Fransa, 2 ay içinde 4. kez sandığa gitti ve 5 yıl boyunca parlamentoda görev yapacak isimleri milletvekili seçimlerinin 2. turunda belirledi. Her parlamenterin yaklaşık 125.000 Fransız’ı temsil ettiği 577 sandalyelik Ulusal Meclis’e, 5 yıl boyunca Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM) yön verecek.
Ulusal Meclis
Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi’nin liderliğindeki ittifak (LREM-MoDem), genel seçimin ikinci turunda Ulusal Meclis’te çoğunluğu elde etti. İttifak; LREM 308, MoDem 42 olmak üzere toplam 350 milletvekiline sahip oldu. Böylece kuruluşundan bu yana yalnızca bir yıl geçmesine rağmen, parlamentodaki sandalyelerin yaklaşık % 60’ına sahip olmayı başardı. Bununla birlikte, araştırma şirketleri 11 Haziran’da gerçekleşen ilk etabın sonunda ittifakın 400-450 milletvekili aralığında bir çoğunluğa sahip olmasını bekliyordu. Dolayısıyla, son bir haftalık süreçte Macron’u ve ittifakı aşırı güçlendirmeme çağrıları yerini bulmuşa benziyor. Fransız araştırma şirketi OpinionWay’in direktörü Bruno Jeanbart’a göre de, ikinci tur bize anti-Macron cephesinin oluşumunu kesin bir şekilde göstermiş oldu. Yine de, seçimin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi, merkez sol ve merkez sağın hezimetiyle sonlandığını söyleyebiliriz. Lakin art arda gelen yenilgilere rağmen merkez sağın (Cumhuriyetçilerin) Fransa’nın doğusundaki gücünü nispeten koruduğunu, Sosyalistlerin de eski oy depolarında biraz olsun kendine yer bulduğunu görmek mümkün.
Parlamentodaki sandalye dağılımı
Kesin sonuçlara baktığımızda; 577 sandalyelik Fransa Ulusal Meclisi’nde «Cumhuriyetçiler»in (LR) toplam oyların % 19,4’üne ulaşarak, önümüzdeki 5 yıl -kurduğu ittifakla birlikte- 125 parlamenterle temsil edileceğini görüyoruz. Sosyalist Parti’nin (PS) de, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi, Jean-Luc Mélenchon’un «Boyun Eğmeyen Fransa» (La France Insoumise) hareketine oy kaybettiğini gözlemliyoruz. Nitekim PS, tarihinin en düşük temsil oranıyla ve yalnızca 49 sandalyeyle temsil edilecek. Boyun Eğmeyen Fransa ise, Jean-Luc Mélenchon’un kendisinin de seçildiği Ulusal Meclis’e 17 parlamenter gönderecek. Sosyalistlerin ve Cumhuriyetçilerin Ulusal Meclis’te çoğunluğu büyük ölçüde kaybetmelerinin finansal etkileri de olacak. Şöyle ki, ciddi bir maddi yardımı kaybedecek olan bu iki parti, 2022 seçimleri için şimdiden finansal olarak kan kaybetmiş durumda.
Jean-Luc Mélenchon
Tarihsel Bakış: 5.Cumhuriyette Milletvekili Oranları (Gauche: Sol, Droite: Sağ)
Düşük Katılım Oranı
Seçim sonucunda Ulusal Meclis’teki milletvekilleri önemli bir oranda yenilenirken, sandığa gitme oranı ise yüzde 43 ile Fransa Beşinci Cumhuriyet tarihinin en düşük genel seçim katılımı oldu. Fransa tarihinin en az katılımlı genel seçimi olarak tarihe geçen oylama, aynı zamanda % 6,93 oranında tepki oylarının (beyaz oy) kullanılmasıyla da dikkati çekiyor. 577 milletvekilinden 350’sini çıkaran Macron’un hareketi, 47 milyon 292 bin 967 seçmenden sadece 8 milyon 927 bin 222’sinin oyunu aldı. Bu durum, LREM-MoDem ittifakının toplam seçmenin sadece yüzde 18,88’inin oyuyla meclis çoğunluğunu ezici bir şekilde sağladığını gösteriyor. Fransız basınına göre ise, bu tarihi oran Macron’un zaferine gölge düşürmüş durumda.
Marine Le Pen
Kazananlar ve Kaybedenler
Yaklaşık bir yıl önce “En Marche!” (Yürüyüş) adıyla kurulan ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası partiye dönüşen hareketin (LREM) adaylarının yarısından fazlasının daha önce siyaset tecrübesi bulunmayan isimler olması ise, seçim sonuçlarının en çok dikkat çeken noktalarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 2. turda Macron’a mağlup olan, ancak aldığı oy oranıyla önemli bir başarıya imza atan aşırı sağın lideri Marine Le Pen de ilk kez Ulusal Meclis’te milletvekili olarak görev yapacak. Ancak seçim sonuçlarına göre, bu, yalnızca bir teselli gibi görünüyor. Zira parlamentoya 15 milletvekili gönderme hedefi bulunan aşırı sağcı Ulusal Cephe, 2. turun tamamlanmasıyla birlikte 2022 yılına kadar yalnızca 8 parlamenterle temsil edilecek. Ayrıca Ulusal Cephe’nin Genel Başkan Yardımcısı Florian Philippot’nun da milletvekili seçilememiş oluşu, aşırı sağcılar için bir başka yenilgi olarak karşımıza çıkıyor. Le Pen, sonuçların açıklanmasının ardından seçim sistemini eleştirdi ve ulusal çapta elde edilen oy oranına orantılı yeni bir sisteme geçilmesi çağrısında bulundu.
Öte yandan, Sosyalist Partisi (PS) cephesinde de, hezimet, bazı eski Bakanların yeniden seçilememesiyle katlanmış durumda. Nitekim François Hollande döneminin Sağlık Bakanı Marisol Touraine, Adalet Bakanı Jean-Jacques Urvoas, Eğitim Bakanı Najat Vallaud-Belkacem ve Çalışma Bakanı Myriam El Khomri seçilemeyerek meclis dışında kaldılar. PS’nin Cumhurbaşkanı adayı Benoit Hamon ve PS Genel Sekreteri Jean-Christophe Cambadélis de meclis dışı kalan isimler arasında yerini almış durumda.
Kadınların Zaferi
Seçimler, meclise rekor sayıda kadın vekil seçilmiş olması bakımından tarihe geçti. 577 koltuklu yeni meclisin 223 üyesi kadın olacak. 2012-2017 yılları arasında bu sayı 155 düzeyindeyken, seçimler 5. Cumhuriyet tarihine bu anlamda da damga vurmuşa benziyor. Bu rekor oranın yakalanmasında Cumhuriyet Yürüyüşü (LREM) hareketinin gösterdiği çok sayıda kadın adayların etkisi büyük.
Manuel Valls
Mecliste Tanıdık Bir Sima: Manuel Valls
2014-2016 yılları arasında Sosyalist Parti iktidarında Başbakanlık görevini yürüten Manuel Valls, Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi çatısı altında girdiği milletvekilliği yarışında Essonne bölgesinde tartışmalı bir zaferle Ulusal Meclis’te yerini hazırladı. % 50,3’lük oranıyla zafere ulaşan Valls, «Sosyalist Parti beni bırakmadan ben onu bırakıyorum» diyerek Sosyalist Parti’den istifa ettiğini açıkladı.
Kabinede Kimler Var?
Kabinenin belki de en önemli sürprizi, MoDem’in lideri François Bayrou’nun Adalet Bakanlığı’ndan istifa etmesi oldu. Bayrou, Avrupa Parlamentosu üyelerinin danışman kadrolarına verilen maaşlarda usulsüzlük yapıldığı gerekçesi ve hareketi hakkında soruşturma başlatılmış olması nedeniyle istifa etti ve yeni kabinede görev almayacağını bildirdi. Yerine ise, eski Sosyalist Parti temsilcisi, 2013 yılında AYM üyeliği görevine getirilen ve aynı zamanda akademisyen olan Nicole Belloubet atandı. Kabinede daha önceden merkez sağ ve merkez solda görev yapmış pek çok isim göze çarpıyor.
Macron’un Ajandasında Neler Var?
LREM, ilk iş olarak 27 Haziran itibarıyla Cumhurbaşkanı Macron gibi SciencesPo ekolünden gelen François de Rugy’i Meclis Başkanı olarak seçtirme hedefini gerçekleştirmiş durumda. Macron, aynı zamanda 3 Temmuz’da milletvekillerini ve senatörleri uzun bir süre sonra ilk defa Versailles Sarayı’nda toplamayı düşünüyor. Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi’nin siyasi partiye dönüştürülmesi çalışmaları da Temmuz ayının ilk yarısında başlatılacak. LREM’in partileşme sürecinin zorlu bir mücadeleye sahne olacağı belirtiliyor. 4 Temmuz’da ise, Başbakan Edouard Philippe yeni Meclis’e hitap ederek hükümet programını açıklayacak. AB yanlısı reformların beklenildiği programda, kampanya süreci boyunca Macron’un savunduğu vaatlerin de yer alması bekleniyor. Emmanuel Macron’un açıkladığı reformlar arasında, gelecek 5 yılda 60 milyar euro (avro) bütçe tasarrufu ve devlet memuru sayısının 120.000 azaltılması gibi maddeler de bulunuyor. Seçim sonrası bazı sendika liderlerinin Macron’un planlarına karşı mücadele edeceğini açıklamasınınsa, onun ezici meclis çoğunluğuna karşın vaat ettiği reformları planlandığı kadar kolay bir şekilde yürürlüğe sokamayacağı anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Son olarak, şunu da hatırlatmalıyız ki, Fransa’da bu yıl Eylül ayında bir seçim daha yapılacak. 24 Eylül 2017 tarihinde gerçekleşecek seçimlerde, parlamentonun üst kanadı olan Senato’nun yüzde 50’si yenilenecek.
Macron’un programından önemli satırbaşlarını hatırlamak gerekirse;
- İşyerlerine uygulanan vergilerde indirim,
- Kiracıların ödediği yerleşim vergilerinin % 80’ini kaldırmak,
- AB’yi ve euro bölgesini güçlendirmek ve yeniden yapılandırmak,
- Güvenlik bütçesini arttırmak (2025 yılında GSMH’nin % 2’sine çıkarmak),
- Meslek eğitimi, kömürden yenilenebilir enerjiye geçiş, altyapı ve modernizasyon gibi kamu yatırımları için 50 milyar euro harcanması,
- 35 saatlik haftalık çalışma süresinin arttırılması için şirketlerle müzakereler yapılması,
- Çalışanların maaşlarındaki sağlık ve işsizlik fonu kesintilerinin kaldırılması,
- 3 yıl içinde 10.000 yeni polisin işe alınması,
- Kamu harcamalarını azaltmak,
- Euro bölgesi için ortak bir bütçe ve hükümetin oluşturulması (Almanya Başbakanı Angela Merkel de geçtiğimiz günlerde Macron’un bu fikrini desteklediğini açıkladı).
Sonuç
Yıllardır yüksek işsizlik oranları, yavaşlayan büyüme ve bütçe açığı gibi ekonomik sorunlarla boğuşan Fransa’nın, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından vaat edilen reformları uygulamaya koyması durumunda, AB içinde yaşanacak ilişkilere bağlı olarak ekonomiyi raya oturması yeni hükümet ve Macron’un en önemli hedeflerinden birisi. Önümüzdeki yıllarda onu ve hükümeti zorlayacak hususlardan biri ise, yeni başlayan Brexit görüşmeleri olacak. Politico Fransa yazarı Nicholas Vinocur’un da belirttiği üzere, Fransa, bu görüşmelerde Fransız-İngiliz hattında sıcak tansiyona sebebiyet vermemek adına “arkadan liderlik etme” yöntemine başvuracak. İkili ilişkilere de -Macron’un da belirttiği üzere- pragmatizm yön verecek. AB içerisinde bireylere ilham verecek ve onları daha iyi koruyacak ve güvence altına alacak bir “Avrupa Rönesansı” sözünü veren Macron’un hedeflerinin somut yansımalarını önümüzdeki aylarda göreceğiz.
Yeni mecliste Macron muhalefetinin tek bir merkezden değil, birçok farklı oluşumdan meydana geleceğini görmek, hatta Cumhurbaşkanı’nın merkez sol ve sağ grupları içinde özellikle işçi yasalarına ve kamu reformlarına ilişkin düzenlemelerinde destek görecek olması elini güçlendirecek en önemli husus olarak göze çarpıyor. Kamu reformlarının sokağa kesin olarak yansıyacağını söylemek için de henüz çok erken. Cumhurbaşkanı Macron’un işi zor, ama şu da bir gerçek ki, tek umut kendisi…
Kullanılan Kaynaklar:
- Les Echos
- Le Monde
- BBC
Temmuz Yiğit BEZMEZ