Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tam 3 yıl 3 ay sonra yine bakanlar, milletvekilleri, işadamları ve basın mensuplarından oluşan 400 kişiye yakın bir heyet ile, ancak bu kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Türkiye’nin hem iç, hem dış politikada, hem de ekonomide hassas bir dönemden geçtiği günlerde Çin’e önemli bir ziyaret gerçekleştirdi.
Seyahati önemli kılan, şüphesiz, zamanlamanın Uygur olayları paralelinde Türkiye’de Çin’e karşı yükselen tepkinin ve Çin’in olaylara refleksinin hemen sonrasına, Kasım’da Antalya’da düzenlenecek ve Türkiye’nin 2016’da Çin’e liderliği devredeceği G20 zirvesinin öncesine denk gelmesiydi diyebiliriz. En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; görüşülen konulara, toplantılar sırasında verilen mesaj ve temennilere bakılırsa, 2012 Nisan’daki ziyaretteki stratejik hedeflerde çok yol alınamadığı ve aynı mesajların paylaşıldığı görülüyor.
Öteki yandan, 2012’den bu yana Çin’in ve dünyanın en büyük bankalarından ICBC’nin Türkiye’de banka alması, Çin’in liderliği ile Türkiye’nin de kurucu üye olduğu IMF ve Dünya Bankası’na rakip olarak görülen ve ABD’nin yoğun lobisine rağmen güçlü Avrupa ülkelerinin de katılımı ile kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası projesini hayata geçirmesi, Çin’de Yeni İpek Yolu olarak adlandırılan “Bir Kemer Bir Yol” projesinde atılan adımlar ve Türkiye’nin dış politikasında da ciddi bir meydan okuma olarak görülen (BBC, “Nato’ya One Minute” diye haberi geçmiş idi) uzun menzilli füze anlaşması gibi adımlar var ki, bunlar ilişkileri çok ayrı bir boyuta taşıyacak cinsten.
En iyisi konulara hızlıca kısa kısa bakalım:
- Uygur Meselesi ve Turizm: Malum dünyada en çok gezen (Her yıl 100 milyon Çinli dünyayı geziyor, ancak Türkiye’ye geçen yıl 200 bin Çinli turist geldi) ve bu seyahatlerde ortalama en çok para harcayan millet Çinliler (ortalama kişi başı 4.250 USD) iken, Türkiye’de yükselen tepkiler ve olaylar, Çin’den gelen ve gelecek turistler için büyük bir tehdit oluşturmuştu. Görülen o ki, olayı bir de Çin tarafından dinlemek, Türkiye’nin bakış açısını değiştirdi. PKK terörüne karşı, 1915 olaylarında ve Filistin meselesinde Çin’in Türkiye tarafından tepki görmeyecek şekilde takındığı tutum da, bu konuda etkili oldu görüşündeyim. Çin’in milli birlik ve beraberliğine karşı (Tek Çin politikası) Çin’de bazı Uygurlu gruplarca yürütülen şiddet içerikli faaliyetler, Türkiye tarafından da tepkiyle karşılandı ve Türkiye ile Çin güçlü bir teröre karşı işbirliği mesajı ile bu konuda arayı buldu diyebiliriz (Aksi durumda, Çin’in dış politikada çok tarzı olmasa da, olası pozisyon değişiklikleri misillemesinde Türkiye açısından çok negatif bir tutum olabilirdi).
- İbadet Özgürlüğü: Çin İslam Cemiyeti’nin 12 temsilcisiyle Erdoğan’ı ziyaretinde, 35 bin cami ve 40 bin din adamıyla Çin’de ibadet özgürlüklerinde sorun yaşamadıklarını belirtmeleri, bu konuda da Türkiye’yi rahatlatmışa benziyor.
- Yavaşlayan Dış Ticaret İvmesi ve Dış Ticaret Açığı: Çin ile dış ticaret hızı son yıllarda ivme kaybetmiş olsa da, dış ticaret açığı artmaya devam ediyor ve 2014 sonu itibariyle 22 milyar USD olarak görünüyor (Bu yıl Ocak-Nisan dönemi, bir önceki yıla göre % 10 artarak 7.7 milyar USD oldu. Türkiye’nin aynı dönemdeki 20.2 milyar USD’lık açığının üçte biri!). Bu konuda Türkiye, Çin’den daha çok yatırım gelmesi için her türlü kolaylığı sağlamaya hazır olduğunu yineledi. Döviz kurlarının etkisinin azaltılması için, Yuan/TL ticareti için de gereken adımların atılacağı anlaşılıyor.
- Çin’in “Bir Kemer Bir Yol” ve Türkiye’nin “Orta Koridor” Projeleri: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Li Keqiang’ın görüşme sonrası yaptıkları açıklamalarda, iki ülkeyi birbirine bağlayan ve iki ülkenin de Yeni İpek Yolu şeklinde adlandırılan uluslararası projeye kenetlenmeleri ve projeler arası entegrasyon ile hem Türkiye, hem de üçüncü ülkelerde altyapı tesislerinin inşası, enerji, haberleşme ve telekomünikasyon, finans ve uzay/havacılık alanlarında stratejik işbirliklerine gidecekleri mesajı verildi. Türkiye’nin “Bir Kemer Bir Yol” projesinde aktif pay alması, Avrupa ile bağlantının Türkiye üzerinden yapılması adına çok kritik bir hamle gibi duruyor. Huawei ile Turkcell’in 5G pazarını birlikte araştırmaları gibi somut iyi niyet anlaşmalarına da imza atılması, gelecek adına bazı olumlu adımlara işaret ediyor.
- Enerji ve Müteahhitlik: Erdoğan’ın Türk Çin İş Forumu’nda özellikle 3. nükleer santrale vurgu yapması ve Çin’i davet etmesi de önemli bir adımdır diyebiliriz. Belarus’da Türk ve Çinli müteahhitlerin ortak yaptıkları termik santral ve Cezayir’de yürüyen demiryolu projesi de, yine içiçe geçmiş iki sektör olan müteahhitlik ve enerjideki işbirliği potansiyellerinin artması için iki tarafın da çaba sarf ettiğini gösteriyor.
- Eğitim: Türk-Çin Üniversitesi konusu en üst boyutta görüşülmüş ve bu konuda da yakında somut adımların atılacağı anlaşılıyor. Bu da, ileriye dönük çok pozitif bir adımdır diyebiliriz; zira Çin’de herşey kültürü anlamak ile başlıyor.
- Uzun Menzilli Füze Anlaşması: Bu konunun Çin’de gündeme gelmemesi düşünülemezdi ve Erdoğan’ın Çin devlet televizyonu CCTV’ye verdiği röportajda, bu sorunun karşısına çıkması kaçınılmazdı. Türkiye’nin bu konuda verdiği mesajda; “ortak üretim ve teknoloji transferi olursa, teklif zenginleştirilirse ısrarımız devam ediyor” açıklaması önemli. Ancak özellikle Türkiye’nin NATO’yu teröre karşı işbirliğine davet ettiği bu dönemde, ben bu ihtimali hala çok uzak görüyorum.
- Şangay 5’lisi (Şangay İşbirliği Örgütü): Basında hiç yer almasa da, duyumlarım Erdoğan’ın bu konuda hem Devlet Başkanı Şi Cinping, hem de Başbakan Li Keqiang’a tam üyelik için niyet bildirdiği yönünde. Bunun gerçekleşmesi de kolay değil; ama bir gün olursa, bu devrim niteliğinde bir adım olacaktır.
Şöyle bir bakıldığında, birkaç güne bir çok konu sığdırıldığını ve Çin ile güven tazeleme, stratejik işbirliği için kararlı adımlar atıldığını söyleyebiliriz. Her ne kadar 2015’deki ziyarete katılamamış olsam da, Türkiye ile Çin arasında yakın gelecekte daha çok gel gitler olacağa benziyor. Saygılar ve selamlarımla.
Köken GÜNEŞ