UPA YAZARI GÜNEY FERHAT BATI İLE BALKANLAR SİYASETİ HAKKINDA MÜLAKAT

upa-admin 16 Mart 2021 5.403 Okunma 0
UPA YAZARI GÜNEY FERHAT BATI İLE BALKANLAR SİYASETİ HAKKINDA MÜLAKAT

Uluslararası Politika Akademisi (UPA) yazarlarından Güney Ferhat Batı, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü Öğretim Görevlisidir. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi lisans mezunudur. Yüksek lisans derecesini ise Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği ve Balkanlar” çalışmaları alanında almıştır.  Yayımlanmış üç kitabı ve birçok kitap bölümü vardır. Kitapları, birçok üniversitenin müfredatında bulunmakta ve derslerde kullanılmaktadır. Akademik çalışmalarının yanında, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler doktora eğitimine devam etmekte olup, birçok bilimsel dergide yayımlanan makalesi, hakemliği ve yayın kurulu üyeliği bulunmaktadır. Güney Ferhat Batı’nın uzmanlık ve çalışma alanları; Avrupa Birliği, Balkanlar, Uluslararası Örgütler, Uluslararası Siyaset ve Kamu Politikası’dır.

UPA: Balkan ülkelerinin -tarihi perspektiften bakacak olursak- bağımsızlık istemelerindeki en büyük etken ne olmuştur?

Güney Ferhat Batı: Balkanlar ve Balkan milletleri, uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu himayesinde ve tebaası altında yaşadılar. Bu da, ister istemez, Osmanlı’dan kalma izlerin ve etkilerin sirayet etmesi demektir. Bunu yalnızca bizim ülkemizdeki uzmanlar söylemiyorlar, Balkan ülkelerinde ilgili alanlarda çalışan uzmanlar tarafından da benzer görüşler dile getiriliyor. Zira Balkan devletlerinde kurulu birçok üniversite, enstitü ve benzeri gibi kurumlarda araştırmacılar tarafından da bunlar bilinir. Bu minvalde, Balkan ülkelerinin bağımsızlık istemelerinin altındaki en büyük etken tek kelimeyle özetlersek; milliyetçiliktir! Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı’nın Balkan Savaşları’ndaki kayıplarına baktığımızda bunu net olarak görebiliyoruz. Muhakkak ki, milliyetçiliğin Balkanlar’da yükselmesinin altında yatan nedenler emperyalist devletlerin etnik bağlamda kışkırtmaları/desteklemeleri ve Osmanlı’nın freni patlamış bir kamyon misali yokuş aşağı gerileyerek yıkılma sürecine gitmesidir.

UPA: Balkan coğrafyasının -savaşlarda ve işbirliklerinde- önemli olmasının sebepleri nelerdir?

Güney Ferhat Batı: Balkan coğrafyasının savaşlarda ve işbirliklerinde önemli olması şöyle açıklanabilir; Balkanlar, sıcak denizlere çıkış imkânı verebilen bir coğrafi özelliğe sahiptir. Keza, aynı zamanda tarih sahnesinde yüzyıllarca Balkanlar’ı elde edebilmek ve tutabilmek için birçok mücadelenin var olduğu gerçeğidir. Nitekim bu mücadele ortamı, Balkanlar’ın önemli bir bölge/coğrafya olduğunu bizlere göstermektedir. Bu bağlamda, 20. yüzyılın başından itibaren yaşanan savaşların en uzun olanları ve şiddetli ağır kayıpların verildiği dönemler bu topraklarda sürmüş ve ne yazıktır ki sürekli olarak işgale ve baskıya dayalı bir mücadele Balkanlar’da var olagelmiştir. Soğuk Savaş Dönemi’nde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından Halford John Mackinder’in “Kara Hâkimiyet Teorisi”ne dayalı jeopolitik algılaması ile Batı Bloku’nun Nicholas John Spykman’a ait olan “Kenar Kuşak Teorisi”nin izlerini ve delillerini Balkanlarda apaçık görmek mümkündür. Bu kutupsal güç mücadelesinin en şiddetlisi yine Balkan coğrafyası üzerinde yaşanmıştır. Bu mücadelenin en fazla Balkan toplumlarını etkileyecek şekilde Batı uygarlığının (emperyalist güçler) zaferi ile sonuçlandığını belirtebiliriz. Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin ardından, güç mücadelesi anlayışının arka planında enerji kaynakları ve bu kaynakların dünya piyasalarında dolaşımının olabilmesi için kullanılabilecek güzergâhlarının kontrolü gündem olmuştur. Bu gündem ile birlikte Avrupa’nın enerji ihtiyacının karşılanması kapsamında Ortadoğu ve Hazar havzasındaki enerji kaynakları ile Doğu Akdeniz’de keşfedilecek hidrokarbon yatakları için de en uygun rotanın yine Balkan coğrafyası olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenledir ki, Balkanlar, işbirliklerinde de 21. yüzyılın başından itibaren yeniden güç mücadelelerinin yaşandığı bir bölge haline dönüşmektedir. Ezcümle; Balkanlar, gerek savaşlarda, gerekse iş birliklerinde stratejik bir konum kazanmıştır/kazanacaktır da.

UPA: Balkan ülkeleri açısından Avrupa Birliği’ne katılma, siyasi, iktisadi ve en önemlisi güvenlik konusunda büyük önem taşımaktadır. Bu durum neden kaynaklanmaktadır?

Güney Ferhat Batı: Nedenlerini öğrenebilmek için öncelikle Balkanlar’da bir “Yugoslavya” gerçeğine değinmek lazımdır ki, yıllardır AB çatısı altına girmek isteyen ve bu süreci yaşayan Batı Balkan ülkelerini anlamak açısından da. Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin Balkanlar’a en önemli etkisi devlet yapılarının işleyişlerine yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Balkan coğ­rafyasının yaklaşık yüzde 70’ini kaplayan Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin dağılmasıyla birlikte, birçok yeni sorun da bu bölgede gündeme gelmiştir. Balkanlar’ın orta bölümünde, farklı etnik, dil ve dinden milletlerin bir arada yaşatılabilmesini sağlayan hassas denge bozulmuştur. Balkan kültürü içinde beraber yaşayan milletler, ken­di kimliklerini koruyabilmek için, farklı sınırlara ayrılmış devlet yapılarını oluşturmaya yönelmişlerdir. Bu yönelme neticesinde, Balkanlar’ın ortasında bütün coğrafyayı etkileyen milliyetçilik tabanlı bölgesel çatışmalar zinci­rinin oluşmasına neden olmuştur. Bu kapsamda bağımsız yapısını devam ettiren Arnavutluk’un yanı sıra, Hırvatistan, Kuzey Makedonya ve Slovenya 1991, Bosna-Hersek 1992, Karadağ ve Sırbistan 2006, Kosova da 2008’de bağım­sızlıklarını kazanarak yüzlerini AB’ye çevirmişlerdir. Geçmişten günümüze baktığımızda, Batı Balkan ülkelerinin Yugoslavya’nın parçalanarak dağılmasından sonra siyasi ve ekonomik darboğazlar/çalkantılar yaşadığını ifade etmek gerekir. Çünkü Sovyet döneminden kalma bir ekonomik sistemi yürüten Balkan ülkeleri, kendi kendilerine yetemeyeceklerini ve kapitalist ekonomik sistemin çevrelerini sarmakla birlikte ülkelerine sirayet edeceğinin farkındaydılar. Ve bu kapitalist ekonomik sistem içerisinde hedef AB üyeliği olmuştur. Ekonomik olarak gün geçtikçe büyüyen ve güçlenen AB çatısı altında yer almak, Batı Balkan ülkelerini refaha ve barışa kavuşturacak, aynı zamanda uluslararası güvenliklerini de sağlayacaktır. Ne var ki, Batı Balkan ülkelerinin AB’nin siyasi, iktisadi ve hukuki kriterlerini yerine getirmekten uzak olduğunu belirtmeliyiz. Bu olumsuz tabloya rağmen, AB’nin uzun süre duran/aksayan “Genişleme Politikası” çerçevesinde 2025 yılında ve sonrasında birkaç Balkan ülkesini tam üyeliğe alma ihtimali yüksektir. AB’nin gerek güneyden, gerekse doğudan uluslararası terörizm, göç ve insan kaçakçılığı gibi tehditlerle yüz yüze olduğunu varsaydığımızda , “Güney-Doğu Avrupa”nın, yani Balkanların önemi daha iyi anlaşılmaktadır.

UPA: NATO’nun 1998-1999 Kosova Savaşı sırasında müdahalesi ve etkisi ne olmuştur?

Güney Ferhat Batı: Yugoslavya lideri Josip Broz Tito’nun ölümünün ardından yük­selen Sırp milliyetçiliği, Kosovalı Arnavutların bağımsızlık fikrinin daha güçlü bir şekilde dile getirilmesine sebep olmuştur. Kosova’daki gelişmelerin kaderini etkileyen ve belki de momentum olarak değerlendirilebilecek olay, Slobodan Miloşeviç’in 1989 yılında Kosova Ovası’nda Kosova Savaşı’nın 600. yıldönümünde yaptığı milliyet­çi tonu yüksek ve Yugoslavya’nın içindeki bütün ulusları korkutan konuşmasıdır. Miloşeviç, Kosova’nın özerkliğini kaldırarak, bu korkuların artmasına ve Kosovalı Arnavutların bağımsızlık dışında herhangi bir alternatif düşünmemesine neden olmuştu. 1991-1995 yılları arasında Bosna-Hersek’te etnik soykırım yaşandı. Geçmişte yaşanan bu soykırımdan dolayıdır ki, Kosovalılar bağımsızlıktan başka bir seçenek düşünmüyordu. 1998 yılında Kosovalıları göçe zorlayıp bu sefer farklı bir etnik temizlik yöntemi uygulayan Sırpların bu tavırları, Bosna-Hersek’te geç kalan uluslararası aktörleri harekete geçirmiş ve Kosova’nın bağımsızlığına kadar gidecek sancılı süreç başla­mıştır. 1999 yılında NATO’nun Sırbistan ve Kosova’daki Sırp Ordusu’na düzen­lediği operasyon ile Sırpların Kosova’dan çekilmesini sağlamış ve bölge BM’nin denetimi altına alınmıştır. Fakat Yugoslavya’nın dağılmasından itibaren geçen sürede Kosova sorunu ne “uluslararalılaştırılabilmiş”, ne de çözüm­lenmiştir. NATO, “Müttefik Güç Harekâtı” ismini verdiği operasyonla Belgrat ve Kosova’daki Sırp askeri merkezlerini bombalamıştır. Günlerce NATO’nun hava operasyonu sürdü, Sırpların çekilmeyi kabul etmesi ve NATO’nun “Kosovo Force” isimli kara ordusunun (KFOR) Kosova’ya girme emri almasıyla sona erdi. Ve birkaç sonra İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleştirilen en geniş çaplı bir kara harekâtıyla NATO birlikleri Kosova’ya girmiş ve Kosova’daki çatışmalar sona ermiştir. NATO’nun Sırbistan’a müdahale etmesinin ardından, Sırplar Kosova’dan çekilmek zorunda kalmış­tır. Bunun ardından da, Kosova’ya giren NATO askeri, KFOR ismiyle güvenliği sağladıktan sonra, Kosova, UNMIK denilen BM’nin geçici idaresine geçmiş, son­rasında ise AB de bu idarenin bir bölümüne dâhil edilmiştir. Bu süreçten sonra Kosova’nın bağımsızlık süreci fiilen başlamıştır. Ancak 2000’den itibaren Sırplarla yürütülen müzakerelerde herhangi bir mesafe kat edilememesi sonucunda, Ko­sova Sırpların uzlaşmaz tavırlarına kızan uluslararası toplumun desteğini alıp ba­ğımsızlığını ilan etmesinin yolunu açmıştır. Böylelikle, 2008 yılında Kosova bağımsız oldu. Balkanları ve Yugoslavya’yı iyi anlayabilmek için Bir Savaşı Bitirmek eseri bu minvalde tavsiyemdir, sahaflardan bulabilirsiniz.

UPA: Batı Balkan Zirveleri’nin yapılma nedeni nelerdir? Avrupa Birliği ile Balkan ülkeleri arasındaki işbirliğine katkısı olumlu yönde midir?

Güney Ferhat Batı: Batı Balkan zirvelerinin yapılma nedenleri bölge ülkelerini AB çıpasına taşımaktır; ayrıca ekonomik, siyasi ve hukuki olarak AB’ye entegrasyonlarını gerçekleştirmek adına uzun yıllara yayılan ve rutin olarak gerçekleştirilen zirvelerdir. Her ne kadar Batı Balkan ülkelerinin yolsuzluk, kara para, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, kamu politikasında şeffaflık ve saydamlık hatta hesap verebilirlik gibi birçok noksanlığı olsa bile, AB’ye üyelik müzakerelerinin yürütülmesine yönelik gerçekleşen zirveler olumludur. Bu tür zirvelerde bir yol haritası çerçevesinde AB’nin Batı Balkan ülkelerinden üyelik için gerekli kriterleri yerine getirmelerinin gerekliliği vurgulanmakta ve üzerine düşen ödevlerini yapmaları istenmektedir. Burada bir şeyi gözden kaçırmamak gerekir; AB’nin lokomotifi olan Almanya ve Fransa arasında Batı Balkanlar konusunda fikir ayrılıklarının var olduğunu ve bunun da özelde Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un ihtiyati davranmasından kaynaklı olduğudur. Zira Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkanlar’daki nüfuzundan Fransa rahatsızdır. Bu da, Batı Balkanlar’ın AB’ye üyeliği yolunda kavisli ve taşlı yollardan biridir. Ne var ki, Almanya farklı bir açıdan bakmakta ve Batı Balkanlar’ın AB “Genişleme Politikası” perspektifinde olması gerektiğini ve bununda işbirliği çerçevesinde iki taraf içinde kazanç olacağını düşünmektedir. Bu da, AB’nin bütüncül bir Balkan politikası oluşturmasını engellemektedir.

Tarih: 16.03.2021

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.