KATALUNYA KRİTİK EŞİKTE: KALMAK MI ZOR, AYRILMAK MI?

upa-admin 08 Ekim 2017 8.191 Okunma 0
KATALUNYA KRİTİK EŞİKTE: KALMAK MI ZOR, AYRILMAK MI?

Ön Bilgilendirme: Bu makaleyi okumaya başlamadan önce, öncelikle Katalan sorunun temelleri ve referandum tartışmalarının arka planı ile ilgili aşağıdaki makaleden faydalanabilirsiniz.

“KATALUNYA’NIN BAĞIMSIZLIK RÜYASI”, http://politikaakademisi.org/2014/10/30/katalunyanin-bagimsizlik-ruyasi.

 

Katalan Partilerin Bağımsızlık Birlikteliği (Junts pel Sí)

Katalunya bölgesel parlamento seçimlerinde “Junts pel Sí” ittifakında yer alan Katalan liderler

Öncelikle 9 Kasım 2014 tarihinde İspanya merkezi hükümetinin tüm itirazlarına rağmen Katalunya’da % 35,1 katılımla (herhangi bir bağlayıcılığı olmadığının bir göstergesi olarak) “kamuoyu yoklaması” adı altında gerçekleşen referandumda % 80,76 “evet” oyu çıkması, katılımın düşük olmasına rağmen bağımsızlık isteyen Katalanların elini güçlendirdi. Bağlayıcılığı olmayan bu referandum ekseninde, merkezi hükümete karşı verilen mücadele ve çıkan sonuç, bağımsızlık yanlısı farklı siyasi çizgilerdeki partilerin tam anlamıyla bir araya gelmesini sağladı. Bu süreçte (Katalunya’nın bir önceki Başkanı) Artur Mas’ın partisi (Convergència – CDC), bağımsızlık çizgisinden ödün vermemesinden ötürü yıllarca ittifak içerisinde oldukları ama bağımsızlığa sıcak bakmayan Hıristiyan Birlik Partisi (Unió – UDC) ile yollarını ayırmak zorunda kaldı. Bu uğurda yoluna devam ettiği siyasi partiler ise, Cumhuriyetçi Sol Parti (Esquerra Republicana de Catalunya – ERC) gibi ideolojik açıdan taban tabana zıt olduğu ama bağımsızlık idealinde birleştiği partiler oldu.[1] Bu anlamda, Convergència ve ERC’nin ana bileşenlerini oluşturduğu bir bağımsızlık hareketi, yanına Hıristiyan Demokrat çizgideki Katalunya Demokratları (Demòcrates de Catalunya – DC) ve Sol Hareket’i (Moviment d’Esquerres – MES) de alarak “Junts pel Sí” (Evet İçin Birlikte) adı altında 2 sağ ve 2 sol partinin bağımsızlık talepleri merkezinde 4 benzemezden bir işbirliği koalisyonu oluşturdular.[2] Bağımsızlık yanlısı “Junts pel Sí” ittifakı, 25 Kasım 2015 tarihinde gerçekleşen bölgesel seçimlerde 135 sandalyeli Katalunya Parlamentosu’nda 62 milletvekili kazandı. Bağımsızlık yanlısı olup bu ittifaka katılmayan devrimci sol çizgideki Halkın Birliği’nin (Candidatura d’Unitat Popular – CUP) de 10 milletvekili çıkarması üzerine, bu seçim bağımsızlık yanlılarının zaferiyle sonuçlanmış oldu. Bunun üzerine, Artur Mas, bu seçim sonucunun Katalan halkının bağımsızlığa açıkça “Evet” dediğinin göstergesi olduğunu söyledi.[3]

Carles Puigdemont

Bölgesel seçimlerden sonra toplanan yeni Katalunya Parlamentosu, bağımsızlık mücadelesi ile bilinen Katalunya Haber Ajansı’nın eski Genel Müdürü olan, Girona Belediye Başkanlığı ve Katalunya Bağımsızlık yanlısı Belediyeler Derneği Başkanlığı görevlerini yürüten 53 yaşındaki Carles Puigdemont’i Katalunya’nın yeni Başkanı olarak seçtiler. Puigdemont, Katalunya Merkez Bankası ve Maliye gibi bağımsızlık idealinde ekonomide İspanya’dan ayrılacak kurumsal yapılanmanın alt yapısını oluşturup, 18 ay sonra bir bağımsızlık referandumu gerçekleştirerek Katalunya’nın bağımsızlığını ilan etme vaadiyle göreve geldi. Katalunya Özerk Yönetimi’nin Başkanı seçilen Carles Puigdemont, Artur Mas’tan resmen görevi teslim aldığı törende yaptığı konuşmada Nazım Hikmet’in “En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız” şiirini okuyarak sözlerine başladı. Puigdemont, tören konuşması esnasında -resmi prosedürler gereği olan- İspanya Kralı 6. Felipe veya İspanya anayasasına bağlılıktan hiç bir şekilde söz etmeden “Sadece Katalan halkının arzusuna ve onun Katalan Meclisi’ndeki temsilcilerine sadakat gösterilmesi gerektiğini” ifade etti.[4]

Puigdemont, vadettiği bağımsızlık referandumunun 1 Ekim 2017 tarihinde gerçekleşeceğini ilan etmesinin ardından, merkezi hükümetin itirazı üzerine toplanan İspanya Anayasa Mahkemesi önce kararı askıya aldı, daha sonra da oy birliğiyle iptal ettiğini duyurdu. Madrid’deki merkezi hükümet de bu referandumun asla geçerli olmayacağını açıkladı. Böyle bir referandumun öncelikle mevcut anayasaya aykırı olduğu ve İspanya’nın birliğini tehlikeye atacağı belirtildi. İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, “Bu referandumun olmasını istemiyorum. Ben Başbakan olduğum sürece bu gerçekleşmeyecek” diyerek, bölgesel Katalunya yönetimin referandum kararına meydan okudu. Anayasa Mahkemesi de daha önce iptal ettiklerini açıkladıkları bu referanduma gidilmesi halinde Katalan yöneticilere yönelik yaptırımların olabileceği konusunda uyarılarda bulundu.  Katalan yönetimi ise, her türlü baskı ve iptal kararlarına rağmen bu referandumun kesinlikle gerçekleşeceğini ve bağımsızlığa “Evet” çıkması halinde İspanya’dan ayrılmak için gerekli girişimlere başlanacağını bildirerek asla geri adım atmayacaklarını gösterdiler.[1]

İspanya Merkezi Hükümetinin Müdahalesi

Katalunya özerk yönetiminin referandum ısrarına karşılık İspanya Maliye Bakanlığı, referandum hazırlıklarının durdurulması için özerk yönetime tanıdıkları 48 saatlik sürenin dolduğunu belirterek, yasa dışı olarak kabul ettiği 1 Ekim’deki bağımsızlık referandumuyla ilgili girişimlerine son vermeyen Katalunya yönetiminin tüm mali kaynaklarına el koydu. Buna göre İspanya’nın demokrasi tarihinde ilk defa Madrid merkezi hükümeti bir özerk yönetimin kendi öz kaynaklarından oluşan yerel bütçesine müdahale ederken, Katalunya genelindeki eğitim, sağlık, sosyal hizmetler ve memur maaşları gibi tüm temel kamu harcamalarının artık doğrudan İspanya maliyesi tarafından karşılanacağı belirtildi.[5]

Katalunya özerk yönetimi hükümeti adına konuşan Başkan yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Oriol Junqueras ise, merkezi hükümetin tüm mali ablukasına karşın her ne şartta olursa olsun bu referandumun gerçekleştirileceğini yineledi. Junqueras, Katalunya’nın İspanya genelinin üç katı bir büyüme oranına sahip olduğunu söyleyerek, İspanya’nın bütçe açığındaki düşüsün yüzde 80’nini kendilerinin karşıladıklarını hatırlatıp bu mali kararların yasal zeminden yoksun büyük bir haksızlık olduğunun altını çizdi.[5]

İspanya’da Madrid hükümetini Katalunya’ya müdahalesinin başlamasının ertesi günü, Katalunya’nın Barcelona ve Tarragona limanlarına gemilerle İspanya merkezi hükümetine bağlı yaklaşık 6000 İspanyol Jandarma görevlisi (Guardia Civil) ve Çevik Kuvvet Polisi (Policia Nacional) taşındı. Bu görevlileri “hoş gelmediniz” mesajlarıyla karşılayan Katalan liman işçileri, limana yanaşan gemilere uzun süre hizmet götürmeyi de reddettiler. Ayrıca ağırlıklı olarak deniz yoluyla gelen İspanyol kolluk kuvvetlerinin bir kısmı da havadan ve karadan Katalunya’ya intikal ettiler. Madrid’deki İspanyol İçişleri Bakanlığı, Katalan polis gücünün (Mossos d’Esquadra) komutasının İspanyol jandarmasına (Guardia Civil) geçtiğini ve onların emri altında görev yapacaklarını bildirdi. Katalan İçişleri Bakanı Joaquim Forn, bağımsızlık referandumuna karşı çıkan Madrid yönetimini bölgesel polis güçlerinin kontrolünü ele almakla suçlayıp, merkezi yönetimin müdahalesine karşı yasal adımlar atmaya hazırlandıklarını söyledi.[6]

Merkezi hükümet ile yerel hükümet arasında restleşmeler devam ederken, gemilerle Katalunya’ya getirilen İspanya Jandarması da (Guardia Civil) referanduma yönelik çeşitli operasyonlar gerçekleştirip milyonlarca oy pusulasına ve seçimlerde kullanılacak malzemelere el koydu. Bununla da yetinmeyip, Katalunya özerk yönetime bağlı ekonomi, Dış İşleri Bakanlıklarının binaları ve Başkanlık binası basıldı ve üst düzey bir Katalan yetkili gözaltına aldı. Devamındaki operasyonlarla da referandumu düzenleyen 10’dan fazla siyasetçi daha bir süre gözaltına alındılar. İspanyol savcılar da boş durmayıp, referandumla ilgili olan internet sitelerinin kapatılması emrini verdi. Ayrıca İspanyol savcılar, referandumu desteklemesinden ötürü Katalunya’da genelindeki belediyelerin 4’te 3’nü oluşturan 700’den fazla yerel yönetici hakkında soruşturma başlattı.[7] Böylelikle Madrid ile Barcelona arasındaki Köprüler tamamen atılmış oldu.

Madrid’in müdahalesi sonrası sokaklara dökülen Katalanların pankartlarında ve sloganlarda bağımsızlıktan ziyade referandum düzenleme talepleri ve oy verme hakları vurgulandı. İspanya’da merkezi hükümetin referandumu “yasa dışı” ilan etmesi, Katalan yönetimine ve referandumu organize edenlere karşı gerçekleştirilen müdahaleler, bağımsızlık konusunda net bir duruşu olmayan Katalanları bile mobilize edip kitlesel bir karşı koyuş gösterilmesine neden oldu. Kitle mobilizasyonu açısından bu durumun uzun vadede bağımsızlık isteyenlerin işine yarayacağını söylemek mümkün.

Öte yandan, iktidardaki azınlık hükümeti muhafazakâr Halk Partisi’nin (PP), Katalunya’ya yapılan müdahalenin onayı için İspanyol Parlamentosu’na sunulan teklif reddedildi. Normalde Katalunya’da yapılan referandumu onaylamayan ve İspanya’dan ayrılmasını tasvip etmeyen ana muhalefet Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) dâhil, iktidar parlamentodaki çoğunluk tarafından aradığı desteği bulamadı. PP (Partido Popular) hükümeti, buna rağmen bu bağımsızlık referandumun düzenlenmesine karşı her türlü tedbirin alınması ve gerekirse sert bir müdahale ile engellenmesi için ellerinden geleni yaptı.

Bağımsızlık Referandumunda Yaşananlar

Katalan çiftçilerin traktörlü barikatları

Referandumdan bir gün önce bağımsızlık yanlısı Katalanlar oy verilecek okullarda çocuklarıyla beraber sabahlayıp kapatılmasına engel olmaya çalıştılar. Referandumda oy merkezlerine yönelik olası bir engellemeye karşı barikat olarak kullanılmak üzere onlarca traktör köylerden Katalunya’nın başkenti Barcelona’ya geldi. Bu araçlar Barcelona’nın ünlü Sagrada Familia Kilisesi’nin önünde konvoy oluşturup referandum gününü beklediler. Referandum günü İspanyol Jandarmasının araçlarının geçeceği yerlere engel olmak için traktörlerle barikatlar kurdular.[8]

Katalunya’da referandum günü yaşananlardan trajik kesitler

1 Ekim’deki referandum günü, İspanyol jandarmasının (Guardia Civil) seçimlere sert müdahalesi sonucunda, Katalanlar, Franco diktatörlüğünden bu yana yaşanan en ağır muameleyle karşı karşıya kaldılar. İspanyol jandarmasının referanduma katılmak isteyenlere müdahalesi sonucu çıkan şiddet olaylarında Katalunya genelinde 2’si ağır olmak üzere 844 kişinin yaralandığı açıklandı. Katalunya Özerk Yönetiminin Hükümet Sözcüsü Jordi Trull, İspanya hükümetinin bugünkü polis şiddeti sonrası uluslararası mahkemelerde hesap vereceğini söyledi. Barcelona Belediye Başkanı Ada Colau, referanduma karşı gerçekleştirilen sert müdahale nedeniyle İspanyol Başbakan Marianno Rajoy’u kast ederek “Korkak bir başkan polisleriyle şehrimizi işgal etti, burası bizim şehrimiz” ifadesini kullandı. Referandum günü yaşananlardan dolayı Katalunya’da bağımsızlık yanlısı gruplar ve sendikalar 3 Ekim Salı günü genel greve gideceklerini açıkladılar.[9]

Referandum sonucunu açıklayan Katalunya Özerk Yönetimi Sözcüsü Jordi Turull, referandumda 2,3 milyon geçerli oy kullanıldığını ve halkın yüzde 90,09’unun bağımsızlığa destek verdiğini belirtti. Referandumda ‘hayır’ oylarının oranı ise % 7,87’de kaldı. Katalunya’da yaklaşık 5 milyon 300 bin seçmen bulunmasına karşın bunların % 42,3’ünün katılım göstermesi, Katalan yönetimin bağımsızlık iddiasındaki meşruiyeti zayıflatan bir etken olarak görülse de, bağımsızlıkçı Katalanlar çıkan sonucun iradelerini yansıttığı görüşünde. Ayrıca Katalunya Parlamentosu’nun geçirdiği yasaya göre, referandum sonuçlarının bağlayıcılığı söz konusu. Buna istinaden Katalunya Özerk Yönetimi Başkanı Carles Puigdemont, İspanyol jandarmasının orantısız müdahalesinin ve şiddet olaylarının damga vurduğu referandumun ardından çıkan sonuçla bağımsız bir devlet kurma hakkı elde ettiklerini açıkladı. Puigdemont, referandum sonuçlarıyla birlikte tek taraflı bağımsızlık ilan etmenin de önünün açıldığını belirterek, “Bu umut ve acı dolu günde, Katalunya vatandaşları, yönetim biçimi cumhuriyet olan bağımsız bir devlet kurma hakkı kazanmıştır. Hükümetim önümüzdeki birkaç gün içerisinde bugünkü oylamanın sonuçlarını halkımızın egemenliğinin vücut bulduğu Katalan parlamentosuna yollayacak” dedi. Puigdemont, ayrıca yaşananlara tepkisiz kalan Avrupa Birliği’nin de artık “kafasını başka yöne çevirmeyi sürdüremeyeceğini” sözlerine ekledi.[10]

Katalunya’da Komutanın İspanyol Kolluk Kuvvetlerine Geçmesi

Müdahalesi etmesi için gönderildiği bir direnişçiye sarılarak ağlayan Katalan polisi (Mossos d’Esquadra)

İspanya anayasası üzerine yemin ederek göreve başlayan ve komutaları İspanyol jandarmasına geçen Katalan polis gücü (Mossos d’Esquadra), referandum günü tam anlamıyla bir trajediyle büyük bir ikilem içinde kaldı. Referandum öncesi Katalunya Polisi Mossos d’Esquadra’nın sözcüsü İspanyol Başsavcılığı tarafından kendilerine bildirilen talimatının normal bir şekilde yerine getirileceğini duyurmasına karşın oldukça zor anlar yaşadı. Oy kullanmak için direnen Katalanlara bir yandan müdahale etme emrini uygulamaya çalışırken, bir yandan da gözyaşlarına hâkim olamayan Katalan polislerin görüntüleri hafızalara kazıldı. İspanyol İçişleri Bakanlığı referandum günü birçok yerde müdahalede yetersiz ve pasif kalmakla suçladığı Katalan polis gücü (Mossos d’Esquadra) hakkında soruşturma başlattı. Ayrıca Katalunya Emniyet Müdürü Josep Lluis Trapero’nun da, “halkı devlete karşı isyana teşvik etme” suçlamasıyla Madrid’deki Ağır Ceza Mahkemesinde ifadesi alındı. Mossos d’Esquadra’nın Katalunya’da görev yapan İspanyol polisini 1 Ekim’deki referandumdan önceki protestolar esnasında korumamakla itham edilmekte. Bu durumun baş sorumlusu olarak da Katalan Emniyet Müdürü Trapero gösterilmekte.[11]

Uluslararası kamuoyuna da görüntüleri yansıyan halka yapılan sert müdahaleler Katalan polisinden ziyade bizzat bu duruma el atması için Katalunya’ya gönderilen İspanyol Çevik Kuvveti (Policia Nacional) tarafından gerçekleştirildi. İspanyol jandarmasını (Guardia Civil) sınırlı sayılarda da olsa Katalunya genelinde her daim görebilmek mümkündür, fakat İspanyol Çevik Kuvveti’nin (Policia Nacional) kendi bölgesel polis gücü olan bir yerde görev yapması pek görülen bir durum değildir. Merkezi hükümetin referanduma karşı başlattığı seferberlik nedeniyle, Katalanlar, belki de yıllar sonra topraklarında İspanyol Çevik Kuvvet’inin (Policia Nacional) varlığına şahit oldular. Hatta bazı Katalanlar, bu duruma şahit olmakla da kalmayıp, ruhlarına ve bedenlerine işlenen acı darbelerle onlardan kalan izleri de taşıdılar. Öyle ki, Katalunya sınırlarında kolluk kuvvetleri dahil kullanılması yasaklanan plastik mermilerle gelen ve bunları referandum günü çekinmeden kullanan İspanyol Çevik Kuvveti (Policia Nacional) ciddi tepkilere neden oldu. Sonucunda, kamu düzenini sağlamak ve yasaları uygulamakla yükümlü olduklarını belirten İspanyol polis gücünün referandumun gerçekleşmesine engel olmak için olağanüstü bir orantısız güç kullanmasına karşın oy vermek isteyen Katalanlar, çeşitli alternatif çareler bularak birçok yerde oylarını kullanmayı başardılar.

Bu süreçte yaşanan belki de tek olumlu gelişme; İspanya’nın Halk Partisi (Partido Popular) hükümetinin Katalunya temsilcisi Enric Millo’nun 1 Ekim’de gerçekleşen bağımsızlık referandumu esnasında şiddet kullanan İspanyol polisi adına özür dilemesi oldu. Enric Millo, “O güne ait görüntülere baktıkça, insanların darp edildiğini, itildiğini, yaralandığını gördükçe, elimden pişmanlık ve olaylara karışan polisler adına özür dilemekten başka bir şey gelmiyor” sözleriyle üzüntüsünü dile getirdi.[11] Millo’nun bu özrü ve hatta yaşanan şiddet olayları ile ilgili özeleştirisi, İspanya merkezi hükümeti cephesinde ilk ve tek örnek olarak dikkat çekiyor. Zira bu olayların yaşanmasının üzerinden günler geçmesine rağmen, Madrid’den henüz tek bir özür veya özeleştiri gelmiş değil.

Bağımsızlık Tartışmalarında Sol Partilerin Rolü

Bağımsızlık tartışmalarında sol partilerin rolüne iki açıdan bakmamızda fayda var. Öncelikle İspanya genelindeki iki büyük sol partinin bu tartışmalardaki pozisyonuna, sonrasında bağımsızlık seferberliğinin ilk ateşini yakan Katalan soluna ve en sol köşedeki gizli kahraman CUP’un durumuna bakabiliriz.

İspanya’daki mevcut ana muhalefet partisi konumundaki merkez sol parti Sosyalist İşçi Partisi (Partido Socialista Obrero Español – PSOE), bağımsızlık tartışmalarına İspanya’nın birliği bağlamında bakarak Katalanların bağımsız bir ülke olarak ayrılmasına ve bunun için bir referandum yapılmasına tamamen karşı bir duruşa sahip. Fakat referandum günü yaşanan şiddet olaylarının kabul edilemez olduğunu söyleyip, bu krizi doğru yönetememekle itham ettikleri iktidardaki muhafazakârları bu durumun sorumlusu olarak gösterdiler.

Son genel seçimlerde en büyük 3. parti olarak İspanyol Parlamentosu’na Birleşik Sol (İU) ile beraber giren Indignados (Öfkeliler-15M) hareketinin siyasal partisi Podemos’un da duruşu Katalunya’nın ayrılmamasından yana. Fakat Podemos’u parlamentodaki diğer büyük partilerden ayıran en büyük fark; buna karar verenin bizzat Katalan halkı olması ve bunun için de Katalanların bir referandum hakkına sahip oldukları görüşü. Bunun bir göstergesi olarak, İspanya merkezi hükümetinin referandumu engellemek amacıyla başlattığı operasyonlara karşı Podemos açıkça tavır alarak referandumun yapılması için Katalan solunun yanında oldu. Bu operasyonları protesto etmek için, başta başkent Madrid olmak üzere İspanya’nın birçok şehrinde sokağa çıkıp protestolar gerçekleştirdiler. Yine Podemos’un öncülüğünde Katalunya’nın komşusu Zaragoza’da Katalan referandumu için tüm sol partilerin davet edildiği bir kurultay düzenlendi.[12]

Katalunya boyutunda sol partilerin bağımsızlık çabalarındaki rolüne bakacak olursak, Katalan merkez solu Cumhuriyetçi Sol Parti (Esquerra Republicana de Catalunya – ERC) sol taban içerisinde en fazla kitleye sahip parti olarak, bağımsızlığın zamanla geniş kitlelerde karşılık bulmasında önemli bir rolü var. ERC ile beraber Katalan hükümetindeki bağımsızlıkçı “Junts pel Sí” birlikteliğin küçük bir parçası olan Sol Hareket (Moviment d’Esquerres – MES) de bu sürece baştan beri destek veren siyasal hareketlerden birisi.

Bu sol oluşumlar içinde en fazla dikkat çeken Halkın Birliği (Candidatura d’Unitat Popular – CUP) ise, Katalunya’da bağımsızlık taleplerini en keskin ve en net şekliyle talep eden ve her geçen gün kitlesi genişleyen bir siyasal hareketi temsil ediyor. Referandum süreci ile beraber Katalunya’da yapılan müdahalenin sorumlusunun; sadece iktidardaki muhafazakârlar değil, mevcut statükosunu korumak isteyen bizzat İspanyol devlet aklı olduğunu savunuyorlar. AB ve NATO karşıtı çizgisiyle bilinen CUP, Katalunya’daki siyasi partiler açısından bağımsızlık tartışmalarında tam anlamıyla bir kilit parti konumunda. Bunun nedeni hem (ideolojik açıdan) ezelden beri bağımsızlık ateşini yakan ve tetikleyen oluşumlardan birisi olması, hem de Katalunya’daki mevcut iktidar bloğunu oluşturan “Junts pel sí“ye dahil olmamasına karşın, bağımsızlık idealiyle yerel hükümete dışarından destek vermesi. Bu durumda hâlihazırda bağımsızlıkçı sağ ve sol ittifaktan oluşan mevcut Katalan hükümetinin belirlediği politikalarda CUP’un da onayını alması gerekiyor. Katalunya genelinde CUP 28 belediyenin yönetimini üstleniyor. Ayrıca Sabadell ve Badalona gibi büyük şehirlerin de yönetiminin koalisyonunda yer alıyor.[13]

Öte yandan, CUP, ideolojik arka planı ve yoğunluklu seçmen tabanının profili açısından çok ilginç bir tabloya sahip. Bu anlamda Katalunya’da bağımsızlık yanlısı ve karşıtı partilerin seçmen eğilimlerine bakıldığında, ortaya oldukça enteresan sınıfsal veriler çıkıyor. Öyle ki; Katalunya’da yapılan bir araştırmaya göre bu bölgede yaşayan gelir düzeyi yüksek olan zengin Katalanlar bağımsızlık yanlısı solcu Halkın Birliği’ne (Candidatura d’Unitat Popular – CUP), düşük gelir düzeyindeki yoksul Katalanlar ise çoğunlukla iktidardaki muhafazakâr Halk Partisi’ne (Partido Popular – PP) oy veriyor. Buna göre bölgede en çok özel sağlık sigortasına sahip olanlar anti-kapitalist devrimci CUP partisinin seçmenleri. Ayrıca Katalunya genelinde çocuklarını en fazla özel okula gönderenler de yine CUP’un seçmenlerinden oluşuyor.[14] Burada yoksul seçmenlerin sağ, orta sınıf ve üstünün ise solu tercih etmesi açısından Türkiye’deki çok benzer bir tablonun olduğunu söylemek mümkün.

İspanya’nın Müdahalelerine Türkiye Yakıştırması

Bu referandum gerginliği esnasında bir anti-demokrasi ve baskı timsali olarak gösterilerek kulağı en fazla çınlatılan ülke Türkiye’ydi. İspanya kamuoyundaki mevcut sağcı iktidarın Katalunya’ya müdahale şeklini iktidarın Erdoğanlaşmasına (erdoganización) benzeten eleştiriler gündem oldu. Bu eleştirilerde iktidarın bu Erdoğanlaşma stratejisinin İspanya demokrasinin zararına olacağı vurgulandı.[15] Katalunya’nın bağımsızlıkçı sol partisi CUP’un parti sözcüsü Quim Arrufat, yaşananları Türkiye’ye benzeterek, artık İspanya’dan gelebilecek her türlü saldırıyı beklediklerini açıkladı. Bazı Katalanlar referandum esnasında paylaşılan arbede ve referanduma katılmak isteyenlere saldırı görüntülerinin üzerine “Burası Türkiye değil, burası İspanya” (It’s not Turkey, it’s Spain) mesajlarıyla tepki gösterdi.[16] İspanya dışındaki uluslararası kamuoyunda da birçok kişi Türkiye’nin de adını anarak, İspanyol jandarmasının Katalunya’daki şiddetli müdahalesine tepki gösterdiler. İtalya’nın Lega Nord (Kuzey Ligi) partisi lideri Matteo Salvini de, referandum günü Katalunya’da yaşananları “Barcelona’da, 2017 yılına yakışmayan inanılmaz manzaralar gördüm. Madrid’de birileri hesap vermeli, çünkü toprakları için bir referandumda oy vermek isteyen yüzlerce kişiyi yaralamak Sovyetler Birliği’nde bile, hatta en kötü Türkiye’de bile görülmemiştir” sözleriyle değerlendirdi.[17]

Referandum Sonrası Tepkiler

Referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından Barcelona’da bir basın toplantısı düzenleyen Katalunya Başkanı Carles Puigdemont sandıktan çıkan % 90’nın kendilerine bağımsız bir devlet kurma hakkı verdiğini söyledi. Ancak önceliklerinin diyalog olduğunun altını çizerek, bağımsızlık referandumu sonrası Madrid yönetimiyle herhangi bir temas kuramadıklarını belirtti. Ayrıca Katalunya sınırları içerisinde görev yapmaması gereken İspanyol polisinin karıştığı şiddet olayları nedeniyle hesap vermelerini istediklerini kaydetti. Puigdemont, İspanyol polisinin 1 Ekim’de gerçekleştirdiği eylemleri kurulacak bir komisyon tarafından soruşturulacağını da açıkladı.[18]

1 Ekim referandumundaki sert müdahale ve yaşanan şiddet olaylarının şokunu Katalan kamuoyu da halen atlatabilmiş değil. 1 Ekim’e kadar referandumda oy kullanma haklarının elinden almak istenmesini protesto etmek için sokaklara dökülen Katalanlar, referandum sonrası da yaşanan şiddet olaylarından dolayı protestolarını devam ettirdiler. 3 Ekim tarihinde Katalan sendikalar ve meslek örgütlerinin çağrısıyla “referandumda görülen ağır hak ve özgürlük ihlalleri” gerekçe gösterilerek Katalunya genelinde genel greve gidildi. Bu grev nedeniyle, başta Barcelona olmak üzere kamu hizmeti sunulmayan birçok Katalan yerleşim yerinde hayat resmen durdu.[19]

Camp Nou’da Katalan bayraklarını açan Barcelona taraftarları

Bu referandum sürecinde zor anlar yaşayan kurumlardan birisi de kuşkusuz Barcelona futbol kulübüydü. 20 Eylül’de Katalan siyasetçilerin gözaltına alınmasının ardından sert tepki gösteren bir açıklama yayınlayan Barcelona FC, bu süreçte her daim Katalan halkının yanında olduğunu hissettirdi. 1 Ekim’deki referandum günü ise İspanya Futbol Ligi La Liga’da Las Palmas takımı ile oynadıkları maç oldukça sancılı bir şekilde gerçekleşti. Las Palmas’ın referanduma tepki göstermek amacıyla üniformalarında İspanyol bayrağıyla çıkacaklarını açıklamasının ardından olası bir provokasyonun önüne geçmek isteyen Katalunya Futbol Federasyonu maçın iptal edildiğini açıkladı. Fakat İspanya Futbol Federasyonu, Katalunya Futbol Federasyonunun böyle bir yetkisi olmadığını belirtip maçın oynanmaması halinde Barcelona’nın hükmen mağlup kabul edileceği ve bununla da yetinmeyip 3 puanlarının silinip çeşitli yaptırımların uygulanacağını açıkladı. Bunun üzerine Barcelona Futbol Kulübündeki bazı yöneticilerin itirazlarına rağmen maçın yapılmasına karar verildi. Bu karara itiraz eden 2 yönetici istifa ederken, Las Palmas ile yapılan bu maçta provokasyonların önüne geçebilmek için Camp Nou’da seyircisiz oynanma kararı alındı.

Gerard Pique’nin basın açıklamasındaki gözyaşları

Bağımsızlık referandumundaki duruşundan ötürü İspanyol milliyetçilerinin hedefinde olan Barcelona’nın ve İspanya milli takımın başarılı savunma oyuncusu Gerard Pique, gözyaşları içerisinde gazetecilere yaptığı açıklamada “Katalan’ım, kendimi öyle hissediyorum. Bugün hiç olmadığı kadar Katalunya halkıyla gurur duyuyorum. Çünkü bu son 7 yıldır olağanüstü davrandılar. Hiçbir saldırı olmadı ama bugün jandarma ve ulusal polis ne yaptıysa yaptı.” ifadelerini kullandı. İspanya Futbol Federasyonu kendisini görüşlerini bir sorun olarak görürse, gerekirse milli takım kariyerini noktalayabileceğini söyledi.[20]

Öte yandan, bu referandumu yasadışı kabul edip tanımayan ve gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapan İspanyol iktidardan sonuçların açıklanmasından sonra gelen ilk tepkiler oldukça sertti.  İspanya Adalet Bakanı Rafael Catala, bağımsızlık ilan edilmesi halinde Katalan yönetimini İspanya anayasasının 155. maddesini devreye sokmakla tehdit etti. Catala, “Anayasanın 155. maddesi belli. Kanunların gücünü bütünüyle kullanacağız. Görevimiz sorunları çözmek ve bazı önlemler can yakıcı olsa bile bunu yapacağız. Eğer birisi bağımsızlık ilan ederse, onlara yapamayacaklarını söylemek zorundayız” sözleriyle tepkisini gösterdi.[18] Bu 155. madde, gerekli görülen durumlarda İspanya merkezi yönetimine belirli durumlarda bölgelerin özerkliğini askıya alma yetkisini vermekte.

Ayrıca İspanya Kralı 6. Felipe ise, referandumdan 2 gün sonra bir TV kanalında gerçekleştirdiği konuşmada Katalunya’da yaşanan polis şiddeti ile ilgili tek bir kelime bile etmezken, bağımsızlık referandumunun örgütleyicilerini kınadı ve bu kişilerin anayasayı ve devletin gücünü sistematik bir şekilde çiğnediğini belirtti. “Referandumu örgütleyen Katalan liderler devletin gücüne saygı göstermiyor. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasinin ilkelerine zarar verdiler fakat İspanya bu zor zamanların üstesinden gelecektir.” sözleriyle cümlesini tamamlarken, taraflara herhangi bir diyalog çağrısında bulunmaması dikkat çekti.[21]

İspanya’da Halk Partisi iktidarının Başbakanı Mariano Rajoy, illegal kabul ettikleri referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından ana muhalefetteki Sosyalist İşçi Partisi’nin lideri Pedro Sanchez ve sağ çizgideki Ciudadanos Partisi’nin lideri Albert Rivera ile bir araya geldi. Ana muhalefet lideri Sanchez, sorunun diyalog yoluyla çözülmesi için Katalunya Başkanı Puigdemont ile derhal görüşmeler yapılması çağrısında bulunurken, kendisi de Katalunyalı olan Rivera mevcut şartlar altında Katalunya’nın özerkliğine uygulamada son verecek olan İspanya anayasanın 155. maddesinin acilen işletilmesini talep etti. Bu krizin diğer muhatabı Katalan lider Puigdemont ise, Madrid’le yaşanacak bir krizin önlenmesi ve sorunun siyasi muhataplarla çözülmesi için başta AB olmak üzere uluslararası topluma arabuluculuk yapması çağrısında bulundu.[19]

Avrupa Birliğinin Tutumu

Jean-Claude Juncker

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, bu referandum kararının kesinleşmesinin ardından sosyal medya üzerinden kendisine gelen bir soruya karşılık yaptığı ilk açıklamada, “Daha önce de İspanya anayasa mahkemesinin ve İspanya Parlamentosu’nun kararlarına saygı duyacağımızı belirttik. Katalunya’da yapılacak bağımsızlık referandumundan evet çıkarsa, bizler sonuçlara saygı göstereceğiz. Ancak Katalunya oylamadan sonra yeniden kısa süre içinde AB üyesi olamayacak.” sözleriyle herkese ve her şeye saygı duyacaklarını özetleyen yuvarlak cümlelerle sürecin bağımsızlık kararı ile sonuçlanması halinde Katalunya’nın AB dışında kalacağını vurguladı.[22] Bu suya sabuna dokunmayan ama referandum sonucunda çıkacak sonuca “saygı” duyulacağı açıklaması dahi birçok Katalan tarafından geleceğe dair umutlu bir işaret olarak karşılandı.

Diğer yandan, Öfkeliler (Indignados) hareketinin siyasal bir zemin kazanarak bir sol kitle partisine dönüştüğü Podemos’tan seçilen Barcelona Belediye Başkanı Ada Colau, AB’ye yazmış olduğu açık mektupta, AB’nin Madrid ve Barcelona arasında yaşanan anayasal krize arabuluculuk etmesi çağrısında bulundu. AB’nin arabuluculuk konusunda çok istekli görünmemesi üzerine Katalunya özerk yönetimin Başkanı Carles Puigdemont, “Avrupa Birliği Katalan halkının serbestçe toplanma ve ifade özgürlüğü haklarının kısıtlanması konusunda hiçbir şey söylemedi. Fakat Türkiye ve dünyanın diğer bölgelerinde bu haklar kısıtlandığında çok cesurlar.” sözleriyle AB’nin yaşanan tüm baskılara ve müdahalelere karşı sessizliğini eleştirdi. Bu eleştirilere karşın Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Antonio Tajani ise, Katalunya’daki referandumu yasadışı olarak addederek, bu soruna siyasi bir çözüm bulunması için çaba sarf ettiklerini dile getirdi.[23]

1 Ekim referandumunda yaşanan orantısız şiddet ve yaralanan yüzlerce kişinin üzerine AB’den İspanya hükümetini uyaran bir açıklama beklenmesine karşın, AB sadece Katalunya’da yapılan bağımsızlık referandumunun İspanya anayasasına göre yasal olmadığını belirtmekle yetindi. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in daha önce defalarca tekrarladığı gibi konunun, İspanya anayasal düzeni doğrultusunda ele alınması gereken bir iç mesele olduğu vurgulandı. Katalunya’da gerçekleşen referandumun Madrid merkezi hükümetinden izin alınarak yapılsa dahi bölgenin İspanya’dan ayrılma kararı alması halinde AB dışı kalacağına dair düzenlemeye dikkat çekildi. Avrupa Komisyonu, konunun yasal yönlerinin ötesinde, bugünlerin bölünme ve parçalanma değil, birlik ve istikrar zamanı olduğunu vurgulayan açıklamasında “İlgili tüm tarafları, çatışma durumundan diyaloğa çok çabuk bir şekilde geçmeye çağırıyoruz. Şiddet, siyasette asla araç olamaz.” ifadesini kullanırken, İspanyol Başbakan Mariano Rajoy’un da bu zorlu süreci İspanya anayasasına ve vatandaşların temel haklarına saygı çerçevesinde ele alarak yöneteceğine emin olduğunu söyledi.[24]

Katalunya Yönetiminin Öngördüğü Bağımsızlık Süreci

Katalunya Özerk Bölgesinde nihai kararların verildiği siyasi örgütlenmesi olan ve 135 kişilik Katalunya Parlamentosu ile Katalunya hükümet üyelerinden oluşan “Generalitat de Catalunya”nın kabul ettiği 89 madde ve 3 düzenlemeden oluşan “yasal geçiş ve cumhuriyetin kurulması yasası” şu[25] şekilde bir yol haritasını içermekte;

Bunun öncelikle “Cumhuriyetle yönetilen demokratik ve sosyal bir hukuk devleti” olarak tanımlanan Bağımsız Katalunya devletinin yeni anayasasının katılımcı bir şekilde hazırlanması için altı ay boyunca toplumun farklı kesimlerinden görüşler alınacak. Altı ayın sonunda seçimler düzenlenerek şimdiki Katalan Parlamentosu’nda olduğu gibi 135 kişilik bir Kurucu Meclis oluşturulacak. Hazırlanan yeni anayasanın kabul edilmesi için ilk oylamada üyelerin beşte üçünün, yoksa ikinci oylamada ise salt çoğunluk tarafından onaylanması gerekecek. Katalunya meclisinden gerekli onayı aldıktan sonra ise en son referanduma sunulup Katalan halkı tarafından kabul edilmesi beklenilecek.[26]

Bu yasaya göre, 31 Ekim 2016 tarihinden itibaren iki yıl boyunca Katalunya’da yaşayan bütün İspanya vatandaşlarının yeni devletin vatandaşı olarak kabul edilecek. Ve arzu etmeleri halinde hem Katalunya, hem de İspanya pasaportu taşıyabilecekler. İspanyol vergi kurumlarının Katalunya ile herhangi bir ilişiği kalmayacak. Vergi yönetiminden sadece Katalunya yönetimi ve yerel idare birimleri sorumlu olacak. Katalunya’daki en yüksek yetkili mahkeme kurulup devletin Yüksek Mahkemesi’ne dönüştürülecek. Son olarak, ayrılığın ilanı ile beraber Katalunya’nın topraklarının sınırlarının Katalan hükümetinin kontrolüne geçecek.[26]

Generalitat de Catalunya‘nın bağımsızlık sürecini işletmek için yerel parlamentolarından geçirdiği yasa sürecinin bu denli net bir yol haritasını kapsamasına rağmen Katalanların tüm diyalog kanallarını zorladıktan sonra böylesi ciddi sonuçları doğurması muhtemel bir teşebbüsü denemesi beklenmekteydi. Fakat Katalunya Başkanı Carles Puigdemont’ın ısrarlı çağrılarına ve arayışlarına rağmen Madrid tarafında herhangi bir muhatap bulamamasından ötürü, süreci parlamentoda geçirdikleri yasanın yol haritasına göre işletme ihtimali yoğunluk kazandı. Puigdemont, BBC‘ye verdiği özel röportajda özerk hükümet olarak bağımsızlık için bir an önce harekete geçeceklerini belirterek bunun ilk işaretlerini verdi.[27]

Tabii ki, beklendiği üzere bunun gerçekleşmemesi amacıyla İspanyol yargısı ve merkezi hükümeti de boş durmayıp buna engel olmak için gerekli hamleleri gerçekleştirmeye başladılar. 9 Ekim Pazartesi günü bağımsızlık açıklaması için toplanmayı öngören Katalan Parlamentosu’nun oturumu İspanyol Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.[28] İspanya Anayasa Mahkemesi’nin sözcüsü; Katalunya Parlamentosu’nun bağımsızlık ilan etmesi beklenen ve mahkeme tarafından iptal edilen oturumuna katılacak Katalan vekillere cezai yaptırım uygulanacağını belirtti.[29] Katalanlar mahkemenin bu kararını tanımadıklarını belirtmesinin ardından şehri referandum sonrası terk eden İspanyol Jandarması’nın (Guardia Civil) yeniden Katalunya’ya doğru yola koyulacağı haberleri ulaştı. Şimdilik çok yüksek bir ihtimal gibi görünmese de, ilerleyen günlerde İspanyol Jandarması Katalan Parlamentosunu toplantı halindeyken basacak olursa, hiç hoş olmayan görüntülerle karşılaşabiliriz.

Sonuç ve Değerlendirme

İspanya genelinde ekonomik sorunların en fazla hissedildiği özellikle 2008 yılından itibaren, vergilerinin çoğunu merkeze aktaran Katalanların önemli bir kesimi için “Katalunya İspanya Değildir” anlayışı bilinçaltlarında tam anlamıyla bir meşruiyet kazandı. Avrupalılık kimliklerini ön plana çıkaran bazı liberal kesimler bile “Katalunya yeni bir Avrupa devletidir” söylemleriyle, bağımsız bir devlet boyutu ile kendilerini tanımlayan söylemler geliştirmeye başladılar. Yani daha önce ekonomik ödüllerle dizginlenemeyen aşırı solcu kesimlerin pek fazla rağbet bulmayan bağımsızlık söylemleri, bugün farklı ideolojik kesimlerden birçok Katalan’ın ortak talepleri haline geldi. Sonuç olarak kapitalizmin nimetlerini teoride yok sayanlarla, pratikte bu nimetlerden yoksun kalanlar yokluğun ortak noktasında buluşunca bağımsızlık taleplerine rağbet arttı. Dolayısıyla, İspanya’da bir süre etkisini gösteren ekonomik durgunluk Katalunya genelinde bağımsızlık taleplerinin artış göstermesini sağlayan önemli bir etkendi.[30]

Şu an İspanya ekonomisi o zamandan bugüne biraz daha toparlanmış gibi görünmesine karşın, bu talepler en azından bir referandum gerçekleşmesi boyutunda nihai kararı Katalan halkının vermesi arzusuyla aynı şekilde devam ediyor. Tabi ki bu durum bugün merkezi hükümet tarafından resmen tanınan bir referandum olsa bağımsızlığa “Evet” çıkacak anlamına da gelmiyor. Katalunya bölgesinde yapılan birçok ankette; yüksek katılımlı bir referandum durumunda İspanya’dan ayrılmak isteyenlerle, istemeyenlerin oranlarının birbirlerini çok yakın olduğunu, hatta birçoğunda kalmak isteyenlerin az farklarla da olsa daha fazla olduğunu gösteriyor. Fakat buna karar verenin Katalunya halkının olması gerektiği konusunda birçok Katalan hemfikir. Bu anlamda Katalanlar Bağımsızlık tartışmalarında bölünmüş olsalar da, bölge hükümetinin 1 Ekim 2017 referandumu öncesi yaptırdığı kamuoyu yoklamaları halkın % 48,5’inin bağımsızlık karşıtı, % 44,3’ünün ise bağımsızlık yanlısı olduğunu gösteriyor. Fakat halkın yaklaşık 4’te 3’ü ise bağımsızlık konusunda bir referandum yapılmasını destekliyor.[1]

Bağımsızlık tartışmalarının çıkış noktasına genel olarak bakacak olursak; 2000’li yılların başından itibaren Katalunya’nın bağımsızlık talebinin ivme kazanması ve ideolojik açıdan birbirinden tamamen farklı Katalan grupları arasında kitle bulmasının başlıca iki nedeni söz konusu. Bunların ilki eski sosyalist başbakan Jose Luis Zapatero’nun girişimleriyle 2006 yılında İspanyol Parlamentosu’nda geçmesine rağmen 4 yıl sonra İspanyol Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen özerklik statüsündeki kazanımları. Bir diğeri de ekonomik sorunların baş göstermesiyle beraber rahatsızlığı fazlasıyla hissedilen mevcut özerklik statüsü içerisinde merkeze aktarılmak zorunda kalan vergiler. Bu anlamda Madrid’in başta ekonomik bağımsızlık olmak üzere Barcelona’nın “daha fazla özerklik” taleplerine karşı duyarsız olması, Franco sonrasındaki İspanya demokrasisinin en büyük siyasi krizlerinden birinin ortaya çıkmasına yol açtı.

Katalunya’nın 2010 yılında iptal edilen özerklik statüsündeki kazanımları Anayasa Mahkemesine şikâyet edenin de o zamanın ana muhalefet partisi ve bugünün de iktidar partisi olan Halk Partisi (Partido Popular) olduğunu hatırlarsak, mevcut İspanyol yönetimiyle bu bağımsızlık krizinin atlatılması oldukça zor görünüyor. Diğer yandan Katalan “Junts pel Sí” hükümetinin Katalunya’daki bölgesel seçimler öncesi bir araya geliş amacının zaten bizatihi bir bağımsızlık referandumu ile “kendi kaderlerini kendilerinin belirleme” iradesi olduğunu düşünürsek, bundan uzun vadede geri adım atmalarını beklemek tamamen var oluş gerekçelerine aykırı duruyor. İspanyol hükümeti ve Anayasa Mahkemesi çeşitli hukuki yaptırımları koz olarak kullanarak bu süreci durdurmaya veya illegalize etmeye çalışsa da, “Junts pel Sí” bileşenlerinin şahsi ve kurumsal olarak her türlü şeyi göze alarak bu yola koyuldukları biliniyor.

Burada asıl sorun Katalan kamuoyunun önemli bir kısmının taleplerinin siyasi anlamda vücut bulmuş muhataplarının kriminalizasyondan ziyade olası bir bağımsızlık hamlesinde Katalunya’nın ödemek zorunda olacağı bedel olarak görünüyor. Merkezi Barcelona’da bulunan Caixa ve Sabadell gibi büyük bankaların şimdiden merkezlerini Katalunya dışına taşıma kararı ve turizm firmalarının iptal kararları göz önünde bulundurulursa, olası bir bağımsızlık ilanında gerçekleştirilecek müdahalelerden ve ambargolardan Katalan ekonomisinin de olumsuz etkileneceği tahmin ediliyor. Ayrıca İspanya Başbakanı Mariano Rajoy’un Katalunya’yı terk etmek isteyen şirketlerin çıkışını hızlandıran kararları onaylayıp uygulamaya koyması da geleceğe dair ciddi endişeleri doğuruyor. Bu nedenle mümkün olduğunca diyalog kanallarının zorlanması ve sorunun siyasiler arasında bir orta yolun bulunmasıyla çözülmesi için çeşitli alternatifler üzerinde duruluyor.

Bu duruma bir çözüm bulunması için bugün halen Avrupa Birliği veya Birleşmiş Milletlerden yeterince katkı sağlanmamış olsa da, bir diyalog fırsatının ortaya çıkması için İspanyol solu ve Katalan halk inisiyatifleri seferber olmuş durumda. Bu anlamda Barcelona Barosu İspanya merkezi yönetimi ile Katalunya bölgesel yönetimi arasındaki krize çözüm bulmak için “Uzlaşma, Diyalog, Arabuluculuk için Bağımsızlık Komisyonu”nu kurduğunu açıkladı.[31] Üniversiteler, sendikalar, ticaret ve meslek odaları, çeşitli STK’ların yanı sıra Barcelona futbol kulübü (Barcelona FC) gibi sportif kurumların da dahil olduğu bu komisyonun amacı bir an önce tartışılamayan ve siyasi krize dönüşen sorunlara çözüm bulabilmek için tarafları bir araya getirebilmek.

Katalunya ülke genelinde sanayi üretimi içerisindeki payı, Dünya’nın önde gelen çok uluslu şirketlerin merkezi olması ve turizm sektöründeki rolüyle İspanya ekonomisinin beşte birini oluşturuyor. Mevcut özerklik statüsü ile önemli otonom haklarına sahip olmakla beraber topladığı vergilerden merkezi hükümete verdiği yüksek pay İspanya bütçesinde önemli bir yer tutuyor.[18] Dolayısıyla krizin ana çıkış noktası olan bölgenin ekonomik bağımlılığına çözüm bulmak İspanya merkezi hükümetinin işine gelmiyor. Zira merkeze Katalunya’nın katkısı olmayan bir tablo halinde İspanya genelinin ekonomik verilerinin bundan olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Bu ekonomi konusundaki anlaşmazlıklardan ötürü İspanyol tarafından Katalanlara getirilen en sık eleştirilerden birisi; ekonomik gelirlerinin daha yüksek olmasından ötürü bağımsızlık taleplerini doğuran bir “refah şovenizmi” yapıldığı iddiası. Özellikle milliyetçi İspanyollar, Katalanların bu refahı paylaşmama arzusunun bağımsızlık taleplerini tetiklediği görüşündeler.

Bu gerginlikten ötürü İspanya geneli şu anda belki de tarihinin hiçbir döneminde görülmemiş bir şekilde kamplaşmış durumda. Önümüzdeki günlerde İspanya merkezi hükümetinin şiddeti artırmasından endişe eden Katalanlar Türkiye’deki sol muhalefet dahil olmak üzere Dünya genelindeki demokratik halk hareketlerine, siyasi partilere ve inisiyatiflere gözlemci göndermeleri çağrısında bulunuyor. Madrid merkezi hükümetinin anayasanın 155. maddesinin kendisine verdiği bölgelerin özerkliğini elinden alma yetkisini olası bir bağımsızlık ihtimali durumunda kullanması bekleniliyor. Fakat diktatör Franco sonrası demokratik düzene geçen ülkenin tarihinde daha önce hiç uygulanmayan böylesi bir kararı vermenin çok kolay olmadığı biliniyor. Bunun hem toplumsal gerilimi artıracağı, hem de ülke ekonomisinde olumsuz sonuçlar doğurabileceği tahmin ediliyor. Ayrıca sağcı Yurttaşlar (Ciudadanos) Partisi dışında parlamentodaki sol muhalefet partilerinden bunun için destek bulmakta zorlanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Buna rağmen 155. maddenin devreye sokulması halinde Katalanların “Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma” ihtimali var. Böyle bir durumda Katalunya bölgesel yönetiminin düşürülüp yeniden seçimlere gidilmesi de İspanya merkezi yönetiminin aklında olan alternatiflerden birisi olarak söyleniyor. Bu durumu bağımsızlıkçı Katalanların asla kabullenmesi beklenmediği için gerilimin karşılıklı olarak artırılması durumunda olası bir iç savaşı tetiklemesinden endişe ediliyor. Şu an her türlü ihtimal konuşulurken, genel anlamda İspanya ile aidiyet bağlarının koptuğu mevcut gelinen noktada birçok Katalan’ın aklındaki soru; böylesi bir durumda kalmak mı zor, ayrılmak mı?

 

Özcan ÖĞÜT

 

Yazarın notu: İngilizcede bu bölgenin adı “Catalonia” olmasından ötürü dilimize “Katalonya” olarak geçmesine ve Türkiye’de birçok yerde bu şekilde kullanılmasına karşın, doğrusu bu bölgeyi o dilin orijinali “Catalunya” üzerinden tanımlamak gerektiğinden ve Türkçe kullanım kurallarına uygun olmasından ötürü burada “Katalunya” olarak kullanılmaktadır.

 

 

KAYNAKLAR

  1. Öğüt, Ö. (2017), Yakın Dönem Türkiye-İspanya İlişkileri ve İspanya Siyaseti, 1. Baskı, İstanbul: Cinius Yayınları. http://politikaakademisi.org/2017/09/19/upa-yazari-ozcan-ogutten-yeni-bir-kitap-yakin-donem-turkiye-ispanya-iliskileri-ve-ispanya-siyaseti.
  2. Aktoprak, E. (2015), “Katalonya’dan Yükselen Bağımsızlık Rüzgarı”, DEMOS Araştırma Merkezihttp://www.demos.org.tr/katalonyadan-yukselen-bagimsizlik-ruzgari.
  3. “Katalonya’da bağımsızlık yanlıları kazandı” (2015), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/09/150927_katalonya_secim.
  4. “Katalonya Başkanı göreve Nazım’ın şiiriyle başladı” (2016), Hürriyet, http://www.hurriyet.com.tr/katalonya-baskani-goreve-nazimin-siiriyle-basladi-40039713.
  5. “İspanya’dan çok sert Katalonya tedbiri: Mali kaynaklara el konuldu” (2017), Habertürk, https://haberturk.com/ispanya-dan-cok-sert-katalonya-tedbiri-mali-kaynaklara-el-konuldu-1636668-amp.
  6. “Katalan polisinin denetimi Madrid’e geçti” (2017), Deutsche Welle Türkçe, http://www.dw.com/tr/katalan-polisinin-denetimi-madride-ge%C3%A7ti/a-40658449.
  7. “İspanyol polisinden Katalan hükümetine referandum baskını” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41331916.
  8. “Katalonya’da gerilim artıyor” (2017), Hürriyethttp://www.hurriyet.com.tr/katalonyada-gerilim-artiyor-okulllarin-onunu-kapatmaya-calistilar-40595245.
  9. “Katalonya lideri Carles Puigdemont: Bağımsızlık hakkını kazandık” (2017), Demokrat Haberhttp://www.demokrathaber.org/dunya/katalonya-lideri-carles-puigdemont-bagimsizlik-hakkini-kazandik-h90479.html.
  10. “Katalonya referandumu: Bağımsızlığa destek verenlerin oranı %90,09” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/41458726.
  11. “İspanya hükümetinin Katalonya temsilcisinden polis şiddeti özrü”, (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41524174.
  12. Daş, P. & Çakır, B. (2017), “İspanya ve Katalonya solu, Katalonya bağımsızlık referandumuna nasıl bakıyor?”, Gazete Hayır, http://gazetehayir.com/ispanya-ve-katalonya-solu-katalonya-bagimsizlik-referandumuna-nasil-bakiyor.
  13. Almodóvar, M. (2017), “The radical party behind the Catalan referendum”, New Internationalisthttps://newint.org/features/web-exclusive/2017/09/29/the-cup.
  14. Cercas, J. (2017), “Primera Página”, El Pais, http://elpaissemanal.elpais.com/columna/javier-cercas-cup.
  15. Alba Rico, S. (2017), “El 1-O: rememorizar España”, Ctxthttp://ctxt.es/es/20170913/Firmas/15003/Catalu%C3%B1a-Proces-Memoria-Espa%C3%B1a-Alba-Rico.htm.
  16. “Katalonya’da bağımsızlık referandumuna polisten sert müdahale: It’s not Turkey, it’s Spain” (2017), Gazete Link, http://gazetelink.com/katalonyada-bagimsizlik-referandumuna-polisten-sert-mudahale.
  17. “İtalya’da Katalonya’daki polis şiddetine Türkiye benzetmesi” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41470061.
  18. “İspanya tehdit etti, Katalonya AB’den devreye girmesini istedi” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/41467832.
  19. “Katalonya’da bağımsızlık referandumundan sonra genel grev” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41481391.
  20. “Pique’den Katalonya ve İspanya açıklaması” (2017), Sabah, http://www.sabah.de/gundem/2017/10/02/piqueden-katalonya-ve-ispanya-aciklamasi.
  21. “İspanya Kralı Felipe: Referandum yasa dışı” (2017), Habertürk, http://www.haberturk.com/ispanya-krali-felipe-referandum-yasadisi-1658673.
  22. “AB Komisyonu Başkanı Juncker: Katalonya ayrılırsa, AB üyesi olarak kalamaz” (2017), Sputniknews, https://tr.sputniknews.com/avrupa/201709141030149313-ab-komisyonu-baskani-juncker-katalonya-ayrilirsa-ab-uyesi-olarak-kalamaz.
  23. “Katalonya’daki bağımsızlık referandumuyla ilgili bilinmesi gerekenler” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41437383.,
  24. “AB’den Katalonya’daki referandumla ilgili açıklama” (2017), NTVhttp://www.ntv.com.tr/dunya/abden-katalonyadaki-referandumla-ilgili-aciklama,zUBzQvRZbkuJrJL5hNhASQ.
  25. “White paper on The National Transition of Catalonia” (2014), Generalitat de Catalunyahttp://economia.gencat.cat/web/.content/70_economia_catalana/Subinici/Llistes/nou-estat/catalonia-new-state-europe/national-transition-catalonia.pdf.
  26. “Bağımsızlık ilan etmeye hazırlanan Katalonya’da nasıl bir devlet’ kurulacak?” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41497763.
  27. “Katalonya Başkanı Puigdemont BBC’ye açıkladı: Birkaç gün içinde bağımsızlık ilan edeceğiz” (2017), BBC Türkçe, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41493374.
  28. “İspanya Anayasa Mahkemesi, Katalan parlamentosunun ‘bağımsızlık oturumunu’ iptal etti” (2017), Mynet Haber, http://www.mynet.com/haber/dunya/ispanya-anayasa-mahkemesi-katalan-parlamentosunun-bagimsizlik-oturumunu-iptal-etti-3302334-1.
  29. “Katalan milletvekillerine cezai yaptırım uyarısı” (2017), Deutsche Welle, http://www.dw.com/tr/katalan-milletvekillerine-cezai-yapt%C4%B1r%C4%B1m-uyar%C4%B1s%C4%B1/a-40828660.
  30. Öğüt, Ö. (2012), “Catalonia is not Spain”, Uluslararası Politika Akademisi, http://politikaakademisi.org/2012/09/27/catalonia-is-not-spain.
  31. “Barcelona Futbol Kulübü, Katalonya için arabuluculuk komisyonunda” (2017), Milliyet, http://www.milliyet.com.tr/barcelona-acikladi-katalonya-icin–fc-barcelona-2531271-skorerhaber.

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.