ABD ESKİ SAVUNMA BAKANI ROBERT GATES’DEN ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

upa-admin 03 Kasım 2017 2.102 Okunma 0
ABD ESKİ SAVUNMA BAKANI ROBERT GATES’DEN ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

1943 doğumlu Amerikalı siyasetçi ve akademisyen Robert Gates[1], 2006-2011 yılları arasında ülkesinde Savunma Bakanlığı yapmış çok önemli bir devlet adamıdır. Gates, George W. Bush ve Barack Obama gibi iki rakip partiden seçilen iki farklı Başkan döneminde koltuğunu koruyabilmiş Amerika tarihindeki tek Savunma Bakanı olarak da haklı bir şöhrete sahiptir. Gates, ayrıca 1991-1993 döneminde George H. W. Bush’un Başkanlığında CIA Direktörlüğü de yapmış olan Amerikan güvenlik bürokrasisi açısından son derece kıdemli ve önemli bir kişidir. Gates, geçtiğimiz gün Charlie Rose’un sunduğu talk-show programına katılmış ve bu programda ABD-Çin ilişkileri, Kuzey Kore nükleer programı ve dünya siyaseti hakkında önemli değerlendirmelerde bulunmuştur.[2] Bu yazıda, Robert Gates’in bu programda dile getirdiği görüşlerden en önemli bölümler özetlenmeye çalışılacaktır.

Programın ilk bölümünde, Charlie Rose, henüz yeni bir Çin gezisinden dönen Robert Gates’e Çin’le ilgili gözlemleri ve ABD-Çin ilişkilerinin seyri hakkında sorular sormaktadır. Gates, Çin’in hakikaten de son dönemde Yeni İpek Yolu olarak adlandırılan çok önemli bir jeo-ekonomik hamle yaptığını ve Çin Komünist Partisi ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ülke içerisinde büyük bir hâkimiyet kurduğunu söylemekte ve Çin’in dışa açılma/yayılma açısından şu an dünyadaki en atak ülke olduğunu kabul etmektedir. Ancak Gates’e göre, Çin’in askeri açıdan ABD ile rekabet edebilmesi henüz imkânsızdır ve Amerikan Ordusu dünyadaki öncü konumunu korumaktadır. Amerikalı akademisyen Graham Allison’ın dikkat çektiği[3] Thucydides Tuzağı[4] riskinin ABD-Çin ilişkilerinde yaşanmasının zorunlu olmadığını belirten Gates, jeostratejik açıdan ABD ile Çin’in düşman olmasının temel bir dayanağının olmadığını iddia etmektedir. Bu bağlamda, Pekin ile Washington’ı iki rakip olarak değerlendiren, ama bu ikilinin düşman olmalarının gerekmediğini de söyleyen Gates, buna karşın ilişkilerin iki tarafça da son derece dikkatli yönetilmesinin gerekli olduğuna vurgu yapmaktadır. Çin’in gelecek vizyonunu şekillendirebilmesi için en son ihtiyacı olan şeyin ABD ile askeri bir çatışmaya girmek olduğunu düşünen Gates, bu bağlamda Çinlilerin de ABD gibi ikili ilişkileri yönlendirmek ve yönetmek konusunda dikkatli davranacağını iddia etmektedir. Çin’de Komünist Partisi ve Şi Cinping’in son dönemde siyasal istikrarı sağlaması gibi olumlu gelişmelerin yanında, çevre sorunları, tüketim ekonomisine geçiş sancıları, yaklaşık 200 milyon insanın kırsal bölgelerden şehirlere göç etmesi ve orta sınıflaşmanın doğal bir sonucu olan Çinlilerin komünist ideallerden ziyade artık bireysel menfaatlerini düşünmeye başlaması (daha iyi yaşam standartlarına kavuşmak) gibi son derece zorlu gelişmelerin de eşzamanlı olarak yaşandığını belirten Gates, bu gibi taleplerin karşılanamaması durumunda Komünist Parti’nin meşruiyetinin sorgulanmaya başlayabileceğini ima etmektedir. Çinlilerin ABD hakkında ne düşündüğü sorulduğunda ise, Gates, 2008’e kadar Çinlilerin ABD’nin gelişim düzeyi ve refah seviyesine gıptayla ve hatta kıskançlıkla yaklaştığını, ancak son yıllarda 2008 ekonomik krizinin de etkisiyle Amerikan ekonomik modelinin geçerliliğini kaybetmeye başladığını ve bunun Çinlilere kendi ekonomik modellerinin (sosyalist piyasa ekonomisi) daha iyi olabileceği inancını yerleştirdiğini belirtmektedir. Gates, Amerika’nın bir demokrasi olarak son yıllarda siyaseten çok dağınık bir görüntü çizmesi ve büyük projeler gerçekleştirememesinin, Pekin’i siyasal modeli konusunda da özgüvenli davranmaya yönlendirdiğini vurgulamaktadır. Ayrıca Amerikalıların -sanıldığının aksine- uluslararası topluma yön verme içgüdülerinin çok güçlü olmadığını ve son yıllarda uzun süren ve sonuçları çok başarılı olmayan savaşlar nedeniyle kendi iç meselelerine odaklanmanın daha gerekli/önemli olduğuna inanmaya başlamalarının da Çin’in dünyaya açılma motivasyonunu arttırdığını belirten Gates, bu doğrultuda ABD’nin ancak güçlü Başkanlar döneminde dış politikada müdahaleci politikalara yönelebildiğini vurgulamaktadır. ABD’nin son dönemde uluslararası kamuoyunda saygınlığının azaldığına da dikkat çeken ABD eski Savunma Bakanı, bunun iki temel sebebinin ise 2008 ekonomik krizi ve ABD iç politikasında yaşanan tıkanıklık olduğunu vurgulamaktadır. ABD’nin son dönemde eğitim reformu, göçmen reformu ve altyapı yenilenmesi gibi konularda hiçbir aşama kaydedemediğine dikkat çeken Gates, bu nedenle Amerikan tipi ekonomik ve siyasi gelişme modelinin (demokrasi ve devlet kontrolünde olmayan serbest piyasa ekonomisi) dünyada daha az popüler hale gelmeye başladığına dikkat çekmekte ve devlet destekli otoriter kapitalist gelişim modelinin (Rusya ve Çin’in uyguladığı) giderek güç kazandığına işaret etmektedir.

Programın ikinci bölümünde Kuzey Kore nükleer krizine odaklanan Robert Gates, farklı Amerikan Başkanları ve devlet adamlarının 25 yıldır Kuzey Kore ile nükleer programı konusunda anlaşmaya çalıştıklarını, ama geçen yıllar içerisinde bunun hiçbir işe yaramadığını, bu nedenle de Başkan Donald Trump’ın meseleye yaklaşımının doğru olduğunu iddia etmektedir.  Kim Jong-Un döneminde hızlanan nükleer çalışmaları sayesinde Kuzey Kore’nin her an ABD’yi vurabilecek kapasitede nükleer başlıklı kıtalararası balistik füzelere sahip olabileceğini kaydeden Gates, bu noktadan sonra Realizm (Gerçekçilik) temelli bir dış politika geliştirmek gerektiğini düşünmektedir. Bu doğrultuda, Gates’e göre Kim Jong-Un’un nükleer silah yapmaktan vazgeçmesi için ABD tarafından ikna edilebilmesi artık bir fantezidir. Zira Libya’da Kaddafi rejiminin nükleer programından vazgeçmesi sonrasında başına gelenler, Irak’ta Saddam Hüseyin’in nükleer silah yapmaya yönelmemesi nedeniyle ABD tarafından kolaylıkla devrilmesi ve Ukrayna’nın Soğuk Savaş sonrasında nükleer silahlarını Rusya’ya teslim etmesi sonrasında bugün yaşadıkları (Kırım’ı kaybetmesi), Kuzey Kore rejimini bu konuda çok katı bir tutuma itmekte ve ne olursa olsun nükleer programına devam etmelerine neden olmaktadır. Bunun kabul edilemez olduğunu düşünen Gates ise, bu durumun bölgede Japonya ve Güney Kore gibi ülkeleri de nükleer silahlanmaya iteceğini ve Uzak Asya’da nükleer çoğalma tehlikesinin yaşanacağını söylemektedir. Bu konuda ekonomik yaptırımların yeterli olmadığına ve Çinlilerin de gayretlerine karşın Kim Jong-Un’u caydıramadığına dikkat çeken Amerikalı eski Bakan, Kuzey Kore nükleer programı konusunda diplomatik bir çözüm olacaksa, bunun ancak ABD ile Çin arasında yapılacak bir ikili anlaşma sayesinde gerçekleşebileceğini söylemektedir. Bu iki ülkenin ortak çabalarıyla, Pyongyang rejiminin Washington tarafından tanınması ve hatta rejimin değiştirilmeye çalışılmayacağını içeren bir barış anlaşması imzalanması halinde Kuzey Kore’nin bir ihtimal ikna edilebileceğini düşünen Gates, aksi takdirde Çin’in hiç istemediği şekilde bölgede büyük bir silahlanma ve nükleer silahlara yönelme trendinin başlayacağını iddia etmektedir. Oysa bu durum, kuşkusuz hızlı ekonomik büyüme sayesinde istikrar ve başarı kazanan Pekin rejimi açısından son derece zorlayıcı bir gelişme olacaktır. Dolayısıyla, Kuzey Kore’nin nükleer programından vazgeçmek konusunda ikna edilebilmesi, yalnızca ABD, Japonya ya da Güney Kore için değil, Çin açısından da aslında son derece faydalı olacaktır.

Programın üçüncü bölümünde Donald Trump’ın ABD Başkanlığını değerlendiren Robert Gates, öncelikle Trump’ın Washington’daki siyasal elitlerin yıllardır görmezden geldiği milyonlarca orta-alt sınıf mensubu Amerikalının öfkesine tercüman olduğunu ve bu sayede Başkan seçilebildiğini, ancak bundan sonra toplumu daha birleştirici/bütünleştirici bir Başkan olması gerektiğini söylemektedir. Trump’ın bu konudaki başarısını zamanın göstereceğini belirten Gates, bugüne kadar 8 farklı ABD Başkanı ile çalıştığını, ancak son dönemde Beyaz Saray’ın Kongre ile ilişkiler konusunda tarihte ilk kez bu kadar yoğun biçimde isteksiz davrandığını söylemektedir. Gates, programın son bölümünde ise Katar ve Orta Doğu politikası hakkında görüşlerini açıklamaktadır.

Programın genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse, Gates’in aktif görevde olmamasına ve akademisyenlik yapmasına karşın güncel gelişmeleri çok yakından takip ettiği ve ABD-Çin ilişkileri ve Kuzey Kore nükleer krizi konusunda önemli önerilerinin olduğu belirtilebilir.

 

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

 

[1] Hakkında bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/Robert_Gates.

[2] Programı buradan izleyebilirsiniz; https://charlierose.com/videos/31130.

[3] Bakınız; http://politikaakademisi.org/2017/08/16/graham-allisona-gore-abd-cin-rekabeti/.

[4] Uluslararası sistemde ekonomik, siyasi veya stratejik açıdan hızlı bir yükselme sürecine giren bir devlet, hâlihazırda hâkim durumda olan devlet veya devletlerde alarm zillerinin çalmasına neden olur görüşü.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.