BÜYÜK SATRANÇ TAHTASI AKDENİZ’DİR

upa-admin 04 Eylül 2018 1.936 Okunma 0
BÜYÜK SATRANÇ TAHTASI AKDENİZ’DİR

Uluslararası sistem, bugün belki de hiç olmadığı kadar acımasız, sert ve öngörülemez boyutlara doğru hızla evriliyor. Bir yanda ABD kendi küresel üstünlüğünü ticari cepheler açarak sağlamaya çalışırken, Rusya ve Çin de çevrelerinde oluşturmaya çalıştıkları blok ve paktlarla bölgesel hakimiyetlerini kaybetmek istemiyorlar. Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’yu içine alan coğrafyanın Orta Asya ile birleşmesi neticesinde, bu bölgeyi kontrol edecek olan devlet veya oluşum, enerji kaynaklarının taşınması ve ticari hattın oluşmasıyla ilerleyen yıllarda büyük bir güç elde edecektir. Bugün Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Hint Okyanusu ve Orta Asya coğrafyalarında yaşanılan bilek güreşinin ana nedenlerinden birinin bu olduğunu da söyleyebiliriz.

Dünyanın kaderini belirleyecek su yolları

ABD donanmasından jeostrateji uzamanı Alfred Mahan, Birinci Dünya Savaşı öncesinde “Hint Okyanusu’nda askeri üstünlüğü kim elinde tutarsa, uluslararası sahnede başat güç o olacaktır.” demişti. Şüphesiz burada konu edilen ABD’nin okyanustaki büyük yollar ve bilhassa Hint Okyanusu’nda stratejik kontrole sahip olmasıydı. Dünyanın kaderini belirleyecek ana sulardan biri burasıdır. ABD’nin ortaya koyduğu ulusal çıkar stratejileri arasında büyük deniz yollarının askerileşmesi yer almaktadır. Akdeniz’i Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi üzerinden Güney Asya ve Uzak Doğu’ya bağlayacak olan su yolu, enerji taşımacılığında da kritik öneme sahip.

Kırılgan ittifaklar, değişen ulusal çıkarlar

Orta Doğu bölgesini incelediğimizde, çatışmaların istikrarlı olduğu, fakat neticelerinin uluslararası ilişkiler üzerinde etki gösterse de, tarafların tam olarak mantığını yansıtmadığı söylenebilir. İttifakların son derece kırılgan ve ulusal çıkarların değişken olduğu düzende, bölgesel ve bölge-dışı bağlar da aynı şekilde değişkenlik gösteriyor. Örneğin, Türkiye’nin son olarak Zeytin Dalı Harekatı ile amacı, sınır ötesindeki YPG-PYD terör gruplarını bölgeden dışarı atmak ve Suriye ile arasında bir tampon bölge oluşturmaya çalışmaktı. Bu, Türkiye’nin ABD’nin tüm lojistik ve maddi desteğine rağmen bir varoluş mücadelesiydi. Bu noktada Türkiye ile Rusya’nın anlayışları, bütünleşik Suriye’de PYD örgütünün muhatap alınmasıyken, ABD tarafında ise, PYD, Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele eden bir müttefikti.

Akdeniz coğrafyası: “Büyük Satranç Tahtası”

Orta Doğu coğrafyası Akdeniz’in doğal devamıdır. Bu nedenle, Akdeniz, jeopolitik oyunun bir parçasıdır. Jeopolitik ve jeostratejik açıdan Akdeniz havzasının önemi, Avrupa, Asya ve Afrika arasında köprü işlevi görmesinden kaynaklanmaktadır. Akdeniz coğrafyasına baktığımızda; Avrupa Birliği, Türkiye, ABD, Rusya, İsrail ve Çin’in askeri, siyasi ve ekonomik rekabet içinde olduğunu görüyoruz. Kıbrıs meselesinin neden Türkiye’nin tarih boyunca milli davası olduğunu anlayabilmek için bu küçük denkleme bakmak yeterli olacaktır.

Suriye’nin geleceği coğrafyanın kaderini belirleyecek

Suriye’nin geleceği, Orta Doğu’nun hatta Orta Asya’yı da içine alacak coğrafyanın kaderini belirleyecektir. Dolayısıyla, Fırat’ın doğusu ile batısı arasında kurulacak sistemde Türkiye’nin terör koridoru olarak nitelendirdiği PYD oluşumuna izin verilmemelidir. Fakat müttefiklik ilişkilerinin günümüzde en alt seviyelerde olduğu Türkiye-ABD ilişkilerinde, bu konuda hemfikir olmak oldukça zor. ABD’nin ekonomik savaşı ve istediği devletleri ekonomik silahlarla diz çöktürme stratejisi, ülkelerin kendi para birimleri ile ticaret için neler yapması gerektiği hususunda çalışmalara yöneltecektir.

Hülasa

ABD tarihi, ABD dış politikası demektir. İmparatorluk stratejisiyle dünyanın efendisi olmak üzerine kurulu bu anlayış, hakimiyet kurmaya çalıştığı diğer milletlerin yeniden dirilişlerini değil, aslında yaşam güçlerini ispat edecektir.

 

Dr. Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.