20 Kasım 2019 tarihinde İstanbul Gedik Üniversitesi’nde “Türkiye’de Liberalizm” başlığı altında bir sempozyum düzenlenmiştir. Sempozyuma, konuşmacı olarak, İstanbul Gedik Üniversitesi öğretim üyeleri Dr. Özlem Denli ve Dr. Ural Aküzüm ile birlikte Liberal Demokrat Parti (LDP) eski Genel Başkanı işadamı Cem Toker katılmışlardır. Bu yazıda, sempozyuma konuşmacı olarak katılan ve oldukça özgün fikirleri savunan farklı bir siyasetçi olan Sayın Cem Toker’in görüşleri özetlenecektir.
Sempozyum afişi
Cem Toker, konuşmasına, 1996-2019 döneminde hayatının tam 23 senesini, yani yaklaşık olarak üçte birini siyasette geçirmiş bir kişi olduğunu vurgulayarak başlamıştır. Bu 23 senenin 13 senesinin -işadamı Besim Tibuk’un kurduğu- Liberal Parti’nin (LDP) Genel Başkanlığı ile geçtiğini vurgulayan Toker, siyasette geçirdiği en güzel anların gençlerle üniversitelerde yaptığım konuşmalar olduğunu da vurgulamıştır. Toker, liberalizm ideolojisinin İslam ülkelerinde ve Akdeniz ülkelerinde uygulandığına pek rastlamadığını da vurgulamış ve ve İtalya ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerde bile bu ideolojinin pek güçlü olmadığını belirtmiştir.
Cem Toker, daha sonra, “Türkiye’de Liberalizm bir tabu mudur, yoksa yükselen bir değer midir?” sorusuna cevap vermeye çalışmıştır. Dünyada günümüzde iki temel ideolojinin olduğunu ve bunların Muhafazakârlık ve Sosyal Demokrasi olduğunu belirten Toker, Avrupa’da, Uzak Doğu’da ve Kanada’da bu iki temel ideolojinin arasında üçüncü bir unsur olarak Liberallerin siyasette yer alabildiklerini vurgulamıştır. Japonya’dan Kanada’ya kadar çeşitli demokrasilerde Liberallerin söz sahibi olduklarını; ancak Liberalizm’in doğası gereği asla kitlelere hükmeden ve yön veren bir ideoloji olmadığını belirten Toker, bu konuda Liberalizm’in toplumsal ayağının zayıf kaldığına dikkat çekmiştir. Muhafazakârlar için din, aile ve “vatan-millet-Sakarya” edebiyatının önemli olduğunu ve onların millet, devlet ve tarikat bazlı siyaset güttüklerini belirten konuşmacı, sosyal demokratların da toplum için siyaset yaptıklarını ve özellikle işçi sınıfı ve çalışan kesimlerle bağlar kurduklarını vurgulamıştır. Liberalizm’in ise bireye hitap eden bir ideoloji olarak kitleleri toplaması ve sürüklemesinin zor olduğunun altını çizen deneyimli siyasetçi, buna karşın Liberallerin eleştirilerin bir demokrasi için çok önemli ve gerekli olduğunu belirtmiştir.
“Liberaller için objektivizm önemlidir” diyen LDP eski Genel Başkanı Cem Toker, bu çerçevede Liberalizm’in 5 temel ilkesi ilkesini açıklamaya başlamıştır. Bunlardan ilkini “özgürlük” olarak açıklayan Toker, her ideolojinin temsilcisinin özgürlükçü olduğunu iddia ettiği ama Liberalizm’in isminin bile “özgürlük” düşüncesinden geldiğini ve tüm ideolojinin özgürlük felsefesi üzerine kurulu olduğunu açıklamıştır. Farklı düşüncelerin insanlığı bir yere taşıdığını tarihten örneklerle açıklayan Toker, özgürlük olmadan toplumsal ve ekonomik gelişmenin olamayacağını iddia etmiştir. Bu çerçevede, Liberallerin bilgiyi yayma özgürlüğü, erişim özgürlüğü, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü gibi konularda en duyarlı grup olduğunu belirten konuşmacı, Türkiye’de bu konularda son birkaç yılda yoğunlaşan sorunları vurgulamıştır.
İkincisi önemli ilkeyi ekonomik özgürlük olarak belirten konuşmacı, bunu serbest piyasa ekonomisine bağlamıştır. Serbest piyasanın Türkiye gibi geri kalmış toplumlarda güçlünün zayıfı yendiği bir durum olarak görüldüğünü, ancak aslında böyle olmadığını iddia eden Toker, serbest piyasa ekonomisinin öncelikle piyasaya girişin serbest oluğu bir sistem olduğunu vurgulamıştır. Rekabet kavramının da bu açıdan tılsımlı ve önemli bir kelime olduğunu vurgulayan konuşmacı, ancak piyasa ekonomisinin salt rekabete değil, öncelikle özgürlüğe dayandığını anlatmaya çalışmıştır.
Liberalizm ideolojisindeki üçüncü önemli ilkeyi “sınırlı devlet” olarak işaret eden Cem Toker, Liberallerin devletin asli görevlerine çekilmesini istediklerini ve özelleştirme taraftarı olduklarını vurgulamıştır. Fabrikaların devlet kafasıyla yönetilemeyeceğini ve özel sektör içgüdülerinin ve kâr maksimizasyonu ile açgözlülüğünün gelişim için iyi bir şey olduğunu iddia eden konuşmacı, adil ve hukuk çerçevesinde şirketler ne kadar kâr elde ederlerse, bunun toplumlar ve çalışanlar için o kadar iyi olacağını vurgulamıştır. “Şirketler ne kadar açgözlü olurlarsa o kadar kâr elde edecek, yeni iş kolları açacak ve bunun sonucunda emeğe taleple birlikte reel ücretler ve yaşam kalitesi artacak” diyen Toker, devlet yatırımının kamu zararı olacağını da söylemiştir. Zenginleşmenin yolunun katma değer yaratmaktan geçtiğini belirten Toker, devletin asli görevlerinin güvenlik-asayiş gibi konular olduğunu da vurgulamıştır. İç güvenlik ve dış güvenlikle birlikte yargı erkini devletin asli görevleri olarak sayan Toker, devletin özel sektörün yapabileceği her işten elini çekmesini de tavsiye etmiştir. “Ticaret tüccarın işidir, devlet sektörünün değil” diye konuşan Toker, “Devleti ekonomiden çekeceksin. Bir mülkiyet devlete emanetse onun sahibi yoktur. Liberaller olarak bir tane kanun yapacaksın Türkiye’de; işçi ölümü en çok tersanelerde, inşaatlarda ve madenlerde oluyor. Test edelim; tersanede çalışan her işçi özel sigortadan ölüm ve iş kazasına karşı sigortalanacak. Devlet bunları denetleyemez. Buna imkân yok, özel sektöre emanet edeceksin. Soma’da, Mecidiyeköy’de yüzlerde insan öldü ama devlet sigortasında devlete hiçbir şey olmaz. Bu işi özel sektör yapacak.” şeklinde ilginç bir çıkış yapmıştır.
Liberalizm’de dördüncü önemli unsurun “bireysellik” kavramı olduğunu vurgulayan konuşmacı, hiçbir Liberalin benim kafamda böyle bir toplum var herkesi böyle yapacağım demeyeceğinin altını çizmiştir. Liberalizm’in toplumsal bir proje olmadığını belirten Toker, Liberalizm’in insan doğası konusunda iyimser olduğunu ve insanları genelde dürüst kabul ettiğini vurgulamıştır. Uygarlığın temelinde vergiye itaat olduğunu, ancak Türkiye’de vergi bilinci olmadığını belirten Toker, halkın devletten vergi konusunda hesap soramadığını da söylemiştir.
Liberalizm’deki beşinci ve son önemli ilke olarak hukuk devletini vurgulayan konuşmacı, Liberal hukuk sistemini “gaddar” olarak değerlendirmiş ve Liberal devletlerde işlenen suçların cezaların çok ağır olduğunu söylemiştir. Amerika’da halen idam cezası olduğunu belirten konuşmacı, yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dikkat çekmiş ve bu ilkelerin Türkiye’de iyi işlemediğini iddia etmiştir. Hukuk terazisinin Türkiye’de dengede olmadığını vurgulayan LDP’li siyasetçi, savcı ve hâkimlerin aynı yerde oturduklarını söylemiş ve savcıların da avukatlar gibi dışarıdan gelmelerini tavsiye etmiştir. İyi hal indiriminin Liberalizm de olmadığını da belirten Toker, Liberalizmle demokrasi birbirine karıştıldığını ve kendisinin saydığı ilkelerin demokrasinin değil, Liberalizm’in ilkeleri olduğunu söylemiştir. Kendisini “Liberal Demokrat” olarak tanımladığını ve kendisi için Liberalizm’in Demokrasi’den bile önemli olduğunu belirten Toker, “Benim özgürlüğüm daha önemlidir. Kişinin devletin başına nasıl geldiği ikinci planda kalır.” demiştir.
Konuşmasında son olarak Türkiye’de “mutluluk” olgusunun siyasi bir kavram olmadığını, ama Batı’da siyasetin içinde bir unsur olduğunu vurgulayan LDP eski Genel Başkanı Cem Toker, Türkiye’de mutluluğun tabu olduğunu, ama Amerikan anayasasının haklar bildirgesinde ilk paragrafında “Yaşam, özgürlük, mutluluğun peşinde koşma hakkı” yazdığını söylemiş ve Avrupa Birliği’ne üye olan 28 ülkenin ortak marşının da “Mutluluğa Övgü” olduğunu söylemiştir.
Beyza SEVİM