Dünyamız, sürekli bir değişim ve devinim içerisinde. Bu da, birçok siyasi istikrarsızlıkları, askeri çatışmaları ve ağır ekonomik tahribatları doğurmaktadır. Dünyamız, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan tek kutupluluk yolundan çıkalı çok olmuştur. Uluslararası sistemde tek kutupluluk kavramı tarihin tozlu sayfalarında kalarak, artık çok kutupluluk kavramına evrilmiştir. Bu evrilmenin dünyamıza yansımaları ise, jeopolitik, siyasi, güvenlik ve ekonomik anlamda olmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra üstünlük Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) geçmiş ve dünyada tek kutuplu bir sistem oluşmuştur. Ne var ki 21. yüzyıl ile birlikte, tek kutuplu sistemin kimyasını bozacak olan çok kutuplu sistem ortaya çıkmıştır. Ve bu sistemin Batı’dan daha çok Doğu’ya yaradığı ve yükseldiği gerçeğini görebilmek mümkündür.
Ulus-devletlerin oluşması ve uluslararası güç kazanma mücadelesi belirli bir dengenin kurulmasını, aynı zamanda farklı ekonomik ve siyasi faaliyetleri de beraberinde getirdi. Adam Smith’in Ulusların Zenginliği adlı eserinde belirtmiş olduğu “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler“in üzerinden ekonomik anlamda çok sular akmış oldu. Bundan dolayıdır ki, tek kutuplu dünya sisteminin değişimi kaçınılmaz olmaktadır. Günümüz yüzyılında ise uluslararası ekonomik sistemi elinde bulunduran ABD’nin statükocu yapısına karşı rakipler çıkmıştır. Çok kutupluluğu temsil eden Çin, Hindistan ve Rusya öncülüğündeki BRICS ile AIIB gibi ‘ulus-üstü’ kurumlar, statükonun devamlılığını kırmaya çalışmaktadır. Bu durumun tezahürü ise, Çin’in uluslararası ticarette gerek Afrika ülkeleri, gerekse de Ortadoğu ülkeleri ile yakın ilişkiler geliştirmesi ve Amerikan Doları yerine milli para birimi olan Yuan’ı kullanmasıdır. Ve buna yakın zamanda Rusya’nın eklenecek olması da var.
Çok kutuplu dünyada jeopolitik ve güvenlik kavramlarıyla öne çıkmakta olan birçok ülke ve uluslararası/bölgesel örgütleri görebilmek mümkündür. Bunların içerisinde özellikle Çin ve Rusya gibi devletler ön plana çıkmaktadır. Uluslararası siyasette Çin ve Rusya stratejik yoğunluklarını gerek jeopolitik ve güvenlik, gerekse ekonomik ve siyasi olarak güçlendirerek pekiştirmektedir. Rusların adeta genlerinde bulunan ‘çevreleme’ politikası, daha da hızlanmıştır. Rusya’nın Kırım işgali, Gürcistan’a askeri müdahalesi ve son olarak yaşanmakta olan Ukrayna savaşıyla jeopolitik, siyasi, güvenlik ve ekonomik ihtiraslarını görebiliyoruz. Hakeza aynı şekilde Çin’in dünya siyasetinde tek kutupluluk kavramını ekonomik, askeri, jeopolitik ve teknoloji olarak alt üst edip büyük gelişmeler kaydederek güçlenmesi ve hâkim bir politika gütmesi çok kutupluluğun yansımalarıdır.
Çin’in jeopolitik olarak günümüzde artık sadece Güney Çin Denizi’ni hâkimiyetine almakla kalmayıp Afrika kıtasına en büyük yatırımları gerçekleştiren ülke olması, Ortadoğu’daki varlığını da güçlendirmesi ve son yıllarda Avrupa Birliği (AB) ile önemli ticari antlaşmalar yapması, tek kutuplu dünyamızın varlığının askıya alındığının tezahürüdür. Çin’in günümüz yüzyılında etki alanı sadece Asya ve Pasifik’e kaymamakla birlikte, etki alanı Güney Amerika’ya kadar uzanmaktadır. Nihayetinde bu etki alanı Çin’in güdümünde büyüyen ve gelişen Doğu’nun yükselmesi demektir. Doğal olarak yaklaşık yüzyıldır tek kutuplu dünya sisteminin -ekmeğini yiyen suyunu içen- ABD’nin jeopolitik, güvenlik ve strateji belgelerinde bu tehlikenin artık bir tehdit olduğu vurgulanmaktadır. ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde Çin ve Rusya’ya fazlasıyla atıfta bulunması ABD’nin çok kutuplu dünya gerçeğiyle yüzleşmesidir veyahut korkusunu hissetmesidir.
Sonuç olarak, 20. yüzyıldan kalmış hatta köhnemiş tek kutuplu dünya tasavvuru yok olmaya doğru çoktan yol aldı, alıyor. ABD’nin dünyamıza dayattığı tek kutuplu uluslararası sisteme itiraz eden, uygulamayan hatta ona diklenecek kadar ileriye gidebilecek devletler ve uluslararası/bölgesel örgütler çoğalmaktadır. Günümüz yüzyılında ABD’nin birçok rakipleri bulunmaktadır; Washington, tek kutupluluktaki gibi at koşturamayacağı gibi, bunun sürdürülebilir olmayacağının da farkındadır. Bundan dolayıdır ki, çok kutupluluğu temsil eden Çin, Hindistan ve Rusya gibi diğer devletler/ülkeler ABD’nin dünya üzerindeki hegemonyasını zayıflatmaya devam edecektir. Günümüz yüzyılında dünyamız jeopolitik, siyasi, güvenlik, askeri ve ekonomik olarak bambaşka bir düzeye gelmiştir. Bu gelişmeler neticesinde tek kutuplu sistemin sonunu getirecektir, çok kutuplu sistemin de kaçınılmaz olarak elzemliğini getirmesinedir.
Güney Ferhat BATI