Giriş
Dağlık Karabağ sorunu, 19. yüzyıldan başlayıp günümüze kadar devam eden bir Azerbaycan-Ermenistan uyuşmazlığı/çatışmasıdır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte diğer küresel aktörlerin de dâhil olduğu bir uluslararası sorun haline gelmiştir. Sorun her ne kadar eskiye dayansa da, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla daha siyasi bir boyut kazanmıştır. Bu uluslararası soruna, BM ve AGİT’in katılımıyla çeşitli çözümler getirilmiştir. Yapılan barış müzakereleri sonrasında iki ülke arasında belirli dönemlerde sınır ihlali ve sınır çatışmaları gerçekleşmiştir. Bu yazımızda, Dağlık Karabağ Sorunu ve bu kapsam gelişen Ermenistan-Azerbaycan sorunları Sovyet döneminden başlayarak günümüze kadar analiz edilmiştir. Özellikle son dönemde Ermenistan tarafından Tovuz bölgesine yapılan saldırı da yazı kapsamında değerlendirilmiştir.
Azerbaycan-Ermenistan Arasında Dağlık Karabağ Sorunu
Sovyet Döneminde Dağlık Karabağ Sorunu
Rusya’da gerçekleştirilen 1917 Bolşevik İhtilali, bölgede siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel dengelerin değişmesine sebep olmuştur. Sovyet Rusya’sı, Çarlık Rusya’sından devraldığı müstemleke siyasetini başka bir şekilde devam ettirmek düşüncesindeydi. Bu yüzden de, ilk yıllarda Kafkasya halklarına tanınan bağımsızlık hakkı daha sonra gasp edilmiştir. Bu dönemde Azerbaycan’da 23 ay yaşayan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (1918–1920) 28 Nisan günü Rusya’nın 11. Kızıl Ordusu tarafından işgal edilmiş ve bu devlet, yerini Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne (1920-1991) bırakmıştır. Bu dönemde, Azerbaycan’la birlikte Gürcistan ve Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri de kurulmuştur.
SSCB döneminde Dağlık Karabağ, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölge olmasına rağmen Dağlık Karabağ’ın 1989 yılında 192.000 olan nüfusunun yüzde 70’ini Ermeniler oluşturmaktaydı. Zira bu tarihte SSCB’nin dağılma sürecine girmesiyle Dağlık Karabağ, Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a bağlanmayı talep etmiştir. Fakat 18 Temmuz 1988’de, SSCB Yüksek Sovyet’i, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın bir parçası olarak kalması kararını almış ve Ocak 1989’da ise Dağlık Karabağ’ı doğrudan merkeze bağlamıştır. Sorununun başlangıcı da 1988 yılına uzanmaktadır. Bu defa yayılmacı siyasetin kâğıt üzerinden, Moskova’dan yürütüldüğü görülmektedir. Bu dönemde, Ermeniler, Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan’a bağlanmasını Moskova’dan istemeye başlamıştır. Kafkas Bürosu’nda alınan bir kararla da, bölgeye özerklik statüsü tanınması şeklinde tartışma o dönemde sonuca bağlanmıştır. Böylece, 7 Temmuz 1923’te Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti dâhilinde Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi resmen kurulmuştur. Karabağ, tarihinde ilk defa Dağlık (Yukarı) ve Ova (Aşağı) Karabağ coğrafi adı altında bölünmüş ve bir nevi meseleye siyasi boyut kazandırılmıştır.[1]
Sorunun uluslararası bir boyut kazanması ise Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla olmuştur. Sovyetler Birliği’nin resmen dağılması, Azerbaycan’ı büsbütün savunmasız bırakmıştır. 1992 yılı boyunca Ermeni ve Rus askeri birlikleri, sınır boyunca Azeri köy ve yerleşim alanlarını yağmalayarak, buradaki insanları katlettiler. Ermeni vahşetinin en büyük örneği ise 26 Şubat 1992 yılında Karabağ’ın Hocalı kentinde sergilendi. Katliamda 33 çocuk, 106’sı kadın toplam 335 kişi katledildi. Bu katliamda 150 kişi de kayboldu. Bu katliam üzerine Azerbaycan’da yönetim değişikliği oldu. Mutallibov Moskova’ya kaçarken, Azerbaycan’da Halk Cephesi iktidara geldi. Temmuz 1992 seçimleriyle başa geçen Ebulfez Elçibey, ilk olarak Azerbaycan’ı Birleşik Devletler Topluluğu’ndan çıkardı. Elçibey iktidara gelir gelmez Karabağ problemini tekrar AGİT’in gündemine taşıdı. Azerbaycan’a karsı oluşan ılımlı yaklaşım, etkisini Helsinki toplantısında gösterdi ve söz konusu toplantıda Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ilişkin bir karar alındı. Ancak Elçibey yönetiminin büyük ümitler bağladığı AGİT, her iki ülkede barış girişiminde bulunmakla birlikte istenilen sonuç elde edilemedi.
Uluslararası alanda elde edilen olumlu sonuçlara rağmen, Ermeniler sağlanan ateşkesi ihlal ederek, her geçen gün Karabağ’ın etrafındaki Azerbaycan topraklarını işgal etmeye devam etti. Ermeni saldırılarına Rus birliklerinin aktif katılımı karşısında, Elçibey yönetimi, uluslararası kamuoyunu bir kez daha harekete geçirmek amacıyla BM ve AGİT gibi kurumlar nezdinde girişimlerde bulundu. BM Güvenlik Konseyi, Karabağ Sorunu hakkında 31 Temmuz 1993 tarih ve 853 sayılı bir karar aldı. Bu kararda Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu ve Ermeni kuvvetlerinin işgal ettikleri toprakları derhal terk etmeleri gerektiği belirtilmekteydi. Bu çerçevede sorunu çözmek için oluşturulan Misk Grubu’na ise her iki taraftan da temsilciler katıldı. Ancak geçen süre zarfında herhangi bir ilerleme kaydedilemedi.
Azerbaycan’da Karabağ Savaşı’nın getirmiş olduğu kaygan siyasi zemin, Elçibey yönetiminin çok fazla iktidarda kalmasına imkân tanımadı. Haziran 1993’de, Gence’de gerçekleşen darbe sonucu Azerbaycan’da bir yıllık Elçibey dönemi sona erdi. Darbe sonrası Nahçivan’dan Bakü’ye davet edilen Haydar Aliyev, Azerbaycan Devlet Başkanlığına getirildi. 1993 yılında iktidara gelen Aliyev, iş başına gelir gelmez Azerbaycan’ı tekrar BDT’ye sokmanın yanı sıra acilen savaşı durdurmak yolunu seçti. Ancak Azerbaycan’ın bir ordusunun bulunmaması, çeşitli milis kuvvetleriyle kendisini savunması sorununa, siyasi istikrarsızlık probleminin de eklenmesiyle, 1993 yılında Azerbaycan topraklarının % 20’si Ermenistan tarafından işgal edilmiş oldu. Bunun yanı sıra, Ermenistan’la Azerbaycan arasında meydana gelen 1988-1994 savaşlarında, toplam 32 binden fazla sivil Azerbaycan vatandaşı, 16 bin civarında da Azerbaycan askeri öldürüldü.
12 Mayıs 1994’te ateşkes imzalanmasını sağlayan Aliyev, kısa sürede iç siyasette de istikrarı sağlayarak, Karabağ Sorunu’nun çözümüne yöneldi.[2] İmzalanan Bişkek Protokolü’nde, geniş çaplı saldırı ve operasyonlara son verildi. Ve bu protokolün imzalanması ile 12 Mayıs 1994 tarihine kadar Dağlık Karabağ’da dâhil olmak üzere topraklarının 13.110 km²’sini yani yaklaşık % 20’sini kaybetti. İşgal altında kalan yerler; Dağlık Karabağ’ın yanı sıra, Ağdam, Füzuli, Laçın, Qubadlı, Cebrayıl, Zengilan və Kelbecer ilçeleridir. Savaş sırasında 18.000’den fazla kişi katledilmiş, 20.000’den fazla kişi yaralanmış ve sakat bırakılmıştır.[3] İmzalanan ateşkes protokollerinin ardından aralıklarla devam eden çözüm odaklı protokoller olsa da Azerbaycan-Ermenistan sınır hattında çatışmalar aralıklı olarak devam etmektedir. 2014 ve 2016 çatışmaları ise 22 yıl önce imzalanmış ateşkes sonrasında en ciddi çatışmalar olmuştur.
Günümüze bakacak olursak, Karabağ’da yakın zaman öncesine kadar Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar hala devam etmektedir. 12 Temmuz 2020’de yapılan son sıcak çatışma ile iki ülke yine birbirleriyle karşı karşıya gelmiştir. Bu çatışmaların başlangıcı ise Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine saldırı ateşi açmasıyla başlamıştır. Bu saldırılarda Azerbaycan tarafının 11 asker ve 1 tuğgeneral şehit olmuştur. Ve arkasından Azerbaycan’ın sınırları korumak amacıyla doğrudan karşılık vermiştir. Bu meşru müdafaada Ermenistan tarafı ise 100’e yakın askerini kaybetmiştir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ateşkes ve barış müzakereleri yapılmasına rağmen her yıl Azerbaycan-Ermenistan sınır hattında ufak çaplı çatışmalar yaşanıyor. Bu çatışmalar daha çok Ermenistan’ın tahrikleri sonucunda gerçekleşmektedir. Genelde sınır hatlarında yaşanan çatışmalar daha çok Karabağ bölgesinde baş gösterirken, bu sefer alışılmışın dışında Karabağ bölgesinin 200 km kuzeyinde bulunan Tovuz bölgesinde gerçekleşmiştir. Ermenistan tarafının Tovuz bölgesine göz koyması, bölgenin stratejik açısından önemli olduğunu göstermektedir. Bu stratejik bölgenin önemini Realist bir perspektiften değerlendirecek olursak, Türkiye ve Azerbaycan’ın Tovuz bölgesinde bulunan önemli ulaştırma ve enerji projelerinin geçiş noktası olması, Bakü-Tiflis demiryolunun buradan geçmesi, Bakü-Tiflis petrol boru hattının geçmesi ve Güney Kafkasya boru hatlarının Tovuz bölgesinden geçmesi bu bölgeyi stratejik açıdan çok önemli bir konuma çıkarıyor. Ermenistan’ın bu stratejik bölgeye saldırması, bu noktadaki projelere sahip olmak istemesinden kaynaklanabilir. Tovuz’un bu kadar önemli projelere ev sahipliği yapması bölgeye yapılan saldırıların diğer bölgelere yapılan saldırılara nazaran daha dikkat çekici olmasını sağlamıştır. Bu sebeple, dünya kamuoyu da bu son çatışmayı yakından izlemektedir. Bölgeye yakın olan önemli aktörlerden Rusya ve Türkiye çatışmaları diğer ülkelere göre daha yakından izlemektedir.
Verilen desteklere bakacak olursak, Ermenistan’a diplomasi ve dostluk olarak Rusya’nın daha yakın olduğu, Azerbaycan tarafına ise tarihten gelen kültürel bağları ile Türkiye’nin destek verdiği anlaşılmaktadır. Türkiye ile Azerbaycan arasında yapılan ortak askeri tatbikatlar bunun fiili bir örneğidir. Rusya tarafı ise Ermenistan’a yaptığı silah ve savaş uçağı yardımları yapmıştır. Rusya’nın Ermenistan’a yardım etmesinin sebebini bölgedeki stratejik projelerin üstünde hâkimiyet çabası olarak söyleyebiliriz. Ancak her ne kadar Azerbaycan-Ermenistan geriliminde farklı taraflara destek verseler de, Türkiye ve Rusya dostluk diplomasisini bozmayacaklardır.
Sonuç
Sonuç olarak, iki ülke arasındaki Karabağ Sorunu geçmiş yıllara kadar dayanmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ Sorunu uluslararası bir boyut kazanmıştır. BM, çıkardığı karar ile Karabağ bölgesinin Azerbaycan’a ait olduğunu söylemiştir. Ermenistan ise, BM’nin bu kararını ihlal ederek, çeşitli dönemlerde Karabağ’a olan sınır saldırılarına devam etmiştir. Bu uluslararası sorunu çözmek için, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve AGİT gibi kuruluşlar, barış ve uzlaşı süreçlerine katkıda bulunarak sürece dâhil olmuşlardır. Azerbaycan ve Ermenistan arasında 1994 yılında yapılan Bişkek Protokolü’nde imzalanan ateşkesle sorun geçici olarak askıya alınmış olsa da, ilerleyen dönemlerde ateşkes imzalanmasına rağmen iki taraf arasındaki çatışmalar zaman zaman sınır bölgesinde devam etmiştir. Barış ve uzlaşının yapıldığı dönemin ardından en şiddetli çatışma olarak tanımlanan dönemler 2014 ve 2016 yıllarında yaşanmıştır.
Son döneme bakacak olursak, 12 Temmuz 2020’de Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine saldırı ateşi gerçekleştirmesi, alışagelmişin dışında Karabağ bölgesinde yaşanmamıştır. Ermenistan’ın gerçekleştirdiği ihlal, kısmi olsa da donmuş olan çatışmayı tekrar alevlendirmiştir. Ermenistan’ın bu değişken tutumu, Tovuz bölgesindeki bulunan değerli stratejik projeleri ve stratejik bölgeleri kendi bünyesine katmak amacından kaynaklanmıştır. Ermenistan’ın bu çabasının gerçekleştirmesinde en önemli aktörlerin birini de Rusya olarak söyleyebiliriz. Rusya, Ermenistan’a silah ve savunma sanayi yardımı yapmıştır. Rusya’nın bu tavrının bölgedeki stratejik üstünlüğünü arttırmaya yönelik olduğu düşünülmektedir. Azerbaycan tarafına ise en önemli desteğin Türkiye tarafından verildiğini söyleyebiliriz. Türkiye Azerbaycan ile önemli projelere ortak olmuştur. Bu ortaklarının korunması ve kültürel bağlarının olması ile berber Azerbaycan’a fiili olarak savunma ve askeri yardımlar yapmıştır. Her ne kadar Rusya ve Türkiye stratejik ortaklıklarını sürdürseler de, Dağlık Karabağ Sorunu’nda farklı taraflarda olmuşlardır. Her iki ülke de kendi ulusal çıkarları çerçevesinde hareket etmişlerdir. Yine de bu durum, iki ülke arasındaki dostluk diplomasisini bozmayacaktır.
Eren ÇÖLÜKOĞLU
KAYNAKÇA
- Özyılmaz, Emine Vildan (2013), “Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 15.
- Süleymanov, Kamil (2013), “Türk Kamuoyunda Dağlık Karabağ Sorunu ve Türkiye Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ Politikası”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
- Yılmaz, Reha, “Kafkasya’da Çözülemeyen Kördüğüm: Dağlık Karabağ Sorunu”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, Sayı: 2.
[1] Reha Yılmaz, “Kafkasya’da Çözülemeyen Kördüğüm: Dağlık Karabağ Sorunu”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, Sayı: 2, ss. 6-7.
[2] Emine Vildan Özyılmaz (2013), “ Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 15, ss. 200-202.
[3] Kamil Süleymanov (2013), “Türk Kamuoyunda Dağlık Karabağ Sorunu ve Türkiye Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ Politikası”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, s. 122.