ZOR GÜNLER İKTİSADI

upa-admin 25 Aralık 2021 896 Okunma 0
ZOR GÜNLER İKTİSADI

Türkiye ekonomisi, uzun bir süre sonra yeniden enflasyon canavarının ayak seslerini duymaya başladı. Pandemi sürecinin tüm dünyada ekonomiyi yeni ve zor bir sürece soktuğu son dönemde TL’nin yaşadığı büyük değer kaybı, “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”nın bugüne bıraktığı bir nebze olumlu kazanımların hem maddi, hem de manevi olarak yitirilmesine sebep oldu.

Dünyanın ama en çok da Türkiye’nin en uzun gecesi olan 21 Aralık 2021 tarihinde hükümetin Türk lirasındaki değer kaybını hafifletmek adına açıkladığı önlemler ile tarihi zirveden dönen dolar kuru, son 6 aylık sürecin ortalamasının hala çok üzerinde olmasına rağmen, ülke siyasetinde olduğu gibi, piyasa aktörlerinin bölünmesine sebep oldu. Kurun artışından yakınanlar, birkaç gün içinde düşüşten yakınanlar haline gelirken, bütün bu hikâye esasen piyasa dinamiklerinin ne denli bozulduğunun ve bir o kadar da ekonomik birimlerin ekonomiye dair beklentilerinin karmaşıklaştığını ortaya koymaya yetti.

Türkiye ekonomisinin son dönemde istikrarlı görünümden hızla uzaklaşması, ekonominin hem iç, hem dış aktörler bakımından güven yitirmesine yol açarken, varlık piyasasındaki bu istikrarsızlık, pandemi koşullarına rağmen canlılığını yitirmeyen bir taleple karşı karşıya kalan mal ve hizmet piyasasındaki tüm dinamiklerin bozulmasına neden olmaktadır. Bu bozulmalar, üretim ve tedarik süreçlerinden başlayarak, hanehalkı yaşamına kadar yayılma göstermektedir.

İktisat biliminin ışık tutmaya çalıştığı bütün bu gelişmelerin piyasa mekanizmasının dışındaki çözümlere konu olması ise, finansal derinleşme bakımından yıllardır önemli bir mesafe kat edemeyen Türkiye ekonomisinin daha da sığ bir piyasaya dönüşmesine yol açacaktır. Bütün bu tespitler müstakil olarak ele alındığında, çözümü çok da zor olmayan bir süreç gibi algılansa da, asıl tehlikeli olan, ekonominin uzun dönemdeki büyüme sürecine yön verecek dinamiklere yöneliktir. Zira 21. yüzyıl dünyasında, ülkeler, uluslararası ticarette katma değeri yüksek ve yeniliğe dayalı ürün ve hizmetlerle varlık gösterebilirler. Oysa en başta ekonomik istikrarın, güvenin ve öngörülebilirliğin ortadan kalktığı bir ortamda bu dinamiklerden söz edilebilmesi mümkün olmayacaktır.

Yeni bir yılın arifesinde, Türkiye’de iktisatçıların döviz kurundaki bu arzu edilmeyen hareketliliği ve “zor günler iktisadı”nı değil de, yeniliği, uluslararası rekabeti ve güçlü reel ekonomik büyümeyi konuşabileceği, gündeme getirebileceği günlerin gelmesi dileğiyle.

 

Doç. Dr. Oytun MEÇİK

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.