SON GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ: YENİ BİR ‘ALTIN ÇAĞ’ MI BAŞLIYOR?

upa-admin 25 Ekim 2016 3.178 Okunma 0
SON GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ: YENİ BİR ‘ALTIN ÇAĞ’ MI BAŞLIYOR?

Avrasya coğrafyası bağlamında önce Osmanlı İmparatorluğu’nun, daha sonrasında ise Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikaları çerçevesinde en önemli ilişkilerinden birisini Rusya ile olan ilişkiler meydana getirmiştir. Çarlık Rusyası ve Osmanlı İmparatorluğu arasında yüzyıllarca süren çetin mücadeleler olmasına karşın, bu iki büyük imparatorluğun yerlerine geçen Sovyet Rusya ve Türkiye Cumhuriyeti, Bolşevik Devrimi’nden İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar çok iyi ilişkiler tesis etmişlerdir. Ancak Soğuk Savaş olarak adlandırılan 1945-1991 döneminde ilişkiler, Sovyetlerin Türkiye’den toprak taleplerinden ötürü Ankara’nın Batı Blok’una yönelmesi neticesinde en alt seviyede cereyan etmiştir. Ancak Soğuk Savaş’ın bitmesi, Avrasya bölgesinin bu iki güçlü ülkesi arasındaki ilişkilerin yeniden tanımlanması ihtiyacını doğurmuştur.

1990’larda hem iç politika, hem de dış politika bağlamlarında çalkantılar yaşayan Türkiye ve Rusya Federasyonu, bu dönemde Çeçenistan meselesi ve PKK terör örgütünden kaynaklı problemler yaşamışlardır. Fakat Rusya Federasyonu’nda, 2000 senesinde, eski KGB ajanı Vladimir Putin Devlet Başkanı seçilmiş ve iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır. Yüksek düzeyde seyreden enerji fiyatları ve iç istikrarın sağlanması neticesinde Putin döneminde kendisine güvenini tekrar kazanan Moskova, dış politikasında da proaktif bir tutum izlemeye başlamıştır. Bu zaman zarfında ön plana çıkan ülkelerden birisi ise Türkiye’dir. Çünkü Türkiye, Putin’in en önemli danışmanlarından birisi ve Moskova Devlet Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü olan Aleksandr Dugin tarafından teorik temelleri ortaya konulan ve de geliştirilen Yeni Avrasyacılık teorisinde çok kritik bir konumda yer almaktadır. Dugin’e göre; Atlantikçilik ve Avrasyacılık arasında günümüzde devam eden büyük ölçekli jeopolitik mücadelede, Türkiye, sahip bulunduğu kendine özgü özelliklerinden ötürü mutlaka Rusya Federasyonu’nun yanında yer almalıdır.[1]

Türkiye ölçeğinde düşündüğümüz zaman, 3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye Cumhuriyeti dış politikasının kurucu prensiplerine bağlı kalmak suretiyle yeni prensiplerin de içinde olduğu kendisine özgü bir dış politika anlayışı ortaya koymuştur. “Komşularla sıfır sorun” ilkesi temelinde özetlenebilecek bu dış politikada, en çok öne çıkan ülkelerden birisi de Rusya Federasyonu’dur. Kremlin ile başta Karadeniz bölgesi olmak üzere birçok alanda kapsamlı ikili ilişkiler tesis edilmesi, AK Parti’nin dış politikası açısından önem arz etmektedir. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, bu ilişkiler, “dengeli karşılıklı bağımlılık” olarak tanımlanmaktadır.

Öte yandan, ikili münasebetlerde enerji çok kritik bir yerde konumlanmaktadır. 1984 senesinde Türkiye ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan bir doğal gaz anlaşmasıyla çeşitlenen ilişkilerin bu boyutu, zamanla Batı Hattı, Mavi Akım ve günümüzde de Güney Akım Doğal Gaz Boru Hattı’nın yerine inşa edilecek Türk Akımı projesiyle çok ileri bir boyuta taşınmıştır. Türkiye’nin kullandığı doğalgazın yaklaşık % 60’lık bölümünü Rusya Federasyonu’ndan tedarik etmesi, ilişkilerin bu boyutunun en hassas noktasını oluşturmaktadır. Buna ilaveten, Türkiye’de ilk nükleer santrali de Ruslar tarafından Akkuyu-Mersin’de yapılmaktadır.[2]

tr rusya yeni sina

Kaynak: http://i.ahaber.com.tr/2015/11/26/1448540743072.jpg

Madalyonun diğer yüzüne baktığımız zaman ise, her ikili ilişkide olabileceği gibi Ankara-Moskova arasındaki ilişkilerde de çeşitli sorun alanları söz konusudur. Bunlar; 2011’de başlayan Suriye Krizi ve Kasım 2013’ten bu yana devam eden Ukrayna Krizi’dir. 2011 senesinde Tunus’ta ekonomik koşullarını protesto eden bir seyyar satıcının kendisi yakmasıyla başlayan Arap Baharı/Uyanışı olarak nitelendirilen sürecin yayıldığı yerlerden birisi de Suriye olmuştur. Söz konusu ülkede, Beşar Esad rejiminin devrilmesini amaçlayan isyan hareketleri bir süre sonra iç savaş boyutuna gelmiştir. Hâlihazırda devam eden bu savaşta yüzbinlerce kişi hayatı kaybetmiş, yaralanmış ve 4 milyondan fazla kişi de mülteci konumuna gelmiştir. Öte yandan, bu karışıklıktan istifade eden birçok terör örgütü de ortaya çıkarak, mevzubahis krizin daha da büyümesine ve küresel ölçekli bir hale gelmesine sebep olmuştur.[3] Ankara ve Moskova, bu sürecin başından itibaren 180 derece farklı politikalar izlemektedirler. Ankara, mevcut rejimin bir an önce görevden ayrılmasını önceleyen bir siyaset takip ederken, Moskova, Soğuk Savaş döneminden bu yana çok kapsamlı ilişkiler tesis ettiği ve Ortadoğu politikası açısından hayati bir konumda bulunan Esad rejiminin yerinde kalmasını destekleyici bir tutum takınmaktadır.[4] Nitekim, Rusya, 30 Eylül 2015’ten itibaren Esad rejiminin terör örgütü IŞİD ile mücadelesine aktif olarak destek vermektedir. Bu kesin farklılıktan ötürü, çoğu zaman Türkiye ve Rusya Federasyonu karşı karşıya gelmişlerdir. Hatta değişik zamanlarda yaşanan uçak düşürme olayları neticesinde, ilişkiler bir ara ciddi şekilde kopma noktasına gelmiştir.

tr rusya uçak

Kaynak: http://www.abc.net.au/news/image/6976422-3×2-700×467.jpg

Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerde sorunlu bir diğer alan ise Ukrayna’dır. Kasım 2013’te dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile Ortaklık Antlaşması’nı imzalamayacağını açıklaması ile fitili ateşlenen olaylar, gittikçe kontrolden çıkmış ve Moskova’nın Kırım’ı topraklarına katmasıyla neticelenmiştir.[5] Ayrıca, mevcut durumda Doğu Ukrayna’da de facto olarak Rus hâkimiyeti devam etmektedir. Kırım’daki Tatar Türkleri’nin mevcudiyetinden dolayı, Türkiye, Rusya Federasyonu’na bazı eleştiriler yöneltmiştir. Kırım Türklerinin haklarının korunmasını içeren açıklamalar, bu bağlamda dikkat çekici bir yere sahip olmuştur. Ancak Rusya Federasyonu tarafından yapılan açıklamalarda, Kırım’ın kendisi içerdiği jeostratejik, jeoekonomik, jeokültürel ve jeopolitik unsurlarının öneminden ötürü, bu politikasında herhangi bir şekilde geri adım atılmasının söz konusu olmadığı vurgulanmaktadır.

İkili ilişkilerde özellikle 24 Kasım 2015’te Türk hava sahasını ihlal eden Rus jetinin Türk jetleri tarafından düşürülmesi sonucunda yaşanan kriz, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’e 20 Haziran 2016’da gönderdiği özür mektubu neticesinde düzelme yoluna girmiştir. Nitekim bu hadiseden ötürü üzüntü bildirilmiş ve ikili ilişkilerin yeniden eski günlere döndürülmesi arzusunun altı çizilmiştir. Bu girişimden sonra, iki ülke Devlet Başkanı çeşitli uluslararası platformlarda bir araya gelerek, ilişkilerin yeniden tesisine yönelik girişimlere hız kazandırmışlardır.[6] Bunun en somut çıktısı, İstanbul’daki 23. Dünya Enerji Kongresi’ne katılmak için Türkiye’ye çok üst seviyede bir heyetle katılan Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın iştirakleriyle, iki ülke enerji bakanları Aleksandr Novak ve Berat Albayrak arasında Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı’nın hayata geçirilmesine yönelik atılan imzalardır. Bu hattın inşasına 2018’de başlanması ve 2019’un sonunda tamamlanması planlanmaktadır Bu noktada altı çizilmesi gereken husus, Türkiye’nin yaşadığı en vahim olaylardan başında gelen ve FETÖ tarafından düzenlendiği iddia edilen 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sürecinde Moskova’nın mevcut Türk hükümetine vermiş olduğu ciddi destektir.

putin erdogan yeni sina

Kaynak: http://image.yenisafak.com/resim/imagecrop/2016/08/09/12/13/resized_dbf58-503bc7f8aa.jpg

Nitekim son dönem Türk dış politikasında en fazla ön plana çıkarılan hususlardan birisi “DÜŞMANLARI AZALTMA, DOSTLARI ÇOĞALTMA” yaklaşımıdır. Bu bağlamda, Ankara ve Moskova arasındaki ilişkileri eski haline döndürülmesi, başta Suriye olmak üzere diğer bölgesel krizlerin çözümünde hayatiyet arz etmektedir. Özellikle Türkiye’nin IŞİD’e karşı vermekte olduğu aktif mücadele, Rusya Federasyonu tarafından çok yakından takip edilmektedir. Suriye Krizi’nin bir an önce sonuçlandırılması bağlamında, iki ülkenin birbirine yakınlaşması gittikçe bölge sınırlarını aşan etkileri bulunan bu sorunun çözülmesi için kritik derecede önemlidir.

Sonuç olarak şu unutulmamalıdır ki, “en iyi dostlar hatta müttefikler bile her konuda anlaşamazlar”. Türkiye ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerin düzelmesi, sadece bulundukları Avrasya jeopolitiği bağlamında değil, aynı zamanda iki ülkenin enerji güvenliği politikalarının geniş ölçekli yansımaları bakımından da dikkatle takip edilmesi gereken bir konudur. Tüm bu değerlendirmelerin neticesinde şunu ifade edebiliriz ki, iki ülke ilişkilerinde tıpkı 2000-2011 arasında olduğu gibi yeni bir “altın çağ” yaşanmaya başlanmıştır. Bu dönemin başlangıcında olduğumuzu gerçeğini akıldan çıkarmadan, ikili krizleri önleyecek ve ilişkileri daha da sağlamlaştıracak adımların atılması bölgedeki herkes açısından “KAZAN-KAZAN” durumunu doğuracak gelişmelere yol açabilecektir.

putin erdogan masada

Kaynak: http://i.paralimani.com/640/0/62076_altmanset.jpg

Sina KISACIK

KAYNAKÇA 

[1] Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım: Rus Jeopolitiği, Tercüme: Vügar İmanov, İstanbul: Küre Yayınları, 2010, Altıncı Basım, ss. XIII-XVIII,  Sina Kısacık, “Aleksandr Dugin’e göre Ankara için Yeni Avrasyacılık”,  Uluslararası Politika Akademisi, 8 Nisan 2013, http://politikaakademisi.org/2013/04/08/aleksandr-dugine-gore-ankara-icin-yeni-avrasyacilik/, Erişim Tarihi: 25 Ekim 2016.

[2] Türkiye-Rusya Federasyonu enerji ilişkilerinin doğal gaz boyutu hakkında bakınız, Sina Kısacık ve Furkan Kaya, “Türkiye-Rusya Federasyonu Arasındaki Mevcut Gerginliğin Avrupa Enerji Güvenliğine Olası Yansımaları Hakkında Bir Değerlendirme”, içinde Mavi Elma: Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri,  Ozan Örmeci ve Hüseyin Işıksal (ed.), Ankara: Gazi Kitabevi, 2016, ss. 81-113.

[3] Mesut Hakkı Caşın ve Giray Saynur Derman, Rus Dış Politikasındaki Değişim ve Kremlin Penceresinden Yeni Ufuklar, Ankara: SRT Yayınları, 2016, Bölüm XII: Türkiye-Rusya İlişkilerinde Güncel Gelişmeler, ss. 449-479.

[4] Bu konu hakkında dikkat çekici bir analiz için bakınız, Alexander Sotnichenko, “Russia and Turkey, still divided on the future of Syria”, Russia Direct, 17 Ekim 2016, http://www.russia-direct.org/opinion/russia-and-turkey-still-divided-future-syria?utm_source=Russia+Direct+free+weekly+newsletters&utm_campaign=e6f872c145-EMAIL_CAMPAIGN_10_20_2016&utm_medium=email&utm_term=0_cd2cf54b82-e6f872c145-78689861, Erişim Tarihi: 25 Ekim 2016.

[5] Sina Kısacık ve Furkan Kaya, “An Assessment on The Future of Ongoing Turkish-Russian Relations: “Clash of Interests or Convergence of Interests”, International Multilingual Academic Journal, Vol. 3, No 2, May 2016, ss. 176-191.

[6] Kalyeena Makortoff, “Turkey apologizes to Russia, raising prospects of renewed ties”, CNBC, 27 Haziran 2016, http://www.cnbc.com/2016/06/27/turkey-apologizes-to-russia-raising-prospects-of-renewed-ties.html, Erişim Tarihi: 25 Ekim 2016.

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.