ORTADOĞU KAOSUNDA 3. İNTİFADA?

upa-admin 09 Ekim 2015 2.903 Okunma 0
ORTADOĞU KAOSUNDA 3. İNTİFADA?

Ülkemizin gündemini dış politika ve terör sarmalı o kadar fazla dolduruyor ki, bırakın yerküredeki gelişmeleri izlemeyi, Ortadoğu’daki diğer olgu ve olayları görmek bile zorlaşıyor… Suriye krizi, Türkiye’nin iç politika tartışmalarında, özellikle mülteci boyutuyla, toplumsal yüzeyde gün geçtikçe belirleyici hale geldi. 9 Ekim 2015 itibarıyla, ABD’nin iptal ettiği “eğit-donat” uygulamalarında olduğu gibi, Suriye’de Esad karşıtı İslamcı grupları destekleme siyaseti, ABD ve Türkiye açısından sona erdi. Zira Rusya, Çarlık döneminden beri vazgeçmediği “sıcak denizlere inme” rüyasına, ABD’de “liberal”, Türkiye’de “ılımlı İslam” siyasaları sayesinde kavuştu (“Obama Administration Ends Pentagon Program to Train Syrian Rebels”, The New York Timeshttp://www.nytimes.com/2015/10/10/world/middleeast/pentagon-program-islamic-state-syria.html?_r=0). Üstelik, bu ülkeye Ortadoğu’ya kalıcı olarak yerleşme imkanı doğdu. Bugün baktığımızda, Rusya-İran-Suriye ve Hizbullah ekseninde “küresel-bölgesel” ittifak  sağlamlaştırılıyor. Önceden var olan bağlar, artık “kurumsal müttefiklik” zeminine oturtuluyor.

ABD’nin Türkiye-Suudi Arabistan-Katar çerçevesindeki işbirliği, ister istemez hem kadük, hem de tabansız kalıyor. ABD, bölgedeki en stratejik müttefiklerinden İsrail’i, kendi bölgesel siyasalarında herhangi bir odağa yerleştiremiyor. Nasıl ki 1950’lerde Bağdat Paktı’na İsrail’in alınması tercih edilmediyse, bugün de Esad’a en fazla karşı olan ülkelerden biri olan İsrail, Esad karşıtı denklemlerin içinde ele alınamıyor. Sünni Arap rejimlerle ve Türkiye ile bölgede bir siyasal zemin tesis etmek de, ABD açısından çok verimli bir siyaseti ortaya koyamadığı gibi, gün geçtikçe radikalleşen ve Selefi gruplara göz kırpan kitleler, ABD politikaları açısından kabusa dönüşüyor. Bunun en somut sonuçlarını, 2011’de dünya kamuoyunun merakını çeken “Arap Uyanışı”nda gördük. NATO operasyonu sonrasında Libya IŞİD’in eline geçerken, Mısır’da darbe sonrasında bile Sina yarımadası, IŞİD dahil, Selefi grupların “otorite boşluğu” içinde yaşadığı “karanlık alanlar” durumuna geldi. Afganistan’da bile, Taliban’ın dışında, IŞİD’in mevzi kazandığı görüldü. Irak ve Suriye açısından ise, Doğu Akdeniz’den Basra’ya uzanan “devletsiz bir IŞİD kuşağı” ete kemiğe bürünmeye başladı. Kürtler, her iki ülkede de fiili otonomi kazanır ve devletleşmeye başlarken, Araplar devletsizleşti.

Rusya’nın müdahil olduğu ortamda, bölge dengeleri, sadece IŞİD aleyhine değil, ABD ve müttefikleri için de olumsuz bir zemine kayıyor. İsrail, 2011 sonrasında, İhvan’ın Mısır’ının “Camp David dengesi”ni bozma tehdidiyle karşılaştı. Obama’nın “liberal-İslamcı reformcu” karışımı kafası karışık siyaseti, ilk kez burada geri adım attı ve İhvan’a karşı yapılan askeri darbeye karşı sessiz kaldı. Ne var ki, Sisi Mısır’da Batı açısından dengeleri yeniden tasarlarken, değindiğimiz üzere, Sina’da kontrolü tam olarak sağlayamadı. İhvan döneminde 30 bin askerlik Güney Birliği kuran İsrail, Gazze’de Hamas ve Mısır’da İhvan ittifakından oldukça rahatsızlık duymuş, İhvan döneminde Gazze tünellerinden silah ve militan geçişinin olduğunu kaydetmişti. “İhvansız Mısır”, 2013 sonrasında İsrail’e nefes aldırmış görünse de, Batı Şeria ve İsrail içinde, öncelikle tek tük başlayan “milis saldırıları”, 2015 sonbaharına gelindiğinde “3. İntifada”ya dönüşecek bir kitlesel ayaklanma emareleri göstermeye başladı. Hamas’ın Gazze’de Başbakanlığını yapan, şimdi de Hamas siyasal büro şef yardımcılığı görevini sürdüren İsmail Haniye, 9 Ekim 2015’de Cuma namazının ardından yaptığı konuşmada, “3. İntifada”yı, “El Aksa İntifadası” olarak adlandırdı ve sürecin başladığını duyurdu (“Haniyeh: ‘Al-Aksa intifada has been revived and we intend to join'”, 9/10/2015, Jerusalem Posthttp://www.jpost.com/Arab-Israeli-Conflict/Haniyeh-Al-Aksa-intifada-has-been-revived-and-we-intend-to-join-421433).

“Tapınak Dağı” olarak isimlendirilen alanda yer alan, Müslümanlar için Kabe’den önceki Kıble kabul edilen El Aksa (Mescid-i Aksa), Hz. Muhammed’in Mirac’a çıktığı taşın üstüne inşa edilen Kubbetüs Sahra Cami’yle yan yanadır. Bu alan, İslam dünyasınca Haremüş Şerif olarak adlandırılır. Eski Şehir’de bulunan bu kutsal mekanların duvarı, “Ağlama Duvarı” olarak da ifade edilen Batı Duvarı’dır. Bu duvarın Süleyman Mabedi’nden kaldığına inanılmakta, İslamcı gruplar, Haremüş Şerif’in yıkılarak, İsrail tarafından Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edileceğini iddia etmektedirler. Kehanetler ve komplo teorileri ne kadar garip gelse de, Haniye’nin tam da bu “kehanet” üzerinden yeni bir “İntifada” çağrısı yapması rastlantı değildir. 2000’deki “2. İntifada” da, dönemin İsrail ana muhalefet lideri Ariel Şaron’un El Aksa’yı zor kullanarak ziyaret etme girişiminden sonra başlamıştı.

Gelinen aşamada, Gazze’deki yapılanmanın dışında Batı Şeria’da da etkin olan Hamas, kitlesel gösteriler ve “sivil itaatsizlik” eylemleri üzerinden “kapsamlı bir ayaklanma” algısı yaratmaktadır. 2011’e kadar Suriye’nin müttefiki olan ve Şam’da yaşayan Hamas ve lideri Halit Meşal, 2012-2013 sürecinde Mısır’da İhvan’ın müttefiki haline gelmişti. 2013 sonrasında Suudi Arabistan’la ilişkilerini düzeltmeye çalışan Hamas, günümüzde olası bir “3. İntifada” için kime güveniyor? IŞİD’in “laiklikle” suçladığı Hamas, Selefi gruplarla dayanışma sağlayamaz. Suudi Arabistan ise, daha 2006’daki II. Lübnan Savaşı’nda, İsrail’i değil sadece Hizbullah’ı suçlamış, savaş sırasında Suudi yetkililerin İsrail diplomasisiyle görüştüğü savlanmıştı . (Prof. Joshua Teitelbaum, “Op-Ed: Saudi Arabia and Israel – Let’s Not Get Carried Away”,  Arutz Sheva,   http://www.israelnationalnews.com/Articles/Article.aspx/14255#.Vhe9EOyqpHw). O günkü çerçevede, İran yanlısı Şii Hizbullah’a yönelik bir politika olarak ele alınsa da, Suudi Arabistan, Körfez sermayesinin çıkarları zemininde, Hamas’a bu bağlamda bir manevra alanı sağlayacak mıdır? Sisi’ye 8 milyar $ Körfez sermayesi sağlayıp, bir nevi “darbenin sponsorluğu”nu yapan Suudi Arabistan, Mısır’ı zor duruma düşürecek bir hamleye imza attıracak mıdır? (“Saudi Arabia and UAE to lend Egypt up to $8 billion”, RT, 9/7/2013,  https://www.rt.com/news/uae-saudi-egypt-loan-849/)

Bir de bunlara Ortadoğu’ya kalıcı gelmiş, Suriye’de konuşlanan, İran-Hizbullah ekseniyle müttefikleşen Rusya’yı dahil edersek, denklem içinde daha da çıkılmaz hale gelebilir. Sanırım son zamana kadar kapalı kapılar ardında gelişen Suudi Arabistan-İsrail işbirliği, ister istemez saydamlaşmaya başlayacak. Türkiye ise, Batı ekseninde, saydamlaşan ilişkinin neresinde yer alacak? Bu da bir diğer yazının konusu…

Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.