MOLDOVA: UKRAYNA’NIN ARDINDAN AVRUPA AİLESİNİN YENİ ÜYESİ Mİ?

upa-admin 27 Ağustos 2015 6.879 Okunma 0
MOLDOVA: UKRAYNA’NIN ARDINDAN AVRUPA AİLESİNİN YENİ ÜYESİ Mİ?

Avrupa Birliği ile Yunanistan arasında gergin dönem devam ediyor. Avrupa meseleye daha gerçekçi yaklaşacak; çünkü Yunanistan Ukrayna değil, boş vaatler vermek daha zordur ve aynı zamanda, Avro herkesten çok Almanya’ya gerekiyor. Ancak herkesin dikkati Yunanistan düğümüne yönelirken, Avrupa’nın diğer bir bölgesinde henüz göze çarpmayan garip bir tencere kaynıyor.

19. yüzyılın sonunda, klasik Romen edebiyatında Romanya, özellikle güneydoğu eyaletleri Besarabya ve Valahiya – yani bugünkü Moldova, Avrupa’nın unutulmuş toprakları, ilerleme ve medeniyetin uğramadığı topraklar olarak tarif ediliyordu. Üstünden bir yüzyıldan fazla zaman geçse de, Moldova’nın başkenti Kişinev’in havaalanı ilk bakışta bu izlenimi canlandırır.

25 yıldır, Avrupa Moldova’ya gelişmişlik dersi verir. Yıllar içinde Avrupa Birliği ile imzalanan çeşitli politik belgeler, programlar ve eylem planları çerçevesinde kurumsal, politik, ekonomik, sosyal reformlar gerçekleştirilmiştir. Şimdi konu, yeşilliği bol, ekonomisi zayıf olan Moldova’ya ve diğer bölge ülkelerine yeşil ekonominin kurulmasında destek olmaktır. Çevreye en az zararla sürekli gelişimi öngören yeşil ekonomi kavramı, Avrupa Birliği Doğu Ortaklığı Programı ile kurulan işbirliği platformlarından birini oluşturuyor.

BDT coğrafyasında zaman zaman tekrar edilen gelişme usullerinin hepsi, bu ülkede de sürekli takip edilir. Moldova’da siyasi iktidar sık sık değişir; güç dağılımı yapılmıştır, yani karşılıklı kontrol var, güçlü parlamento ve bağımsız mahkemeler çalışır, ifade özgürlüğü ve özgür basın vardır ve ekonomiye ilişkin yasalar iş dünyası bakımından liberaldir. Uluslararası kuruluşların tavsiyelerinde bu faktörler esas alınır ki, bununla, güya tekeller önlenir, çeşitli kamu kuruluşlarının müdahalesine karşı girişimcinin ve vatandaşlara savunma yolları temin edilir.

Yukarıda belirtildiği üzere, Moldova Avrupa Birliği ile ilişkilere ciddi yaklaşır; Doğu Ortaklığı Programı’nın faal üyesidir, Kurumsal Anlaşma’yı 2014 yılında imzalamıştır ve belirtilen belgelerde açıklanan reformları hayata geçirmeye çalışır. Moldova’nın jeopolitik konumu da elverişlidir, doğrudan Avrupa Birliği ile sınıra sahiptir ve bu sınır kardeş ülke ile geçiyor, Rusya ile ise sınırı yoktur. Moldova’nın petrolü yoktur ve bu durum, bazı iktisatçıların “petrol faktörünün gelişmeye zarar verdiği” tezini akla getirdiğimizde, Moldovalıları yoğun iş gücü ve yenilikçi ekonomiye sevk etmelidir. Nihayet, Moldova küçük bir ülkedir, nüfusu 3,6 milyondur ve “küçük ülkelerin Avrupa’da pazar payını belirlemek daha rahattır” varsayımına uygundur.

Listelenen faktörlere rağmen, Moldova’da yenilikçi ekonomi yerine, geleneksel, yüzyıllar boyu beslenen şarap sanayinden başka bir şey bulamayacaksınız. Avrupa Birliği yönetimi ile uzun yıllar boyunca yapılan reformlar sonucunda bugün Moldova’da ortalama maaş 200 dolar civarındadır, GSYİH 4,3 milyar dolardır, devlet bütçesinin gelirleri ise 1,5 milyara güçlükle ulaşıyor. Karşılaştırma yapmak içindiyebiliriz ki; 2014 yılında Azerbaycan ekonomisi yaklaşık 75 milyar ABD doları büyüklüğündeydi, devlet bütçesinin gelirleri 18 milyardı, ortalama ücret ise 570 dolar teşkil etmişti.

ABD Federal İstihbarat Ajansı’nın sitesindeki verilere göre; ülkenin emek gücünün % 25’i iş için yurtdışına gitmiştir. Siyasi ve ekonomik özgürlükler ekonomik atılıma yetmediği gibi, yolsuzlukla mücadelede de etkili olamıyor. Çeşitli uluslararası raporlarda Moldova’da yolsuzluğun yüksek olduğu kaydedildi. Yargı sistemi ise Moldova’da en fazla yolsuzluğa uğramış alan olarak gösterilir. Demek ki, mahkemelerin icra hakimiyetinin kontrolünden çıkması ve bağımsız olması yolsuzluk düzeyini azaltmamış, aksine büyük sermayedar ve tekelciler oluşan boşluğu doldurmuştur.

Bazı Moldovalı uzmanlar güçlü liderlerin sahneye çıkmamasını, ülkenin karşılaştığı sorunların nedeni olarak kabul etmektedir. Amerika ve Avrupa tarafından Moldova’da desteklenen yönetim modeli, güç dengesi prensibi üzerine kuruludur. Moldova ortamında bu prensibin uygulanması sonsuz tartışmalar ve stratejik konularda karar alamama ile sonuçlanmıştır. “Hiç kimsenin sözü geçmiyor. Sanırım Amerika burada güçlü liderler olsun istemiyor. Bir de Rusya var…”, sözlerini Moldovalı uzmanlardan biri kaydediyor.

Karar alamama en belirgin şekilde dış politikada, jeopolitikanın belirlenmesinde görülür. Moldova siyasi yapısı Avrupa’ya entegrasyon yolunu defalarca beyan etse de, durum, daha karmaşıktır. Ülke iki büyük, yaklaşık olarak eşit parçaya bölünmüştür. Coğrafi açıdan batı vilayetleri ve Kişinev’in büyük bölümü Avrupa Birliği, Doğu vilayetleri ve Gagavuzya ise Avrasya Ekonomik Birliği’ne katılmak istiyor. Etnik parametreyi ele alırsak; Moldovalıları Romen kabul edenler kendilerini Romanya ve Avrupa ile özdeşleştirir, Moldovalıları Moldovalı kabul edenler ve ülkede yaşayan diğer küçük milletler; Gagavuzlar, Bulgarlar ise Rusya’ya eğilimlidir. Siyasi kritere göre ise, sağcı partiler kesin şekilde Avrupa Birliği bayrağını kaldırıyor, solcular ise ortak Sovyet geçmişi, Rusya ile ekonomik ve kültürel ilişkilerin önemini vurguluyorlar.

Güçlerin eşit olması (son sosyolojik araştırmalar Avrupa taraftarlarının % 52’yi teşkil ettiğini iddia ediyor) stratejik kararın kabulünü oldukça tehlikeli hale getirir. 2015 yılından itibaren ülkede Rusya eğilimli güçler etkinleşmiştir. Başbakan Kiril Gaburiç’in komik nedenlerle istifa etmesi, Batı yönümlü siyasetçilerin genel olarak zayıflığını, Batı standartlarını diğerlerinden talep etmelerine rağmen kendilerinin bu standartlardan uzak olduğunu gösterdi. Kısacası, Avrupa Moldova’dan bir seçim yapmasını isterse, Rusya ise Ukrayna’da olduğu gibi direnirse, bu güzel ülkeyi zor günler bekliyor.

Ayaz GADIROV

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.