamıştı.

Fakat yukarıda sayılan olgular henüz taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi tehlikeye atmamaktadır. Tüm bölge ülkelerinin ABD’ye baskıları sonucu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman görüşmeler sona ermeden diğer ülkelerin Tahran’la ilişki kurmaktan kaçınmalarını talep etmişti.[iii]

Nükleer görüşmelerinin başlamasından 1 gün sonra -26 Mart tarihinde- Suudi Arabistan’ın liderliğindeki askeri koalisyonun Yemen topraklarını hava saldırısı ile bombardımanı da sıradan bir tesadüf değildi. Batılı uzmanlara göre, Yemen’de yaşananlar Suudi Arabistan ve İran arasındaki “bölgesel güç” mücadelesinden başka bir şey değildir. Bununla birlikte, nükleer görüşmelerinin nihai sonuçları İran’ın beklediği şekilde olursa, o zaman Riyad bölgede “İran etkisini” azaltmak için askeri potansiyelini ve bütçesini birkaç ay içinde 10 kez artırmayı planlıyor. Bu planın gerçek olduğunun en bariz örneği ise, 5 Mayıs’ta Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Riyad’a resmi ziyareti oldu. Yarımadada durumun gerildiği günlerde Devlet Başkanı’nın bu ülkeye ziyareti, önceden düşünülmüş bir adımdı. Ziyaret çerçevesinde Kral Salman, Fransa ile 10 milyar Amerikan doları değerinde askeri anlaşma imzaladı.[iv]

Durumun hassas olduğu bu aşamada, bölge büyük silah kampanyaları ve savunma sanayi için en önemli “pazar” niteliğindedir. Jeopolitik düğümün daha da gerilmesi, Washington’un İran’a uyarılarının her geçen gün daha sertleşmesine neden olmuştu. İran’ın iddialarına göre, tıbbi ekipman ve erzak taşıyan kargo uçağının geçtiğimiz günlerde başkent San’a’da bulunan hava limanına iniş girişimleri Suudi savaş uçakları tarafından engellenmiştir. Neyse ki uçak hasarsız olarak Tahran’a dönebilmişti; zira sivil uçağın askeri uçaklar tarafından imha edilmesi, zaten tepe noktasına ulaşmış Tahran-Riyad ilişkilerini tamamen sonlandırabilirdi. Buna rağmen, Bakan Cevad Zarif, New York’taki konuşmasında “biz komşularımızla diyalog istiyoruz, çünkü mezhep kavgası herkes için faciadır” cümlesini kullanmıştı.

Camp David Zirvesi aracılığıyla Obama aslında Tahran’la devam eden görüşmeler için günah çıkarma amacında değildir. Aksine, Washington bu zirve ile en yakın müttefiklerini – Arap monarklarını – İran’la nükleer görüşmelerin bölgede herkese kazanç getireceğine, barış ve istikrarı tekrar sağlayabileceğine ikna etmek istiyor.

Fuad ŞAHBAZOV

[i] ABC News: “Along With Saudi King, Most Gulf Rulers to Skip US Summit”; URL: http://abcnews.go.com/International/wireStory/saudi-bahrain-kings-miss-gulf-nation-summit-us-30949614

[ii] CNN Politics: “Saudi Arabian King not coming to White House meetings with Gulf allies”; URL: http://edition.cnn.com/2015/05/10/politics/saudi-arabia-meetings-us-gulf-allies/

[iii] Albawaba News: “US official: Iran’s role in regional conflicts could jeopardize nuclear deal”; URL: http://www.albawaba.com/news/us-official-irans-role-regional-conflicts-could-jeopardize-nuclear-deal-688504.

[iv] RFI English: “Saudi eager to sign tens of billions in deals with France, says French foreign minister”; URL: http://www.english.rfi.fr/economy/20150505-saudi-eager-sign-tens-billions-deals-france-says-french-foreign-minister.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.