Kıbrıs Cumhuriyeti, Osmanlı ve İngiliz hâkimiyeti dönemlerinin ardından, bağımsız bir devlet niteliğinde 16 Ağustos 1960 tarihinde kavuşmuştur. Bu yeni devlet, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların oluşturduğu bir ortaklık devletidir. Bu tarih, aynı zamanda Birleşik Krallık’ın ada üzerindeki egemenliğini devrettiği ve Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin (Birleşik Krallık) Kıbrıs Adası’nda garantör devletler statüsünü kazandığı önemli bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yönetim ve hukuk sistemini belirleyen yeni bir anayasanın yanında, bu devletin uluslararası statüsünü düzenleyen antlaşmalar da bu tarihte yürürlüğe girmiştir. Adanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruyabilmeleri için İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’a bireysel ya da ortak birtakım eylemlerde bulunma hakkı veren Garanti Antlaşması da anayasanın bir parçası haline getirilmiştir.[1] Buradaki hedef, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hukuki bağımsızlığının korunmasıdır.
Kıbrıs ile ilgili olarak gündeme gelen tüm uyuşmazlıkların temelinde Kıbrıs’ta homojen bir toplum yapısının bulunmaması yatmaktadır. Adada bulunan iki ayrı etnik topluluğun adanın geleceğiyle ilgili söz söyleme haklarını nasıl kullanacakları tarih boyunca tartışma konusu olmuştur. Türkiye ve Kıbrıslı Türkler, adada kendi kaderini tayin etme (self-determinasyon) hakkını kullanması gereken iki ayrı halkın varlığını vurgulamakta ve hatta adanın “taksim“ini, yani Kuzey Kıbrıs’ın bir il olarak Türkiye’ye katılmasını savunmaktaydılar. Özellikle 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra taksim tezi güçlenmiştir. Bu görüşlerin ileri sürüldüğü dönemde, adadaki halk iç içe yaşamaktadır. Bu yüzden, adanın taksimi oldukça zor bir sürece girmiştir. Yunanistan’a göre ise, Kıbrıs, her zaman halkın bir bütün olarak iç içe yaşadığı bir coğrafya statüsünde olmuştur. Yunan-Rum tezine göre, Kıbrıs Adası’nda bin yıllardır süren yabancı egemenlikleri geçici olmakla birlikte, ada Yunanistan’ın değişmez bir unsurudur. Yunanistan, Salamis’te St. Barnabas mezarının ve Baf Metropollüğü’nün kurulmasının etkisiyle Kıbrıs’ın bir Ortodoks Helen Adası olduğuna inanmış ve adada bulunan Türklerin ise ayrı bir halk değil, azınlık olduğu fikrini benimsemiştir.[2]
15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk halkının “self-determinasyon” hakkına dayanılarak ve siyasi eşitliği vurgulanarak ilan edilmiştir. Bu yola gidilirken, federasyon tezi korunmuş ve Rum tarafına barış ve çözüm çağrısında bulunulmuştur.[3] Bugün Kıbrıslı Rumlardan oluşan yönetim, KKTC için “sözde devlet” nitelendirmesini yaparken ve bu devleti tanımazken, hem Kıbrıslı Türkler, hem de Türkiye, Kıbrıslı Rumlardan oluşan yönetim için “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” ismini kullanmakta ve bu devleti resmi olarak tanımamaktadır. Türklerin adanın kuzeyinde 1983’te tek taraflı ilan ettikleri devleti (KKTC) Türkiye dışında hiçbir ülke tanımamaktadır. Kuzey Kıbrıs’taki Türk yönetimi tüm bu görüşmelerde olumlu sonuç alınmamasından Kıbrıslı Rumları sorumlu tutmuştur. Kıbrıs’ta Türkler ve Rumlar arasında on yıllardır Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde yürütülen barış görüşmelerinde bugüne kadar “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” çözümü üzerine çalışılmış, ancak bu görüşmeler sonuçsuz kalmıştır. Uzun yıllardır federatif çözüm sisteminde direten Türk tarafı, artık federasyon yerine “eşit haklara sahip iki ayrı egemen devlete” dayalı bir çözüm istemektedir.
24 Nisan 2004 tarihinde iki tarafta referanduma sunulan planda, yeni ortaklığın iki kesimli olacağı, iki tarafın birbirinin ayrı kimliğini ve bütünlüğünü tanıyacağı, tarafların birbirlerinin kültürel, dini, siyasi, sosyal ve dil kimliklerine saygı gösterecekleri, bir tarafın diğer taraf üzerinde hakimiyet kuramayacağı, kurucu devletlerin ve Federal Hükümetin birbirlerinin yetki ve işlevlerine karışamayacakları gibi hususlara yer verilmiştir. 24 Nisan 2004 tarihinde BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından oluşturulan ve Kıbrıs Adası’nın dolayısıyla Kıbrıs Türkleri ve Rumlarının birleştirilmesi hedefiyle oluşturulan “Annan Planı” çerçevesinde, GKRY ve KKTC’de referanduma gidilmiş vve bu plan iki halkın onayına sunulmuştur. Rum halkının % 75.83’ü planı reddederken, Kıbrıs Türk tarafı kendileri için getireceği pek çok zorluğa rağmen % 64.91 çoğunlukla plana “evet” demiştir. Sonuçta, Rum toplumunun reddi karşısında, BM ve AB dahil tüm uluslararası camianın desteklediği bu kapsamlı çözüm planı geçersiz hale gelmiştir.[4] Bu planın reddine rağmen GKRY’nin AB’ye üye yapılması ise sorunu daha da karmaşık hale getirmiştir.
Son dönemlerde Kuzey Kıbrıs’ta Ekim ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, Ankara’ya yakınlığıyla bilinen eski Başbakan Ersin Tatar kazanmıştır. Ulusal Birlik Partisi (UBP) lideri Tatar, seçim kampanyasında, seçimi kazanması halinde Kıbrıslı Rumlarla “iki devletli çözüm” için masaya oturacağını söylemiştir. Tatar’ın bu çözüm önerisine Türkiye Devleti’nden de destek gelmiş, artık Kuzey Kıbrıs’ın ayrı bir egemen devlet olarak tanınması gerektiğine olan inanç uluslararası arenada dile getirilmiştir. Nisan sonunda İsviçre’nin Cenevre kentinde devam eden gayri resmi Kıbrıs konulu konferansta, KKTC 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için 6 maddeden oluşan öneriyi BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e sunmuştur. “Kıbrıs Türk tarafının sürdürebilir bir anlaşma için önerisi” başlığıyla sunulan öneride, şu ifadeler yer almıştır: “Kıbrıs Türk önerisinin özü, Kıbrıs Türk halkının özünde var olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün tanınmasıdır ve bu yolla Ada’daki iki mevcut Devlet arasında bir iş birliği ilişkisi kurulabilir. Bu, gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözüme doğru sonuç odaklı ve belli bir zaman aralığını kapsayan müzakerelerin yolunu açacaktır.”[5] Ayrıca, bu öneride, Kıbrıs Türk tarafının “devlet olmanın gerektirdiği” vasıflara haiz olduğuna, Rumların mevcut durumda kullanmakta olduğu aynı haklara ve statüye sahip olduğuna vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla, Türk tarafı, fiilen uzun yıllardır iki devlet varlığını işaret ederek artık adada bu duruma uygun bir modelde çözüm talebi sunmaktadır. Yani herhangi bir anlaşma bağlamında, iki devlet karşılıklı olarak birbirini tanıyacak, üç Garantör Devlet de bunu destekleyecektir. 53 yıldır “iki kesimli, iki toplumlu federasyon” için yapılan müzakerelerin taraflara çözüm sağlamadığını, 2004 (Annan Planı) ve 2017 (Crans-Montana görüşmeleri) yıllarındaki tutumlarıyla Kıbrıs Rumlarının Türklerle “güç paylaşımı” (siyasal eşitlik) içeren hiçbir formüle yanaşmadığını her fırsatta dile getiren Tatar, bundan sonraki süreçte “iki devletli çözüm” planını somutlaştırarak resmiyete dökmek istemektedir. Bu noktada bazı emekli Büyükelçiler de Tatar’ın bu fikrini desteklemektedir. Örneğin, Türk Dışişleri’nde yıllarca Yunanistan ile ilişkiler ve Kıbrıs konusunda görev yapmış olan emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, Rum tarafının “eşit kurucu, eşit ortak” zeminindeki çözüm önerilerine sürekli “hayır” yanıtı verdiğini belirterek, başta BM olmak üzere uluslararası taraflarca artık Türklere yönelik iyileştirici kararlar alınması gerektiği görüşündedir.[6]
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ise, Cenevre’de düzenlenen gayri resmi Kıbrıs görüşmelerinin sonucunda resmi müzakere sürecine geçmeye yeterli zeminin oluşmadığını, ancak BM’nin önümüzdeki aylarda yeniden girişimde bulunacağını söylemiştir. Görüşmeler sonrası Cumhurbaşkanı Tatar da Kıbrıs Rum kesiminin reddettiği iki devletli çözüm önerisinden kesinlikle vazgeçmeyeceklerini ve taraflara “eşit uluslararası statü tanınmadan” resmi görüşme yapılamayacağını ısrarla savunmaktadır.
Adanın garantörlerinden olan İngiltere ise, Kıbrıs’ta taraflara “yaratıcı ve esnek” olmaları tavsiyesinde bulunarak mevcut parametreler çerçevesinde birçok farklı çözüm yolunun denebileceği mesajını verdi. İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab’ın Cenevre toplantısı sırasında ademi-merkeziyetçi (decentralized) bir federasyon oluşturulmasını öngördüğü belirtilmiştir. Cenevre toplantısıyla ilgili İngiltere’den bir diplomatik kaynak, “Kıbrıs sorununun, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları ile belirlenen ve uluslararası kabul gören, siyasi olarak eşit, iki toplumlu ve iki kesimli federasyon kapsamında kapsamlı, adil ve kalıcı çözümüne güçlü bir destek verdiğini” belirtmiştir.[7] İngiltere’nin bundan sonraki süreçte Kıbrıs Türkleri ile ilişkisini daha çok yoğunlaştırması ve uygulanan ambargoların hafifletilmesi için bazı adımları atmayı değerlendirdiği de kulislerde konuşulmaktadır. Bu minvalde, İngiltere’nin yaklaşımı; Kıbrıs Rumları ve Türklerinin karşılıklı olarak birbirlerinin varlıklarına saygılı olmaları, fakat Kıbrıs Türklerinin uluslararası bir devlet olarak tanınmasından ziyade adem-i merkeziyetçi bir federatif çatı altında Kıbrıslı Rumlar ile siyasi olarak eşit statüde yer alması şeklinde tezahür etmektedir. Bazı görüşlere göre ise, İngiltere, artık AB’nin dışında bir ülke olarak Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs’ın tezlerini destekleyebilir. Nitekim eski İngiltere Dışişleri bakanı Jack Straw, Kıbrıs’ta iki devletli çözümü savunmaktadır. Bu noktada Kıbrıs’ın daha sorunsuz bir şekilde yönetileceğini vurgulayan Straw, İngiltere’nin garantör ülke sıfatıyla iki devletli çözümü desteklemesi gerektiğini önermektedir. Yunanistan’ın Kıbrıs’ın resmi olarak kendisine bağlanması gibi Helenistik bir takıntısı olduğunu iddia eden Straw, Yunanistan Devleti’nin güç paylaşımını veya toprak kaybını kendileri için bir başarısızlık olarak gördüğünü de ifade etmiştir.[8] Sunday Express’e konuşan Cumhurbaşkanı Tatar da, Boris Johnson hükümetini iki devletli çözüm planının arkasında durmaya çağırmıştır. Tatar, İngiltere’nin Brexit’le birlikte AB’den ayrıldıktan sonra artık Doğu Akdeniz adası için tarafsız bir garantör olarak rolünü yerine getireceğine, böylelikle hem Kıbrıslı Rumlara, hem de Kıbrıslı Türklere dengeyi koruyacağına olan inancını dile getirmiştir.[9]
Sonuç olarak, KKTC’nin bağımsızlığını BM’ye kabul ettirmek her ne kadar zor olsa da, Kıbrıs Türkleri bu çözüm konusunda ısrarlı tutumunu sürdürecek ve de jure olarak kendisini tanıyan tek ülke olan Türkiye’nin de desteğini almaya devam edecektir. Kanaatimce, bundan sonraki süreçte iki devletli çözüm noktasında Zürih ve Londra Anlaşmaları ile Kıbrıs Adası’nda garantör ülke statüsü kazanan İngiltere’nin tutumu ağır basacak, bir diğer ifadeyle İngiliz diplomasisinin Kıbrıs Türklerine uluslararası zeminde vereceği desteğin boyutu belirleyici olacaktır. İngiltere’nin KKTC’yi tanıma veya en azından doğrudan uçuşları başlatma ve serbest ticarete izin verme gibi girişimlerini bize kalırsa çözüme karşıt bir girişim olarak değerlendirmemek gerekir. Tam tersine, her seferinde masadan kaçan Kıbrıslı Rumları ikna için, KKTC’nin çaresiz olmadığının gösterilmesi bağlamında, Londra’nın bu tavrı çok işlevsel ve faydalı olabilir. Bu şekilde, Britanya da, yıllardır haksız yere suçlandığı çözüme engel olduğu yönündeki eleştirilere en güzel cevabı verebilecektir.
Kapak Fotoğrafı: Daily Sabah
Dr. Eren Alper YILMAZ
[1] Şahin, Mustafa (2010). Avrupa Birliği’nin Self-Determinasyon Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s.135.
[2] Turhan, Turgut (2010). Ada Yazıları (2007-2009) içinde “Birleşmiş Milletlerin Çözüm İnisiyatifleri ve Annan Planı,” Ankara: Yetkin Basımevi, s.63.
[3]MFA (2011), “Kıbrıs Meselesinin Tarihçesi, BM Müzakerelerinin Başlangıcı”, Erişim Adresi: https://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa
[4]MFA (2011), “Kıbrıs Meselesinin Tarihçesi, BM Müzakerelerinin Başlangıcı”, Erişim Adresi: https://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa
[5] Euronews (2021), “Cenevre görüşmeleri: KKTC Cumhurbaşkanı Tatar Kıbrıs’ta çözüm için 6 maddeden oluşan öneri sundu”, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2021/04/28/cenevre-gorusmeleri-kktc-cumhurbaskan-tatar-k-br-s-ta-cozum-icin-6-maddeden-olusan-oneri-s
[6]VOA (2021), “Kıbrıs’ta Çözüm Hangi Şartlarda Mümkün? “, Erişim Adresi: https://www.amerikaninsesi.com/a/kibrista-cozum-hangi-sartlarda-mumkun/5867190.html
[7] BBC (2021), “Cenevre’de başarısızlık, Kıbrıs görüşmelerinin geleceğini nasıl etkiler?”, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56938748
[8] TRT Haber (2021), “Jack Straw: Kıbrıs’ta çözüm, iki devletli çözüm olacaktır” başlıklı video, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=o8Cy5W-dY4Y
[9] Sunday Express (2021), “Britain urged to use Brexit freedoms to recognise North Cyprus as a sovereign country”, Erişim Adresi: https://www.express.co.uk/news/politics/1427534/North-cyprus-officially-recognised-brexit-britain