ABD, BİRİNCİ UZAY SAVAŞINA MI HAZIRLANIYOR?

upa-admin 21 Şubat 2019 1.797 Okunma 0
ABD, BİRİNCİ UZAY SAVAŞINA MI HAZIRLANIYOR?

1939 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde, ABD’nin 185 bin kişilik bir ordusu, 500 milyon dolardan daha az yıllık bütçesi vardı. ABD, kendisini bağlayıcı nitelikte ittifaklar yapmaktan ve yabancı ülkelerde askeri güç bulundurmaktan kaçınıyordu. Yaklaşık yarım yüzyıl sonra, ABD, dev bir kara, hava ve deniz gücüne sahip oldu. Yalnız Savunma Bakanlığı’nın bütçesi 300 milyar doları aşmıştı. 2019 savunma bütçesi ise 725 milyar dolara ulaşmış durumda. ABD’nin 150 ülkede 1000 askeri üssü ve yaklaşık 350 bin askeri de ittifak kurduğu bu ülkelerde yer alırken, bunu dünyayı birkaç kez yok edebilecek düzeyde bir askeri güç olarak gösteriyor.

Ekonomik ve askeri kapasite güçlü olmaya yetiyor mu?

Bugün ABD, askeri gücünü 1930’larla karşılaştırılamayacak düzeyde kuvvetlendirmesine ve ekonomik olarak zengin olmasına rağmen, eskiye oranla kendisini dış kaynaklı ekonomik tehditlere karşı daha savunmasız ve çok daha güçsüz hissediyor. Belki de bunun en önemli nedenlerinden biri, artık yeni uluslararası sistemde en çok askeri harcama yapan veya ekonomik olarak en güçlü olan ülkenin dünyanın hakimi olacağının garanti olmamasıdır. Kendini tarihteki Roma İmparatorluğu gibi gören ABD, yakın zamana kadar dünyadaki tüm siyasal gelişmelere müdahale hakkını kendinde görüyordu. Hatta yeni dünya düzenini kurmanın Amerika’nın kaderi olduğuna inanıyorlardı.

Kara, deniz, hava ve uzak hakimiyet teorileri ABD için önemi nedir?

ABD’nin “dünya imparatorluğu” düşüncesinin geçekleşmesi için, kara, hava, deniz ve uzay hakimiyet teorileri büyük önem taşımaktadır. Özellikle büyük savaşların kendi yaşam alanına uğramadan uzak coğrafyalarda devamını sağlamak, ABD ulusal çıkarları için hayati önemdedir. Bu bağlamda, denizlerin Clausewitz’i olarak görülen Alfred Mahan, Deniz Hakimiyeti Teorisi uyarınca, denizlerin, özellikle de stratejik öneme sahip dar su yollarının kontrolünün büyük güç statüsü için büyük önem arz ettiği sonucuna varmıştır. Yani bu yaklaşıma göre, denizler, karalara göre çok daha iyi hareket kabiliyeti ve ulaşım sağlar. ABD’nin bu anlayışı ile amacı, muhtemel savaşları ABD kıtasının ötesinde tutmak ve bunu yaparken de Avrupa ve Avrasya’da büyük donanmaları ile okyanusların kontrolünü sağlamaktı.

Mackinder’in Kara Hakimiyeti Teorisi’ne göre ise, “Kalpgah” olarak görülen Doğu Avrupa’ya sahip olan dünyanın hakimi olacaktır. Bunun nedeni, bölgede bulunan zengin enerji kaynakları ve jeopolitik konumudur. Tabii burada artık ABD için Avrasya coğrafyasının kontrolünün sağlanması Rusya ve Çin gibi tehdit algıladığı ülkelerin çevrelenmesi bakımından önem taşımaktadır. Hava Hakimiyeti Teorisi’nde ise, ABD’nin deniz ve karar gücünün tek başına yeterli olmayacağı; bu nedenle de hava gücü için yeni stratejilerin geliştirmesi gerektiği üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda, kara ve deniz gücü hava gücüne bağımlıdır. ABD, hava gücü üstünlüğünü mutlaka eline geçirmelidir.

Son yıllardaysa, devletler, uzay, uydu, bilgisayar ve haberleşme alanlarındaki gelişmeler konusunda güvenliklerini sağlamak adına uzay çalışmalarına hız veriyorlar. Dolayısıyla, ABD de, uzay çalışmalarına dünyada en büyük bütçeyi ayıran güç olarak kendini gösteriyor. ABD’nin yeni oluşmaya başlayan Uzak Hakimiyeti Teorisi’ne göre, uzaya hakim olan dünyaya hakim olur; Ay’a hakim olan ise uzaya hakim olur.

Trump, “Uzay Ordusu” kuruyor

Son olarak, ABD Başkanı Trump, uzay gücünün ABD Silahlı Kuvvetleri’nin 6. kolu olarak kurulmasını onayladı. ABD Savunma Bakanlığı da uzayı olası bir savaş alanı olarak görerek, bu politikayı onayladı. Bu kararın en çok Rusya ve Çin’i rahatsız edeceği aşikar. Geçmiş dönemlerdeki nükleer silahlanma yarışının getirdiği “dehşet dengesi”, dünyayı büyük bir nükleer savaşın eşiğine getirmişti. Şimdi ise Trump’ın “Uzay Ordusu” kurma kararı, bir büyük dünya savaşının uzayda, adeta yıldız savaşları şeklinde mi gerçekleşeceği sorusunu meydana getiriyor. Şüphesiz güvenlik adına atılan her bir adım, gerçekte dünyayı daha güvenliksiz hale getiriyor.

Hülasa

İster uzayda, ister yeryüzünde olsun, yeni savaş alanları veya cepheleri açmanın barışa katkı sağlayacağını düşünmek imkansız. Fakat gelişen teknoloji ve yapay zekanın günlük hayata girmesinin yanında, ülkelerin savunma sanayilerinde de yerini alması, önü alınamadığı takdirde uzay savaşlarının olasılığını arttırıyor.

 

Dr. Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.