2016 genel seçimlerinden sonra muhafazakâr Halk Partisi’nin (Partido Popular-PP) kurduğu azınlık hükümetini, meclise sunduğu güvensizlik oylamasıyla düşmesine neden olan Sosyalist İşçi Partisi (PSOE), 2018 Haziran ayında yine bir azınlık hükümeti kurarak iktidara gelmişti. Kendisini “feminist” olarak tanımlayan Sosyalist İşçi Parti’nin lideri ve azınlık hükümetinin Başbakanı Pedro Sanchez, kabinesinde 11 kadın ve 6 erkek Bakan’a yer vererek kadın ağırlıklı bir hükümet profili çizdi.
İspanya’da 8 Mart 2018’de 5 milyon kadın çalışanın ücret eşitsizliğini ve kadına şiddeti protesto etmek için gerçekleştirdiği büyük çaplı “feminist grev”in ardından, bunun gerçekleşmesi kadınlar açısından önemli bir jest olarak algılandı. Ancak hükümet politikalarını da cinsiyet eşitliği doğrultusunda hazırlayan yeni hükümetin sürprizlerle dolu başlangıcı, zamanla azınlık hükümeti olmanın verdiği çıkmazlarla tıkanmaya başladı. Bu anlamda iktidardaki PSOE’nin 2019 yılı devlet bütçesine diğer partilerden destek bulamaması yönetim krizinin ilk işareti olarak kendini gösterdi. İspanya Parlamentosu’ndaki sandalyelerin sadece 4’te birine sahip olan azınlık iktidarı PSOE, 2019 yılı devlet bütçesini parlamentoya getirmek için yeterli desteği diğer siyasi partilerden bulamayınca, devlet bütçesi için zorunlu olan kalemleri parlamentoya getirmeyip, kanun hükmünde kararnamelerle geçici bir çözüm bulmaya çalışacağını belirtmişti.
Ayrıca Katalonya’daki bağımsızlık referandumları sonrası tamamen içinden çıkılmaz bir hal alan Katalan meselesine dair PSOE’nin sorun çözücü hamleler atma teşebbüsü de sağcı partilerin sert tepkisiyle karşılandı. Başbakan Sanchez’in İspanya Merkezi Hükümeti ve Bölgesel Katalonya hükümeti arasında “arabulucu” bir diyalog masası kurulacağı açıklamasını “vatana ihanet” olarak suçlayan muhalefetteki sağcı partiler, artık en yakın zamanda bir erken genel seçime gidilmezse İspanya Parlamentosu’na güvensizlik önergesi vereceklerini duyurdular. Bu açıklamadan bir hafta sonra, Başbakan Pedro Sanchez, muhalefet güvensizlik önergesini sunmadan 28 Nisan 2019 tarihinde bir erken genel seçime gidileceğini ilan etmek zorunda kaldı.
Fakat bütçe süreci iktidardaki Sosyalist İşçi Partisi’nin Katalan meselesi ile sağcı baskılar altında kaldığı ve sonucunda iki tarafa da yaranamadığı enteresan bir tablo ortaya çıkardı. Bu anlamda Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) azınlık hükümetinin bütçe teklifine sadece sol görüşlü Podemos partisi destek verirken, bütçenin reddedilmesinde bağımsızlık isteyen Katalan siyasi partiler kilit rol oynadı. Katalan siyasi partiler bütçeye destek vermek için ön şart olarak “otonom bölgeler nezdindeki ulusların kendi geleceğine karar verme hakkının müzakere edilmesini sağlayacak bir diyalog masası kurulmasını” talep etti. Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) hükümetinin İspanya’nın ulusal egemenliği üzerine hiçbir şeyi asla müzakere etmeyeceğini açıklaması üzerine de, Katalanlar, bütçeye destek vermeyeceklerini açıkladılar. Bütçeye destek vermeyen diğer sağcı partiler de tam aksine Katalan meselesinde bir “diyalog masası” kurulması gerektiği fikrinden ötürü PSOE’nin vatana ihanet ettiğini öne süren bir sav üzerinden eleştirdiler.
Sonuç olarak, 28 Nisan 2019 tarihinde gerçekleşecek İspanya’nın erken genel seçimlerinde, en son Aralık ayında açıklanan genel seçim anketlerine göre, aşırı sağ destekli bir sağ koalisyonunun iktidara gelmesi bekleniyor. Bu anket sonuçlarında; iktidardaki Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) % 24,4, ana muhalefetteki muhafazakâr Halk Partisi (PP) yüzde % 20,7, liberal-sağ görüşlü Vatandaşlar Partisi (Ciudadanos) % 18, sol görüşlü Podemos ve ittifak içerisinde olduğu sol bileşenler % 15 ve ilk defa İspanya’da meclise girmesi beklenen aşırı sağ görüşlü ırkçı Vox Partisi ise % 10,6 oy oranlarında olduğu belirtiliyor.
Sağcı muhafazakâr Halk Partisi’nin (PP) lideri Pablo Casado’nun meclisteki bütçe görüşmelerinden sonra yaptığı basın açıklamasında, Katalonya ayrılıkçılığına karşı Cidadanos ve Vox partilerine “birlikte hareket etme” çağrısı da göz önüne alınırsa, 28 Nisan’dan sonra olası İspanya’da Katalonya gibi bazı otonom bölgelerle ilgili ciddi sıkıntıların yaşanacağı bir sağcı koalisyonun iktidara gelmesi sürpriz olmayacak. Bu anlamda benzeri bir koalisyonun ilk provası; geçen Kasım ayında ülkenin güneyinde Sosyalist İşçi Partisi’nin kalesi olarak bilinen Endülüs Özerk Yönetimi parlamentosunda yapıldı. Böylece PP ve Ciudadanos’un birlikte kurdukları bölgesel koalisyon hükümetine Vox dışarıdan destek vererek, 36 yıl sonra sosyalistlerin bölgesel iktidarına son verip, sağcıların hükümet olabilmelerini sağladı.
İspanya merkezi yönetiminde iktidara gelmesi beklenen sağ koalisyonun başını çeken PP lideri Casado’nun vaatleri arasındaki ilk icraatının, İspanya anayasasındaki 155. maddeyi kullanarak Katalonya Bölgesel Yönetimi’ni yerelden merkeze bağlaması bekleniyor. Mevcut otonom yapının bile ulusal iradelerini sınırladığına inanan Katalanların bu durumu kolayca kabullenmesi mümkün olmadığı için, ülkede iki tarafın da milliyetçi kanatlarını besleyecek ve birbirlerinden tamamen uzaklaştıracak ciddi siyasal karışıklıkların yaşanması ise önümüzdeki dönemde gayet olası görünüyor.
Özcan ÖĞÜT