TÜRK DIŞ POLİTİKASI’NDA HAKAN FİDAN DÖNEMİ

upa-admin 05 Haziran 2023 1.289 Okunma 0
TÜRK DIŞ POLİTİKASI’NDA HAKAN FİDAN DÖNEMİ

28 Mayıs 2023 günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. turunun ardından, milletvekili kesin genel seçim sonuçları ve Cumhurbaşkanlığı kesin sonuçları açıklanınca, 2 Haziran’da TBMM’de milletvekilleri, 3 Haziran’da ise Cumhurbaşkanı yemin etti. Böylece, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında, Cumhur İttifakı’nın 2. kez, Erdoğan’ın bir önceki sistem dahil 3. kez,  liderlik olarak 21. yılında, yeni iktidar dönemi başladı.

AK Parti iktidarları döneminde, farklı dış politika uygulamalarına tanık olduk. Dolayısıyla, tek bir tondan, dış politika analizi yapmak, oldukça güç görünüyor. 3 Haziran’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan, resmen yeni dönemine başladığı gün yeni kabinesini açıkladı. Kulislerde adı zikredilen, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 13 yıllık Müsteşarı/Başkanı Hakan Fidan, bu dönemde Dışişleri Bakanlığına atandı. Aslında Fidan’ın siyasete olan ilgisi, 2015 yılında, Davutoğlu’nun AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlığı döneminde de görülmüş, milletvekili adayı olmak için görevinden Davutoğlu’nun teklifiyle ayrılan Fidan, Cumhurbaşkanı’nın müdahalesi ile bu niyetinden vazgeçmiş ve MİT’teki görevine geri dönmüştü. Kamuoyunda bir istihbarat kurumunun başı olarak adı bu kadar geçen bir kişi var mıydı, arşivlere bakmak gerekir. Asıl kendisiyle ilgili, 7 Şubat 2012’de FETÖ’cü savcıların kumpasıyla gözaltına alınma girişimi, o zaman Başbakan olan Erdoğan’ın ameliyat masasından kalkarak süreci yönlendirmesi ve yeni yasa çıkartarak, üst düzey bürokratlara olası komploları engellemesi ile de, yine Fidan adı açısından, kamuoyu nezdindeki tartışmaları ön plana getirmişti. Daha 2010’da göreve atandığında geçmişi, astsubaylıktan ABD’deki eğitimine, TİKA’daki bürokratik kariyerine kadar, her bir özelliği, istihbarat dünyasının alışmadığı bir yüzeyde, gündeme gelmişti.

2012’deki kumpasın temelinde, 2015’te fiilen sona eren “çözüm süreci” ve MİT’in işlevi ortaya konulmuştu. Türkiye’nin 2009’da başbakan Erdoğan’ın Davos’ta İsrail’le yaşadığı “one minute” hadisesi, 2009’da İsrail’in Türkiye tarafından “Anatolian Eagle” tatbikatından çıkarılması, 2010’daki Mavi Marmara olayı ve 2011’de Türkiye’nin Palmer Raporu’ndan sonra, İsrail’le ekonomi hariç, diplomatik ilişkileri askıya almasında, o dönem özellikle İsrail medyası, Fidan’ı İran ile işbirliğiyle suçladı. Bu mesnetsiz yaklaşımın temelinde, Türk Dış Politikası’ndaki gelişmeleri kavrama eforu, Türkiye’nin dış politika davranışlarını ölçme çabası vardı. Fidan’ın istihbaratçılığında, sadece Erdoğan’ın kişisel güveni değil, aynı zamanda, çıkarılan yasalarla, teşkilatın operasyonel kabiliyetler kazanması dikkate almak gerekir. Teşkilat, özellikle 2016’dan sonra, Suriye ve Irak’ta PKK/PYD terörüne karşı nokta operasyonlar gerçekleştirirken, Avrupa’da da bir hayli etkili oldu. Dolayısıyla, siyasal iktidarın, istihbarat alanını yeniden örgütlemesi, niteliklerini değiştirmesi, bu süreçte, bir istihbaratçı olarak, Fidan’ın medyadaki konumunu epey güçlendirdi.

Fidan’ın istihbarat kurumunun başı olarak, siyasete ilgisi, belli bir paradoksla açıklanabilir. Bununla birlikte, 2015’teki milletvekili adaylığından beri siyasete ilgisini vurgulamıştık. Hakan Fidan Bakan olduğu andan itibaren, “ses tonu”yla ilgi çekti. Zira istihbaratçı kimliğinde, kamusal alanda gözükmemek, fazla ya da hiç konuşmamak, yorum yapmamak, işin doğasından kaynaklanan bir durumu ifade etmektedir. Hakan Fidan, bu dönemde, artık diplomasinin başında, sürekli kamuoyunun gözü önünde olacaktır. Bu, elbette, hem kendisi, hem de kamuoyu açısından, ilk günlerde yadırgatıcı olabilir.

Bununla birlikte, yeni dönem, ilk dönemdeki Batı uyumlu, ikinci dönemdeki Batı’yla mesafeli, bölgesel işbirliklerine ağırlık veren, ABD ile sorunlu, Rusya ile yakın markajdaki siyasetinden sonra, bu dönemde, “üçüncü tip AK Parti iktidarında”, Batı ile daha ılımlı, İsrail ve Mısır’la, Körfez’le normalleşen, Azerbaycan başta olmak üzere, Türk Dünyası ile bağını pekiştiren, Doğu Akdeniz’de haklı arayışlarına karşın daha temkinli, Kıbrıs’ta “iki devletli çözüm” siyasasını sürdüren, ABD ile sorunlara karşın, diyalog zeminini kaybetmeyen, NATO’daki konumunu öne çıkaran, Rusya ve Çin ile politikalarını geliştiren, kompartıman siyasetini devam ettirecektir. Kompartıman siyasetinden kastımız, mevcut sorunları yok saymadan, uyuşan çıkarları tercih eden yaklaşımı uygulamaktır. Mevlut Çavuşoğlu, dış politikada, Suriye’den Kıbrıs’a, oradan Azerbaycan’a uzanan, ABD ile S-400, F-35 dahil pek çok konuda gerilen, sıklıkla Batılı diplomat ve siyasetçilerle tartışan bir ortam yaşadı.

Fidan, Türk Dış Politikası’nda “üçüncü tip AK Parti”nin siyasetini uygulayacak, tahminen kamu diplomasisini TİKA’dan gelen alışkanlıkla daha çok ortaya koyacaktır. Kendisi hakkında, Batı medyasında zaman zaman çıkarılan komplo teorilerinin aksine, siyasal iletişim, kamu diplomasisi ve kamusal ilişkiler zemininde daha pro-aktif bir görüntülemeye çalışacaktır. İsrail’le ilgili çeşitli senaryolarla ele alınan Fidan, bu yeni dönemde İsrail’le yaşanan normalleşmede, yeni ve cesur adımlarla kendi adından söz ettirebilir. Bu durumun da bir yere not edilmesi gerekir. Aynı zamanda, Fidan, devlet adamlığının yanı sıra, artık siyasetçiliği ile konuşulacaktır. Bundan böyle, siyasetçi Fidan ile karşı karşıyayız. Bu da, daha çok konuşulan, yeri geldikçe övülen, ama günü geldiğinde siyaset arenasında acımasızca eleştirilen bir profil haline dönüşmek demektir. İstihbarat şefliğinden siyasetçiliğe uzanan çizgi, önemli bir değişim, şimdiye kadar bilinmeyen yönleri ile kabinede ilgi çeken, siyasette sonraki hedefleriyle konuşulan bir Hakan Fidan konusunu, en azından, önümüzdeki 5 sene gündemde tutacaktır. Sonrası siyasetteki değişimlere bağlıdır, siyasetin geleceğinde artık yeni figürler var.

Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.