ABD-İngiltere-Fransa Suriye’yi vurdu
Tüm dünyanın zamanını beklediği Suriye rejimine yönelik askeri harekat, bu sabaha karşı, ABD öncülüğünde -ABD, İngiltere ve Fransa koalisyon güçlerince- hava operasyonu olarak gerçekleştirildi. Başta Rusya ve İran’ı suçlayan ABD Başkanı Donald Trump, Beşar Esad’ın Doğu Guta halkına kimyasal varil bombaları ile saldırdığını iddia ederek, İngiltere Başbakanı Theresa May ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u da yanına alarak Esad’ın insanlık suçu işlemesi sebebiyle uluslararası hukuka dayanarak müdahale hakkını kullandıklarını ifade etti. Peki Esad gerçekten halkına karşı kimyasal silah kullandı mı? Kullanma niyetinde olsa bile, bunu Rusya’dan habersiz gerçekleştirmesi oldukça güç. Rusya’nın durumdan haberdar edildiği farz edilse bile, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in mevcut koşullarda bunu kabullenmesi bir hayli imkansız. O halde, ortada bir kimyasal saldırı varsa bunu kim yaptı?
Barışa son veren barış çağı sürüyor
Genel olarak dünya tarihine bakıldığında, yaklaşık her 100 yılda bir iki savaş arası dönemin yaşanıldığı görülüyor. “Barışa son veren barışların çağı” olarak adlandırılabilecek bu dönemlerde, küresel düzen zamanın güçlü aktörlerince yeninden dizayn ediliyordu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, tarihin en vahşi ve acımasız savaşları olarak tarihe geçerken, bir daha büyük savaşların yaşanmaması için uluslararası ve uluslarüstü kurumların varlığının gerekliliği kabul edildi. Daimi barış için Birleşmiş Milletler kuruldu ve BM Güvenlik Konseyi’nde savaşın galip devletleri olarak ABD, Sovyetler Birliği (Sovyet Rusya), Çin, İngiltere (Birleşik Krallık) ve Fransa yerini aldı. Fakat Soğuk Savaş, dünyayı ABD ve Rusya’nın önderliğinde NATO ve Varşova Paktı olarak ikiye böldü. Varşova Paktı’nın ömrü uzun olmadı; Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraysa, NATO, yeni misyonu olarak bölgesel sorunlar ve terörizmle ile mücadeleyi benimsedi.
Soğuk Savaş kurumları olan BM ve NATO’nun, günümüzde kalıcı barışın tesisi için gerekli politikaları uygulamadığını görebilmek zor değil. Elbette bu iki kurumun ismi geçtiğinde, akla ilk olarak ABD geliyor. Bunun en somut nedeni ise, iki kuruma da en çok mali destek sağlayan ülkenin ABD olması. Trump, göreve başladığı ilk aylarda ABD’nin NATO’nun yükünü artık tek başına sırtlamayacağını ve diğer müttefiklerin de ellerini ceplerine atması gerektiğini söylemişti.
Hiçbir ülke yeni bir dünya savaşının bedelini kaldıracak güçte değil
Suriye meselesi Rusya’nın ve ABD’nin Soğuk Savaş döneminden beri en ciddi bilek güreşi sahası… Hatta taraflar arası son söylemler ile beraber 3. Dünya Savaşı’nın artık çok yakın olduğuna inananların sayısı hızla artıyor. Elbette ABD ve Rusya’nın bunu göze alabilmesi hiç de kolay değil. Ellerinde bütün dünyayı yok edecek kadar nükleer silah bulunan iki ülkenin, dünyayı nasıl bir dehşete sürükleyeceğini kendileri de biliyorlar. Eğer bir ülke askeri kapasitesini karşısındaki güce göre arttırıyorsa, bu, “caydırıcılık” ve “denge” politikası gereğidir.
Suriye’nin güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir
Bugün Türkiye, coğrafyasındaki çok bilinmezli denklemin tam merkezinde. Bu, adeta savaşın “bukalemun doğası”nı temsil ediyor. Suriye’nin Esadlı veya Esadsız yeni bir döneme nasıl gireceği ise halen belirsiz. Fakat kişi odaklı hükümler yerine, uzun vadeli olarak Suriye’nin hangi çıkarlar doğrultusunda güvenliğinin sağlanacağı iyi muhasebe edilmeli. Kişiler elbette kalıcı değil; ama sonrası dönemin hesabı iyi yapılmaz ve gerekli önlemler alınmazsa, bunun doğuracağı sonuçlar büyük felaketler içerebilir. Türkiye’nin bölgede Rusya ile yürüttüğü yakın siyaseti baltalamak için kullanacakları en uygun alan Suriye. ABD, Fırat’ın doğusunda PYD/PKK kontrollü bir yönetim hedefinden vazgeçmiş değil. Bu, Türkiye’nin ulusal güvenliğine en büyük tehdit. O halde Suriye’nin bütünlüğü ve meşru seçimler ile Suriye siyasetinin belirlenmesi Türkiye’nin milli menfaatleri için hayatidir.
Sonuç
Son olarak, BM’nin herhangi bir kararı olmaksızın ABD, Fransa ve İngiltere’nin bu saldırıyı gerçekleştirmesi, BM’nin otoritesinin son derece zayıfladığını gösteriyor. Bütün bu gelişmeler artık gösteriyor ki, dünya barışının Soğuk Savaş kurumları olan BM ve NATO ile sağlanması bundan böyle mümkün görünmüyor. Suriye’nin geleceğinin Türkiye-Rusya-İran tarafından belirlenmesinin ABD’nin isteyeceği en son şey olacağı da unutulmamalı…
Furkan KAYA