20 Aralık 2015 genel seçimleri sonucunda İspanyol parlamentosundan bir koalisyon hükümeti çıkamayınca, 26 Haziran 2016’da erken genel seçimlere gitmekten başka bir alternatif kalmamıştı. Bu seçimlerde iktidardaki muhafazakâr Halk Partisi (PP), kendisinin içinde olduğu tüm koalisyon tekliflerine kapıyı kapatan sol partilerin ülkeyi ciddi bir krize götürdüğünü ve istikrarın ancak kendilerinin parlamentoda güçlü bir şekilde temsiliyle sağlanabileceği üzerine bir propaganda geliştirdi. Böylelikle, bir yandan yolsuzluklardan ötürü kısmen desteği azalan kendi seçmen kitlesini olabildiğince yüksek bir oranda sandığa çekmek, bir yandan da özellikle Yurttaşlar Partisi’ne (Ciudadanos) kaptırdığı seçmenleri kazanma niyetindeydi.
Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ise, koalisyon kurulamamasından ötürü erken seçimleri gidilmesinin faturasını Podemos’a kesmeye çalışan bir seçim stratejisini uygulamaya çalıştı. PSOE, bu şekilde Podemos’u suçlayarak ortak tabanlarından daha fazla seçmen kaptırmamayı amaçlıyordu. Fakat işin gerçeği, Podemos’un Sosyalist İsçi Partisi ile beraber parlamentodaki küçük Katalan partilerin de desteğiyle bir hükümet kurulabileceği teklifini PSOE reddetmişti. Bu teklifin reddedilmesinde ise, Katalonya sorunun önemli bir etkisi vardı. Nitekim Podemos’un içinde olduğu diğer alternatifler de, “Katalonya için bir bağımsızlık referandumu yapılması” talebinden ötürü PSOE tarafından otomatikman devre dışı bırakılmıştı.[1]
Katalonya Sorununun Koalisyon Hesaplarına Etkisi
Katalonya sorununda olduğu gibi, İspanya’da sol partiler arasında nüanslar olarak görülen ama temelinde belirgin farklılıklar olan bu anlaşmazlıkları irdelemek için, öncelikle dayandıkları siyasi ilkelere ve bu minvalde refleks gösterdikleri ideolojik perspektife bakmak gerekir. Bu anlamda Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) bir tarihi miras olarak devraldıkları isimlerinde “sosyalist” kelimesi geçmesine karşın, sosyal demokrat ve hatta liberal sayılabilecek bir çizgide olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle, tam anlamıyla mevcut sistem-içi bir parti olarak zaman zaman iktidar konumu da eriştiği geleneksel İspanyol siyasetindeki üniter devlet anlayışla uyumlu bir şekilde her daim yerini almıştır. Nihayetinde PSOE, birçok anlamda hak ve özgürlükler yanlısı bir duruşa sahip olsa da, ülkenin bölünmezliği konusunda diğer sağcı sistem partileriyle aynı devletçi reflekse sahiptir. Parlamentoda büyük oranda temsil edilen partiler arasında Podemos, bu açıdan ilk kez ezberbozan bir yaklaşımla, Katalonya özelinde olduğu gibi özerk bölgelerin kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi gerektiğini savunmuştur. İlkesel olarak İspanya’nın birleştirici çatısı altında hep beraber bir arada yaşama inandıklarını, fakat buna karar verme iradesinin tek başına merkezi bir iradenin elinde olmaması gerektiği görüşü, Podemos’u diğer büyük partilerden ayıran en belirgin farklardan birisidir. Nitekim bu fark, 20 Aralık seçimleri sonrasında Podemos’u koalisyon hesaplarının dışında kalmasına neden olmuştu.
Ayrıca Podemos dışında Katalonya sorununa dair diğer partilerin de genel duruşlarına bakacak olursak; Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) anayasal bir reformla özerklik hakları genişletilerek Katalonya sorununun çözülebileceğini inanmakta. Öte yandan, iktidardaki muhafazakâr Halk Partisi (PP) ise, ne Katalonya’da bir bağımsızlık referandumu yapılmasına, ne de sadece Katalonya’ya daha fazla hak tanıyacak bir anayasal reforma destek vermekte.[2] Birçok konuda maddi kesintilere neden olan kemer sıkma politikalarına ve iktidarın iş reformu olarak açıkladığı ekonomik politikalara karşı en keskin muhalefeti yaparak, sorunun mevcut statükonun eşitliksiz politikalarından kaynaklanan yapısal sorunlar olduğu görüşü de yine Podemos’u diğer büyük partilerden ayırmakta.
26 Haziran Seçimleri Sonucunda Ortaya Çıkan Tablo
26 Haziran’da erken genel seçimlerinde başbakan Mariano Rajoy’un önderliğindeki Halk Partisi (PP) yine tek başına iktidar olacak bir çoğunluk elde edemese de, 20 Aralık seçimlerine göre oylarını % 28’den % 33’e, milletvekili sayılarını da 123’den 137’e çıkartarak olası bir koalisyon hükümeti için elini güçlendirmiş durumda. PP ülke genelinde oylarını artırırken, İspanya’daki 52 vilayetin 44’ünde birinci parti olarak çıkarak koalisyon pazarlıkları öncesinde büyük bir avantaj yakaladı. Bu seçimden ikinci sırada çıkan Pedro Sánchez’in liderliğindeki Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ise, bir önceki seçimdeki gibi % 22 bandındaki oylarını olduğu gibi korumasına karşın, parlamentondaki sandalye sayılarının 90’dan 85’e düşmesine engel olamadı. İspanya genelindeki birçok araştırmanın sonucunda bu seçimlerden ikinci olarak çıkacağı öngörülen Unidos Podemos ittifakı % 21 ile yine üçüncü sırada kalırken, bir önceki seçimlerde her iki partinin toplamda % 24 civarında olan oy oranlarında ciddi bir düşüş olsa da 71 olan milletvekili sayılarını olduğu gibi korudular. Muhafazakâr iktidar Halk Partisi’nin (PP) bazı siyasetçilerinin yolsuzluklarla anılması sonrası Barcelona’lı genç ve karizmatik lider Albert Rivera’nın rüzgârını arkasına alan liberal çizgideki Ciudadanos ise, bir önceki seçimlerin sonucunda olduğu gibi dördüncü parti olarak çıktı. Fakat 20 Aralık genel seçimlerinde yaklaşık % 14 civarında olan oy oranları % 13’e düşerken, parlamentodaki temsil sayıları da 40 milletvekilinden 32’ye düşmüş oldu.[3]
Bu seçimler sonucunda, kuşkusuz en kârlı çıkan parti; istikrarlı bir yönetim ve hükümetin kurulabilmesi için güçlü bir şekilde temsil edilmeleri gerektiği üzerine bir seçim kampanyası gerçekleştiren iktidardaki Halk Partisi oldu. Seçimlerden ikinci sırada çıkan Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) de, kamuoyu araştırmalarında öngörülenin aksine ciddi bir düşüş yaşamayıp bir önceki seçimlerdeki oy oranlarını korumasına karşın, parlamentodaki bir önceki sandalye sayılarına göre 5 milletvekilinden oldu. Dördüncü parti olarak çıkan Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) kendisinden beklenen şekilde bir oy potansiyelinde kalırken, bu seçimlerden güçlenerek çıkan Halk Partisi’ne 8 milletvekilini kaptırdı. Fakat en büyük hayal kırıklığını, kamuoyu araştırmalarındaki beklenen çıkışı gösteremeyen Unidos Podemos ittifakı yaşadı.
Unidos Podemos’un Hayal Kırıklığının Nedeni
Podemos, 26 Haziran erken genel seçimlerine Marksist/Komünist çizgideki Birleşik Sol (IU) hareketiyle beraber “Unidos Podemos” olarak girmesine karşın, beklenen sonuca ulaşamayarak parlamentoda bir önceki sandalye sayılarında herhangi bir değişim olmadı. Seçim sonuçlarının ortaya çıkmasından sonra Podemos’un Parti sözcüsü ve partinin iki numaralı ismi Inigo Errejón, “oy oranlarının olduğu gibi kalmasının kendileri adına iyi bir sonuç olmadığını ama bunun tabandan gelen değişim sürecinin artık geri dönülemez boyutlarda olduğu gerçeğini de değiştirmediğini” ifade etti. Öte yandan, Podemos ve Birleşik Sol hareketinin ittifak öncesindeki oy oranlarının toplamına bakılacak olursa “Unidos Podemos” olarak aynı sayıda vekil çıkarmış olsalar da, oy oranların da ciddi bir düşüş yaşadığını söylemek mümkün.
İngiltere’deki Brexit referandumu öncesinde gerçekleşen tüm anketlerde İspanya genelinde oylarında ciddi bir artışla çıkması beklenen değişim yanlısı Unidos Podemos ittifakının umulan desteği alamamasının nedenlerinden birisi olarak; İngiltere’deki AB referandumundan çıkan sonuç sayılabilir. Podemos’un lideri Pablo Iglesias partisinin euroskeptik (AB karşıtı) olduğu iddialarını her defasında reddetse de, İngiltere’nin Brexit referandumu sonucunda AB’den ayrılma kararından ötürü Avrupa karşıtlığının artacağı endişesi Komünist Birleşik Sol ve Podemos’tan oluşan Unidos Podemos ittifakının oylarını olumsuz etkiledi. Bu anlamda, Birleşik Sol’un komünist seçmen oylarını önemli bir oranda almalarına karşın, özellikle PSOE ile aynı havuzdan beslendikleri seçmen tabanları içerisinde bir kesimin desteği sınırlı düzeyde kaldı. Katalonya’nın bağımsızlık referandumuna karşı olumlu görüşlerinin de, sol taban içerisinde ayrılma endişesi olan belirli bir kesimi ürküttüğünü söylemek mümkün. Ayrıca Birleşik Sol (Izquierda Unida) ile beraber oy toplamlarındaki düşüşe bakılırsa, mevcut gidişata karşı bir değişim alternatifi olduğu iddiasıyla bugüne kadar genellikle sandığa küskün seçmenleri kazanmasıyla bilinen Podemos’un, bu sefer küskün seçmenlerin katılımını da aynı oranda sağlayamadığı anlaşılmakta.
26 Haziran Sonrasındaki Koalisyon Hesapları
Bu seçimlerden ciddi bir oy artışıyla ve parlamentoda sandalye sayılarını artırarak çıkan iktidardaki Halk Partisi’nin bir koalisyon hükümeti kurabilmesi için 176 sayısına ulaşması gerekiyor. Kraldan hükümeti kurma görevini ilk olarak alacak kişi olan Halk Partisi’nin lideri Mariano Rajoy, sonuçların netleşmesinin ardından Madrid’de yaptığı konuşmada “Seçimi kazandık ve şimdi ülkeyi yönetme hakkımızı istiyoruz” sözleriyle iktidarını korumak için elinden geleni yapacağının ilk işaretini vardı.[4] Yeniden iktidar olabilecekleri bir koalisyon hükümeti kurabilmek için oldukça istekli görünen Rajoy, bu konuşmasında “hükümet kurmak için daha fazla zaman kaybetmeden yarından itibaren tüm siyasi partilerle konuşacaklarını” dile getirdi.[5]
Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) lideri Pedro Sanchez de, seçim sonrasında yaptığı ilk konuşmada, iktidardaki Halk Partisi’nin (PP) oylarını artırmasının tek suçlusu olarak Podemos’u gösterdi. PSOE’nin her şeye rağmen solun en büyük partisi olduğunu gösterdiğini vurgulayan Sanchez, “Podemos’un uzlaşmazlığı sağın oylarını artırmasına neden olduğunu” ifade ederek, bu sonuçların faturasını Podemos’a kesti.[5] Parlamentodaki sandalye sayılarında kısmen bir düşüş olsa da, soldaki gücünü koruyan Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) bu sonuçlardan sonra (pek mümkün görünmese bile) olası bir “sol koalisyon” için elindeki gücünü artırdığı görüşü hâkim.
Parti sözcüsü Inigo Errejón’un açıklamalarından sonra, Podemos’un lideri Pablo Iglesias da Unidos Podemos ittifakı olarak seçimlerden kötü bir sonuç aldıklarını kabul ederek, farklı bir sonuç beklediklerini belirterek bu sonuçlarından memnun olmadıklarını ifade etti. Ayrıca PP’nin oylarını artırması ve ilerici görüşü temsil eden partilerin oy kaybetmesinin kendileri açısından endişe verici olduğunu vurguladı.[5] Seçimlerden dördüncü olarak çıkan Yurttaşlar Partisi’nin (Ciudadados) genç lideri Albert Rivera ise, seçimler sonrasındaki ilk açıklamasında bir koalisyon hükümeti kurulması için yapıcı bir tutum takınarak herhangi bir koltuk kavgası içerisinde olmayacaklarını belirtti.
Sonuç olarak, bu seçimler sonucunda yeniden bir hükümet kurma krizine sürüklemek istemeyen partilerin zorunlu bir koalisyon sürecine dahil olmaları bekleniyor. Bu anlamda mevcut koalisyon hükümeti senaryoları içerisinde en gerçekçi olanları; Halk Partisi (PP) ve Sosyalist İşçi Partisi’nden (PSOE) oluşan bir koalisyon hükümeti veya bu birlikteliğe Yurttaşlar Partisi’nin (Ciudadados) de dahil olduğu geniş tabanlı bir koalisyon hükümetinin kurulması ağırlıklı ihtimaller olarak görünüyor. Ayrıca Halk Partisi (PP) ve Yurttaşlar Partisi’nin (Ciudadados) dışarıdan dolaylı destekli bir azınlık hükümeti kurması az bir ihtimal de olsa olası senaryolar arasında sayılıyor. Halk Partisi’nin (PP) içinde olduğu bu koalisyon senaryoların tamamında Podemos’un ve parlamentodaki küçük ayrılıkçı partilerin olmayacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.
Öte yandan, ülke genelindeki yüksek işsizlik oranları, iktidar partisindeki siyasileri de kapsayan yolsuzluk skandalları ve yıllardır devam eden kemer sıkma tedbirleri sonucunda genç İspanyol seçmenler arasında merkez partilere olan desteğin büyük oranda erimesinin[6] sağlaması yapılmadan bir yaklaşım sergilenmesi halinde ülkedeki huzursuzluğun artma ihtimali yüksek görünüyor. Dolayısıyla, bundan sonra kuvvetle muhtemel Podemos’un olmayacağı bir koalisyon hükümetinde iktidar ortağı olmak için bir araya gelecek partilerin tabandan gelen ekonomi politikalarındaki değişim isteğine duyarsız kalması, Podemos’un siyasal bir oluşum olarak ortaya çıkmasına neden olan “Öfkeliler” (Indignados) hareketinin eylemlerinin çok daha büyük boyutlarına neden olarak ciddi bir iç karmaşaya da neden olabilir. Bu anlamda birçok denklemi göz önünde bulundurması gereken yeni kurulacak koalisyon hükümetini zor günlerin beklediğini söylemek mümkün.
Özcan ÖĞÜT
KAYNAKÇA
[1] http://politikaakademisi.org/2016/05/05/ispanyanin-erken-secim-maratonu.
[2] http://tr.sputniknews.com/avrupa/20160626/1023566044/brezit-ispanya-erken-secim.html.
[3] http://resultados.elpais.com/elecciones/generales.html.
[4] http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160627_ispanya_secim_sonuclari.
[5] http://www.ntv.com.tr/dunya/ispanyada-sandiktan-yine-belirsizlik-cikti,vXyQHijWaUW9A-3pkQwuNw.
[6] http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160624_ispanya_secim.