Yeşil Hareketi
Yeşil hareketi doğuş yıllarından günümüze incelediğimizde, kökenlerinde şiddetsizliğin en ayırt edici özelliklerinden biri olduğu görülmektedir. Yeşil hareket, solun içinde, solun yanında ve bazı zamanlarda da solun karşısında konumlandırılmaktadır. Söz konusu oluşan bu nüanslar, ayırt edici özelliği şiddetsizlik ilkesinin temel bir ayrım noktasıdır.[1] Ancak Yeşil hareketi son kırk yılın yeni sol akımları içinde farklı kılan sadece şiddetsizlik değildir. Elbette Yeşil hareketler dışındaki tüm sol akımlar şiddet yanlısı değildir. Bu nedenle, Yeşil hareketinin durduğu noktayı ve aradaki ince nüansı iyi anlamak adına tarihsel bir perspektifte ele alınmalıdır.[2]
Yeşil Hareketin Tarihsel Sahneye Çıkışı
Yeşil hareket (siyaset), ekolojik ve çevresel amaçlara önem veren, şiddet karşıtlığı ve toplumsal adaleti savunan, katılımcı demokrasi üzerinde biçimlenmiş bir ideoloji olarak tanımlanmaktadır. Siyasette yeşil görüş, genel tanımıyla gücünü çevrecilikten, sosyal adalet ve demokrasiden aldığını iddia etmektedir.[3] Batı dünyasında 1970’li yıllarda şekillenmeye başlayan bu akım, günümüzde Türkiye de dâhil olmak üzere birçok ülkede kendine yer bulmaya ve gelişmeye başlamıştır. Örneğin, Mayıs 2016 yılında Avusturya’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Yeşiller Partisi’nin eski lideri bağımsız aday Alexander van der Bellen kazanmıştır.[4]
Önemli bir ölçüde ideolojik yönden sol tandanslı olan Yeşiller, yani yeşil siyaseti destekleyenler, bu görüşlerinin politikayı çevrebilim, koruma, çevrecilik, feminizm ve barış hareketleriyle daha iyi hale getirdiklerini savunmaktalar. Demokrasi ve çevreyle ilgili meselelerin yanında, Yeşiller, sivil haklar, sosyal adalet, pasif direniş, sosyal ilerleme gibi konularda çalışmalar yapmaktadır. Aynı zamanda Yeşil ideoloji; eko-sosyalizm, eko-anarşizm ve eko-feminizm gibi kendine yakın ideolojilerle de bağlantı halindedir. Bunun yanında, bu ideolojilere tamamen zıt başka ideolojiler de vardır: yeşil muhafazakârlık, eko-kapitalizm ve eko-faşizm bunlardan bazılarıdır.[5]
Yeşil hareketin çıkışında birkaç ayırt edici özelliği incelediğimizde;
Soğuk Savaş dönemindeki hızlı nükleer silahlanmaya, Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesine ve ardından da nükleer santrallere karşı Batı Avrupa’da yaygınlaşan protestolar; örneğin 2011 yılında Almanya’nın Baden- Württemberg (% 24,2) ve Rheinland Pfalz (% 15,4) eyaletlerinde yapılan seçimlerinde Berlin’deki koalisyon hükümetini oluşturan partiler ağır bir yenilgiye uğramışlardır. Seçimlerde en büyük başarıyı ise nükleer enerji karşıtı seçim kampanyası yürüten Yeşiller Partisi elde etmiştir.[6] Baden-Württemberg seçimleri öncesi Almanya Başbakanı Angela Merkel, Japonya’da dört nükleer reaktörü etkileyen krizden sonra, nükleer enerjiden ‘ölçülü bir çıkış yolu’ arayışında olduklarını dile getirmiş olsa da, başta Yeşiller Partisi olmak üzere muhalefet liderleri Merkel’in ülkede bulunan 17 nükleer santralin çalışma süresini 12 yıl daha uzatması seçim yatırımı yapmakla suçlayarak nükleer enerji konusunda demokratik bir tartışma yürütülmediğini dile getirmişlerdir.[7] Nitekim Merkel’in tavrı, partisi Hristiyan Demokrat CDU’nun 58 yıldır hiç yenilgiye uğramadığı ve partinin geleneksel olarak en güçlü kalelerinden sayılan Baden-Württemberg’deki seçimleri kaybetmesiyle sonuçlanmıştır.[8]
Diğer ayırt edici özelliklere baktığımızda;
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan hızlı ekonomik büyümenin getirdiği kaynak sorunu, çevre kirliliği ve nüfus patlamasına karşı entelektüel ve toplumsal bir muhalefetin doğuşu ve kimlik, çeşitlilik, farklılık, bireysel özgürlük, cinsel yönelim, doğaya dönüş, post-materyalizm, vejetaryenlik, etikçi yaklaşımlar gibi post-moderniteye dair olarak kodlanan değerlerin denk düştüğü yeni bir politik dil arayışı olduğunu görürüz.[9]
Almanya’da Yeşiller Parti Örneği (Bündnis 90/Die Grünen – Birlik 90/Yeşiller)
Yeşiller, Almanya’da 1970’ler boyunca gelişen geleneksel üç partili[10] sistemi kırarak meclise girmeyi başarmışlardır. Yeşil Parti’yi doğuran toplumsal muhalefet akımını, iki ana kanalda analiz etmek mümkündür: “Yurttaş inisiyatifleri” hareketi ve “Alternatif” hareket. Söz konusu bu iki muhalefet hareketinin en önemli ortak noktası, parlamento dışı olmaları, kendilerinin hiçbir siyasal parti veya grup tarafından temsil edilemeyecekleri inancını taşımalarıdır.[11]
Almanya’da yaklaşan genel seçimlerin arifesinde siyasi durumuna baktığımızda; Avrupa’nın bu güçlü ülkesinin politik olarak hareketli dönemlerden geçtiğini görmekteyiz. Almanya’da göçmen ve uyum politikalarına farklı yaklaşımlarıyla dikkat çeken Yeşiller Partisi, Alman Federal Meclisi’ndeki en küçük muhalefet partisi konumundadır. 2009 yılındaki seçimlerde oyların % 10,7’sini toplayan parti, en büyük çıkışını 2010 yılında yakalamıştır.[12] 24 Eylül’de gerçekleşecek genel seçimleri öncesinde yapılan kamuoyu anketlerinde[13], Birlik 90/Yeşiller’in yüzde 5 seçim barajını aşarak federal meclise girmesi beklenmekte ve muhtemel koalisyon senaryolarında partinin iktidara ortak olması muhtemel olarak görülmektedir.
Marjinal bir Partinden İktidar Ortaklığına
Marjinal bir parti olarak yola çıkan Yeşiller, zaman içerisinde seçmen tabanını genişleterek koalisyon ortağı olarak iktidar ortaklığına kadar yükseldi. Yeşiller’in en deneyimli siyasetçilerinden Christian Ströbele’ye göre, Yeşiller’e olan desteğin artmasında şu iki faktör önemli rol oynamaktadır: Birincisi, Yeşiller Partisi’nin çalışma konuları her sorumluluk sahibi dünya vatandaşını ilgilendirmektedir. İkinci olarak ise, Ströbele’ye göre, Almanlar, Yeşiller Partisi’ne ve politikacılarına diğer partilerden daha çok güvenmektedir.[14]
Yeşiller Partisi’nin her geçen gün popülerliğinin artmasındaki diğer önemli nedenler arasında yerleşik partilerin değinmediği konuları ele alması sayılabilir. Ströbele, 1980’li yılların başında bu yana yerleşik partilerin gerek silahsızlanma, gerekse de kadın hakları veya çevre koruması üzerine konuşmak istemediklerini belirtmektedir. Ayrıca Yeşiller, diğer partilerin aksine çeşitli çevreci teşkilatlar ve alternatif listelerin birleşmesiyle federal düzlemde bir siyasi parti haline gelerek farkındalık yaratmayı da başarmıştır.[15]
1980 yılının başlarında kurulan Yeşiller Partisi, ilk girdikleri seçimlerde % 1,5 oranında almış, 3 yıl sonra da oylarının oranını % 5,6’ya çıkartarak ilk kez federal meclise girmeyi başarmışlardır. 1985 yılına gelindiğinde, Hessen eyaletinde koalisyon ortağı olarak Çevre Bakanlığı koltuğuna sahip olurken, partinin asıl öne çıkması 2000’li yılların başında Gerhard Scröeder liderliğindeki SPD hükümetinde küçük koalisyon ortağı olması ve Joschka Fischer ile Dışişleri Bakanlığı ve beraberinde birkaç Bakanlık alması ile yaşanmıştır. En büyük seçim başarısı ise 2009 seçimlerinde tarihinde ilk ve tek kez yüzde 10’un üzerinde oy alması olmuştur.[16] Ancak 2013 yılındaki genel seçimlerde Başbakan Angela Merkel’in partisi büyük bir seçim zaferi kazanır ve Merkel üçüncü kez Başbakan olurken, iktidarın küçük koalisyon ortağı Liberal Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 5 seçim barajı altında kalarak meclis dışında kalmış ve 2000’li yıllarda koalisyon ortağı olan Yeşiller de % 3’e yakın oy kaybederek erimiştir.[17]
Yeşiller’in İktidara Ortak Olmakla İmtihanı
Siyasi otoriteler ve analizciler Yeşilleri “realistler” ve “fundamentalistler” şeklinde iki gruba ayırmaktalar. “Realistler” Yeşil Parti’nin koalisyon ortağı olarak hükümette yer alabilmek için partinin hedeflerinden taviz vermeye hazır üyeler olduğunu işaret ederken[18], söz konusu görüş ayrılıklarının olduğu fikrine katılan Hans Christian Ströbele, partinin radikal görüşlerinden taviz vermiş olmasını acı verici olarak bulduğunu dile getirmektedir.[19] Zira, Yeşiller Partisi’nin ilk kez Federal hükümette Sosyal Demokrat Parti ile koalisyon ortağı olduğu dönemde, hükümette Yeşiller Partisi’nden Dışişleri Bakanı olarak görev alan Fischer, Almanya’nın Kosava Savaşı’na[20] katılımına imza atanlar arasındaydı. Aynı şekilde Alman askerlerinin Afganistan’a gönderilmesine destek verilmesi, savaş karşıtı Yeşiller Partisi’nin ideolojisiyle çeliştiğinden tartışmalara neden olmuştur.
Dönemin Dışişleri Bakanı Ficsher; “Artık ütopyalarla hareket etmiyoruz. Şartlara göre davranmak gerekiyor. Ekolojik kriz artık silahlanma yarışından, suç oranındaki artışlarından doğuyor. Bunlar benim için daha önemli. Diğerleri bizi derin düşünmekten uzaklaştırıyor başka bir adım atmamıza neden oluyor ve Partimizin varlığı tehlikeye düşüyor, Partimizin varlığını sorgulamaya başlıyoruz.” şeklindeki görüşü ile Alman Yeşil Partisi’nin politika değişimini işaret eden bir demeç vermişti.[21] Yeşiller’in realist tutumu ciddi bir oy kaybı yaratmadı, ama iktidara yürüyüşte önemli bir argümanlarını yitirmelerine neden oldu.
2011 yılında Japonya’da yaşanan Fukushima nükleer felaketinin ardından, Başbakan Merkel’in partisi CDU, endişelerini ikna edememesinden dolayı 58 yıl sonra CDU kalesi olan Baden-Württemberg eyaletini kaybetmişti. Yeşiller Partisi ise eyalet seçimlerinde ciddi bir oy artışı sağlayarak parti tarihinde ilk kez bir eyaletin Başbakanlığını almıştı. Fakat Merkel hükümetinin sivil nükleer enerji üretiminin 2022 yılı itibariyle son verileceği kararını alması Yeşiller Partisi’nin en güçlü seçim silahını elinden almıştı.[22]
En önemli silahını kaybeden Yeşiller Partisi, CDU ile rekabet yerine bu kez Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ile birlikte yarışa girdi. Böylece odağını sosyal konulara yönelten Yeşiller’in, seçim kampanyaları boyunca vergilerin artması dışında ciddiye alınacak bir talepleri olmadı. Ayrıca gündeme yaz aylarında haftada bir gün kamu yemekhanelerinde et yenmemesi kararını getirmeye çalıştılar. Ancak politik bir partinin “vejetaryen bir gün” arzusunu gündeme taşıması Almanya’da hoşnutsuzluk yarattı. Bu girişimleri de başarısız olan Yeşiller, seçim kampanyalarında yeniden çevresel problemlere dikkatlerini yöneltse de, SDP’ye rağmen oylarının düşmesini durduramadılar.[23]
Almanya’dan son anket sonuçları
Sonuç Yerine…
24 Eylül ‘de gerçekleşecek Almanya’daki federal seçimleri diğer seçimlerinden ayıran en önemli ayrıntı, Federal Meclis’e seçim anket sonuçlarına göre yerleşik partilerin (CDU/CSU- SPD) dışında Yeşiller başta olmak üzere 4 farklı partinin daha (Sol, Yeşiller, Liberaller ve Aşırı Sağcılar) genel seçim barajını aşarak meclise girme şansı yakalamalarıdır. Bu durum, koalisyon senaryoları için bir hayli sıkı pazarlıklar olacağını göstermektedir. Yeşiller’in Federal Meclis’te ve koalisyon ortağı olarak tecrübeleri bulunmakta ve olası koalisyonda SPD önderliğinde “Kırmızı-Yeşil” ikili koalisyonu ihtimali ağır basmaktadır. Ancak seçim anket sonuçları ışığında üçüncü parti olarak Sol (Die Linke) gözükmekte olup, Yeşiller’in 1-2 puan önünde seyretmekte ve bu nedenle Sol Koalisyon (SPD-Die Linke-Grüne) veya “Kırmızı-Kırmızı-Yeşil” koalisyon ihtimali de konuşulmaktadır. Diğer bir ihtimal ise, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’in yanında Liberallerin de (FDP) yer alacağı bir hükümettir.[24]
Almanya’da Yeşiller Partisi’nin oy oranının düşmesi, küresel ısınma, yenilebilir enerji ve çevresel problemler gibi hususların artık eskisi kadar gündemin dışında kalmış konular olmaktan çıkarak, son yıllarda dünyanın neresinde olursa olsun her siyasi partinin gündeminde yer alan konular haline gelmesinden kaynaklanmaktadır. Çevre konusu Yeşiller’in savundukları temel argümanı olarak gözüküyor olsa da, Alman seçmenlerin Yeşiller’i asıl tercih etmesinin nedenleri arasında sağlıklı ve demokratik bir toplum için vatandaşların bireysel olarak güçlenmiş ve her türlü ırksal, etnik, cinsiyetçi, dini ve sosyal ayrımcılıktan kendini soyutlamış olması gerektiğine işaret eden Yeşiller’in izledikleri siyasetle yeni bir politika arayışında güçlü bir alternatif olarak görülmesi yatmaktadır. Bir sonraki yazımda Yeşiller Parti dahil olmak üzere son seçim anket sonuçları ışığında altı partinin muhtemel koalisyon senaryolarını analiz etmeye çalışacağım.
Yusuf ERTUĞRAL
REFERANSLAR
[1] Söz konusu tartışmaların arkasında, Yeşil partilerin tarihindeki fikir çatışmaları yatmaktadır. Örneğin, Alman Yeşilleri’nin koalisyon ortağı iken ABD’nin Afganistan operasyonunu desteklemesi, Yeşiller içinde büyük bir bölünmeye yol açmıştır.
[2] Armağan Öztürk, (Der.), 2010, “Yeni Sol Yeni Sağ”, Ümit Şahin, Yeşil Politika: Radikal Reformizm, Pasifizm ve Ekolojik Muhalefet (203- 237), Ankara: Phoenix, ss. 203-204.
[3] Cansu Arısoy, “Ekolojik Siyaset: Almanya Yeşiller Partisi Örneği”, Euro Politika Dergisi, (Ocak-Mart 2016), Yıl: 1, sayı: 1, s. 88, (Ayrıca bkz. http://www.europolitika.com/?p=45).
[4] “Avusturya’da zafer Yeşiller’in eski liderinin oldu” (2016), BBC. Web. (23 Mayıs 2016), http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160523_avusturya adresinden alınmıştır.
[5] Arısoy, (2016), ss. 88-89.
[6] “Almanya seçimlerine Yeşiller hakimiyeti” (2011), Yeşil Gazete. Web, (27 Mart 2011), https://yesilgazete.org/blog/2011/03/27/almanya-secimlerine-yesiller-hakimiyeti/ adresinden alınmıştır.
[7] “Merkel nükleer enerjiden çıkış yolu arıyor” (2011), BBC. Web. (17 Mart 2011), http://www.bbc.com/turkce/haberler/2011/03/110317_germany_nuclear.shtml adresinden alınmıştır.
[8] “Yeşiller’in önlenemeyen yükselişi” (2011), DW. Web. (28 Mart 2011), http://www.dw.com/tr/ye%C5%9Fillerin-%C3%B6nlenemeyen-y%C3%BCkseli%C5%9Fi/a-14946821 adresinden alınmıştır.
[9] Öztürk & Şahin, (2010), ss. 204-205.
[10] Federal Almanya’da II. Dünya Savaşı’ndan bu yana parlamentoda temsil edilebilen üç parti bulunmaktadır. İki büyük kitle partisinden biri Alman Sosyal Demokrat Partisi’dir (SPD). Muhafazakâr bloğun gövdesini oluşturan parti ise Hristiyan Demokratlar Birlik’tir (CDU). Sadece Bavyera eyaletinde seçimlere katılan ve bu eyaleti “elinde tutan” Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), bu ittifakı tamamlamaktadır. SPD ile CDU/CSU’nun çekişmesini Sosyal Demokratlar lehine çözen “anahtar parti” konumunda olan liberal görüşlü Hür Demokratlar Partisi (FDP) (1970 yıllarda % 10 civarında oy oranına sahipti) ise üçüncü büyük parti görünümündedir. 1970’li yıllar süresince SPD-FDP koalisyonu iktidardaydı.
[11] Tanıl Bora, (Der.), (1988), “Yeşiller ve Sosyalizm”, Tanıl Bora, Yeşil Parti’nin Tarihi/Öyküsü (19- 110), İstanbul: İletişim Yayınları, s. 20.
[12] Arısoy, (2016), s. 89.
[13] Sonntagsfrage Bundestagswahl, (26 Ağustos 2017 anket sonuçlarına göre), http://www.wahlrecht.de/umfragen/index.htm adresinden alınmıştır.
[14] Arısoy, (2016), s. 89.
[15] Heiner Kiesel, (2010), “Yeşiller Partisi 30’uncu yaşını kutluyor”, DW. Web. (13 Ocak 2010), http://www.dw.com/tr/yeşiller-partisi-30uncu-yaşını-kutluyor/a-5119711 adresinden alınmıştır.
[16] Benjamin Knight, (2017), “Almanya’nın Siyasi partileri”, DW. Web. (9 Haziran 2017), http://www.dw.com/tr/almanyanın-siyasi-partileri/a-39185734 adresinden alınmıştır.
[17] “Merkel ile üçüncü kez” (2013), DW. Web. (22 Eylül 2013), http://www.dw.com/tr/merkel-ile-%C3%BC%C3%A7%C3%BCnc%C3%BC-kez/a-17105816 adresinden alınmıştır.
[18] Knight, (2017).
[19] Kiesel, (2010).
[20] “Die Grünen und der Kosava – Krieg” (27 Nisan 1999), Deutschlandfunk. Web. http://www.deutschlandfunk.de/die-gruenen-und-der-kosovo-krieg.694.de.html?dram:article_id=58323 adresinden alınmıştır.
[21] M. Akif Özer, (2001). “Yeşil Hareket: Alman Yeşilleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, (1/2001, 173-198), s. 194, http://iibfdergisi.gazi.edu.tr/index.php/iibfdergisi/article/viewFile/446/436 adresinden alınmıştır.
[22] Didem E. Ünlü, (2013). “Almanya’da Yeşiller’in hayal kırıklığı”, Dünya. Web. (24 Eylül 2013), https://www.dunya.com/kose-yazisi/almanya039da-yesiller039in-hayal-kirikligi/17706 adresinden alınmıştır.
[23] Arısoy, (2016), s. 90.
[24] Hayley Warren, Jana Randow, Tony Czuczka and Julian Burgess, “A Guide to Germany’s Possible Coalitions”, Bloomberg. Web. (21 Ağustos 2017), https://www.bloomberg.com/graphics/2017-germany-coalition/ adresinden alınmıştır.
2 Comments »