Dünyanın en önemli askeri ve siyasi güçlerinden biri kabul edilen Rusya Federasyonu’nda, halk, 18 Mart 2018 Pazar günü Başkanlık seçimlerinin ilk turu için sandık başına gidecek. İlk turda hiçbir adayın yüzde 50’yi geçememesi durumunda, 8 Nisan 2018 tarihinde en çok oyu alan iki aday arasında ikinci tur seçimi yapılacak. Ancak ikinci tur seçimin gerçekleşmesi beklenmiyor; zira 2000-2008 yılları arasında iki dönem Başkanlık yaptıktan sonra, 2008-2012 döneminde Başbakanlık yapan ve bu dönemde Başkanlığı yakın çalışma arkadaşı Dmitri Medvedev’e devreden Vladimir Putin, 2012 seçimlerini kazandıktan sonra bir kez daha Başkanlık seçimini kazanmayı ve 2024’e kadar Rusya’nın başında kalmayı umuyor. Bu yazıda, 2018 Rusya Federasyonu seçimlerini -seçime yaklaşık bir ay kadar zaman kalmışken- mercek altına alacağım.
Vladimir Putin
Seçime net favori olarak giren Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, son yıllarda ülkesi ekonomik açıdan zor günler geçirmesine rağmen ayakta kalmayı başarmış bir lider olarak hala Rus halkından büyük ölçüde destek görüyor. KGB’den yetişmiş deneyimli bir isim olan Putin, sertliği, milliyetçiliği ve Ortodoks Hıristiyan muhafazakarlığıyla Rus siyasetinde tekelini kabul ettirmiş ve Rus devletini avuçları içerisine almış otoriter bir figür. Putin’in son dönemde geliştirdiği Batı karşıtı stratejiler ABD ve Avrupa’da büyük eleştiri alırken, buna karşın Rus halkının Putin’e yaklaşımı hiç de değişmiş gibi gözükmüyor. Öyle ki, Putin, anketlere göre ilk turda yüzde 66-71 arası bir oyla rahatlıkla yeniden Başkan seçilecek gibi gözüküyor.[1] Ancak Putin’in 2008 yılında başarıyla biten Gürcistan girişimi sonrasında, son dönemde giriştiği Ukrayna macerasından tam anlamıyla başarıyla ayrıldığını söylemek zor. Zira bu süreçte Kırım’ı kendisine bağlayarak önemli bir zafer kazansa da, Putin Rusya’sının 2015 ve 2016 yıllarında ekonomik açıdan ciddi bir küçülme süreci yaşadığı ve halkın bundan olumsuz etkilendiği de yadsınamayacak bir gerçek.[2] Ayrıca Rusya’nın Suriye’de Beşar Esad rejimini ayakta tutmayı başarması da önemli bir başarı olarak Putin’in hanesine yazılsa da, bu ülkeye yapılan askeri harcamaların Rus halkı için felakete dönüştüğü de ortada. Nitekim 2000’lerin başındaki gibi petrol ve doğalgaz fiyatların çok yüksek seviyelerde olmaması da Rusya’nın zorlanmasında bir diğer önemli faktör. Ancak 2017 yılında yaşanan kısmi büyüme, Putin ve Rus yönetimine biraz olsun nefes aldırmışa benziyor.[3] Ayrıca devlet kontrolündeki Rus medyasının ülkede işlerin iyi gittiği yönündeki yayınları da Putin ve Rus Devleti’nin başarılı olduğu algısını halk nezdinde arttırıyor. Ek olarak, işsizlik seviyesinin yüzde 5,1 gibi makul sayılabilecek bir seviyede olması[4], Vladimir Putin yönetimine olan desteği yükselten önemli bir etken. Zira bazı Avrupa demokrasilerinde bile işsizlik oranları Rusya’ya kıyasla çok daha yüksek durumda. Lakin Rusya’da kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla düzeyinin Dünya Bankası resmi verilerine göre 9.000 doların altında olduğunu da belirtmek gerekiyor.[5] Bu durum, Rus halkının halen daha orta gelir düzeyinde olduğunu gösteriyor. Dahası, son yıllarda Putin ve Medvedev karşıtı ve özellikle yolsuzluk olaylarına tepki gösteren yüzbinlerce kişinin sokak gösterilerine katılmaya ve devleti protesto etmeye başladıkları biliniyor. Ancak fakirliğin kader, devletçiliğin ise kural olarak bilindiği Rusya’da, bu gibi tepkiler henüz marjinal düzeyde kalıyor.
Pavel Grudinin
Seçim öncesinde Putin’in geçmiş seçim performanslarına bakmakta da fayda var. 2000 yılında ilk kez bağımsız aday olarak seçime giren Putin, yüzde 53,4 gibi mütevazı sayılabilecek bir oyla Başkan seçilmeyi başarmıştı. 2004 yılında yine bağımsız aday olan Putin, bu defa yüzde 71,9 gibi rekor bir oy oranına ulaşmayı başarmış ve ilk yıllarında gösterdiği başarılı performansın meyvelerini toplamıştı. 2008 yılında Putin’in yokluğunda Başkan adayı olan Birleşik Rusya Partisi (Yedinaya Rossiya) adayı Dmitri Medvedev de yüzde 71,2 gibi çok iyi düzeyde oy alırken, 2012 yılında 4 yıllık Başbakanlık dönemi ardından yeniden Başkan adayı olan Vladimir Putin, yüzde 63,6 gibi beklenilenin altında bir performans göstermişti. Putin ve Medvedev, bu seçimlerin hepsinde, en yakın rakipleri olan Rusya Komünist Partisi’nin adaylarına da çok büyük fark atmışlardı. 2018 seçimleri öncesinde de aslında değişen fazla bir şey yok… Zira anketler, Putin’in seçimde ciddi bir rakibi olmadığını gösteriyor.
Vladimir Jirinovski
Seçimde Putin’e en ciddi rakip olarak gösterilen Rusya Komünist Partisi adayı Rus işadamı Pavel Grudinin[6], anketlerde yüzde 6-8 oranında oy alabileceği öngörülen iddiasız bir siyasetçi. Parti lideri Gennady Zyuganov yerine aday gösterilen Grudinin, işadamı kimliği nedeniyle Komünist Parti içerisinde de ciddi eleştirilere uğruyor. Bir diğer önemli aday kabul edilebilecek Rusya Liberal Demokrat Partisi (LDPR) lideri Vladimir Jirinovski (Vladimir Zhirinovsky) ise, partisinin ismindeki “liberal” ibaresine karşın daha çok aşırı milliyetçi ve devletçi görüşleriyle bilinen ve Rus seçmenden bugüne kadar fazla destek görmeyen bir siyasetçi. Anketler, Jirinovski’nin seçimde yüzde 5-6 arasında bir oy oranına ulaşabileceğini gösteriyor. Milliyetçi-muhafazakar Narodnaya Volya partisinin desteklediği Sergey Baburin, komünizmin çökmesi ardından serbest piyasa ekonomisine geçişi öngören 500 günlük programı hazırlayan sosyal-liberal çizgideki Yabloko partisi eski lideri Grigory Yavlinsky, kadın televizyon spikeri Ksenia Sobchak, liberal çizgideki Pravoye Delo partisi lideri işadamı Boris Titov ve ülkedeki diğer komünist parti olan Rusya Komünistleri-KR lideri Maxim Suraykin, şimdiye kadar seçime girmeleri seçim komisyonunca onaylanan adaylar durumunda. Ancak bu adayların hiçbirinden bir sürpriz zafer beklenmiyor…
Alexei Navalny
Son yıllarda yolsuzluk karşıtı açıklamalarıyla adından epey söz ettiren ve milliyetçi görüşleriyle Rus halkından yoğun ilgi gören Narodnyiy Alyans partisinin karizmatik lideri Alexei Navalny’nin ise seçime girmesine izin verilmedi.[7] Putin yönetiminin en çok çekindiği kişilerin başında gelen Navalny, özellikle gençleri kendisine çekmeyi başarabilen etkili bir siyasetçiydi[8] ve onun yokluğunda ortada Putin’i zorlayabilecek bir lider görünmüyor. Şunu da hatırlamak gerekir ki, daha birkaç sene önce muhalefetin sesi olan liberal Boris Nemtsov’un vurularak öldürüldüğü ve Garry Kasparov gibi Rusya’nın en başarılı sporcularından birinin sürgünde yaşamak zorunda kaldığı Rusya’da, Navalny’nin başına gelenler hafif bile sayılabilir![9] Navalny, şu an için Başkanlık yarışına girmesi engellense de, yakın bir gelecekte ve özellikle Putin sonrasında Rusya siyasetinde çok etkili bir figür haline gelebilir. Zira Navalny’e Avrupa ve Amerikan basınında da büyük ilgi gösteriliyor.[10]
Putin Rus denizaltısında
Sonuçta, önemli Rusya siyaseti uzmanlarından kabul edilen Dmitri Trenin’in de belirttiği üzere[11], Vladimir Putin’in 2000’lerin başında çökmüş durumda aldığı ve neredeyse yeniden kurduğu Rusya’da, işlerin onun onayı olmadan değişebileceğini düşünmek ve seçimlerde adil bir yarış beklemek fazlasıyla iyimser bir yaklaşım olur. Zira Putin, Rusya tarihindeki boyarlar-Çarlar mücadelesini andıran oligarklara karşı saldırgan ve popülist hamleleri ve milliyetçi-muhafazakar duruşuyla Rus halkından hala büyük ölçüde destek gören başarılı bir sağ siyasetçi. Putin, muhalefete göz açtırmaması açısından da otoriter bir lider ve kesinlikle kaybedebileceği bir seçime girmek isteyecek bir lider değil. Kısaca “pr” adı verilen halkla ilişkiler ve imaj yönetimi alanında da Rusya siyasal tarihinde çığır açan Putin, zaman zaman kaslarını göstererek doğada verdiği pozlar, zaman zaman denizaltında veya askeri kamuflajla çektirdiği fotoğraflar, hayvanseverliği ve Batılı liderler karşısındaki cesur ve atak duruşuyla seçimlere tek iddialı aday olarak giriyor. Ayrıca Putin döneminde Rusya’nın kazandığı askeri başarılar ve Rus Ordusu’nun son dönemde yeniden modernleşmesi de Rus halkının hoşuna giden ve Putin’in ratinglerini yükselten unsurlar.[12] Bu nedenle, seçimleri Putin’in kazanıp kazanamayacağından ziyade, asıl merak edilen konu, yüzde kaç oy alacağı olarak söylenebilir. Buna dikkat çeken Dmitri Trenin, İngiliz The Guardian gazetesinde geçen yıl çıkan bir makalesinde, Putin’in Rusya’yı rahat yönetebilmek için yüzde 70’in üzerinde oya ihtiyaç duyduğunu, ama yüzde 60’lar düzeyiyle de başta kalabileceğini yazmıştı.[13] Yüzde 50’ler düzeyinde kalması durumunda ise, Putin için alarm zilleri çalmaya başlayabilir ve “iyi Çar” imajı kısa sürede kaybolabilir. Görünen o ki, Rusya’da modern Çar Putin’in iktidarı seçim sonrasında da devam edecek. Ancak Rus halkının Putin’e vereceği oy oranı, onun ne ölçüde destek aldığını gösterecek ve Rusya’daki rejimin istikrarını belirleyecek…
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Son dönemde yapılan birkaç anket çalışması için;
- http://bd.fom.ru/pdf/d03pi2018.pdf.
- https://wciom.ru/news/ratings/vybory_2018/.
- http://fom.ru/Prezidentskie-vybory-–-2018/13942.
[2] Bakınız; https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.KD.ZG?locations=RU.
[3] Bakınız; https://tradingeconomics.com/russia/gdp-growth.
[4] Bakınız; https://tradingeconomics.com/russia/unemployment-rate?embed.
[5] Bakınız; https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD.
[6] Seçim kampanyası sitesi için; http://grudininkprf.ru.
[7] https://www.washingtonpost.com/world/russian-election-officials-bar-protest-leader-navalny-from-2018-presidential-race/2017/12/25/7114e42a-e984-11e7-956e-baea358f9725_story.html.
[8] https://www.theguardian.com/world/2017/dec/29/russia-2018-putin-re-election-world-cup.
[9] https://www.newyorker.com/news/news-desk/alexey-navalnys-very-strange-form-of-freedom.
[10] http://www.bbc.com/news/world-europe-16057045.
[11] https://www.theguardian.com/commentisfree/2017/mar/27/russia-house-vladimir-putin-built-never-abandon.
[12] https://www.foreignaffairs.com/articles/russia-fsu/2016-04-18/revival-russian-military.
[13] https://www.theguardian.com/commentisfree/2017/mar/27/russia-house-vladimir-putin-built-never-abandon.